“Lubnan’da bu gun kac insan katledildi” yerine “asker gonderelim mi” “rules of engagement (angajman kuarallari) ne olacak” gibi sorular ile istigal etmek her ne kadar kalpler icin nisbeten daha dayanilabilir olsa da beyinler icin o kadar kolay ustesinden gelinebilir cinsten degil. Bu gunlerde hemen her kose kadisi ahkam kesiyor mevzuda. Fakat gene adet oldugu uzre yerli ve yabanci medyada hemen herkes kendi aidiyeti ve tercihleri perspktifinden bakmis mevzuuya. Nesnel olmaya calisanlar arasinda olayin butun parametrelerini hesaba katarak muhakeme yapana pek rastlamadim okuduklarim arasinda. Bircoklari ise gitmeliyiz yada gitmemeliyiz temennilerini yazarkan baz aldiklari temel degerler veya felsefi, politik mulahazalari yani “dogru” ve “yanlisi” belirleyen kumpaslarini ortaya koymamislar.
1 Mart teskeresinden kuyruk acisi olanlar cogunlukla “Irak’ta kacirdigimiz treni simdi yakalayalim” derken neden iki treninde ayni oldugu uzerine okuru bilgilendirme zahmetine girmiyorlar cogunlukla. Bazilari icin Israil-ABD Inc.’in suyuna gitmek uzerinde tartisma bile gerektirmeyen ontoloji. Bazilari ise bir adim ileri gidip “hemen yanibasimizda” cikan yangin kayitsiz kalamayacagimiz gorusunde.
Refusenikler arsinda da “buyuk resmin” tahlilini yaparken ulasilabilen butun parametreler hesaba katma mevzuunda “gidelimcilerden” cok daha nesnel davrandiklari soylenemez. Hemen her biri tek veya birkac saik uzerin tahlil yapmaktalar. Ornegin pek cok muhafazakar kesim mensuplarinin temel argumani “Israil ve ABD’nin bu derece kontrolundeki bir BM guvenlik Konseyi’nin bu derece tek tarafli karari (1701 sayili karar) nin mandasi Israil in ve ABD’nin bolgedeki “yeni ortadogu” ve/veya GOP ile cizilmis saldirgan/emperyalist gayelerine hizmet islevi gorecek olmasi” tesbitine dayaniyor. “Israil ve ABD ayni anda Turkiye’nin bu UNIFIL (Lubnan’daki Gecici BM Gucu) icresinde yer almasina sadece riza gostermesi degil iki gun once Israil’i ziyeretyinde Olmert’in agzindan ifade edilen “Turkiye’nin katilimini istiyoruz” un baslibasina hayra alamet olmadigi fikrindeler. Benzeri durusu bircok “muhafazakar olmayan” savas karsiti ve antiemperyalist STK ve dusunce kurulus tarafindan da dile getrildi.
Bu muhakeme mantiktan yoksun degil. 34 gun suren Lubnan katliamlari, ve ondan once rutin haline gelen Gaza katliamlarini sadece seyreden, kendi gozlemcilerinin kasitli olarak katledildigi konusunda zerre kadar tereddut olmadigi halde ilimli bir kinama mektubu dahi uretemeyen BM’nin inanilirligi, etkinligi, bagimsizligi ortada. Nitekim 1701 sayili karar da bu milletlerarasi kurumun da Israil ve ABD’nin arzulari hilafina karar almaktan aciz oldugunu teyid eder niteliktedir. Sadece bir tarafa bilakaydisart ates kes diyen diger tarafa icinden fillerin gecebilecegi buyuklukte “kendini savunmak icin askeri hareket” araligi birakan, bir tarafin kendi ulkesinde silahsizlandirilmasini ve ulkenin hangi kisimlarinda hangi gruplarin bulunabilecegini dikte eden bir anlasmaya “ateskes” denilebilirmi? Elcevap: Denileblir de denilemez de.
Bu nokta da duygusalliktan uzaklasip mevcut opsiyonlara bakmak zorundayiz. Evet bunu soyledigime ben de sasiriyiorum! Rasyonmelimi biraz muhendis yaklasimi ile uretmeye calisayim sesli olarak. Baslangic sartlarimiz hatirlayalim musadenizle. Gunde ortalama elli kadin, cocuk sivil insan can veriyordu. Ve bu vahsete dur diyebileck bir guc ortalikta gozukmuyordu. Yaslari musade edenler Israil’in Lubnan’i yedi defa isgal etigini, halen Lubnan’da 1 milona yakin evlerinden kovulmus Filistinli’nin yurekler yaralayan sartlar altinda multeci olarak yasadigini, Israil’in son olarak Lubnan’i yerle bir ettiginde (1982- Hizbullah’in dogus sebebi ve tarihi) ) 30 bin Lubnanli’yi katlettigini, o zamandan beri de Lubnan’a elini kolunu sallayarak girip ciktigini, hava sahasini adeta ucus egitimi yapar gibi hemen her gun ihlal ettigini hatirlamalilar. Status quo ante budur. Ne adaletinden bahsediyoruz? Adaletin bununla ne alakasi var? BM bir New York kurulusudur. New York’un nerde oldugu ve kimin kontrolnde oldugunu bilmeyenlerin www.israelshamir.net’i ziyaret etmelerini tavsiye ederim. Bu konjuktorde “adil cozum” beklemek biraz fazla pollyannacilik olmazmi?
Frenklerin “you play the cards you are dealt” (sana dagitilan kartlari oynamak zoundasin) diye bir sozu vardir. Kart dagitici utansin!
Turkiye asker gondemelimi?
Bu ahval ve serait icerisinde meseleye “satranc oyunu” stratejileri uretir gibi pragmatik bir tahlil yapmak kaliyor karar vericilere. Tabiiki “kazanmanin” tarifini her ulke oldugu gibi Turkiye’de kendi tarihinden, inanislarindan kultuunden suzulup cristallesmis degerler sistemine gore yapacaktir.
Bu karari verirken sorulmasi ve cevaplanmasi gerektigin dusundugum sorular:
1. BM Guvenlik Konseyi Karari (1701) ne diyor?
Kararin maddelerini tek tek ele alma geregi duymuyorum. Ana hatlari ile Litani Nehri’nin guneyinde adindan bahsetmeden Hizbullah askeri varligina son verilmesini, bolgede askeri varligin ve sorumlulugun Lubnan hukmetinin resmi gucleri taraindan saglanmasini, bolgenin silahsizlandirilmasi isinin Lubnan Askeri guclerince UNFIL gozetiminde saglanmasini, ve Hizbullah’in Israil’e tehlike olusturmamasi icin her turlu silah tedarikinin engellenmesini, daha onceki 1559 sayili kararin Hizbullah’la ilgili ayni minvaldeki kisitlayici maddelerinin uygulandiginin teyid edilmesini istedigini goruyoruz. Buna karsin yukarda dedigim gibi Israil icin “kendini mudafa” kapisini acik birakiyor. Nitekim Israil bu hafif acikligi, kapinin sonunaa kadar acik oldugu anlaminda telakki ediyor ve cani istedigi zaman Lubnan’in iclerine kadar girip “terorist” hedefleri bombalayabiliyor.
Karar tabiiki “ateskes” ve “Lubnan’in toprak butunlugune saygi” dan da bahsediyor mealen. Fakat gaye olarak, ve Israil’i tatmin edecek “guvenligin” saglanmasindan sonra; on sart olarak degil.
2. Taraflar ne anliyorlar ve ne bekliyorlar?
Israil-ABD Inc. tabiiki onceden planladiklari, ve katliamlarla basaramadiklari kirli isleri BM semsiyesi adi altinda (UNIFIL) Batili ve gostermelik bir iki musluman ulkeden tasreonlara bitirtmek istiyolar. Daha once onbinlerce Lubnanli katleden Israil “war of attrition” (yipratma savasi) nin kana susamisligini tatminin otesinde bir objktife hizmet etmedigini anlamis gozukuyor, muhtemelen Bati ulkelerindeki “bilge siyon liderlerinin” feraseti sayesinde.
Bu kirli isi bitirerek hem kafalarindaki seytani “yeni Ortadogu” planlari geregince Iran ve Suriye’nin bolgede politik guc olarak elimine edilmesi projesinde ustune basacaklari Hizbullah mayinini etkisizlestirme isini BM’e yaptirmis olacaklar. Hem Lubnan’i politik olarak kendilerine amca diyen kukalarin yonetimine verip halkini da “uslu durmazsak ocu gelir” sinmisligine mecbur edecekler, ve burada edindikleri kontrolu Suriye’yi tanzim etmek icin kaldirac olarak kullanacaklar. Nitekim 1701 sayili kararda bahsedilmemesine ragmen sayisi 15 bin kisiye cikarilacak olan UNIFIL’in Suriye sinirinda da konuslandirilmasi plani, Israil-ABD Inc. ve onlarin gudumundeki AB ulkelerinden olusacak ilave gucun niyetlerini acik secik ortaya koymaktadir. Olmert yonetiminin tipik Yahudi kurnazligi sergileyerek bir taraftan “eteskes” e evet derken diger taraftan “ikinci raunda haziriz” demesi bir “olumu gosterip sitmaya razi etme” yani “Senyor Senyora, mirin girin etme yoksa..” taktigidir.
3. Turkiye’nin tavri ne?
Bu konuda muhalefetin ozellikle CHP’nin dahi hukumet’e yonelttikleri elestrilerinde nisbeten olculu davranmasi hukumetin ozellikle de Abdullah Gul’un mevzu ile ilgili cevirmedik tas birakmayan tahlil ve temaslainin butun cevrelerce taktir topladiginin gostergesidir. Fakat Bati medayasinda Turkiye veya herhangibir diger Musluman ulkenin katilimindan hemen hic soz edilmemesi de not edilmeye degerdir. Ornegin duzenli olarak takip ettigim BBC ve CNN nerde ise butun UNIFIL gucunun AB ulkelerinden olusacagi intibasi uyandiriyor mevzu ile ilgili haber ve yorumlari ile. Fransa’nin asker sayisini 2000’e cikaracagi , 3000 asker vermeye razi gorunen Italya’nin komutada olacagi haberleri geciliyor. Malezya, Banglades, Endonezya gibi bircok Musluman ulkenin de istekli oldugu fakat Israil’in sadece Turkiye ve muhtemelen Fas’a musade edecegi de gelen haberler arasinda.
Gul ve yonetimndeki disisleri GK ile koordinasyon icerisinde “Rules of Engagement” (Gorev veya Angajman Kurallari) nin acikliga kavusturulmasini, ve bu kurallarin Hizbullah ile catismaya girmeyi veya onlari zorla silahsizlandirmayi icermemesini, tercihen gidecek birligin muharebe degil istihkam birligi olmasini istiyor.
Burada tabii olarak akla gelen soru: Hukumet boyle istiyor diye boyle olacak garantisimi var? Israil_ABD Inc’in ne istedigi, ve 1701 sayili karain acik ve ortulu olarak onlarin gayesine hizmet edecek sekilde ciktigi ortada iken “Turkiynin beklentsi veya tercihi” nin ne kiymet-i harbiyesi olabilir?
Elcevap: Zaten Gul ve disislerinin, askerin mevzuu ile ilgili yaptiklari tahliller ve pazarliklar da bunun uzerine yogunlasiyor. Gul, Israil-ABD ve AB’li muhataplarina muhtemelen: BIZ BU SARTLARDA GIDERIZ diyor. Peki bu kendi sartlarini dikte etime gucu nereden geliyor? Kendi sartlarini dikte ettiremese de Turkiye bu konuda tamami ile edilgen ve gucsuz durumda degildir. Su sebeplerden: Butun ulkeler “aman ben de gideyim’ diye can atmiyor. Nitekim 15000 askerin toplanmasi o kadar kolay olmadigi gibi en azindan gorunuste Lubnan ve Islam dunyasina “dengeli” gorunum vermek icin BM Gucu’nde onemli sayida Musluman ulke katkisi olmak zorunda. Daha onceki ABD, Fransiz ve diger Bati ulkelerinden olusan sozum on “baris gucunun” sicili de akibeti de pek parlak degil. 10 yil once gene Kana’da , Nobel oldullu “barisci” Perez basbakan iken, BM korumasindaki multeci kampinda 130 insan kaletmisti Israil! Herhangibi musluman ulke degil , Israil’in kabul edebilecgi musluman ulke lazim. Onun icindirki Olmert “Turkiye’yi istiyoruz” diyor. Baska secenek yok. Dolayisi ile Turkiye kosullarini buyuk olcude kabul ettime gucune sahip.
Turkiye icin riskler: Turkiye ne kadar “guvenli risksiz kosullar” talep etse Turk birligi’nin, doktor olan kardesimin de sagliktan sorumlu komutan olarak gorev yaptigi Afganistan’daki ISAF kadar emniyetli sartlarda gorev yapacagi beklenemez. En hafifinden bolgedeki mayinlar, patlamamis misket bombalari, ve Israil’in kullandigindan suphe edilen fosfor ve diger kimyasal silahlarin yarattigi tehlike gozonune alinirsa bu gorevin risksiz olmasini beklemek fazla iymserlik olur. Birde “diger taraf” yani Israil’in gerekli gordugunde BM korumasi altindaki sivilleri katlettigi hatta BM gozlemcilerini de katledilmesinin kinanamadigi, ve UNIFIL’e asker verecek diger cogunlugu AB ulkelerinin en “temiz isleri Turkeler verelim” deme centilmenligi gostermesi beklenemeyecegi gozonune alinmasi gereken diger askeri risk faktorleridir.
Turkiye Icin Politik kazanc-risk tahlili:
Bu mevzuu da yukarda bahsettgim “gorev kurallari” ve “askeri risklerden” bagimsiz degildir. “ne kadar ekmek o kadar kofte” ya da “no pain, no gain” (acisiz kaznac olmaz) sozleinde ifade edildigi gibi politik kazanc ta ustlenilen gorevin onemi ve alinan risklerle dogru orantili olacaktir. Politik riskler Turk Birligi’nin ustlendigi islevin cinsi ve takindigi tavir ihtimallerine gore sunlardir:
Hizbullah’i ozellikle Hizbullah’a ragmen silahsizlandirma gibi bir rol kabul edilirse. Bunun mumkun olan en kotu ihtimal oldugunu, ve seytanin beklentilerine hizmet edecek, Turkiye’yi resmen Yeni Ortadogu’nun sekilendirilmesinde ma$a rolunu teyid edecek, hem Lubnan hem Suriye hem Iran’la iliskilere agir darbe vuracak nerde ise “felaket senaryosu” olarak telakki ediyorum. Hukumetin de boyle bir “rules o engagement”a razi olacagini sanmiyorum. Buyukanit yonetimine gececek olan GK’nin dahi bu ihtimale sicak bakacagini dusunmuyorum.
2. Bir Gozlemci Guc ve tesis edilmis barisin muhafazaini saglayici guc rolu ustlenmesi. Bu ihtimal Israil’in “guveligimiz icin mudahele ederiz” hatta “ikinci raunda haziriz” turu dursunun sergilendigi bir konjukturde gecerliligi olamaz. Yakin gelecekte bu sartlarin olusacagina dair pek olumlu bir gosterge de yok. “ateskes” anlasmasinin he iki tarafca gercek ateskes olarak algilanmasi gerekir en azindan aeskes gozlemciligi icin, kalici barisin tesisi degilse de. Bu sartlarda Hizbullah’in da oluru veya en azindan karsi cikmamasi sonucu konuslandirilmis bir Turk gucu’nun Israil tarafindan kara veya hava sahasi ihlalleri ve hatta daha kotusu simdiki gibi saldirilari sonucu direkt olarak Israil gucleri ile karsi karsiya gelebilir. Bu senaryo ister istemez Turkiye’nin Israil-ABD Inc. ile iliskilerini muhtemelen tamiri cok guc sekilde etkileyecetir. Turkiye’deki politik irade veya asker ne kadar etkisini minimize etmeye calisirsa calisin, “cuval gecirme” olayina rahmet okutacak boyle bir gelismenin halk arasinda yaratacagi millyetci duygular ve muhtemel infial, sadece dis poltika degil ic poltikada da artik islerin “boyle gelmis ama boyle gitmeyecegi” gercegini hakim guclerin kafasina da kaziyabilir, “olayin” buyuklugu ile orantili olarak.
3. Afganistan’da ISAF icersinde gorev yapan Turk birligininkin benzer sicak catisma icemeyen mayin temizleme, patlamamis bombalari defuze etme, saglik, sosyal hizmetler, polis, sivil guvenlik, altyapinin tamiri gibi kamu hizmetlerinin yeniden tesisine yardimci olma gorevi. Bu ihtimal muhtemelen en az risk iceren “kazan, kazan” formuludur. Hem halk hem yonetim uzerinde iyi bir intiba birakir, hem Hizbullah dahil hicbir Lubnanli kesimi karsisina almaz, gonuller kazanir ve hem dahi “seytan’in kendisi” yani Israil_ABD Inc. karsi cikmaz cunki, her ikisi de simdilerde “Hizbullah yiktigimiz evler yapiyor, yaralari sariyor; onlari devre disi birakalim” diyebilme hayasizligini sergileyebilmekteiler. Hizbullah yerine bu isin Turkiye’nin askeri, S. Arabistan, Kuveyt , Birlesik Arap Emirlikleri’nin parasi ile yapilmasi onlarin da tercihidir, en azindan simdilik.
SONUC:
Israil ABD Inc. ve Batili “kucak kopekleri” nin yeni Judeo-Hacli kirli oyunun sahneye koyduklari bu baglamda Turkiye “bana dokunmayan yilan bin yil yasasin” deme luksune sahip degildir. Seyirci degil oyuncu olmak zorunlulugu ve bunun icin gerekli gucu vardir. Bu gucu frenleyen en buyuk faktor dis degil ic kaynaklidir. Gercek bir demokrasi olmayi basarabilse idik eli cok daha guclu olan bir siyasal otorite ile dis poltikada da bazilarimizin hayal dahi edemeyecegi kadar onemli aktor olugumuzu gorurduk.
Turkiye’nin Lubnan’daki UNIFIL’e mudahil olmasi yukarda 2. ve 3, paragraflarda bahsettigim sartlar altinda olmalidir. Eger 1701 sayili karardaki veya yeni cikabilecek bir “Rules of Engagement” karari bunlari acik secik ifade etmiyorsa, Turkiye de mevcut “manda”yi sahada kendisi, kendi ahlaki ilkelerini ve politik onceliklerini gozetir sekilde yorumlamalidir. Hicbir halukarda Israil-ABD Inc’in Suriye-Iran planlainin teseronu veya ma$asi islevini ustlenmemeli veya Lubnan halki tarafindan bu algilamaya yol acabilecek tavirlara girmemelidir. Ahlaki dogrular ayni zamanda politik dogrulardir. Haktan adaletten yana olmak EN PRAGMATIK POLTIKADIR. “AMA BIZIM CIKARIMIZ” diyenler seytan adina konusanlardir. Onlarin “biz” i “biz” degiliz.
Tarihin muhtemelen en hassas ve kader belirleyici donemlerinden birinden gecerken, kisa goruslu, gunu kurtarma adina, kazananin yaninda olma saiki ile politika uretenleri ne tarih, ne gelecek nesiller ne de Allah affeder.
4. ABD -Israil Inc. ile olan “stratejik” veya “askeri” isbirligi kavramlari Ahmet Davutolglu’nun vurguladigi “stratejik derinlik” konseptine uygun olarak bolgede Turkiye’nin rolunun ve kaderinin kendisi tarafindan cizilmesi yonunde revize edilmeli veya Isarail’in yaptigi gibi “yorumanmalidir”. Burada feraset testinin ana unsuru “gecici” ile “kalici” farkini belirleyebilmededir. Israil-ABD In ile iliskilerde kaybedilebilecek zeminden cok fazlasi Gaza-Lubnan konularinda Turkiye’nin gosterdigi ve S. Arabistan, Misir gibi diktatorluklerin gesteremedigi hassasiyet sayesinde kazanilmaya zaten baslanmistir. Basta Islam ulkeleri olmak uzere dunya halklarinin gozunde kazanilan punlar uzerine dolar isareti konulamayacak kadar degerli tarihi yatirimlardir.
5. Yukarda da belirttigim gibi Turkiye’nin ahlaki, tarihi ve stratejik olarak “dogru maksatlar” ile Lubnan’a gitmesinin onundeki en buyuk engel gene “icerden” gelecektir. Bazilarimiz eski GK Baskan yardimcisi, JINSA (Jewish Institute for National Security affairs- Yahudi Milli Guvnlik Enstitusu) tarafindan “yilin adami” secilmis Cevik Bir’in Israil’de muhtemelen en cok sevilen Turk oldugun hatirlayabililer. Gaza ve Lubnan katliamlarinin hemen akabinde Turk halkinin ortak hissiyatini, ulkemizin asker kanadinin da hesaba katarak bu konuda hukumete kostek degil destek olacagini umit ediyorum.
Sevgili Bekir bey,
Bazilarimiz eski GK Baskan yardimcisi, JINSA (Jewish Institute for National Security affairs- Yahudi Milli Guvenlik Enstitusu) tarafindan “yilin adami” secilmis Cevik Bir’in Israil’de muhtemelen en cok sevilen Turk oldugun hatirlayabililer.
Bunu duyduğuma hiç şaşırmadım.!!!
sevgi ve saygılarımla
BeğenBeğen
Bekir Ağabey,
Çok iyi bir değerlendirme yapmışsın, eline, zihnine sağlık.
Asker gönderme konusundaki analizlerin çok önem arzediyor. Can-u gönülden katılıyorum.
Bakalım gelecek günler nelere gebe?..
Saygılar..
BeğenBeğen
Asagidaki Hurriyet-26 Agustos- haber kupurunu koca TC’nin Cumhurbaskaninin politik tahlil seviyesini, entellektuel derinligini gostermesi acisindan ibretlik olarak ekleyeyim dedim not olarak. Benim 12 yasindaki yegenim bundan daha sofistike, tahliller yapabiliyor ayni konuda. Ozet olarak Reis-i Cumhur: “Biz niye gidelim, bize ne yarari var; biz buyuk ulkemiyiz? Buyuk ulkeler yapsin. Sirtimzi sivazlyip bizi kandiriyorlar” diyor. Bu ulkede cumhurbaskani olmak bu kadar kolay olmamali.
—————————————–
Sezer: Lübnan’a asker yollanmasına karşıyım
Enis BERBEROĞLU/ANKARA
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Kara Kuvvetleri Komutanlığı devir teslim töreninde, Türkiye’nin Lübnan’a asker göndermesine net bir dil kullanarak ’karşı’ olduğunu açıkladı. Sezer, askeri insani yardımın ’asker eliyle’ yapılmak zorunda olmadığını vurguladı.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın arka bahçesine kurulan protokol çadırında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e yaklaşırken açıkçası tek beklentimiz birkaç nezaket cümlesinden ibaretti.
Ketumiyeti ile bilinen Cumhurbaşkanı Sezer yakın mesai arkadaşı ve aile dostunun kızı NTV sunucusu Ece Özbek’le birlikte poz verirken çok keyifliydi.
Ama Lübnan’a asker yollanması konusunda görüşü sorulunca bu tablo aniden değişti. Sezer ciddileşti ve gazetecilerden gelen her soruda gündemi sarsacak cümleleri peşpeşe sıraladı:
n Sayın Cumhurbaşkanı Lübnan’a asker yollama konusundaki görüşünüz?
– Lübnan’a asker yollanmasına karşıyım, başka ülkelerin ulusal çıkarlarını korumak görevimiz değil.
n Ama efendim, askerin insani yardım için gideceği söyleniyor.
– İnsani yardıma karşı değilim ama BM’nin 1701 sayılı kararı asker eliyle insani yardım öngörmüyor.
n Karar ateşkes bile içermiyor deniliyor.
– Evet karar iyi niyetli değil, sadece husumetin durdurulması isteniyor.
n Sizce Türk askeri çatışmanın içine mi çekilecek?
– İnsani yardım ancak savaşta asker eliyle yapılır, barışta sivil örgütler yapar.
n Sadece BM kararının eksikliği mi söz konusu?
– Bizim hiçbir ulusal çıkarımız yok. Başkalarının ulusal çıkarları için asker yollamaya karşıyım.
n BM kararı değişirse asker yollama konusundaki görüşünüz de değişir mi?
– Büyük devletler kararın içeriğini araştırırken sorarken, maşallah biz karar çıkmadan talip olduk.
n PKK konusunda hiçbir yardım alamadığımız eleştirilerine katılıyor musunuz?
– Türkiye’nin kendi iç güvenlik sorunları varken başkalarının sorunlarını çözmek görevimiz değil.
n Türkiye bölgenin büyük devletidir, asker yollamalıdır görüşüne yorumunuz nedir?
– Bizden daha büyük ülkeler yollamazken bizim sırtımız sıvazlanıyor asker isteniyor. Türkiye büyük devletse asker gönderse de göndermese de bu görüntü değişmez.
BeğenBeğen
Bekir Beyciğim, özür dilerim, yazınıza yorum yapacağım, ama bu acil bir mesajdır:
ECE HANIM,
Yazlığınızı belediyenin ekipleri yıkamamış, müsterih olun. Aha şinci Endişeli Peri’nin yazlığından sizinkine geçip yorum bıraktım. Prusyalı Bey de bırakmış. Mesele yok. Geliniz kaderinize de küsmeyiniz, bize de lütfen! Eski güzel günler devam etsin.
BeğenBeğen
Asagidaki yorumu Ecaanim’in yazliga biraktim ama Metin Bey’in bahsettigi “yikama” ya kurban gitms olmasi hasabi ile tekrar ediyorum buracikta:
????
Daha kitapyurdu basligi altina sipais verdiginiz kitaplarin yuzde ellisini ben de yakinlarda aldigimi ve Amak-i Hayal’i de ismarlamak uzere oldugumu, ve Alatli’nin ktabinin adinin hosuma gitmediginden bahsedecektim (bu tur assertivnes, self reliance, bilmem ne “self” baslikll kitaplara allerjim vardi) ortaya Humeyra’nin sarkisindan dize ile ciktiniz. Simdi ne diyeceim ??? dan baska? (not: Tarik Akan’in Hababam sinifinda isaret ettigi gibi- tahmin ediyorum gercek hayattaki durum da farkli degildir- “Y.K. Beyatli diye bir sarkici yoktur hocam!”)
Metin Bey Elma deyin de ciksin!
BeğenBeğen
Bekir Bey,
Ece Hanım, bana anlayamadığım bir sebeple darıldı. Sonra da ne olduysa oldu, yazlığına bi haller oldu. Fakat ben mesela Endişeli Peri Hanım’ın yazlığından oraya uğradığımda hiç kötü bir duruma rastlayamıyorum, yorum da girebiliyorum. Gelgelelim Ece Hanım ortalıklarda yok, sırra kadem bastı.
Ece Hanım,
Bana darıldıysanız da canınız sağolsun. Ama lütfen çıkın ortaya. ELMA diyorum bakın, ona göre! ELMA!
BeğenBeğen
Bekir Bey,
Buradaysanız ve beni duyarsnız bizim yazlığa buyrun. Candan Hanım çiğ börek yapmış. Ayran ve çay da var. Belki Ece Hanım da gelir, belli olmaz.
BeğenBeğen
Bekir Bey,
Buradaysanız ve beni duyarsanız bizim yazlığa buyrun. Candan Hanım çiğ börek yapmış. Ayran ve çay da var. Belki Ece Hanım da gelir, belli olmaz.
BeğenBeğen
merhaba bekir bey,
güzel metubunuzu şimdi okudum, ilginizi için çok teşekkür ederim; çok ince, çok düşüncelisiniz.
ben 95 yılından beri istanbul’daydım. önce avukatlık sonra da reklam yazarlığı yaptım. bu meslekler her ne kadar sosyalleşmeyi ve çevreyi öyle ya da böyle tanımayı gerektirse de, önceleri örtük olan şimdilerde ise iyiden iyiye açığa çıkan “münzevi”yaşam tarzı nedeniyle hiç istanbullu olamadım. adanalı ya da izmirli olabildim mi? hayır! belki üniversite yıllarının hoşluğunun katkısı ile biraz ankaralı oldum. ben, yaşadığım adresle içli dışlı olup, sokaktan itibaren ise bir yabancıyım her yerde. bir tavır olarak değil de, doğam bu.
hal böyleyken birgün farkettim ki istanbul’da sahnede yerim yok, repliğim de yok. eğer yaşam çok mekanik bir şey olsaydı bunu anladığım anda da ölmem gerekirdi. ben sıfırdan başladığım yere, doğduğum şehir adana’ya dönerek yeni bir sahne ve yeni bir replik yaratmak istedim. hem bakalım işler nerden itibaren sarpa sarmış görelim, dedim. adana beklediğimden de ruhsuz, ilgisiz, gelişmemiş, çiğ çıktı. oysa ben faulkner vari bir ironi ile şehre bakabilir, kendi ev adresimde hayatı sürdürürüm sanmıştım. olmadı. tam 1 yıl kalıp geri döndüm. hoşbulduk, teşekkür ederim.
gerçekten de kanaat lokantası ve çiya’nın yemeklerini ben de çok severim. çiya’nın yemeklerinin çoğu adana mutfağı ile ilgili. yemek merakımı yöresel mutfaklara kaydırabilir ve o yemekleri ben de yapabilirim ama ev halkı için pek cazip bir fikir değil, bu. kanaat lokantası ise nedense kış günleri gidilmesi gereken bir yerdir benim için. levent’teki lokantayı hiç bilmiyorum. bir zamanlar karşıda oturur ve 3 levent’te çalışırken bilirdim oraları ama unuttum şimdi ve mutluyum bundan da.
tina iyi, biraz sıkılıyor bekir bey. evin içinde dolaşıp duruyor ve eğer ben de okşamıyorsam evin en tuhaf yerlerinde uyuklamaya başlıyor. buzdolabının üstü ideal bir yer onun için. hem sokağı hem de yemek yapan beni izleyebiliyor böylece. ama tüy büyük sorun ve ben toz almaktan gerçekten bunaldım. yatak odalarının kapısını sürekli kapalı tutmam filan da gerekiyor, özellikle geceleri. bir arkadaşım, evet bakabileceğini söylemişti ve ben de yazmıştım size ve metin bey’e. kocaman bahçesi olan nefis bir evdi. arkadaşım ertesi gün mesaj bırakmış; bahçede bir bekçi köpeği var, sorun olmaz, değil mi? diye. belki sorun olmazdı ama 2 nedenle vazgeçtim: arkadaşım demek ki bir hayvan için uygun ortamın ne olduğu konusunda dalgınlaşabilen biri ve bu güvenli değil.2. si tina çevresiyle çok ilgili bir kedi. sonuçsuz meraklar içinde. köpek hiç oralı olmasa bile tina içi içini yiyerek huzursuz olacak. bence tina sizin kaderiniz bekir bey. ya da tina’nın kaderinde sizin ev görünüyor. üstelik tina sizin merhametinizi çekecek kadar sorunlu. kuyruğu kırık, bir zamanlar kırılmış kalça kemiği nedeniyle tuhaf, kırıtık bir yürüyüşü var, kulaklarının önündeki tüyler de hafif dökülmüş ama dünyanın en güzel gözleri de onda.
ısrarımı kabalık olarak görmezseniz ben sizi ikna edinceye kadar bu sohbeti açacağım. çünkü tina’yı herkese emanet edemem. siz her ne kadar öfkeli, mesafeli olsa da ev içinde bir kedi şefkati yaratabilen insanlardansınız sanırım.
içten ilginiz için tekrar ve yürekten teşekkür ederim.
hoşçakalın.
BeğenBeğen
Bekir Bey,
Yaw kalp bu kadar kalbe karşı olur muymuş? Olurmuş walla!
Anlatacağım gerisini…
BeğenBeğen
Anlatin gaari doastum! Sizin bu “anlatacagim” larinizi biriktirip nakite cevirseydim zengin olurdum simdiye herhalde 🙂
BeğenBeğen
Tina için yine de az buçuk sorumlu ilan ediyorum sizi Bekir bey ve bu nedenle söyleyin lütfen bir ara vaktiniz ve bu soruya yanıt için fazladan keyfiniz olursa, bir kedinin tüyleri neden böyle çok dökülür? Ne yapmalıyım? Teşekkür ederim:))
BeğenBeğen
Bekir Bey, merak ediyorum, siz nereden Türkiye’ye döndünüz? Nerede yaşadınız onca yıl? (evet bu sorular da acil değil, dilediğiniz zaman.)
BeğenBeğen
Öyel bedava yok Bekir Beyciğim! Ne zamandır benim yazlığa uğradığınız yok… Farkında değilim sanmayın!.
BeğenBeğen
El insaf Metin Bey dostum! ya da “konusana bakin”! Bir kim kiminm yazliginda kac satir “yorum” yazmis muhasebesine girmek isteyeceginizi sanmiyorum. son olarak saniyorum, referans verdiginiz uc yazinin her biri icin de ahkam kesmis idim. adil olalim simdi. Neyse mevzuu tit for tat degil tabiiki. Yetisebildigim olcude takip ediyorum yazilarinzi; yorumlarin hepsini degilse de. Yani derdim sitem falan degil. Herkesin ilgi alanlari usluplari kadar zaman problemlerinin da farkindyim.
Endiseli Peri Hanim,
Neden Tina icin beni “sorumlu” hissettiginizi anlayabilmis degilim insan ve hayvansever olarak butun magdur kucuk dostlarimiz icin ustlenmemiz gerekenin otesinde bir “sorumluluktan” bahsediyorsaniz ?!
Tuy dokulme mevzuunda da maalesef faza yardimci olabilecegim sanmiyorum. Tina’nin cinsini bilmiyorum ama uzun tuylu kedilerde, ozellikle Iran , Van ve karsimlarinda SIK gorulen bir durumdur. Melek Danny’den dolayi yasadigim butun evlere gelenler ustlerinde ondan epeyce hatira gotururlerdi. Danismadigim veteriner kalmamis idi, ve bazi tuyleri kuvvetlendirci yiyecekler (ki bunlar pet-shoplarda var, muhtemelen biliyorsunuz) disinda sadece SIK SIK tarayip, dokuleck tuylein fircad kalmasini saglamak kaliyor (bu ayni zamanda tuyleri guclendirir bildiginiz gibi). Simdikilerde de var, ozellikle uzun tuylu Bulut’ta (Iran) ama Danny kadar degil. Onun disinda ben elbiselerden tuyleri almak icin kullanilan yapiskan bantlarla yasiyorum yillardir; ki eminim onu da biliyorsunuz; bircok pet-shop ve Bauhaus, Careefour gibi yerlerde var. Birde Dyson makasinin (animal) diye bir elektrik supurgesi modeli oldugu ve bunun diger supurgelein alamadigi bircok tuyler de aldigini soyledigimde bu konuda butun bildiklerimi aktarmis olacagim. Siz de bu ortak problemmiz konusund yeni seyler kesfederseniz benmle paylasin lutfen.
Ben ABD’deki (Texas, Washington, D) 25 yildan sonra (petrol Muhendisligi, stockbrokerlik, patent isleri, dunyayi kurtarma felan..) e$i, isi birakip Turkiye’ye ani donus yaptim muhtelif nedenlerle 2.5 yil kadar once ve hala “yeniden intibak” savasi veriyorum.
Selam, saygi ve muhabbetlerimle
BeğenBeğen
“(….) dunyayi kurtarma felan..) ”
İlahi Bekir Ağabey, gülmekten öldürdün beni.. :-))
BeğenBeğen
Bir ise yaramak ne guzel! Naapalim “dusundurme” departmaninda fazla basarili olmadigimiz yorumlarla sabit 🙂
BeğenBeğen
Ağabey estağfurullah.
Bu taş bana değildir inşaallah.. 🙂
BeğenBeğen
Yok canim tas degil. Yorumlara baktim da konu uzerinde hemen hicbirsey gormeyince…Guldurmek te yararli bir aktivitedir hani 🙂 Latife iste.
BeğenBeğen
Süper bir tahlil. Ellerinize sağlık.
BeğenBeğen
Tesekkurler Blue Bey kardesim. Katkilarinizi beklerim.
BeğenBeğen
bekir bey,
m.akyol’un sitesinde size teşekkür içeren bir yorum yapmıştım büyük bir kısmı yayınlanmamış.özellikle sizin bilgi ve tecrübelerinizden çok şey öğrendiğimi belirtip teşekkür etmiştim.neyse böylesi daha iyi oldu sanırım.şu an okulu uzatmamam için sıkı bi çalışma dönemine girmem gerek ve her fırsat bulduğumda fikirlerinizle beslenmek için yazılarınıza yoğunlaşıcam
saygılar…
BeğenBeğen
“Naapalim “dusundurme” departmaninda fazla basarili olmadigimiz yorumlarla sabit”
Bekir Beyciğim,
Suat Bey’i bilmem de wallahi benim kafam kan içinde kaldı!
Bi kaçıp kurtarayım canımı (türkçesi: izne bi çıkayım), değerli yazınız için bir yorum döşeneceğim. Wallahi yalancı çoban sözü değil!
BeğenBeğen
Zeynep Hanim,
Tveccuhunuz. Guzel sozleriniz, hele hele fikirlerimin “besleyiciligi” ni duymak ne kadar guzel! Bende sizin veciz, sozu egip bukmeyen yorumlarinizdaki uslubu da muhtevayida cok sevdim. Neyse siz simdi derslerinize yogunlasn, bittiginde zamaniniz uzerinde cok taleplerimiz olacak basta gerek burda gerek Mustafa Bey’in orda daha SIK yorum yapma gayesi ile olmak uzere. Allah muvaffak etsin!
Metin Bey dostum,
Dilerim hepimiz “izine cikmadan” yani Aramegoddon’dan once olur su yorum yazmaniz.
Dilersdeniz degerli fikirlerinizi paylasmayi cok memnun olurum diger ziyaretciler gibi tabiiki, ama borcluluk stresine falan girmeyin. Bizimki biraz sitemse de biraz da latife.
Selam, saygi ve muhabbetlerimle
BeğenBeğen
Sevgili Bekir bey,
konuya dair -duygusal düşünerek- asker yollanmasını istemediğimi belirtmek istiyorum..
Konu dışı olarak da,
beni tebessüm ettiren mesajınız(ismail yk şarkılı olan) için çok teşekkür etmek istiyorum..
Zeynep hanım size de merhaba 🙂
sevgi ve saygılarımla
BeğenBeğen
Ece Hanim,
Aslinda benim “asker gonderilsin AMA” gorusumu incelerseniz bugunku Turk erkegine “dort esle evlenebilirsiniz AMA” demek kadar COOK OZEL STARTLAR koydugum bir OLUR idi. Ne birlesmis emperyalistlerin nede muhtemelen hukumetin kafasindan gecen bir GOREV TANIMI ndan bahsediyorum ben. Aslinda benim pozisyonum GITMESIN diyen pek cok Islami dostlarinkinden daha ISLAMI. Ben resmen askerin belirli bir misyon ile gitmesini istiyorum. O misyonu da bilerek muglak biraktim yazimda; belki kafamdaki MISYON biraz utopik ve epeyce de radikal. Sizin “duygusal” taepkiniz aslinda pek rasyonel; reelpolitik terimleri ile dusundugunuzde.
Ismail YK, ve Baha Men musiki saheserlerinin sizi de duygulandiracagindan emindim 🙂
Selam, saygi ve muhabbetlerimle..
BeğenBeğen
bekir bey,
bana bıraktığınız mektubu az önce okuma fırsatım oldu. içten ve samimi paylaşımlarınız beni öyle mutlu ediyor ki.
insan ve hayvan kıyımlarının, fark gözetmeksizin sizi incitmesini ve öfkelendirmesini çok iyi anlıyorum. benzer şeyler hissediyoruz bu konuda. şöyle bir şey daha var, onu diyecektim: ben, bir de bu kadar ortada olan bir acıyı dillendir(e)mem.
annem geçen yıl feci şekilde canına kıyan kardeşimin ölümünü ayrıntılarıyla konuşabilir örneğin ve tabi çok, çok üzülüp, çok ağlar. bense sahneyi henüz tasavvur edebilmiş bile değilim. acılı fotoğraflara bakıp, onu konuşamamak üzerine yaptığımız daha önceki konuşmamıza bağlantılı olarak dedim bunları. ve elbette bir tavır almayı reddetmiyorum dünyanın acısını artıranlara.
dürüst ve erdemli olmak karşımızdakinden açıksözlü olmasını da beklemek ya, ben burda çifte standart uyguluyorum sanırım: ben fikrimi açıkça, dürüst ve erdemli olma gibi şahane vasıfları sahiplenerek dillendirmeli ama karşımdaki, sözlerini tartmalı ve beni incitecek gibiyse, lütfen dememeli. incitici sözlere dayanamaz bir kalbim ve sivri bir dilim var. kendime çeki düzen vermek ve şu dört duvarın arasında “iyi” bir adam olmak için kendi kendime ne sınavlar verdiğimi bilemezsiniz:))
bu arada Tina, havalar serinlediği için midir nedir, şu an yazı yazan avucumun içine sokup başını, okşatmak istiyor kendini. çok güzel temizleniyor bugünlerde, tüyleri bembeyaz, uçuk pembe patileri ve burnu olsa da tina kocaman gözleriyle yeşil bir kedi. sokak elbisemi mahvedip ev giysisine çevirdi az önce. banyoya, tina’nın tırnaklarını kesmeye gidiyoruz biz,
hoşçakalın.
BeğenBeğen
Bu yaziyi ofisteki arkadaslari ikna icin kullandim Bekir bey ))..
BeğenBeğen
Inkna olmadilarsa bvugun yarin ayni konuda ikincisi gelior? O da olmazsa tehdit et. Burasi Turkiye! 🙂
BeğenBeğen
Bekir Bey abi
Benim orda yorumlarini bekledigim yeni bir yazi var…
Ugrarsan sevinirim…
Ikna icin tehdit guzel yoldur :)))
Hemen hemen her zaman ise yarar :))
BeğenBeğen
ps:
Bekir bey,
rüyamda kedi sevdim, hayır olsun:)
Peri ile yazışmalarınızın etkisi olsa gerek:)
Kader, Kısmet ve Bulut a öpücükler..
sevgi ve saygılarımla
Peri ciğim,
Tina da çok şanslı 🙂 ona da öpücükler..
sevgilerimle..
BeğenBeğen
etraf cok guzel acilmis hos olmus… 🙂
Belli bilen birilerinin ellerinin degdigi 🙂
Yoksa Bekir bey abicim kendiniz mi yaptiniz bu yardim adi altinda ortaligi karistiranlardan bikip :))
BeğenBeğen
Yok Fatih Bey Kardesim, sagolsun teknik direktorum Suat Bey’in marifeti. Ama bununla sen buranin basina o abstract resmi (hani o sehrin silueti ve uzaktan izleyen munzevi genc varya) veya bir o kadar guzel bir resmi monte etme gorevinden muafiyet kazandigni dusuinuyorsan bir daha dusun derim. Zaten devamsizliktan cakmak uzeresin.. bilmis ol !
BeğenBeğen