Erdoğan’ın partililerle görüşmelerinden gelen haberlerde vekillerin ve teşkilatların hemen hepsinin “sizi Çankaya’da görmek istiyoruz sayın Başbakanım” dediği anlaşılıyor. Neden böyle dediklerini anlamak ta zor değil. Birinci neden Türk siyaseti böyle işler. Parti içi demokrasi en fazla AK-Parti’de olmasına rağmen, bir siyasi partinin toplumsal geleneklerin, siyasi teamüllerin oluşturduğu birleşik kaplar sistemi dışına çıkması zor. O sistemde parti veya ülkenin menfaatini birinci öncelik addeden müstakil, nesnel muhakemelerden çok takım oyuncusu olma, ve kişisel pozisyonu sağlamlaştırma saikleri ön plana çıkar. Her vekil Tayip Bey’in bunu istediğine inanıyor ve Başbakan’a duymak istediği şeyi söyleyerek, sadakatini göstermiş oluyor ve kendi konumunu sağlama almak istiyor.
Bazı vekillerin Erdoğan’a seslendirdikleri saiklar fazlaca derin muhakeme ürunü gibi gelmedi bana:
“Ben 5 dönemdir milletvekiliyim. ….. 5 dönemdir milletvekiliyim ama ilk defa Çankaya’ya bu dönem gidemedim. Anadolu insanına Çankaya’nın kapıları açılmalı” (Mersin Milletvekili Ali Er).
“Aslında ben daha önce partinin başında kalmanız gerektiğini düşünüyordum. Ama fikrim değişti. Benim ilimin rektörü bile sizin Çankaya’ya çıkmamanız için yürüyüş yapıyor. Bu benim kanıma dokunuyor. Bütün bunlara cevap vermek için Çankaya’ya çıkmanız lazım” (Malatya Milletvekili Ali Osman Başkurt).
“Çankaya’ya çıkan mevta oluyor” ( Ankara milletvekili Ersönmez Yarbay).
İkinci ve bir o kadar önemli neden ise tepkisel: Partiyi dışından gelen Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkarmama baskıları. Özellikle Baykal’ın her gün yeni bir mizah malzemesi neden ile ortaya çıkıp “oldurmayın” naralarına tepki. Bu durumda Erdoğan’ın çıkmamasının meydanlarda boyun eğme olarak sunulacağını düşünüyorlar. Oysa birçok politik gözlemcinin de işaret ettiği gibi, laikçi cephenin tamamının değilse de Baykal’ın hesabi tam da bu duygusal tepki, yani milletin önüne Erdoğan’siz giden bir AK-Parti üzerine kurulu. Denize düşen Deniz halka ne sosyal, ne demokrat olarak sunacak bir şeyi olmadığı için gol atma ümidini buna bağlamış gözüküyor. “bakin ben Çankaya’ya çıkarmadım diyerek sandığa güçlenmiş gider ” argümanı milletin sağduyusunu hafife alır cinsten kanaatlimce. “başka ne yaptın, diğer Ak-Parti’li Çankaya’ da olunca senmi kazanmış oluyorsun” demezler mi adama?
Rasyonel muhakeme sahipleri hesaplarını konjunkturel olaylara tepki olarak oluşturamazlar. Optimizasyon yapmak zorundalar. Parti içerisinde birçok mühendis, doktor, ekonomist var, kariyerleri boyunca görevleri mevcut seçenekler arasında en iyiyi nesnel muhakeme ile bulmak olan. Eğitimleri, mesleklerinde kullandıkları optimizasyonu siyasete uygulamaları beklenir. Benim hesabim medya ve siyasetten birçoklarının , örneğin Zaman Yazarı Tamer Korkmaz ve Liberal Düşünce Topluluğu’ndan Prof. Ihsan Dağı’nın formülü: Cumhurbaşkanı Gül.
Bu formül bütün ihtiyaçlara cevap verir. 1. Seçimlerde halkın önüne 5 yılın hesabini veren ve “karizma faktörüne“ sahip Erdoğan çıkar.
2. Dehasını secim meydanlarından çok diplomaside, siyasi öngörüde gösteren fevri tepkilerden kaçınan Gül Çankaya’da daha etkin, nisbeten daha az hararetli bir donem geçirir. Dışişlerinde edindiği diplomatik tecrübe de Köşk’te hem içeri hem dışarı ile ilişkilerde işine yarayacaktır. Şundan şüphe yoktur ki gerek asker, gerek diğer satatukocu kurumlar, sözüm ona STK’lar Köşk’ü önümüzdeki CB’na ateşten gömlek yapmak için ellerinden geleni ardlarina koymayacaklar. Bu ateşten gömleği en kolay giyebilecek adaydır Gül.
3. Laikçi zorba “kurumlar” da askeri çevreler de kolay saldırabilecekleri hedef tahtasından önemli ölçüde mahrum olmuş olurlar Gül’ün kişiliğinde. Tabii ki tatmin olmazlar ama zaten onları tatmin edecek bir formül çözüm değil problemdir.
4. Bu formül Parti içinde de en az kayıp enerji yaratan formüldür, çünkü hem Başbakanlığı hiçbir itiraz ortaya koymadan Erdoğan’a devreden Gül’ün dostlarının beklediği kadirşinaslık sağlanmış olur, hem de üçüncü isimlerden birinin seçilmesi durumunda, “niye ben değil de o” küskünlüklerine meydan verilmemiş olur. Geçen bir siyasetçinin söylediği gibi partiler arasında “ikinci adamı” olan tek parti AK-Parti’dir. Üçüncü adamın kim olduğu konusu tartışmalıdır fakat ikinci adam değil.
5. Bu formül, ayni zamanda bir sonraki hükümetin de tek parti hükümeti olmasına, ve mevcut ekonomik büyüme, istikrar, demokratikleşme sürecinin devamı için en uygun formüldür.
Kesinlikle iyi bir tesbit iyi bir yazi.. Umarim milletim icin hayirlisi olur.. Peki su Erbakan hocada bir o koltuga ciksaydi n olurdu yazik ya bir o kaldi eskilerden koltuk sevdasini gerceklestirememis.. 🙂
BeğenBeğen
Hiç böyle düşünmemiştim.Şimdi yazıyı okuyunca pek uygun geldi:)Kendi kedime de gülüyorum aklıma düşeni yazmazsam çatlarım şimdi ben 😀 Şimdi ismi geçen bu iki amcamdan hangisi çıkarsa çıksın koltuğa nolur o bıyıkları kessinler.Ben bıyıklı reisicumhur istemiyorum galiba 😀 Hani kesmezlerse her ikisi de çıkmasın nolmuş ki :Pp Selam ve dua ile..
BeğenBeğen
:)) Acaba “rejimin problemi” de aslinda basortusu degil de biyik mi? Sorun bu ise cozumu basortusu kadar zor degildir herhalde. Nolcak ben sakali kestim vatan millet icin 🙂
BeğenBeğen
Bekir bey 😉
BeğenBeğen
Tesekkurler Aybala Hanim. Diliyorum Hoca daha yuksek koltuga cikimistir. Sezer gibi bir az gelismis, paranoyakin isgal edebildigi bir koltuk o kadar yuksek bir paye olamaz. Bir soz vardir sizin oralardan “bazilari makamlara birseyler olmak icin, bazilari da birseyler yapmak icin gelir” diye.
BeğenBeğen
Tercihlerinizde hemfikiriz Bekir Bey,
Ama ben yine de herşeyi şahıslara bağlamaktan yana değilim. Demokrasi adına makamın yetki-sorumluluk sarkacının sorgulanması gerektiğinden yanayım Aksi helde en koyu AKPli de o makama çıksa AKPye zarar verecek ya da önünü kesecektir. Bundan adım kadar eminim. Bu yüzden makamı ve makamı doldurması gerekn karakterin analizindne yanayım. Gül karakter içi geçer not alır benim için, Erdoğan da öyle, bakmayın, ona buna, Anayasa’ya göre herşey yolundadır. Ama dediğim gibi makamda bir gözden geçirilmelidir.
muhabbetle…
BeğenBeğen
Tesekkurler Talha Bey yorumunuz icin. Tabii burada sadece politik stratejiden bahsettim. Meselenin bahsettiginiz gibi bircok zaviyeleri var. Buna bir nebze degindim sonraki “Ozu ve Sozu ile demokrat veya fasist olmak” yazimin sonunda. Artik daha yurekli hareket etmek lazim. Aksi halde darbe olmadan da laikci vurguncular gayelerine ulasmis olurlar. “aman urkutmeyelim, korkutmayalim, paranioyalarini beslemeyelim” psikolojisini asma zamanidir. Artik benim gerek Cankaya, gerek meclis, Basbakanlik, medyadaki makam sahiplerinde ardigim en onemli ozellik yurek olcaktir.
BeğenBeğen
[…] önceki “Formül: CB Gül” yazmadaki tahlilin […]
BeğenBeğen
[…] Doğru Seçim: Gül Kategori: Toplum, Guncel-Politik, sosyal, kulturel — Bekir L. Yildirim @ 9:56 am Bazıları için Gül ismi sürpriz olmuştur eminim. Ama bu blogun okurlar için olmaması lazım: Bkz. Formül: Cumhurbaşkanı Gül. […]
BeğenBeğen
Bekir Bey’in sitesini keşfettiğimden itibaren (10 gün önce ) yazıların %90’ını okumuştum
Önemsemediğimden değilde fakat bir CB analizi daha okumak istemediğimden midir nedir , bu yazıyı atlayıp Kedisine dair yazıya geçmiştim ,neyse şimdi okuduk ,an itibariyle (24-04-2007 , 13.00 ) Abdullah Gül AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı
Vatana millete hayırlı olsun…………
BeğenBeğen
Tesekkurler VB kardesim. Gec geldiniz ama muhtemelen en dikkatli ve sadik okurum oldunuz. Sectigim konular guncel ama yaptigimiz tesbitler kendi imalatimizdir.
Amin.
BeğenBeğen
[…] Abdullah Gül’ün adaylığını arzu ve tahmin ettiğimi de yazmış idim (Bkz: “Formül: Cumhurbaşkanı GÜL” veya Doğru Seçim: […]
BeğenBeğen
[…] sosyal, kulturel — Bekir L. Yildirim @ 8:29 am Gul’un adayliginin aciklanmasindan önceki ve sonraki yazılarımda neden Gül’ün doğru seçim olduğunu, ve neden onda ısrar edilmesi […]
BeğenBeğen
[…] normalleşme, meşrulaşma rüzgarını kesici etkisi olacaktır. Biliyorsunuz Gül’ün en uygun aday olduğunu fakat “CB’nın isminden önemli olanın“ demokrasinin galip gelmesi, meşruiyetin tesisi […]
BeğenBeğen