Yazının ilk bölümünde GK ve diğer siyasilerin bu terör eyleminden maksimum kar sağlamak amacı ile hareket ettiklerini ve toplumda “Asker Irak’a gitmek istiyor; ama hükümet elini kolunu bağlıyor” havası yaratılmak istendiğinden bahsetmiş idim. Hatta askerin samimi olarak Irak’a gitmek istediğinden emin olmadığımı, böyle bir isteği uygun zeminlerde değil kamuyu önünde seslendirmeyi veya ima etmeyi seçtiğini de ilave etmiştim.
Darbeperver medyanın epeydir pompaladığı bu kampanyaya karşı Erdoğan geçenlerde üstü örtülü de olsa cevap verdi Ali Kırca ile mülakatında. “asker istiyorsa, meclisten karar çıkarırız; bu konuda ordumuz ile farklı düşmemiz söz konusu olamaz” dedi hatırladığım kadarı ile. Aynı mesaj Bülent Arınç tarafından da desteklendi. Ve diğer hükümet kanallarından askerin şimdiye kadar uygun zeminlerde (MGK toplantısı, özel görüşmeler veya yazılı olarak) böyle bir istek veya tavsiye gelmediği de yansıtıldı. Bunun içindir şimdilerde birçok apoletli medya mensubu “daha nasıl isteyecekler; işte medyaya mesajlarını okuyorsunuz” deme gereği duydular. Ama GK bunu duymazlıktan geldi. Siyaset nizamiyenin bu tarafında öbür tarafındaki gibi cereyan etmiyor. İnsanlar muhakeme yapıyor, sorular soruyor; eleştiriler yapıyor. “Düşünülmeyeceeek, düşünme!” diyerek kritik muhakemeye nokta konulmuyor.
Sınır ötesi operasyon?
Bu konu birkaç ayrı yazı hak ediyor. Ama şimdilik kanaatimin özetinin özetini paylaşayım. Bu şehir terörü türü eylemler sınır ötesi operasyon ile azalmaz artar. Ve muhtemelen bu artış ta “gidelim, asalım keselim“ hamasi söylemleri ile ilgilidir. Allah aşkına Türkiye’de canlı bomba olacak, veya bir poşet içindeki bombayı bir çöp kutusuna bırakacak adam bulmakta mı zorlanıyorlar da Kandil dağını bombalayarak buna son vereceksiniz? Ben bu illa da Irak’a girelim diye savaş tamtamları çalanların hepsinin bunları göremeyeceklerini düşünmüyorum. Kanaatimce daha büyük projeler pesinde bizim şahinlerimiz. Hazır gitmişken, Kerkük, Musul’a kadar uzanırız diyenlerin olduğundan şüphem yok; bunları diyenlerin hepsinin haritaya baktığından biraz şüpheliyim.
Peki “bölücü terör’ün” stratejisi ne?
Anafartalar terörünün PKK işi olduğu ihtimalini güçlü gördüğümü ifade etmiştim yazının bir önceki kısmında. Onlar gözü ile bakıldığında motif bulmak için fazla derin tahlile gerek yok. Kendisini Türkiye ile savaş halinde gören terör örgütü eylem için özel bir sebep olmak zorunda değil. Ülkede istikrarsızlık, güvensizlik yaratmak zaten terörün her zamanki amacıdır. PKK’nın “tek taraflı ateşkese” 18 Mayıs’ta son verdiği de ilan edilmiş idi. Bunlar için hükümetin AK-Parti veya kara partiden olması fazla fark etmez; düşman Türkiye’dir sonuçta. Hatta bölge insani için demokratik haklar, daha yüksek refah seviyesi sağlama şansı olan mevcut hükümet, bununla “dava bilincini“ kıracağı ve sempatizan , militan havuzunu kurutabileceği için onlar nazarında daha büyük düşman olabilir. 2003 seçimlerinde bölge halkından en yüksek oyu almış parti yani terör örgütü ve taraftarlarının en büyük meşru rakibi AK-Parti’dir. Bir de buna geçmişte İslam’ın “çimento“ rolü oynadığını da katarsanız, mevcut hükümetin zayıf gözükmesi ve daha çatışmacı, ve antidemokratik, askeri vesayetçi bir hükümetin gelmesini tercih te edebilirler. PKK’nın arzuladığı bir istikrarsızlık güvensizlik ortamı ile AK-Parti’nin apoletli, apoletsiz devletçi düşmanlarının beklentileri örtüşüyor bu noktada.
Son günlerde tırmanma eğilimi gösteren terör için zamanlama açısından özel sebep arıyor isek DTP-DEP vekillerinin Meclis’e girmesini zorlaştırma çabalarının körükleyici olduğu geliyor akla. Burada argüman şu oluyor: Bakın, “dağda terör yerine ovada siyaset” yapma teşebbüsünde bulunduk, müsaade etmediler; bize seçenek bırakmadılar. Bu argüman siz veya bana makul gelmez tabii, ama yurt dışında , özellikle Avrupa’da çok güzel propaganda işi görür. Nitekim geçmişte DEP’lilerden dolayı AIHM’de ve IPU’da (Interparliamentary Union- Parlamentolar Birliği) Türkiye aleyhine kararlar çıkmıştır. Bu fikir çizgisindeki Kürtlerin bağımsız adaylar ile Meclis’e girmesini zorlaştırmaktan elde edilebilecek somut veya soyut bir yarar göremiyorum. Şimdi seçilme haklarını kaybedenler de gene AIHM yolunu tutacaklarını açıkladılar. Bölge halkının bir kısmına da satılabilecek bir argümandır bu “görüyorsunuz, barışçı yollar kapatılıyor” argümanı. AK-Parti bu devletçi, ulusalcı/milliyetçilerin tepkisel tavrına boyun eğmek veya bilinçli olarak desteklemekle yanlış yapmıştır. Terore muhtelif yollardan destek kanunen suçtur, her ülkede olduğu gibi. Müeyyidesi de ancak hukuk yolu ile verilir. Daha önce Zana ve arkadaşları hakkında verilen hapis kararı AIHM’den dönmüştür adil yargılama olmadığı gerekçesi ile. Bu şahıslara karşı yaptırımlar sadece hukuki yolarla olmalı, suni yöntemler kullanılmamalıdır. Hukuki yollar ise Anayasa Maddesi hükmündeki AIHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) maddelerini de içerir.
Dilerim bu defa sağlam hukuki zemindedirler bu yolu seçen devlet iradesi. Ama eğer siyasi mülahazalar ile, hukuk zorlanarak, bu yasaklama getirilmiş ise- ki bu günlerde “devlet iradesi” bu şekilde tecelli ediyor- bu aynı zamanda yanlış siyasettir. Bilmiyorum niye korkuyorlar aşırı fikirlerin Meclis’te temsilinden. Ülkenin en hassas noktası Meclis mi Allah-aşkına? Gördük CB secimi sırasında bu aynı çevrelerin TBMM’ye ne kadar saygı duyduklarını. Bunlar Türkiye’ye en büyük zararı meclis dışında kalınca mı verirler yoksa içinde mi? O TBMM’nin elinde olmayan istihbarat bilgilerinin, Gizli Anayasa’nın Atabeyler çetesinin, Saunacıların ellerinde olduğu ülkede yaşıyoruz. Mecliste mi ülkenin en gizli belgeleri de alıp terör örgütüne verecekler? Üstelik onların Meclis’te temsiline müsaade etmek konuyu istismar eden, Türkiye’ye karşı koz olarak kullanan Avrupalıları bu kozdan mahrum bırakmak, Türkiye’nin insan hakları karnesine olumlu not katmak, Türkiye’nin demokratikleşme yönünde ilerlemede ciddi olduğu mesajını vermek gibi birçok artıları da vardır. Her şeyden önemlisi, birtakım talepleri meşru zeminde seslendirme imkanı vermek, her zaman onun yeraltına inmesi veya dağlara çıkması potansiyelini azaltır. Bütün dünyadaki tecrübeler bunu gösteriyor. AK-Parti’nin “milliyetçilik açığı“ ve mevcut muhtıra ortamı muvacehesinde kerhen bu tür teşebbüslere destek verdiğini fakat yanlış yaptığını düşünüyorum.
Sonuç olarak, geçmişte birçok dönemlerde olduğu gibi terörden nemalananlar sadece bölücü terör değil onlardan ülkeyi koruma konusunda en hassas gözüken statükodur da. Hem Müslüman olmayı hem Kürt olmayı yasaklayan laikçi, devletçi irade, her iki cephede de kaybetmektedir. Geçmişte çok küçük iyileştirmeler, adalet, farklılığa saygı ile bertaraf edilebilecek Kürt sorunu bu gün yedi başlı dev olarak karşımızda duruyor. Demek ki “yılanın başını küçükken ezmek“ despotizmle, kaba kuvvetle, kafayı kuma gömmekle, toplum mühendisliği ile olmaz imiş. Aynı irade dindar insanlar konusunda da aynı baskıcı toplum mühendisliği stratejisi izlemesine rağmen bu kesimin sağ duyusu, sorumluluk duygusu sayesinde Cezayirleşme görülmemiştir bu güne değin. Allah göstermesin!
lise yılları ,sıra arkadaşım hem dindar hem kürt , 5-6 arkadaş izmir fuarına gittik ben otomobillerle -ve yanındaki yarıçıplak mankenlerle- ilgilenirken (teknolojik merak işte) , o gidip Osmanlı Padişahlarının resimleri bulunan bir takvim arıyordu buldu da
şimdi bu şahıs mı devlet için tehdit ?
yermiyim ben bu palavrayı ?
de get lann !! demez miyim ?
haftada bilmem kaç saat kürtçe yayın yapılacakmış ? ba ba ba , sanki uydu diye birşey yok , hepimiz salağız ya , senin yapmadığın yayını birileri yapıyor nasıl olsa …
kalıba sokulmak , işlenmek , tezgaha gelmek …nasıl tarif edersek edelim bu bir gerçek , algılarımızla oynanmış ve oynanmakta , nasıl mesela bugün kalite anlayışımız bir mercedes araba ile bir türk’ün yaptığı(yapacağı) araba arasında objektif değerlendirme yapamaz şekilde bozulmuş ise aynı şekilde bugün çocukların kafasındaki kahraman modelleri ile nasıl oynanmış ise , bir ulubatlı hasan, seyyit çavuş nasıl zihnimizin derinliğinde alaturka kalıyorsa bir James Bond ise kalite algılanıyorsa , hatta bu cümle içinde dahi Alaturkalık ifadesi nasıl dandiklik anlamında kullanıldıysa , işte kalıba gelmek , kalıplanmak böyle birşey , birileri bize birşeyler yaptılar ve bunu Türklük adına yaptıkları palavrasını yutturdular
tıpkı ” türkün türkten başka dostu yoktur” palavrasında olduğu gibi , bu sözü söyleyenler bir tespit yapmıyorlar öyle bir kaygıları yok , onlar arzularını ifade ediyorlar , ilk aşama o , önce türkten başka dostu kalmadığına inandırmak ,bilahere bazı türklerin aslında türk olmadığı aşaması , daha sonra bazı türklerin hain olduğu aşaması …. ta ki türk ortadan kalkasıya,tarihten silinesiye kadar
bugün ben kürtlere de aynı numaranın çekildiğine %100 eminim , türkler size düşman , araplar size düşman , farslar size düşman…. denize düşen yılana sarılır hesabı atın kendinizi ABD’nin kucağına şeklinde fısıldanıyor kulaklara
10 yıl önce de ,15 yıl önce de , bugün de hala haberler çıkıyor ” tunceli kırsalında 200-300 kişilik terörist gurupla sıcak temas sağlandı … kıstırıldı….” falan filan , tunceli nire , kandil nire , ırak nire ?
sınırdan 500-700km uzakta hala bu kadar kalabalık bir gurup var olabiliyorsa , ve nedense hep kıstırıldıkları yerden kaçabiliyorlarsa , ve 15 yılda hala birşeyler değişmediyse ,
ben şüphelenmez miyim ?
içerde yapılacaklar bitmiş mi ki ? doğru düzgün yapılabilmiş mi ki ?
nedir bu inat “kandile gidecez kandile”, sanki onlarda oturup seni bekleyecekler… çocuk bile kanmaz….
Hükümet’in artık bu korkak çekingen tavırdan uzaklaşması lazım ,siyasette ve idarede bıraktığı her boşluk memlekete kazık olarak dönüyor ve birileri bu boşlukları dolduruyor , bunu görmesi lazım , öyle ” genelkurmay isterse….” edebiyatından da vazgeçmesi lazım , tıpkı terörle mücadele koordinatörü meslesinde olduğu gibi ( ki bi halta yaramıyor ama, onun işe yarayan modeli gibi diyelim) mesela bir bakan yada vali yada müsteşar…herneyse , sınır güvenliği gibi bir birim oluşturup bazılarının ağzında sakız olan bu meseleyi çözmesi lazım , bu işe aktarılacak 1milyar$ dahi olsa , aksi takdirde içine sürükleneceği süreçte Türkiyeyi parayla ifade edilemeyecek zararlardan kurtarması lazım…
terörle mücadeleyi orduya havale etmenin sakıncalarını biz öğrenmediysek kimse öğrenemez heralde , neticei kelam siyaset ve idare boşluk kabul etmez, yönetemezsen yönetilirsin
BeğenBeğen
“kaliba sokulmak, tezgah…” islemi icin kullandiginiz Mercedes-yerli araba ve diger tesbihler cok yerinde VB kardesim. Haftalardir adeta Turkiye’nin yeniden fethi gibi butun boyali medyada pompalanan “cumhuriyet ruhu” n temsil edenlerin soylemlerine baktiginizda ne kadar yuzeysel, mahkame , mana yoksunu olduklari gorulur. Tukan Saylan Star gazetesine mulakatinda “ordu bizim sozcumuz” demis mealen. zaten derbelerin hepsinde “milletin arzulari dogrultusunda” veya “millet adina yonetime el koyduk” denir. Gecen mitingciilerden bir bayan” Cumhuriyeti korumak icin buradayiz. Tukiye en buyuk” dedi fikirleri soruldugunda. O kalabalik icersinde birkac slogan otesinde bir derinlige sahip kimse goremedim. Sokaktaki manzara, gazetelerin yayin odalarindaki, ve malesef en akilli komutanlarimizin karargahlarindaki manzara cok farkli degil. Aksi olsa idi o ucube e-muhtira cikarmi idi? Birisi demisti “darbenin de bir ciddiyeti, serefi vardir” diye.
Korkarim icerde bize benzemeyen herkes, disarda herkes dusmansdir diyen bu irade Turkiye’yi Sirbistanlastirma, Cezayirlestirme ve daha kotulestirme yolundadir.
Ak_parti veya diger siyasiler, entellektuellerin daha cesurca direnmeleri de bizlerin onlari yureklendirmesi ile mumkun olabilir. Su ana kadar ki performans umitlendirici. Umid ederim bahsettigniz daha da cesur adimlar sergilenir onumuzdeki gunlerde. Bu olayin bir de dis boyutu var tabii. Zaman’dan Ali Aslan ve Millyet’ten Yasemin Congar Washington ayagindan biraz bahsettiler. Ben be bu konuda ayri bir yazi dusnuyorum insha-Allah.
BeğenBeğen
Direnme konusunda soylediginiz seye aynen bende katiliyorum Bekir bey. Ortalik senlensin, hareket gelsin anlaminda demiyorum. Gercekten cok kritik bir donemecteyiz ve herkes bel alti bel ustu apis arasi eline ne gecirirse firlatiyor hamle yapiyor. Fakat hukumet gecmisteki orneklerine nazaran daha kararli da dursa, yine de surekli kendisine vurulmasina izin veriyor. Karsidakinin ne turlu bir uslupla, demagoji ile saldirdigini bilmesine ragmen carpitilmaya musait sozler sarf ediyor. Cok acik seyler var, ornegin buyuk pasanin olay mahalindeki sozleri olsun kuzey irak ile ilgili acikca politik sayilabilecek hamleler olsun. Bu adamlar gercekten zeka yoksunu bir sekilde saldiriyorlar fakat hak ettikleri karsiligi almiyorlar. Ornegin sizin de yazinizda bahsettiginiz “olay mahallinde sov” ile ilgili olarak neden cikip topluma acik acik guven telkin etmiyorlar hemen ardindan. “Terorun piskolojik savas hamlelerine hizmet etme hakkiniz yok, bu toplumu korkutmaya hakkiniz yok, varsa bizim bilmedigimiz, gelin konusalim, anlatin, bilgilendirin onlem alalim” deyip acikca rest cekmiyorlar ve yanlarina kar olarak kaliyor bu sacmaliklari. Adamlar acikca saldiriyor cunku. Ne demek “bu isin arkasindaki ‘kurumlara’ bakmak lazim” gibi bir laf?.Sizin gevsekliginiz yuzunden oluyor bunlar demeye getiriyorlar acik acik. Bunlar COK onemli sozler/saldirilar ama desifre edilmiyor toplum karsisinda. Cok kolay bir sekilde “biz bu ordunun elini kolunu baglamiyoruz, bunlar ulkenin verili kosullarini dert edip care dusunmektense acikca bize karsi malzeme yapmak icin firsat biliyorlar” diyebilirler ve bunu acik acik gosterebilirler. Agir basli olmak, sag duyulu ve sorumlu olmak adina ses cikarmamak ve ortaligi gerginlestirmemeye calismak guzel bir erdem. Fakat su anki kosullar da sukunetin ortami yatistiracak bir etkisi yok, tam tersine karsidakilerin daha da arsizlasmasina yol aciyor. Bir sekilde desifre edecek sekilde daha etkin karsi koyarak dengelemeleri lazim. Bizde Gandhi cilik pek ise yaramaz, firsat bilip kesmeye kalkarlar adami. Bu adamlarda gercekten kesmeye ve yok etmeye calisiyor.
Ve secim zamanindayiz. Secim oncesi toplum daha da politiklesiyor her secimde oldugu gibi. Insanlar anlamaya, kafa yormaya saf tutmaya calisiyor. Bir sekilde bazi tabulardan korkmayip toplumun kafasini karistirmak gerekiyor olumlu anlamda. Kafa karisikligi bazen iyi gelebiliyor insan beynine. Sahsen son zamanlarda olanlarin bende yarattigi kafa karisikliginin olumlu etkisini cok acik olarak gorebiliyorum. Kendimi bildim bileli solcuyum demisimdir hep, fakat su son 5-6 ayda olan olaylar kemalizm, ataturkculuk, demokrat-parti, turkiye de sol, darbeler, tek parti/cok parti…butun bunlar konusundaki algilamam, anlam dunyam, kodlamalarim, kafamdaki tum paradigmalar resmen alt ust oldu… Neyse, uzattim… Demek istedigim, bu donemleri firsat bilip iyi degerlendirmek lazim. Cunku bu guruh, kendini desifre ettirmeye musait bir sekilde, simdiki gibi acik acik ortaya cikmiyor her zaman.
BeğenBeğen
Bekir Bey, ellerinize sağlık.
Ben böyle yazının altına imzamı atarım.
Hatta inatla diyorum ki “PKK’yı operasyonlar değil, Meclisteki DTP bitirir”.
Mehmet Ağar’ın da Türk siyasetine getirdiği belki en güzel açılım olan “Ovada Siyaset” de sonuna kadar desteklenmesi gerekir.
Toplumun kabullenmesinin zor olduğu fakat dolaylı olarak da popülizme en uzak söylemdir.
Rahatsızlık ancak demokratik kanalların açık tutulması yoluyla giderilebilir.
Mecliste sesini duyan, bastırılan seslere hukuk yolları vasıtasıyla ses olan bir siyasi parti PKK’yı hükümsüz kılar.
Zaten bahsettiğiniz üzere DTP’nin meclise girmesine Gizli İktidar bu sebeple tamamen karşıdır.
Kan üzerinden Kürt vatandaşlara ses olma bahanesiyle saf insanımızın üzerinde egemenlik kuran Apo ve PKK, asıl gayesi olan terörden vazgeçmemek, insanların bu yola inancının devamını temin edebilmek amacıyla da bütün demokratik ve hukuk dahilindeki yolların kapanmasını istiyor.
Konuyla ilgili ayrıca Mümtazer Türköne’nin eski bir yazısı:
http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=501800
BeğenBeğen
olagan ustu hal bolgesinde gorev yapan bir askerin anisidir :
“b. sehrinde olagan ustu hal kalkmadan once “ton baliklariyla” beslenirdik ( 10 sene once )hata kutunun yarisini yemeden attigimizi bilirim
O sehirdeki ohal durumu kaldirilinca askeriye yemeklerinin vatan capinda neden bu kadar unlu oldugunu gorduk :)”
kimsenin havyarina,viskisine karismadigim gibi gariban vatan evladinin hayatinda belki ilk kez (ve belki de son kez) yedigi “tonbalikli ekmek arasini” da kiskanmiyorum helal-i hos olsun keske edirnedekine de yedirebilsek ama babaannecigim derdi ki “emme lakin is oyle degil!! “…
savas sozu dolasiyor artik acik acik ortalikta operasyon falan degil bir dusununce bundan kimin maddi-manevi kazanc saglayacagini ben zarar gorecek olan taraftayim , oglunu bu sene asker edecek kayserili komsum zarar gorecek olan tarafta, sirf yukaridaki askerin gorev yaptigi b.li oldugu icin dugununde pilav yapmaya kendi parasiyla ikinci cuval pirinci alamayan b.li arkadasim zarar gorecek tarafta
bu durumda bundan kim veya kimler karli cikacak sorusunu yuksek sesle sorma hakkim yoksa bekir bey siz daha iyi bilirsiniz silin bu yaziyi
saygilar
BeğenBeğen
Tesekkurler degerli katkilariniz icin Baris, Mehmet Beyler, Aysemine Hanim.
Baris Bey,
Katiliyorum tum tesbitleriniz Hukumet kanadinin daha cesur cikislar yapma, niyetleri acikca desifre etmesi fikriniz dahil. Zaten dikkat ediyorsaniz son 5-10 yazinin hemen hepsinde bu gunlerin risk kadar firsat ta icerdigini vurguluyorum. Yalniz siyasileri yureklendirme isini milletin, mllet yurekendirme isini de entellektuellerin yapmasi gerektigi fikrini de vurguluyorum. Hedeftekilerin hafizalarinda Menderes yoksa hatirlatiliyor. Onlarin gozlugu ile baktigimda dune gore daha cesur olsada gene birtakim “konjukturel dengeler” gozetme hassasiyetini de “anlayabiliyorum” (dogru buluyorum demek degil). Kafa karistirmak lazim, haklisiniz.
Mehmet Bey,
Ben de Agar’in ovada siyaset soylemini dogru bulmus idim. Ama samimiyetinden biraz supheli idim. Her ne kadar populist olmayan bir soylem idi ise de tahmin diyoum bu “acilim” Agar’a degil gerideki daha derin stratejistlere aitti ve Ak-Parti’nin tek cozum yanlisi mesru entite statusune ortak olarak DYP’yi ortaya surme stratejisi idi bu. Arkasinda da Nuzhet Kandemir, Mehmet Ali Bayar, ve muhtemelen Demirel gibi daha “sofistike” stratejistler oldugu fikrinde idim. Yakin siyasi tarihmizi incelerseniz hemen her siyasetcinin agzndan bi zaman altina imzanizi atacaginiz sozler cikmistir, Ecevit, Mesut Yilmaz, Demirel, Tansu Ciller, Mucu, Agar dahil. Ve gun gelir turnusol onlerne konulur. Agar icin bu 28 Nisan’da oldu.
DTP veya bolge insaninini “asiri kismini” da temsil edenlerin “ovada siyaset” yapmasinin olumlu etkileri konusunda ayni fikirdeyiz.
Aysemine Hanim,
Sizin yorumunuzu sileceksem adil ve nesnel olmak adina kendi yazilarimi da silmem gerekecek
Eve temel sorulardan biri budur: Kim karli cikacak? Dunden bu gne bu terorle mucadele isini biraz mercek altina aldigimizda olayin sadece teror ile ilgili olmadigi zaman zaman ic siyas mulahazalarin, kisilerin sahsi menfaatlerinin onemli rol oynadigni goruruz. Danistay saldirisi ile baglantilari ortaya cikan bir emekli bascavuun “bogazdaki villasinda” bulusurlar imis bizim vatanseverler. Ve Bursa’da bir diger emekli subay , bir PKK’li ile ortak cete kurmuslar harac topluyorlar imis. Bunlar buzulun gorunen kismindan bize yanisyanlari. Askerin butcesinin neden sayistay denetimi disinda oldugunu da dusunursek verilen “savasin” diger saiklerini de anlariz. Askerlik yapmis olanlarimiz general cocuklari, akrabalarinin nasil askerlik yaptiklarini da bilirler. O konudaki bilgilerimi de ayri bir yazida insallah.
BeğenBeğen
Çok ilginç şeyler oluyor. Hani fikirler değişir de tutarsızlığın da bir ölçüsü olmalı bence.
2002 kasım seçimlerinden önce “Akp nin hükümet olması AB süercini sekteye uğratır” diye kampanya yapanlar, şimdiki en büyük AB karşıtları!
1 Mart teskeresine top yekün “hayır!” diyenler, “Tayyip ülkeyi maceraya sürüklüyor” diye bağıranlar, iki uçağın dört dakika ihlali ilen “savaş çığlıkları” atıyor…
Birileri akıl tutulması yaşıyor yada çok başka niyetleri var. “Tayyip ve partisi gidecekse ülkede batacaksa, Tayyip gitsin, ülkede batsın” diyebilecek kadar kör bir hırsa bürünenlerin “iktidarlarının” devamı için neler yapabileceklerini görüyoruz.
Allah akıl-fikir versin…
BeğenBeğen
Amin Muhammet Bey kardesim. Siz statukonun celiskilerinden birkac ornek vermissiniz. Bunlarin hepsini listelemek imkansiz. Zaten cari oligasinin gucu fikirden gelmiyor ki. Gercek guc tanklar veya onlarin kalplerimize saldigi korkula oldugu icin onlar fikir uretme gucunu de kaybettiler; oyle ya beynin kullanilmayan merkezleri zamanla dumura ugrar. Aslinda verilen savas gercek degerlerin, muhakemenin layik olduklari fiyati alabilecegi serbest piyasasinin olusmasina karsi verilnmektedir. Niyetler malum. Artik tavirlarini, soylemlerini akil izan terazisinde tartmak dahi gereksiz. Bundan sonra soru buna karsi demokrasi, mesruiyet, adalet yanlilari ne tavir koyacak, sorusudur. Bu tavir siyasilerin tavirlarini da belirlyecektir yukarda Baris Bey’in yorumu ve cevabimda degindigimz gibi.
BeğenBeğen
[…] Guncel-Politik, sosyal, kulturel, Amerika — Bekir L. Yildirim @ 3:11 pm Daha önceki yazılarımda GK ve diğer hükümet muhalifi odakların “sınır ötesi operasyon” propagandasının […]
BeğenBeğen
Bekir Bey,
Mehmete Ağar’ın samimiyeti, 27 Nisan bildirisi ve birtakım derin stratejistler hakkınındaki görüşlerinize de tamamen katılıyorum.
Ayrıca net bir bilgim olmamakla birlikte söylentilere göre Ağar en çok danışmanla birlikte çalışan siyasi lider.
Saygı ve Muhabbetle…
BeğenBeğen
Bekir bey elinize sağlık iki yazınızı da okudum.
Biz de yaklaşık yarım saat kadar önce arkadaşlarla bu konuyu konuşmuştuk.
Arkadaşlardan birisi “ovada siyaset” konusunda sizin görüşlerinize benzer tespitlerde bulundu.
Ben de aynı görüşteyim. Hatta kürtlere(kürtler derken PKK’yı kastetmiyorum) siyasi planda daha çok haklar verilerek terör faaliyetlerinin azaltılacağını düşünüyorum. Çünkü oradaki vatandaşlarımız sürekli olarak kendilerini dışlanmış hissediyorlar. Ama bir de asıl merak ettiğim soru şu:
Ovada siyaset terörün mantığına ters değil mi? Yani bir tarafta terör, uzlaşmazlık ve şiddet üzerine kurulu diğer tarafta ise demokrasi? Bu soruların cevabını terör uzmanı İhsan BAL şöyle cevaplandırıyor:
Ovaya inmenin siyasete dönüş olduğu savından hareketle karşı çıkma bir demokratik hak ve düşünce hürriyetidir. Ancak terörle mücadele stratejilerini anlama bakımından yanıltıcı yanları vardır. Bu yanıltıcı taraflar şöyle sıralanabilir:
Birincisi, teröristlerin genel olarak silahı bırakıp, ovada siyaset yapmada başarı şansı yoktur. Zira PKK terör örgütü, hiçbir alternatif olmadığından silahlı mücadeleye başlamış bir örgüt değildir. PKK kendi amaçlarına en kestirme ulaşılacak yolun terör yöntemi olduğundan hareketle silaha sarılmıştır. Dolayısıyla dağa çıkış tercihli bir durumdur ve her demokratikleşme hamlesi PKK’yı daha da hırçınlaştırmıştır.
İkinci olarak ise, PKK’nın siyasetle ilgilenmesini istediği kişiler zaten siyasetin içerisinde siyaset yapmaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında siyaset alanının daralması PKK’dan daha çok onun karşısında duranların önünü kesmektedir. Bu durumun bir benzeri Kürtçe yayının yasaklanmasına karşın Kürtçü yayının yılardır PKK ve destekçisi ülkeler tarafından yapılmasında yaşanmıştır.
Üçüncü olarak ise PKK’nın dağda tuttuğu silahlı güç, onun Kürt siyasalaşmasındaki tüm alternatifleri de ortadan kaldırmasına yardımcı olmaktadır. Çünkü elinde silah bulunan bir terör örgütü siyaseti de belirleme ve yönlendirme tekeline kavuşmaktadır. Bir PKK partisinden bahsetmek mümkündür. Ancak bir polis veya Jandarma partisinden bahsetmek mümkün değil. Bu durumda, Türkiye’nin siyaset kurumlarının alternatif söylemler ve kalıcı propaganda alanları yaratması sayesinde PKK’nın Kürt vatandaşlarımızın adresi gibi gösterilmesinin önüne geçilebilir.
Dördüncüsü ise Türkiye’nin gündemini kana hapsederek siyasetin yönetilmesinin önüne geçilmesidir. Sürekli şehit cenazeleri ve sürekli sivil can kayıpları ülkede bir Türk – Kürt çatışmasının sinir uçlarının iltihaplanmasına yol açmaktadır. Bu iltihaplanmalar zamanla kalıcı yaralara dönüşebilir. Bu durum terörle mücadelenin artık kronik hala gelmesi demektir. Böylesi durumlarda terör taraftarlarının hedeflediği ülkenin bölünmesi tehlikesi ortaya çıkabilir. Böylece en çok istenmeyen parçalanma ve bölünme durumunu, istemeden de olsa kendi elimizle yaratmış olabiliriz.
Beşinci olarak, inisiyatifin yabancıların elinden alınmasıdır. Terörle mücadelede özelikle ovanın anlamı, inisiyatifin sadece örgütün dışına taşınması değil, aynı zamanda bu örgüt üzerinden siyaset yapanların ve Türkiye’ye baskı uygulayanların elinden kozların alınmasıdır. Türkiye, konuşan herkesin ağzını kapatacak ayıplı bir tarihe ve birliktelik mirasına sahip olmadığı için, siyasetten bile korkacak kadar bir parçalanma paranoyası belirtisi göstermemelidir. Bu belirtiler ülkenin “yumuşak karnı” olarak görülmekte ve sürekli Türkiye’nin rakipleri veya ortakları tarafından bir koz olarak kullanılmaktadır. Bu açıdan “ova” sanıldığının aksine Türkiye’nin uluslararası siyasetteki enerjisini de katlamaya yarayacaktır.
Altıncı olarak ise, Türkiye kendi birlik ve bütünlüğünde, halkının hakemliğine inanmalıdır. Devlet-ulus değil, ulus-devlet ilkesine içtenlikle inanmak gerekir. Halka rağmen, birlik ve bütünlük sağlanamaz. Kaldı ki Türkiye’nin demokratik bir tartışma ortamında birlik ve bütünlüğünden kaygı duyması son derece yersizdir. Türkiye’de herkesin buluşacağı ortak bir akıl vardır. Bu ortak akıl da ülkenin birliği ve bütünlüğünden yanadır. Bunun sayısız örnekleri vardır. Bunun en önemli delili ise 25 senedir devam eden ayrılıkçı terör eylemlerine rağmen, bir Kürt-Türk çatışması sosyolojik anlamda yoktur. Halkın sağduyusu bu çatışmayı önlemiştir. Halkın bu kredisine rağmen, sürekli yüksek gerilimin devam ettirilmesi de son derece yanlış sonuçlar verebilir.
Bu yüzden neden ovaya insin ki?
muhabbetle…
BeğenBeğen
Ikbal Bey Kardesim,
Degerli yorumunuz icin tesekkurler. Kusura bakma, biraz ayri kalmistim icinden gecmekte oldugumuz cinnet ortami ve diger nedenlerle; ya yeni farkettim, ya da “sonra oku” not dustuklerimden olmali yorumunuz.
Tahlilini tamami ile paylasiyorum. Bazen biribirinin en fazla dusmani gozuken taraflar aslinda ayni gayeye hizmet ediyor olabiliyorlar. Bu hukumet Kibris’ta oldugu gibi bu konuda da ezber bozmaya basladi. Nasil Kibris konsnda dunyada 4 sene once oldugumuzdan cok daha iyi durumda isek Kurt Meselesi ve PKK konularinda da bugun disardaki durumumuz dune gore cok daha iyi. Eger siyasi iradenin eli icerdeki damagoglar, ard niyetliler tarafindan baglanmasa idi bu hukumet her iki sorunu da cozer idi; buna inaniyorum. Bazilari icin catisma ortami oksijen gibidir; hayat kaynagidir. Istikrar, baris ortaminda bilgiye, muhakemeye sofistikasyna ihtiyac var. Oylesi ortamlarda ne MHP ne CHP ne PKK yasar. Onlarin catismasini mafya ailelerinin rekabetine benzetiyorum. Hepsi de mevcut sistemin devamini isterler. Kaderin cilvesine bak ki “bolucu teror” tam da secim oncesi dozu arttirir iken Askeri ve dahi sivil “dusunce kuruluslarimiz” Washington’da “PKK liderleri Turkiye’ye verilmesin; Ak-Parti’nin isin yarar” diyorlar.
BeğenBeğen
Asker Kuzey Irak’a girmek konusunda samimidir. Ancak her askeri harekat siyasi kazanımlarla desteklenmelidir.Biz neden gireceğiz, ne kadar kalacağız, ne alacağız. Bu kadar askeri içeri sokup da 300-500 km lojistik yapmak kolay değildir. Şimdi üçer beşer gelen cenazeler onar-yirmişer gelir yeri gelir. Askerlikte bir söz vardır “Yeri gelir bir ova bir tugay yutar”. Türk askeri birliklerinin gücü ortadadır.
TC Hükümeti üzerine düşeni burda yerine getirmemiştir. Doğru konuşalım. AKP Amerika desteğiyle kurduğu hükümetini ABD’ nin karşısına almaya cesaret edememiştir. AKP ABD tarafından desteklenerek kurulan tek hükümette değildir. Siz AKP’nin sadık savunucusu gibi yazılar yazmışsınız. Ben tarafsız olarak yazıyorum. Bundan önceki hükümette Ecevit’in gelmesi, biliyorsunuz apo teslim edildi, yine ABD tarafından olmuştur. MHP ise dip dalgasıdır o dönemde. 80 sonrasında Özal’ın gelişi ABD tarafından desteklenmiştir. ABD’den almıtır gücünü bu partiler ancak şunu bilelim ABD destekli demek gücünü ABD’nin yürüttüğü psikolojik harekattan alırken koyun olan halk ise oy verir. ABD bunu dünyada bir çok ülkede bunu yapmıştır 2. dünya savaşından bu yana.
Bu nedenle önümüzdeki seçimlerde ABD, AB, Irak sözcüleri Barzani ve Talabani bir kez daha AKP diyor.Halkımız kusura bakmasın ama onların istediği AKP yi istemeleri ve AKP yi isteyenlere kin kusmaları çok garip.
Konu saptı ama asker artık kuzey ırak’a girmemeli kanaatindeyim. Çok geç. Kış bitiminde girilmeliydi. Erdoğan’ın dediği gibi hala sızmalar olsada orada pek kimse kalmadı.
Şimdi AKP muhalefetleri K Irak’a gireceğiz diyorlar.Rant için. Onlar da giremez gibi geliyor bence biraz sıkar…
Yani AKP yi suçlasamda onun yerine biri gelirse onu da suçlarım. MHP sözde bu konuda en hassas parti olmasına rağmen o dönemde gerekli çıkışı yapıp gerekli muhalefeti bile göstermemiştir. şimdi AKP olmazsa muhtemel CHP-MHP koalisyonundan da bişe olmayacak.
Ovada siyasete karşıyım. Dağda olmalarına da karşıyım. Kürt sorunu diye bir şey yoktur.Eğer halk DTP mitinginde PKK halktır halk burada diye slogan atarsa askerin polisin kurşun yağdırması gerekir bu insanlara.Fikrim budur!!
İşte onların ova siyaseti de budur!
BeğenBeğen
Omer Bey “tarafsiz olarak yazidiklarinizin” bazilarini belki yuz defa duydum CHP, MHP veya kisaca statukocu agizlardan. Ornegin ilk paragrafiniz nerede ise Buykanit ve kanal kanal dolasan emekli generallerin hazir cumlelerinin kopyesi.
Ben askeri mevzulardan anlamam. Siz “askerin gucu belli” diyorsunuz; mutlaka bizim bilmedigimiz bilgilere vakifsiniz. Benim gordugum kadari ile o kadar belli degil. Bu gun KKK terorle mucadelede “artik ozel komando timlerinin kullanilcagini” soyledi. Bu simdiye kadar boyle yapmamakla yanlis yapiyorduk demektir. Oysa gecmiste bu elestiriyi getirenler hep “orduyu yipratmaka ” suclandi.
Her “askeri hareket sitasi kazanimlarla desteklenmelidir” degil “siyasi kazanimla icin yapilir” dir dogrusu. GK da boyle diyor. GK’nin dogru olrak ifade ettigi bir diger gercek ise “askeri hareket hukumetin belirleyecegi siyasi hedeflere ulasmak icin yapilir”. Yan asker hareketin zaraerli veya yararli olduguna kendis karar veremez. O’nun icin ulkede sivil siyaset vardir. Askeri oligarsilerin disinda her yerde boyledir bu. GK hem “basarili olur” hem “siyas gayeler belirlenmeli” deken kendisi le celismektedir.
“basari” ancak siyasi hedefler ile olculur. GK “basariyi” ne ile olcer? Birkac bomba birakip, birkac yuz insan oldurmenin hic te basari olmadigi daha obnceki 29 deneme ile goruldu.
Ben dun girilmeli id yarin girilmeli diye birsey soyleyecek durumda degilim. Sadece muhendisligin verdigi nesnel muhakeme geleneginden biri olrak mevzunun ne askerin ne CHP-MHP ve konuyu siyasi ranta cevirmek isteyen demagoglatrin tasvir ettigi kadar basit olmadigini objektif analizin pek cok patrametreyi hesaba katmasi gerektigini soyleyebilirim.
Karar mercii olsa idim,.bu parametrelerin hepsini alt alta yazardim, hepsini biribirine bagliligini belirler idim. Ve muhtelif agherreket senaryolarinin getirsini gotyurusunu hesaplar idim. Yani konuya bilmsel yaklasirdim.
Son olran sunu not etmek lazim: Malesef bu teror isi de laiklik mevzuu gibi “hukumetin yumusak karni” zannedilerek siyasi cikarlar icin malzeme yapiliyor, askeri ve sivil muhalefet tarafindan. Artik neyin gercekten terorle ilgili neyin ic siyaset icin ortaya atildigini millet te bilmiyor yabancilar da.
Ornegin “siyasi hedefler hukumetce belirlenir. asker on u ifa eder” i yuz defa tekrarlamakla ne yapmaya calisiyor GK? Bun her demokratik ulkede yurutmenin nasil isledigini bilen herkes bnilomiyormu? Bu ancak “biz bu isi yapariz ama hukumet elimizi ayagimuzi bagliyor” demekten baska hangi mesaj verir?
Bunlar sizin yorumunuzla tamami ile celismiyor; kismen de ortusuyor. Sadec konunun cagristirdigi dusunceler. Yorumunuz icin tesekkurler.
BeğenBeğen