Gul’un adayliginin aciklanmasindan önceki ve sonraki yazılarımda neden Gül’ün doğru seçim olduğunu, ve neden onda ısrar edilmesi gerektiğini düşündüğümü yazmış idim ( Bkz. burada ve şurada). Saiklarım bu gun de, ve daha da kuvvetli nedenler ile hala geçerlidir. O nedenler:
Bu secimler birçok konuda referandum olmuştur. Gerek AK-Parti’nin birkaç ay önceki anket performansının 23 Temmuz sonuçları ile kıyası, gerek seçimler öncesi yapılan kamuoyu yoklamaları Abdullah Gül’ün CB seçimini engellemek için sahneye konulan hukuk cinayetleri, ve diğer bilumum gayrimeşru oyunları halkın reddettiğini gösteriyor. Öncelikle millet iradesine saygı gereğidir Gül’ün adaylığının devamı.
Daha önce de ifade ettiğim gibi millet iradesine saygı, halka dürüstlüğü ve icraatı ile milletin teveccühünü kazanmış olan AK-Parti en şık olanı yapıp CB’nin mecliste seçtirme gücü olsa dahi – ki vardır- halka seçtirmekte ısrar etmelidir. Bununla sadece halk iradesine saygı göstermekle kalmayıp, sadece konjunkturel siyaset yapmayan, ilkeli bir parti olduğu fikrini, ona oy vermeyenlerin kafasına da kazıyacak ve milletin gönlünde taht kuracaktır. Bundan aldığı güç ile sivil anayasa dahil, rejimi gerçekten demokratikleştirme, askeri vesayetten kurtarma konusunda milleti de arkasına almış olacaktır. Artık seçkinler-zinde güçler şer eksenine karşı millet ile beraber mücadele verecek ve tarihi dönüşümü gerçekleştirme şansını yakalayacaktır.
Bu alternatifin bir sonraki seçimlerde kullanılması konjunkturel olarak daha doğru bulunur ve bu defa CB’ni halkın seçmesinin, tansiyonu düşürüp, kaostan çıkma için gerekli olduğu görüşü hakim olursa bu da anlaşılabilir, ideal olmasa da.. Bu durumda yeni Meclis’in Gül veya AK-Parti’nin tercih edeceği başka birini seçtirmemesi söz konusu olmaz. Son denemesinden sille-i millet sayesinde hezimetle çıkan statüko aynı entrikaları, tehditleri, e-muhtıraları, çeteler-laikçiler şovlarını tekrarlama niyeti olsa dahi mecali yoktur.
Daha spesifik olarak olayın pratik boyutlarına bakarsak, eğer AK-Parti II. Paragraf’ta bahsettiğim “bu defa da halk seçsin” ısrarında bulunmaz ise, Meclis 30 gün içerisinde seçmek zorunda kalacaktır. Bu durumda ilk iki oturumda 367 çoğunluk mutlaka bulunacaktır, ve bu da en fazla üç turda CB seçilecek demektir. Amiyane deyim ile bütün vekillerin eli mecbur bulunmaya. Bu defa da aynı taktik kullanılarak engellemek, bir ikinci seçimde yok olmak demek olacaktır. Kendilerini ilk olarak Meclis’te bulan MHP, CHP hatta DTP vekilleri için Meclis’in fesholması intihar mesabesindedir.Hal böyle olunca birileri yalandan boykotu denese bile sayı mutlaka bulunacaktır.
Biraz daha temele iner ve halkın seçimlerde verdiği mesajı iyi okursak halk AK-Parti’ye “hayır biz zorbalar, gayrimeşru güçler ile uzlaşma falan istemiyoruz” demiştir. Aslında uzlaşma halk seviyesinde sağlanmıştır zaten. Türkiye’nin yedi bölgesinin her birinde, 81 ilin 68’inde AK-Parti birinci parti olarak çıkmış, ve Cumhuriyet tarihi boyunca muhtemelen Türkiye’nin partisi olma iddiasını en fazla hak eden parti olmuştur. Bu temsilyetin sorumluluğu gereğidir halkın istek ve arzulan doğrultusunda hareket etmek 16 parti ve birçok bağımsızın girdiği bir seçimde her iki vatandaştan biri “yola devam” dediğinde yola devam edeceksiniz. Meşruiyetiniz ne GK Başkanı, ne Çankaya’yı illegal olarak işgal eden çapsız adam, ne de diğer laikçi “kurumlardan” kaynaklanıyor. O zaman kiminle ne için “uzlaşma”? Uzlaşma kavram olarak güzeldir, ama burada milletin vardığı uzlaşmayı veto edecek bir mutabakat uzlaşma değil, dayatma, veya vekaleti kötüye kullanma olur. Tayip Erdoğan “milletin size verdiği konuşma hakki nispetinde konuşabilirsiniz” demekle çok yerinde bir mesaj vermiştir. Geri adım atacağını sanmıyorum çünkü bunun için hiçbir meşru sebep yoktur.
12 Nisan “sözü ve özü” ukalalığı, 27 Nisan e-muhtırası, aradaki entrikalar, Hudson’daki “aman PKK’lı liderleri Türkiye’ye vermeyin AKP’nn işine yarar” vatanseverliği , bindirilmiş kıtalardan oluştuğu artık anlaşılan, askeri toplum örgütlerinin sözüm ona Cumhuriyet mitingleri vb oyunların eleştirisini çıkarmıştır halk. Sonuç asker vesayetçi, lümpen laikçi, hortumcu, yerli oryantalist Cumhuriyet seçkinleri için Deniz bitmek üzeredir. İçerde secim tahminleri erken zafer naraları, ve bilmesel olarak sonuçları doğru tahmin eden Tahran Erdem’i linçe taabii tutmaları ile rezil rüsva olan bu zorba, cahil azınlığın foyasını artık dünya bilir hale gelmiştir. Yabancı medyayı dikkatle izlerseniz artık dünkü gibi mücadeleyi bir laikler-dindarlar değil, demokrasi-karşıtları mücadelesi olarak portre etmekte onlar da. Askeri vesayeti destekleyen bir tek Washington’daki bir avuç Yahudi neocon ve onların Türk maşaları kalmıştır. Onlar da sadece dünya genelinde değil ABD’de de kan kaybetmektedirler. Hal böyle olunca AK-Parti ve demokratik güçler faşizm ile uzlaşma adına tavizler vermek zorunda değildir.
Seçim öncesi AK-Parti için bitti eridi gitti, Cumhuriyeti kurtardık naraları atanlar şimdi gene “uzlaşma” mantrasina sarıldılar, Gavurların deyimi ile “hem pastayı yeyip hem de alıp eve göturemezsin” (You can’t have the cake and eat it too). Önce geldin seni döverim dedin er meydanına davet ettin. Yenersem mükafatın tamamı benim ona göre dedin. Ve yenildin. Şimdi “hadi bölüşelim” diyorsun. Yok öyle şey yalancı pehlivan! Centilmence ananı da alıp gideceksin. Millet CB’yi de seçti Başbakanı da ne tür rejim istediğini de. Eğer bir zihniyet değişikliğine gider veya bol egzersiz ile beynin ve kalbini güçlendirebilirsen bir dahaki güreşte belki bir sansın olur. Şimdilik boyunun olçüsü alındı. Gidin kulüplerinize, cafelerinize rakı- leblebi mi , viskimi üzerinde uzlaşın. Şampanyayı düşüneceğinizi sanmıyorum.
Daha önce de söyledim müteaddit defalar Franklin D Roosevelt’in “korkudan başka korkacak şeyimiz yoktur” sözün hatırlatarak,. artık “aman darbe yaparlar” korkusu ile yaşamaya kimse mecbur değil. Seçimleri Batı demokrasilerine parmak ısırtır şekilde, %90’a yakın katılım ile olaysız yapıp , sonuçları iki saatte belirleyen bir ülke buna layık değildir. Abdullah Gül’den vaz gecme, bir o kadar liyakatli bir şahsiyet yerine konulsa dahi içerde ve dışarıda sembolik bir geri adim olarak telakki edilecek, bu ise gayrimeşru, zorba güçleri kan infuzyonu vazifesi görecektir. Şu mesaj çok önemlidir: Siz milletin iradesine, değerlerine savaş açtınız, ve gene kaybettiniz,. Şimdi centilmence gereğini yapın.
Demokrat, meşruiyetçi aydınlar ve siyasiler için ise zaman zihinlerdeki tankları, metal geri dönüşümünde kullanma zamanıdır. Layık olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur.
Yeni Meclis, II. Erdoğan Hükümeti ve birinci Gül Cumhurbaşkanlığı ülkemize ve insanlığa hayırlı olsun.
Dün yazdığım, bir saat kadar önce tashihler yapıp (harfleri Türkçeleştirme) yayınladığım yazıya ilave yapmak yerine ilk yorumu yapayım dedim:
Şimdi Gül bir basın toplantısı yapıyor:
O “hala adaymisiniz” sorusuna fazla ustu kapalı olmayan sekide cevap verdi: “Milletin verdiği mesaj açıktır. Secim meydanlarında Cumhurbaşkanlığı mevzuunu nasıl ortaya koyduğumuz biliniyor,.. Milleti niye ekinlerini tarlada , harmanda bıraktirıp, plajları terk ettirip seçim sandığına goturduğümüz malum. Cevabınız ortadadır” dedi.
Ezcümle yazıdaki Gül’de ısrar mesajımın AK-Parti ve Gül tarafından olağanüstü bir hızla alındığının da teyididir bu.
BeğenBeğen
s.a.
Seçim öncesinde mazeretleri %34 oy alan meclis deki bir parti c.başkanını seçemezdi,
Hatta %34 AKP + % 19 chp = % 53 ile de Türkiye temsil edilmiş olmuyor diye bu meclis yine seçemez demişlerdi.
Şimdi meclisin türkiyeyi temsilin (AKP %46,66 + chp %20,85 + MHP 14,29 + bağımsızlar %5,20 ) % 87 yaptığını ve bu mazeretlerininde kalmadığını görüyoruz.
%47-%100 derlerde bakın halkın %53 karşı derlerse burdaki ana kelime HALK dır Bırakın
o zaman HALK seçsin. Alışmış kudurmuştan beter olur derler Bakın zaten halk (CB) seçmiş.
Bu % 87 halk nezdinde ki temsil, meclisdeki %66,66 (367) rakamıdan da üstün dür. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE HALK HAZIR BULUNMUŞTUR.
Yani
1)100/3*2:66,66 yapar ve meclisdeki temsil bakımından halk %87 ile temsil ediliyor ve çoğunluk malum AKP yi seçmiştir. Halk meclise gelmiştir.
2)Ayrıca Oy kullanma (% 82)bakımında %66,66 (367)geçilmiştir. Yani bu seçim referandum bakımından da kesin netice ifade eder.
Meclis aritmetiğini başka bir yönden şöyle izah edersek AKP %46,66 yine % 40,34(20,85+14,29+5,20) den üstündür , yani şimdi meclisdekilerin toplamı AKP ye karşı üstün olsaydı, bu seferde bak meclisdeki muhalefetin oyları AKP den üstün onun için AKP seçemez diyeceklerdi. Şimdi bunuda diyemeyecekler.
Halk diyorki “Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın”,
yani Abdullah Gül de ısrar ediyor.
BeğenBeğen
ya nolur n’olmaz şu hesabıda
atlamayalım;
Seçimlerde meclise girenlerin, toplam seçmen sayısına oranınıda verelimde, uçarı kaçarı olmadığını görsünler.
42.532.526 toplam seçmen sayısı
meclisdeki partilerin oy toplamı
16.340.534 AKP
7.300.234 CHP
5.004.003 MHP
1.500.000 de yaklaşık Bağımsızlar (meclise giren)
———-
30.144.771.- seçmen
42.532.526 / 30.144.771= 0,70
yani yine Yüzde 66,66 (367) yi geçmekte
http://www.milliyet.com.tr/secim2007/default2.aspx
toplasanda çarpsanda bölsende Cumhurbaşkanı Belli olmuştur artık.
Daha başka birşey derlerse; (ağzımı bozacam..) başka çarem kalmıyo, hak ettiklerini duyacaklar.
BeğenBeğen
s.a.
İşlem hatası olmuş ancak anlatılmak istenen önemli olduğundan mevzuu anlaşılmıştır.
Yanlışlıktan ötürü özür dilerim.
Hesaplama şekli şu şekilde olacaktı.
30.144.771 / 42.532.526 = 0,70
BeğenBeğen
23/7/2007 – Yola Devam Ağalar!
Akpciler bayram ediyor! Halkımız bayram ediyor! Herkes hemfikir bunun büyük bir zafer olduğuna. Kimsenin kuşkusu yok. Halk tokat atmış! Asıl halka tokat atıldı. Kimsenin haberi yok!
Öyle derin siyasi tahlillere girecek değilim. Koskoca bir oyun sahnelendi bu ülkede. Akbabaların, üçkağıtçıların, sermayedarların, İslamcıların, zorbaların, derin devletçilerin, toplum mühendislerinin, hortumcuların, tüsiadçıların, yabancı sermaderların, alçakların, katillerin, Pkkcıların, barzanilerin, tandoğancıların hep birlikte sahnelediği bir oyundu bu. Bu ülkede bu oyun hep oynandı. Yıllardır oynanıyor. Dünyada yıllardır oynanan oyunlara da çok benziyor üstelik bu oyun.
İnsanlar, milliyetçi duygularla, din duygularıyla, vatan-millet-bayrak edebiyatıyla hep sömürüldü bu ülkede. Sonra Akp iktidara gelsin diye herkes elbirlik etti. Mağduriyetler sağlandı. Cumhurbaşkanı seçimi, e-muhtıra tantanası. Sonra en acısı, şehit cenazeleri! Chp ile danışıklı dövüş. Horoz dövüşü! Dindarlar yıllarca “aman Chp gelecek diye kandırılıyor zaten! Bu nasıl dindarlık! Aman oylar bölünmesinmiş! Cumhuriyet’in kazanımları tehlikeye girecekmiş. Bunlar mı tehlikeye atacaklarmış o kazanımları!
Cumhurbaşkanlığı seçimi oyunun en son perdesiydi. Sanki 2 yıl önce bu beyzade dönekler konuyla ilgili yasaları değiştirip Gül hazretlerini seçtiremeyeceklermiş gibi. Son dakikaya kadar beklediler. Ordu ve CHP de koltuk çıktı bunlara. Sonra ver elini %46! Neymiş efendim. Bu ülkede bir devrimmiş!
Son 10 yılda Akpci zihniyetin bu ülkeye oynamadığı oyun kalmadı. Refah-Yol döneminde Gül ve Erdoğan’ın ayak oyunları, kendi partilerini baltalama girişimleri, ABD’de masonik çevrelerle yaptıkları pazarlıklar, kendi partilerini bölme girişimleri, sonra akbaba gibi o partinin kapatılmasını bekleyip kendi partilerini kurmaları. Gül ne demişti o zaman hatırlayın: “Biz dincilerin, dindarların partisi olmayacağız!” Oysa herkes ne çabuk unuttu Tayyip Erdoğan’ın Afganlı Gülbeddin Hikmetyar’ın dizlerinin dibinde çekilmiş fotoğraflarını! Babalarının sakalına, eşlerinin başörtüsüne bile saygıları yok bunların! Yok zorla kapanmış eşi, yoksa dini bir anlamı yokmuş örtünmesinin. Bu kadar alçalır mı bir insan! Neysen osun! Ne demişti M. Ali şahin efendi: “Başörtüsü bu ülkede %1,5’un sorunudur” Mecliste tam 200 vekilin eşi başörtülüydü beyim! Sen kimi kandırıyorsun? Sen bu safdil dindarları, yıllarca ezilen dindarları kandırabilirsin ancak! Kendinden utanan, ezik adamlar sizi!
Zavallı dindarlar da kanmış bunlara. İhl’leri açacak ya güya bu beyzadeler, katsayıyı düşürecekler ya, ama neymiş efendim “başörtüsü için kurumsal mutabakat gerekiyormuş.” Önce toplumsal mutabakat, şimdi de kurumsal mutabakat!
Son 5 yılda dindar insanlar hep sustular. Birbirlerini susturdular. “Aman biz iktidardayız, sakın muhalefet etmeyin, ses çıkarmayın arkadaşlar!” Yazık! Çok yazık! Bu mirasyediler gelip sorunlarını çözecek diye beklediler. Avuçlarını yaladılar sonra. Neymiş, ordu üstlerine geliyormuş, Chp çok yükleniyormuş, Sezer engelmiş. Vah vah! Kaç milletvekili istiyorsunuz siz kardeşim? 500’ünü alsanız bile göstermelik vaatlerinizi gerçekleştiremezsiniz bu ezik kafayla.
Akp içinde Tayyip Erdoğan’a mistik özellikler yüklendiğini, bazılarının onu Mehdi gibi gördüğünü biliyor musunuz? Geçen seçimde “Erbakan da bizi destekliyor ey milli görüşçüler, oylar Akp’ye” diyerek oy topladıklarını biliyor musunuz? Arkadaşlar dindar mı görmek istiyorsunuz siz? Kendinden utanan, geçmişinden utanan, güya hoşgörü adı altında göstermelik olarak gayrimüslimleri destekleyen, misyonerlere göz yuman ve kendi öz değerlerinden utanan bu Akpciler onlara öyle güzel örnek oldular ki. Önceden kadınlarla tokalaşmayan adamlar şimdi onlarla kucak kucağa. Bu adamların yanında eskiden bir sürü sakallı, çarşaflı insan vardı. Nerde bunlar! Afişlerinde yok! Miting resimlerinde yok! Hepsi sakallarını mı kesti bunların! 10 yıl önceki konuşmalarına bir bakın Tayyip Erdoğan’ın. Bir de şimdiki hallerine. Dindarlara özel tatil beldelerinde soğuk sulara bırakıyorlar kendilerini artık, sekreterlerine sarkıyorlar sözüm ona bu dindar adamlar; patronlar, metres tutamayınca 2. eş olarak ev tutuyorlar onlara. İhalelerdeki rezaletlerin bini bir para! Kimin parasını yiyorsunuz siz! Siz nasıl hemen de yiyici oldunuz böyle! O çok üstüne gittiğiniz, pislik attığınız Chp bile bu kadar yemedi bu ülkede!
Geçmişi hatırlayın! Şiir okuma mağduriyeti, cezaevi mağduriyeti. Siirt seçiminin iptali. Beyzademizin meclise girmesi. Başbakan olması. Ve kutlu mutlu Akp dönemi. Yapmadıkları rezillik kalmadı. En önemli kurumları haraç mezat sattılar. Türkiye’den, İncirlik’ten Irak’a 4.900 sorti yapıldı bu ülkede haberiniz var mı? Milli Savunma Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlar bunlar. Ve orda camiiler bombalandı. İnsanlar, çocuklar, kadınlar katledildi. Kültürel varlıklar, bir medeniyetin mirası yok edildi. İnsanlar mezhep farklılıkları kullanılarak acımasızca öldürüldü. Sonra Gül ne dedi: “ABD ya da Irak, Kuzey Irak’taki boşluğu doldursun. Yoksa biz dolduracağız.” Sen Türkiye gibi bir ülkenin dışişleri bakanı olarak nasıl böyle bir açıklama yaparsın? Nasıl olur da bu işgali tanırsın? Nasıl bu insanlar kendi özleriyle bu kadar ters düşebilirler? Nasıl bu kadar alçalabilirler?
Borsa’nın %70’i, bankaların %40’tan fazlası yabancıların elinde. Ama globalleşme, küreselleşme var değil mi canım! Ne güzel! Dünyaya açılıyoruz. Sonra? İhracatın %25’ini yabancı şirketler yapıyor bu ülkede. Ne diyordu maliye bakanı: “Babalar gibi satarız! Kar edeni de zarar edeni de satacağız! Parayı veren düdüğü çalar! Ruslara da satarım arkadaş! Ne banka bırakacağız, ne fabrika, ne de işletme! Liman da bırakmayacağız. Hepsini satacağız!” Sen ne satıyorsun kardeşim? Kimin malını kime satıyorsun? Hadi satıyorsun da nedir bu söylemler! Kabadayı mısın sen! Babanın malını mı satıyorsun! Kaç para aldın Ofer’den? O parayla mı aldın oğluna gemi! Utanmadan bir de göğsünü gere gere açıklama yapıyorsun! Daha da tuhafı şu Beyaz Türkler! Ve sonradan Beyaz Türklere özenen dindar Türkler! Yıllarca, paradan para kazanan büyük hortumcu, Tüsiadçı ve onlara sonradan katılan Müsiadçı büyük iş adamları! Akp gelsin iktidara diye bas bas bağırdılar! Akp ile yola devam! Neden mi? Patronlar çok kazanıyor çünkü! Ama 4,5 yıl önce 217 milyar dolar borcumuz vardı, şimdi 400 milyar dolar borcumuz var. O kadar sattınız! Nerde bu para arkadaş! Nerde!
O kadar asker öldürdüler. Mayınlar, pusular! Onca ocağı yaktılar! 30 yıl boyunca bu ülkenin başına Pkk’yı musallat ettiler. Sıkıştıkça onu kullandılar. Neymiş efendim. Türkiye kuzey Irak’a girecekmiş. Bizimkiler yalandan kafa tuttular. Girmeyiz! Gireriz! Üç beş soytarı feodal alçakla çelik çomak oynadılar. Hem vatanseverlik yaptılar hem de başka güçlerin ekmeğine yağ sürerek miting kürsüsünden “urgan atma” düşüklüğünü bile gösteren Mhp’yi itelediler meclise böylece. Ya Mehmet Ağar-Erkan Mumcu komedisi! Kim çekti bu adamların kuyruklarını son dakikada? Şimdi görevlerini ifa etmiş olmanın rahatlığıyla köşelerine çekildiler. Zamanında aynı görevi yüklenen onbaşı Mesut tekrar milletvekili seçildi bu ülkede! Nasıl yutarsınız bunları? Nasıl görmezsiniz? Her şey Akp için öyle mi! Her şey Akp yola devam etsin diye! Yola onlar mı devam ediyor acaba gerçekten? Kim devam ediyor arkadaş? Kimin yolu bu?
Maliye bakanının türlü türlü şerefesizlikleri, peşkeşçilikleri, Galata-Port rezaleti, oğullarına aldıkları gemiler. Tayyip Erdoğan diyor ki: “Ne varmış canım! Sen de alabilirsin! 300 bin dolar o gemiler!” (A. Burak Erdoğan’ın aldığı o gemi tam 3 milyon dolar, Maliye bakanının oğlu ve Osman pepe’nin oğlu 9 trilyon teşvik alıp Çin’de gemi yapıyorlar, Binali Yıldırım’ın feribotçu oğlu, Merril Lynch’te çalışan Gül’ün oğlu! Utanın biraz utanın! Nerden buluyorsunuz bu parayı kardeşim siz? Kimsiniz siz? Yerden bitmeler, görgüsüzler sizi! Daha 10 yıl önce kaşık tutmayı bilmiyordunuz?) İstesek taksit de yapabiliyorlarmış bu gemilere, biz de alabilirmişiz! Oğlunu ABD’de okutabilir mi bir başbakan, sorarım size! Dünya bankasında çalışıyormuş küçük beyzade! Dünya bankasının ne olduğunu, İMF’nin ne olduğunu biz biliyoruz!
Geçmişi hatırlayın! Bir ara Yaşar Yakış denen bir adam vardı hatırlıyor musunuz? Bu adamı dış işleri bakanı yapmışlardı bu ülkede! Bu ve Ali Babacan ABD’ye tezkere için “at-pazarlığı” yapmaya gitmişti. Bush gibi bir gerizekalı bile alay etmişti bunlarla. Kemal Derviş’i unutmadık biz! Ama o adam hiç değilse ABD’nin tahsilat görevlisiydi. Bunlar kendilerini de satmaya, pazarlamaya çalıştılar. Sonra bir Ömer Çelik vardı! Duygulu bakanım benim! Nerde bu adam? Egemen Bağış, Cüneyt Zapsu! “Kullanın bu adamı” diye akıl verdi Abdliler’e bu Cüney Zapsu denen satılmış! Sen kimi kime kullandırıyorsun arkadaş! Sözünü ettiğin adam bu ülkenin başbakanı! Zavallı başbakanı! Bu beyzadelerin nasıl da çevresi varmış ABD’de, Musevi lobilerinde. Daha 10 yıl önceden hazırlamışlardı Akpcileri bugünlere. Biz de halk tokadı vurdu diye seviniyoruz? Kim kime tokat vurmuş! Yazıklar olsun!
ABD’li askerler sağ salim evlerine dönsün diye dua eden bir başbakanınız var! Utanmıyor musunuz hiç! “Irak’ta savaşan Kahraman Amerikan askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmesi için dua ediyoruz.” (Wall Street Journal) Sonra ne demişti beyzade hatırlayın: “Amerika bizim dostumuz, müttefikimiz ve stratejik ortağımızdır” Hangi strateji bu! Ne stratejisi! Peki bu stratejiler içinde bizim askerlerimizin yeri ne peki? Başına çuval geçirilen, şehit edilen askerlerimiz ne??? Irakta onca ölen çocuklar ne? Hepsinin elleri yakanızda olacak! Onların kanında boğulacaksınız hepiniz!
İş istemeye gelen insanlara hakaret eden, “haydi ananı al da git buradan diyen”, çiftçilere “gözünüzü toprak doyursun” diye fırça atan, toplu iş görüşmelerinde “dua edin ki işiniz var” diyen, Alman başbakanına “yahu ben memurluk maaşıyla geçinemiyorum, allahtan ticaret yapıyoruz da kurtarıyoruz işi” diye yakınan br başbakanımız var! Kültürsüz, görgüsüz, sonradan görme, sinirli, bir fabrika müdürü gibi davranan bir başbakan! Gurur duyuyor olmalı herkes bu kasımpaşalı, bu surdibinden gelme adamla! Bu nasıl bir başbakandır. Nasıl kanarsınız bunların sahici olmayan tavırlarına? Ne biliyor bu adam! Bu kadar kültürsüz, görgüsüz bir başbakan gelmiş midir bu ülkeye?
Bütün herkes bunları destekledi. Basın, gazeteler. Perihan Mağden bile! Düşünebiliyor musunuz? Bu ülkede onurlu bir aydın yok mu? Bu oyunu bize, insanlara anlatacak bir adam yok mu? Arkadaşlar bizim başbakanımız ABD’nin BOB planının eş-başkanı. Bunu övüne övüne söylüyor utanmadan. BOB planı nedir? Fas’tan Endonezya’ya kadar olan bölgedeki kültürsüz, vahşi Müslümanları evcilleştirip onlara demokrasi ithal etmek ve hepsini ABD’nin vilayeti yapmak, kuzu kuzu olacak hepsi. Neden? Çünkü artık SSCB yok. Bir düşman gerekiyor bunlara. O da İslam! Terörist Müslümanlar! Sen git adamın başına dünyaları yık, sonra o da kendini, vatanını, namusunu savunsun. Sen ona terörist de! Guraypleri kur, Guatanamoları kur! Kadınlara tecavüz et! Çocuk katilleri, terörist eğitmenleri, kan içiciler sizi! Sonra Afganistan’ı vur! Üsame’yi, CIA’de yetiştir, eğit. Sonra Müslümanların başına bela et. Saddam’ı yetiştir, palazlandır. Sonra vur kafasına. Kafasına vurulan Saddam değil! Müslümanların kafasına vuruyorlar. Sonra İran, Suriye! Senin ne işin var burda? İsrail’in güvenliği için her şey. Lübnan’da kan dökmek için. Bizim askerlerin Lübnan’da ne işi var sorarım size? Afganistan’da ne işi var? Vatan mı müdafaa ediyoruz orda? Sen önce PKK’yı yıllarca destekleyen ve kapısında 40 yıldır beklediğimiz Avrupalılardan hesap sorsana. Kore’de ne işimiz vardı bizim? Kimi kandırıyorsunuz siz? Kıbrıs’ı peşkeş çektiniz de Allahtan adamlar kabul etmedi. Bu nasıl bir dış politika? Bir devlet bu kadar küçülebilir mi?
Şimdi bayram ediyorsunuz öyle mi?
Irkçı Emperyalistler ve siyonistler de bayram ediyor!
Yola devam öyle mi?
Hangi yola devam?
Küresel sermayenin gözbebeği olduk sayenizde!
Fırsatlar ülkesi oldu Türkiye!
Yola devam beyzadeler!
Yola devam sevgili halkım!
(Bu arada Zülfü Lİvaneli’nin Vatan Gazetesi’ndeki köşe yazısını ve Haber7.com’daki haberi “Yola Devam eden” Akplilerin dikkatlerine sunuyorum)
http://www.thelosthighway.blogcu.com
BeğenBeğen
@yola devam, aslında başbakan siz olmalıydınız ha? veya lider belirtiniz de o olsun, bahsettiğiniz tüm sorunlardan, felaketlerden bizleri “hep birlikte” kurtarır.
yazılarınızda katıldığım ve rahatsızlık duyduğum noktalar mevcut, söyleyin; kim, hangi lider bizi bunlardan kurtaracak?
siz misiniz bu kutlu kişi?
BeğenBeğen
Akp nin içinde Sayın Gül e bakış nasıldır ? Bak bu noktada Akp liler Sayın Gül ü çok başarılı buluyor, değil mi ? Çok sevilen bir insan. Saygı duyulan bir şahsiyet. Cumhurbaşkanı adayı olmadan önce bulunmuş olduğu aktif görevleri başarı ile ifa etmiş biri.
Ben açıkçası şunu anlamıyorum, her hangi bir partiden her hangi bir insan Sayın Gül niteliklerinde olsun; bu insan birde genç ise neden daha pasif bir göreve gönderilsin. Neden böyle bir kaynak daha rantbl kullnılabilecekken, daha az verim alınacak bir mevkiye getirilsin ?
Cumhurbaşkanlığı sıfatlarına haiz olması O kişiden vatan millet hayrına daha çok yaralanılabileceği gerçeğini neden ötelesin ?
Hiç bir göreve, “sadakat ve bağlılığı”ndan dolayı bir insan atanmamalı, onure etmek için bir mevkiiye gönderilmemeli.
Cumhurbaşkanlığı görevini, taşıdığı niteliklerin değeri açısından Sayın Gül için YETERLİ bulmuyorum!
Bakın “Cumhurbaşkanlığı için Sayın Gül yetersizdir” demiyorum, “Sayın Gül e cumhurbaşkanlığı yetersizdir” diyorum. İlk açıklandığında böyle düşünüyordum, şimdide. Ve, Akp nin ve Sayın Gül ün bu ısrarının, Sayın Gül gibi bir değerin HARCANMASI olarak görüyorum!…
BeğenBeğen
Abdullah Gül neden Cumhurbaşkanı olmamalı?
1) Bugün cumhurbaşkanlığı noktasında Türkiye için asıl -ve uzun vadeli- sorun cumhurbaşkanının kim olacağı değil sahip olacağı astronomik yetkilerdir. AK Parti’nin öncelikli olarak yapması gereken bu “yüce” post’a kendinden birini yerleştirip düzenin keyfini sürmek değil bu postu makul bir devlet-başlığı statüsüne indirip oraya kimin geldiğini adeta önemsizleştirmektir. Yetkiler saçma denecek boyutta ise orda “iyi” ya da “kötü” birinin oturması farketmez. Nitekim, bir bilgenin de dediği gibi “iyi diktatör olabilir, ama iyi diktatörlük olmaz.” Dolayısıyla, -eğer Türkiye’nin demokratik bir ülke olmasını gerçekten istiyorsa- AK Parti’nin yapması gereken cumhurbaşkanının yetkilerini yeniden düzenleyip oraya “ortalama” bir demokrat Türk’ü atamaktır. Abdullah Gül gibi kalbur üstü bir siyasetçi icin böylesi bir post israf olur zannımca.
2) Demokrasilerde mühim siyasetler kamuoyu yoklamalarıyla belirlenmez. Halk, Meclis’e göre daha ateşli, daha aceleci ve coğu zaman da daha az bilgilidir birçok konuda. Birçok devlet sırrını ve dengesini halktan daha iyi bilen AK Parti kadrosu nasıl halk istiyor diye başörtüsü konusunda bir adım atmıyorsa, ya da yine halk istemiyor diye tezkereyi Meclis’e getirmemezlik yapmadıysa, yine sırf halk istiyor diye Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı yapmak zorunda da değil. Normalleşmiş bir Türkiye’de Abdullah Gül belki ey uygun aday da olabilirdi. Ama buna daha var. Bu yüzden şu an için en uygun olanı kimseyi heyheylendirmeyecek hakiki demokrat birisini aday gostermektir. (Sami Selçuk niye olmasın mesela?) Bir büyüğün de dediği gibi, bazen hasen ahsenden daha hasendir.
3) Yukarıdaki argümanlardan bağımsız olarak, AK Parti’nin aldığı oy oranını, kimilerinin yaptığı gibi, doğrudan Abdullah Gül icin bir destek olarak görmenin ilmi bir yanı yok. Bir kere, AK parti’ye oy verenlerin sadece 5’te biri cumhurbaşkanlığı seçiminin tıkanmasına vurgu yapıyor. Ikincisi, Abdullah Gül henüz başka bir makul adayla Türk halkının karşısına çıkmadı ki. Abdullah Gül ile mesela Sami Selçuk bir yarışşın önce halk önünde. Eğer Gul’e verilen oylar yüzde 50’yi aşarsa o zaman halk Gül’ü istiyor denebilir.
Türkiye’nin daha fazla gerilmeye takati yok. Ve Ak Parti bunu yapmayacak kadar akıllı bence. (Zaten kendi kanaatim, 27 Nisan seçiminin tıkanmasını kendilerinin de istedikleri şeklinde. Seçim yatırımı yaptılar gibi bir düşüncem var. Burası spekülatif gerçi.)
Işimiz zor. Allah yardımcımız olsun.
BeğenBeğen
Sn. Yola Devam, Atsiz, Selahattin ve Faruk rumuzlu yorumculara tesekkurler yorumlari icin.
Yola Devam,
Gavurlarin bir sozu vardir “cinnetin tarifi ayni seyi tekrar tekrar yapip farkli sonuc beklmektir” diye. Uzun birbirinden kopuk, mantiki muhakemeden yoksun sloganlar, asparagaslar, mesnetsiz ithamlar mazumesi isi goruyor olsa idi secimi kazanirdiniz. Secim yapildi degerinin 1 liranin da altnda oldugu goruldu. Ha bir haberim daha var: II. dunya savasi da bitti kardesim. Siir yarismasi yan kapida.
Selahattin kzardesimin istatisiksel analizi degerli. Gorunen koy kilavuz istemez. Benim icin ozellikle onemli birkac istatistik sonucu: 1. Ak-Parti Turkiye’nin partsi oldugu tescillenmistir. 7 bolgenin her birinde 1. partidir.
2. 81 vilyetin 68’inde birinci, Izmir gibi bazilarinda az farkla olmak uzere digerlerinde ikinci partidir.
3. Tum etnik kesimlerin birinci partisdir.
4. Sekuler demokrattan dindara tum sosyal tabakalarin birinci partisidir. (Etiler Nisantasi veya Mavi Sehir’i ayri bir sosyal tabaka saymaz iseniz).
5. Eger bu genel secim degil ABD’deki Baskanlik secim olsa idi, ve her bolgeyi bir eyalet olarak dusunsek Ak-Parti delegelerin yuzde yuzunu kazanir idi!! (orada her eyaletin delegelerinin tamamini, yani Baskanlik secimlerinde o bolgeyi temsil etme hakkinin tamamini birinci aday alir). Bu tur demokrasiler cogu yerde vardir. Laikcilerin bir onceki donemde kendilerinden tarafa yontma gayesi ile yarattiklari “temsiliyet zaafi” yaygarasinin aksine temsili demokrasi herkes ulke genelinde aldigi oy olcusunde mecliste temsil edilir diye birsey yoktur. Ingiltere dahil pek cok ulkede birinci parti hep oylarinin cok daha otesinde temsil hakki kazanir. Cogu icin mantik sudur: Kimse ulke vekili secmiyor; her bolge kendisini temsil edecek olani seciyor. ABD’de de durum budur. Her bolgeyi bir kisi temsil eder. o bir kisi de en cok oy alandir bolgede. Bizim mahall idareler secimler gibi.
Atsiz Kardesim,
Tutarli bir mantiki muhakeme kullaniyorsunuz ama gorusleriniz ancak CB’lignin soyledginiz gibi “pasif” veya sembolik bir gorev oldugu (Israil, Italya, almanya gibi) bir ulkede yerinde bulurdum argumaninizi. Oysa simdi Cankaya’yi gayrimesru olarak isgal eden zat ile tecrubelerimizden de gordugumuz gibi su anda CB’ligi fazla pasif bir gorev degil. Ben Meclis’in sectigi CB’nin gorevlerinin daraltilmasndan yanayim. Ama su anki Cankaya isgalcisi gibi Anayasa’yi cigneyerek kendisine kanunun verdigi sinirlar asdan hukuk teroristleri de isgal edebilir o mevkiyi. Bu yetkiler korunacak veya yar Baskanliktaki gibi arttirilcak ise en demokratik yol halka sectirmek. Aksi halde yetkilern budanmasi lazim.
Daha onemlisi yazimda yaptigim demokrasi vurgusu. Bence millet Gul’u CB secti. Bu konuda bir referandum islevi de gordu secim. Artik onun adayligi sadece kendi tercihi degil millet iradesine saygi geregidir.
Bu konuyu Faruk Bey’e vercegim cevap ile biraz daha genisletecegim.
Faruk Bey,
Yola Devam’in aksine sizinki biraz daha kurnazca, olculu, slogandan ibaret olmayan argumanlar barindiriyor.
Ama cok ciddi muhakeme hatalari carpitmalar var argumanlarinizda.
Once suna karar vermeniz lazim. Anayasa ile cercevesi cizilmis, kanunlar ile duzenlenmis demokrasiden yanamisiniz yoksa secim oncesi sergilenen darbe tehdidinden, bilumum entrikalar kadar uzanan ayak oyunlari ile tezahur eden zorbalik, keyfilik duzeninden mi?
Demokrasiyi benmsiyorsaniz kurallara itaat edeceksiniz. Siz etmek istemesniz de kuralar boyle; uzgunum.
Dikka ederseniz yazinin basligi “Neden Abdullah Gul bu pozisyona latyitir” degil neden Gul’de israr” dir. Yani muhatabim Ak-Parti’dir. Ben Ak-Parti’ye adaylarinin Gul olmasini tavsiye ediyorum. Siz etmeyebilirsinz. Ama Karsi takimin oyuncusunu siz secemezsiniz.
Birakin Ak-Parti adayini belirlesin. Siz de vekillerinize ona oy vermemesini telkin edin. Demokrasi boylesi biseydir. Ogrenme zamani.
Halkin secimlerde Gul konusunda karar belirtmedig argumaniniz icin kullandiginiz istatistigi ya anlayamamissiniz ya kasten carptiyorsunuz. O soru sorulan halk kararinda rol oynayan etkenler hangileri sirusuna ceva veriyor, Ve yude 21.3 CB surecinden bahsediyor. Bu diger faktorlere ilavedir. Digerleri Gul’u istemedi veya CB surecini oneml blmadi manasi cikmaz bundan. Basit mantiktir istatistik bildersi almios olmaniz sarty deil. ama medyada yapilan pek cok demagojiye kiyasla sizinki kadi kizinda da buluncak kusur gibi.
Laikci, statukocularin temel yanilgisi olayi birtek munzara olrak gorup kurnaz argumanlar soganlarile maxcin kazanilablcegi dusuncsi. Bu metodun piyasa degerini halk onlarca derfa belirledi. Parafigma kaymasi sart. Bu da once temel kavramlari kavramakl baslr. Halkin degerleri ile baerisma sonra gelir.
Son bir not; MHP Meslise girecegini, hatta kendi adayini bile gostrebilecegini acikladi. Bazi partil;er gecmis tecrubelerden varlik sebepleri olan demokrasinin kurallari icersuinde oynamanin sadece dogru olan veya mecburiyet degil “SIYASI DOGRU” da oldugun anliyor. Darisi bazi yoerumclarin basina.
Gul isterse (ki istiyor saniyorum) onunde hicbir engel kalmamistir. Yeni CB Gul ulkemize hayirli olsun. Sindiremeyenler aglama duvari veya sevdikleri cafelerde biz ne aklliyiz milet ne aptal diyerek birbirlerini teselli etmeleri tavsiye olunur.
Hak, şerleri hayreyler, zan etme ki, gayr eyler,
ârif anı seyr eyler, Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler.
BeğenBeğen
Isin birde soyle bir tarafi var ama; “Hakim siniflar ittifaki” yada Bekir beyin dedigi gibi “The Cephe” yada oligarsi, bu ne olacak? Bu suru, sirf Gul e gicikligindan dolayi cephelesmedi ki! Mesele belirli bir makama birisinin gelmesi, teknik olarak yeterli olup olmamasi yada o aday kisinin daha verimli, daha rantabel bir sekilde kullanilmasi degil. En azindan en onemli kismi degil. Yillardan beri bu ulkeyi geri plandan cekip ceviren, gerektiginde siyasete ve halka aba altindan sopa gosteren, cani istediginde aba alti demeden darbelerle tum toplumun kimyasini uzun vadeli olacak sekilde bozan, bozulmanin kalici olmasi icin basimiza bela kurumlari icat eden ve ozel mi ozel imtiyazlari olan fasizan otoriter bir zumreden bahsediyoruz. Halki asagilayan, yetmediginde direktman meydan dayagi ceken bir guruh bu. Su zamanlarda tum heybeti ile ortaya cikti bu fasist surusu. Aslinda fasist oligarsi darbeci filan demek bunlar icin fazla sofistike, fazla kibar. Bunlar resmen kara cahil, kereste zihniyetli, kulturu kicindaki donun markasi/adini bildigi sarap markalari sanan, bilimi ise erke gibi firildak topac zanneden ulkemizin basina bela tipler. Bunlara haddini bildirmek lazim. Soz gecirmelerine kesinlikle izin vermemek lazim. Onun icin su asamada Gul un kesinlikle cumhurbaskani olmasi gerekiyor, cunku kendisi son kapismalarin merkezindeydi. Zannedersem oy verenlerin onemli bir kismi da bunun icin oy verdi. “Cumhurbaskanligi gorevini Gul den baskasi daha iyi yerine getiremez” gibi birsey demiyor toplum. Sahsen beni CB yapsalar su andaki Sezær dæn bin kat iyi yaparim. Adam “devlet ideolojisini kabul edip ozumsemek zorundasin kardesim” dedi ACIK ACIK! Bu bir diktatorun “ben baskici, cahil ve gerizekali bir fasistim” gibi birseyi herkes onu dinlerken agzindan kacirmasi kadar absurd birsey. Su andaki adam diyebildi bunu. Onun icin kim bu gorevi yerine getirebilir tartismasi zaten cok gereksiz. Sokaktan bir adam cevir, “zar atip duses geldiginde kararnameyi onayliyacaksin, diger durumlarda veto edeceksin ve kesinlikle agzini acmiyacaksin” diye tembihledin mi, al sana simdikinden bin kat iyi CB. Birde trafik kurallarini ogrettin mi,…
Neyse, demek istedigim Gul kesinlikle olmalidir. Bekir bey de siralamis, CB olmasi icin tonlarca, bunlar karsisinda olmamasi icin bir tane bile saglam gerekce yok. Kriz cikar gerekcesi ise hicbir sekilde gecerli degil, hatta gayri mesru. Ornegin, birisinin cocugunu okulda zibidiler dovecek diye o kisiye cocugunu okuldan almasini soylemek kadar sacma bu… Cocugu okula gondereceksin, zibidilere de haddini bildireceksin.
BeğenBeğen
Cumhurbaşkanlığı adayı olarak Abdullah Gül’ün Karşısına Bırakın Sami Selçuğu hatta Haşim Kılıcı da koysan Halk yine, Abdullah Gülü seçer.
Ama zekice düşünerek seçer, neden?
Çünkü uzayda yaşamıyoruz
Anayasa mahkemesi üyeliğinde zaten adaletten yana olan iki kişiden biri bence Haşim Kılıç dır. Ordan onu alıpta onun makamını-mevkisini karşı cenaha bırakma riskine girmez. Halkımız gerçekten siyaset yapar, riskin büyüğünü küçüğünü bilir.
AKP oylarını arkasına alan bir Abdullah Gül’ün karşısında, Sami Selçuk da birşey yapamaz, boşuna ısrar etmeyin. Çünkü bu CB makamının siyaset oyununun içerside kaldığını yakın zamanda hukukcu olan sezer tarafsız kalmayarak göstermiştir, malesef hukuk adamı ayağına Sami Selçuk bile kurtarmaz artık.
Normal şartlarda olurdu, Sami selçuk ve Haşim Kılıç; ama şartların normalleşmesini istemeyen sizlersiniz, halende şu yazdıklarınızla bile istemiyorsunuz (yola devam ve Faruk).
BeğenBeğen
teşekkür ederim bekir bey kardeşim.gayet kibar,ince ve açıklayıcı bir dil kullanmışsınız.ben de artık çankaya yolu GÜL ile dolmalıdır diyorum.
saygılarımla..
BeğenBeğen
Ben de tesekkur ederim guzel sozleriniz icin Sn. Atsiz. Yalniz size bir hatirlatma veya ricam olacak. Blogunuzda bazi yazilarimi iktibas yaptiginizi gordum. Yazilarimin paylasilmasina itirazim yok fakat Islami medya dahil bircoklari gibi siz de uygun iktbas usulunu kullanmassiziniz. En uygun usul benm burada yaptigim gibi yazinuin basinda hiperlink ile kaynagi vermek (tiklaninca ulasilan) ve yazarin ismini basa koymaktir. Bazilari en azindan ismi basa linki sona koyuyor ki bu minimumdur. Tesekurler.
BeğenBeğen
Bekir Hoca’nın makalesine aynen katılıyorum
Sayın Barış’ın mesajını çok beğendim
bu hususta biriki şey yazmak isterim
1) dereyi geçerken at değiştirilmez
2) karşı taraf için önemli olan sizin için de önemlidir ,
dolayısıyla onlar için simgesel önemli olan sizin için de simgesel önemlidir, onlar için fonsiyonel olan sizin için de fonsiyoneldir
3)normal süresinde yapılmayan her seçim anormal bir seçimdir.
memleketi anormal bir seçime götüren sebeb(-ler)elbette seçimin sonuçları ile 1. derece alakalıdır, yani anormal seçimin sonucundan okunacak mesaj’da en büyük pay ,anormal seçim yapılmasını gerektiren sebeblerin olacaktır ,
anormalitenin sebebi ile sonucu arasında illiyet bağı olmadığını iddia etmek mantığa aykırıdır diye düşünüyorum
netekim 2002 erken seçimi, 2001 krizinden doğan siyasi bunalımdan türemiştir, bilet ona göre kesilmiştir
4) taviz bir başka tavize kapı açar
5) rakibin mantık,hukuk,düzen,demokrasi….vs gibi kavramlarla pek alakası olmadığı ortadadır , siz uzlaşma derseniz onlar uyuzlaşacaktır ,
bir şirketin çoğunluk hissesine sahip olduğunuz halde sizi temsil eden vekilinizin yönetimde azınlık hisse sahibinin isteği doğrultusunda iş yapmasına müsamaha gösteremezsiniz
6)” Abdullah bey siz daha iyi yerlere layıksınız ” yada ” siz bize lazımsınız” edebiyatı artniyetle malum medya tarafından Tayyip Erdoğan için denenmiştir , hatta Abdullah Gül’ün aday olması sonrasında ” tayyip cesaret edemedi” şeklinde bundan malzeme çıkarmaya da çalışmışlardı, şimdi aynı numarayı tekrar denemek istiyorlar ,
velev ki bu iyi niyetle söylenmiş olsun , bu durumda “koskoca akparti de başka Cumhurbaşkanı adayı yok mu ?” diyenler
” koskoca akparti’de başka dışişleri bakanı yok mu ?” diyenlere ne cevap verecekler ?
BeğenBeğen
Sevgili “Yola devam” rumuzlu kardeşimin liderini merak eden arkadaşlara ben söyle-yeyim “54. Hükümetin Efsanevi Başbakanı, Milli Görüş Lideri Sayın Prof. Dr. Necmettin Erbakan.” Gördüğünüz gibi upuzun bir titr. Gazetelerinde ve televizyonlarında böyle kullanı-yorlar… Kullanılan bu uzun sıfatlar demetinden ben şu sonucu çıkartıyorum: “benim oturdu-ğum ve oturmaya çalıştığım koltuğa bu veled nasıl oturur… Bütün hazımsızlığın nedeni bu gibi. Hocanın koltuk sevdasının –kara sevdamı desek- büyüklüğünü siyasi hayatının incele-yenler bilirler. Bilmeyenler ise Üstad Necip Fazıl’ın hoca yorumunu okuyarak öğrenebilirler. Zincir Bozan filmini izleyenler hatırlar sanırım. Şöyle bir sahne vardı. Ecevitle Ebakan Hoca 12 Eylül öncesi bir uzlaşı hükümeti kurmak için bir araya gelirler ve gazetecilere kısa açıkla-malar yaptıktan sonra ayrılırlar. Eve gelen Bülen Ecevit’e sorar. Rahşan Ecevit: “Nasıl geçti görüşme” Bülent ecevit: “olmaz diyor” Rahşan Ecevit:”peki ne istiyor” Bülent Ecevit: bitkin ve bıkkın bir ifadeyle “başbakanlık”… Hocamın koltuk hırsı filmlere konu olmuştur vesselam.
Demirel ve Erbakan hoca, siyasi tarihimizin kadim iki şahsiyetidir. Türlerinin son ör-nekleri demek yanlış olmaz kanaatimce. Tıpkı Demirel gibi Ebakan Hoca için de kötü bir fi-nal olmuştur son seçim. O kadar kötü olmuştur ki Refahın Korkusuz adamı, Erbakan Hocanın mücahitlerinden Şevki Yılmaz bile dayanamayıp Hocanın hezeyanlarına iftira demiştir.
Şevki Yılmaz demişken şu hususu da belirtmek isterim. Şevki Bey Erbakan Hocaya karşı bu cüreti gösterdiği için artık milli görüş camiasında şerefsiz ve satılıktır ve oda artık Siyonistlere hizmet etmektedir. Milli görüş camiasının en belirgin özelliği Erbakan Hocaya biat, pardon rey vermeyenleri sınıfsal olarak tasnif etmeleridir. Eğer Hocaya oy vermediyse-niz ya Siyonistsiniz, yada Siyonist uşağı-yandaşısınızdır. Başka türlüsü yoktur. Sevgili “Yola devam “ rumuzlu kardeşimin liderini de bu ipucundan çıkarttım. “Siyonist” kelimesinden
Son olarak “Yola devam” kardeşime şu soruları yöneltelim. Sayın Fatih Erbakan ne iş yapar. Bir işle meşkul değilse 300 bin dolarlık yatı nasıl almıştır? Bu yat ne işe yarar? Filistin-li kardeşlerimiz bu yatla seyahat mi yaparlar? Yoksa ırakta yaralanan çocuklarımızı Türk su-larına mı taşır? Bu Erbakan Hoca halktan mıdır yoksa bir aristokrat mıdır. Bu milli görüş ca-miasında siyaset yapan elit kesim partiye para yardımı yapmakta mıdır yoksa kendileri mütahitlik vs yapıp para basarken parti giderlerini hala garip milli görüş seçmenine mi yık-maktadır? Bu TV5 televizyonunda kaç ayda bir maaş verilmektedir ve kaç insan bu televiz-yonda mağdur edilmiştir. Şu Cansuyu Derneği milletten topladığı zekatları nerde değerlen-dirmektedir? Acaba Filistin’e mi, Irak’a mı yollamaktadır? Acaba Recai Kutan Amca heybe-tiyle Siyonistlerin kalbine nasıl korku salacaktır? Son olarak Çanakkale geçilmiştir, halkın yarısı Bizansın çocuklarının yanında yer alıp vatanı satmıştır, milli görüş neferleri Çanakka-le’yi geçen düşmana ve işbirlikçilerine karşı nasıl bir mukavemet şekli geliştirmektedir…
BeğenBeğen
Yani ortada garabet bir durum var. Herkes gördüğünü söylüyor. Gerçek ne acaba…….
BeğenBeğen
ALINTI:
http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=570554
Marksist yapılı DTP, Sünni, Şafii tabanıyla uyum sorunu yaşayınca oy kaybetti
AK Parti’yi yüzde 46,6’lık bir oy oranıyla yeniden tek başına iktidara oturtan 22 Temmuz genel seçimleri birçok parti için başarısızlık tartışmalarını da beraberinde getirdi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Demokrat Parti (DP) seçimlerde istediğini elde edemezken bağımsız adaylarla sonuca giden Demokratik Toplum Partisi (DTP) geçmiş yıllardaki oylarının yüzde 20’lik kısmını AK Parti’ye kaptırdı.
Bölgeyi yakından tanıyan Altan Tan, DTP’nin oylarının AK Partiye kaymasını dünkü Milliyet Gazetesi’ne verdiği röportajda şöyle açıkladı: “Partinin Marksist yapısı Sünni, Şafii ve Nakşibendi tabanla uyum sorunu yaşaması yüzde 20’lik oy kaybının en büyük nedeni.”
Altan Tan, bağımsız adaylarla girdiği 22 Temmuz seçimlerinin sürpriz sonuçlarından birini alan DTP’nin Doğu ve Güneydoğu’daki oyarlının AK Parti’ye kaymasını değerlendirdi. DTP kadrolarının tabanla uyumlu olmadığına dikkat çeken Altan Tan, şu ilginç benzetmeyi kullandı: “Aslında DTP’nin tabanı AK Parti gibi, kadroları CHP gibi. DTP’liler vekili oldukları kitleye benzemiyor.” Tan, parti kadrolarıyla taban arasında yaşanan uyumsuzluğu aktarırken DTP’li vekillerle ilgili şu ilginç ifadeleri kullanıyor: “22 DTP’li içinde namaz kılan, orucunu tam olarak tutan tek bir kişi bile yok. Hakaret anlamında söylemiyorum. Bu bir tespittir. Çünkü bu insanların temsil ettikleri seçmenin yüzde 70’i oruç tutuyor, yüzde 65’i de beş vakit namaz kılıyor. Orhan Doğan’ın mitingine katılan kadınların yarısı çarşaflıydı.” Tan, Güneydoğulu seçmenin 22 Temmuz’da DTP’ye verdiği mesajı ise şöyle yorumluyor: “Seni silmedim, ama ciddi tıraşladım. Kendine çeki düzen ver. Ortaya siyasi bir proje koy. Benim ekonomik sorunlarımı fark et. Kan dökülmesini engelle. Ankara’ya git. Neyse benim derdim onları Ankara’da ve Türkiye içinde çöz.”
Milli Görüşün asıl oy deposunun Güneydoğu olduğuna dikkat çeken Altan Tan, AK Parti’nin bölgede yakaladığı başarıyı mevcut zeminden oy almasına bağlıyor. Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın 2005 yılında Diyarbakır’da yaptığı konuşmanın halkı çok etkilediğini vurgulayan Tan, başarının etkenlerini şöyle sıralıyor: “İkincisi, halkın gözünde karısı başörtüsü yüzünden AİHM’ye başvurmuş, babası sakallı bir tornacı olan Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirmediler. Halk ‘Babası babam gibi, anası anam gibi, bacısı bacım gibi olan bir adamı seçtirmediler.’ diyor. Üçüncüsü de Erdoğan asker karşısında en azından Demirel gibi şapkasını alıp gitmedi, Erbakan gibi şubatın zemheri soğuğunda pancarvari kızarıp bir bardak ter dökmedi. Bu da yıllarca jandarma dipçiğinde bizar olmuş halkın çok hoşuna gitti.”
BeğenBeğen
Bu gunku Fehmi Koru (Yeni Safak) yazisindan dikkate deger bazi verileri kayda gecmek istedim:
Milliyet’te yayımlanan A&G firmasının aylar öncesinden başlayan araştırmalarının özetini veren tablodaki AKP’ye ait yüzdeler yeterince göz açıcı: “17-20 Haziran 2006: 24.6; 9-10 Eylül 2006: 23.5;16-17 Aralık 2006: 30.1; 20-21 Ocak 2007: 34.0; 17-18 Şubat 2007: 32.9; 17-18 Mart 2007: 31.7; 28-29 Nisan 2007: 40.8; 19-20 Mayıs 2007: 39.3; 9-10 Haziran 2007: 37.9; 23-24 Haziran 2007: 38.3; 30 Haziran-1 Temmuz 2007: 37.5; 7-8 Temmuz 2007: 39.1; 14-15 Temmuz 2007: 41.8.” 22 Temmuz’da yüzde 46.5 oy aldı Ak Parti.
Secim sonuclarinda CB secimi surecinin etkili olmadigi iddiasina bilimsel olrak curuten veriler bunlar.
BeğenBeğen