Siyasi dedimse tabii ki demokrasinin oyun kurallarına göre oynanandan değil, daha önceki yazılarımda bahsettiğim nev-i sahsımıza münhasır şartlar ve kurallar çerçevesinde oynanan oyundan bahsediyorum.
Takımlar:
The Cephe:
Statüko veya Cumhuriyet muhafizları deyin dilerseniz. Doğrusu bu tanımlama da tam olarak tarif etmiyor ama kimden bahsettigimi bilmiyorsanız , oyuncuları saydığımda daha iyi anlaşılır. Halka ragmen “ev sahibi” takım. Hep oyle olmuştur.
Kadro, Baykal, asker (emekli ve muvazzaf) yargı (muvazzaf ve emekli) , YÖK, diğer bürokrasi , malum medya, diğer bilumum seçkinler, seçkinlik vehminde olanlar, hayal edenler, çetelerinden oluşmaktadır. Takımı “sandıksal demokrasi” ile kaybettikleri maçtan ayak oyunları ile hükmen galip çıkmakta ısrar edenler olarak ta tanımlayabiliriz.
Demokratik güçler:
Erodoğan,. Gül, AK-Parti,. Hükümet, destekleyen demokratik , dindar entellektüeller ve halk. Halka rağmen “misafir takım“.
Oyun Stratejileri:
The Cephe:
Seçimden sonra “başarının bin tane babası vardır; yenilgi yetimdir” sözüne uygun olarak parti içi, parti dışı , başarı için çatışmacı, faşist yöntemleri tavsiye edenler ve amigoluğunu yapanlar dahil herkes “pazartesi santrforluğu” yapıp “benim dediğim gibi oynasaydın kazanırdık” dediler. Tabii “kabahat aptal millette’ cevabı herkesi tatmin etmedi. Baykal’ın buna ilaveten “bak hala ötüyor, kaybettik sayılmaz ” mesajı verme ihtiyacı var. Etrafında oluşan zinciri kırmak, basınçları difuze etmek için ve “ordu devamlı seferde olmalı, yoksa isyan eder” kuralı gereği seçimden önceki sefer halinin devamında karar kılmış gözüküyor Baykal ve etrafındakiler. Böylece savaşan ordunun başkumandanı olarak isyankarları “davaya ihanet” ile suçlayabilir ve CB seçimi işinin içine gene çomak sokarak, “bakın sandıkla da olmuyor bu iş; hala anahtar elimde” diyerek, demokrasi memokrasi değil rakibin burnunu kanatmakla tatmin olacak ne istediğinden habersiz parti içi ve cephe içi muhalefetin havasını alabilir.
Asker: Bildiğiniz gibi.
Daha önce de söylediğim gibi, 22 Temmuz’da yatağa “patron biziz, gerekirse darbe yaparız” düşüncesi ile gidenler 23 Temmuz’da demokratik ülkenin askeri olarak uyanacağını bekleyemeyiz. Zihniyet olarak askerin bir bütün olduğunu varsayabiriz ama tek bir oyun stratejisi üzerinde birleştiklerini sanmıyorum. Hatta en üst kademe arasında bile doğru strateji konusunda mutabakat olduğu kanısında değilim. “hadi kırıp dökelim, benden sonra tufan“ diyen Eruygurgiller olabileceği gibi “yapacak başka şeyimiz yok, denemelerimiz geri tepti; daha sonra gene gerek biz gerek diğer bürokrasi vasıtası ile politikaları etkilemeye devam ederiz“ diyenler de olduğu intibaım var. Muvazzaf askerin son zamanlarda fazla konuşmama politikasına büyük ölçüde sadık kaldığı, ve Edip Başer-kafalıların da onlar adına konuşmadığı görüldüğüne göre değerlendirme intibalar, spekülasyonlar seviyesinde olmak zorunda.
Sanıyorum Baykal’ın seçimden önce elinde patlayan “yoksa çatışma çıkar, ona göre!“ bombasının fünyesini tekrar çekmesi kendisine cesaret veren bazı askeri mahfillerin de olduğu anlamına gelebilir. Ama ben bu cesaretlendirmenin “tamam sonuna kadar arkandayız“ seviyesinde olduğunu sanmıyorum. Büyük ihtimalle Baykal da postalsever medya gibi askere gene “olmaz, oldurtmayın” kışkırtması yapmaya çalışıyor. “Bakin gene fırsat yarattım, tartışılmazı tartışılır yaptım, yardim edin” diyor mealen. Daha önce de bahsettiğim gibi askerin böylesi bir kumar oynayacak kadar basireti bağlanmış olduğu kanısında değilim. Ama bu “korkunun“ zihinlerde var olmasından da hiç rahatsız olmadığı ve bunu bertaraf etmek yerine güçlendirmek istediğinden de şüphem yok.
Hal böyle olunca Baykal’ınki yenilmişlik psikolojisinin yarattığı sahte kahramanlık gösterisi ve iç muhalefeti pasifize etme yöntemi olarak değerlendirmek gerekir.
Diğer oyuncular: Oyunun parçası gibi görünmeyen fakat esas oyuncuları çok yakından izleyen ve tavırları ile oyunu yönlendirmekte rol oynayan bazı oyuncular ilerde sahaya çıkabilir.
Bunların başında tabii ki Bahçeli’nin MHP’si geliyor.
MHP’nin seçim sonrası demokratik tavrı, birdenbire demokrasi hidayetine ermesinden değil tabii. Seçimlerin sonucunu ve CB seçimi sürecinde uyanıklık yapayım derken cöp tenekesini boylayan Ağar-Mumcu vakıalarını iyi okumuş gözüküyor MHP. Ağar-Mumcu çark olayında siyasilerin verdikleri demokrasi dışında çözüme karşı olma vaatlerinin piyasa değerinin 1 liranın da altında olduğunu gördük. Bahçeli ciddi gözüküyor ama Bizanslılara entrika derslerinin verildiği siyasi ortamda minareyi çalanlar 25 Nisan’daki “Teziç’e suikast” şovuna benzer bir tiyatro ile “yeni şartlar“ yaratıp MHP’ye de ‘öyle dedik ama şimdi şartlar değişti’ deme imkanı da sağlayabilir. Dedik ya burası Türkiye diye ve kafası Zenith gibi calışan, Danıştay eli ile ailesinin milletin kesesinden caldığı 4 milyar doları koruyan Baba “dün dündür, bu gün bu gündür’ deyiverirsiniz. Vaa mı bunun baska izah taazı” şeklinde bir akil adamlik yapabilir; MHP yerse.
Ama ben bu ihtimali fazla güçlü görmüyorum , çünkü 367 için de MHP’nin yedekleri var. Bu yedekler tam da MHP’nin yerini dolduramasa da birkaç DSP’li hatta CHP’li “dönek“ ile takviyeli DTP’dir. 341+25 (DTP+ Bağımsızlar –Mesut Yılmaz-Kamer Genç) = 365. Sadece 2 takviye işi görür (bu Yılmaz , Genç fireleri de kesin değil). Hal böyle olunca MHP, CHP’nin peşine takılıp boykot oyununu oynarsa o yolu daha önce seçen niyazilerin akıbetini paylaşır. Sanıyorum bunu gördü MHP akil adamları.
Bunun ötesinde tahminimce bazı kurnazca hesapları da olabilir Bahçeli’nin. Hatırlarsanız seçim meydanlarında Bahçeli “Erdoğan Gül’ü harcadı“ diyerek araya kara kedi sokmaya çalıştı. Erdoğan’ın seçim arifesinde “tamam uzlaşmaya karşı değiliz, gerekirse birkaç aday götürürüz“ şeklinde geri adim olarak algılanabilecek sinyal vermesini Bahçeli kendi şüphelerini güçlendirici delil olarak okudu muhtemelen. Bu okumaya dayanarak seçimden hemen sonra “biz Gül’e engel olmayız, aday belirleme AK-Parti’nin bileceği iştir; Meclis’e gireriz“ diyerek “uzlaşmaya çalışma“ sözü veren Erdoğan’ı kontrepiyede bırakmak istiyor. Mealen “bakin Gül’ün önünden engel kalktığı halde o’nu geri çekmeyi düşünüyor. Ben size söylemedim mi taa baştan Gül’ü harcayacak diye?“ diyebilecek ve Erdoğan’a puan kaybettirip kendisi puan kazanacak. Stratejinin tamamen bunun üzerine kurulu olduğunu sanmıyorum çünkü onlar da Gül’ü geri çekme ihtimalinin güçlü olmadığını görebiliyorlardır sanıyorum; ama ikinci neden olarak telakki etmek gerek
Şunu da tekrar hatırlatmakta yarar var. Gerek Baykal, gerek diğer “The Cephe” elemanları bu çatışma siyaseti ile bu Meclis’in de seçmesini engelleyerek ülkeyi bir daha seçime götürmek istemiyorlar tabii ki. Böyle bir durumda Tarhanalı Erdem “AK-Parti yüzde 60’a dayandı “ derse artık ağızlarını açamayacaklarını bilmiyorlarsa zihinsel ve hayasal özürlü olduklarını düşünmek gerek. Dolayısı ile bütün oyun planı aba altından sopa, kuru gürültü ile caydırmak üzerine kurulu. Ama Erdoğan resti görüp “artık zırnık yok” dediğinde oynayacak kartları yok
Demokratik güçler:
Seçim meydanlarında CB sürecini gündeme getirerek en coşkulu tezahüratı almış Gül, “Cumhuriyet elden gider, tehlikenin farkındamısınız” çığırtkanlığına rağmen zafer kazanmış Erdoğan ve AK-Parti için taviz için hiçbir “görünür“ makül neden yok. Artık bu seçimlerin sadece hükümetin icraatlarına güven oyu değil CB süreci politikaları konusunda da referandum olduğu üzerinde konsensüs var.
Geri adim için “görünür makul neden yok“ dememin sebebi daha önceki yazılarımda da bahsettiğim “statüko direnecek“ tespitinden. Perde arkasında şu anda bilumum entrikalar, Washington, Kudüs eksenini de içine alan girişimler olduğunun delillerini görüyoruz. Fakat bunlar da bu şer güçlerin AK-Parti’yi başarısız kılmak için gemi azıya aldıkları manasına gelmez. Bizim medya da bu Hudson, AET, WINEP gibi neocon Yahudilerine ait odaklar ve onların Zeyno Baran gibi ponpon kızları ve Soner Çağaptay gibi ponpon oğlanlarının ABD siyasetini etkileme gücü fazla abartıldı. Bu işin İsrail için dahi bir varoluş gerekliliği olarak algılandığı kanaatinde değilim. İsrail demi nereden çıktı? Zeyno’nun, Soner’in patronları ABD değil İsrail için çalışır da ondan. ABD’ nin dış politikasını ve özellikle Ortadoğu politikasını Yahudiler şekillendirir. Washington’un da seçim sath-i mailinde olduğunu hesaba katarsanız, “ABD Türkiye’yi kaybediyor“, “Islamofaşizm yükseliyor“ yaygaraları daha da manalanir.
Bu noktada Erdoğan ve AK-Parti için Gül’den vaz geçmenin geri adım olarak görünmeden yapılması imkansızdır. Ve böylesi bir geri adim sembolik olarak ta olsa büyük tavizdir; ve böyle algılanacaktır. Böyle bir sonuç karşısında milletin ve inteligentsianın kafalarına “demek sandık çok fazla şey ifade etmiyormuş, Askerin, Baykal’ın ve malum The Cephe’nin istemediği olmazmış“ fikri kazınmış olacaktır. Bu seçimlerle başlayan çok olumlu demokratikleşme, normalleşme, meşrulaşma rüzgarını kesici etkisi olacaktır. Biliyorsunuz Gül’ün en uygun aday olduğunu fakat “CB’nın isminden önemli olanın“ demokrasinin galip gelmesi, meşruiyetin tesisi olduğunu vurgulamıştım epey önce. İcraatlar yönünden Çankaya’da Gül, Atalay, Şener, Aydın hatta Gönül’ün olması arasında fazla fark olmayacaktır. Hele hele yeni CB’nın Sezer’in selefi olacağını göz önüne alırsak aralarındaki fark manasızlaşır. Ama bir kere Gül aday gösterildikten ve ondan sonra gözümüzün önünde cereyan eden gayrimeşru oyunlar oynandıktan “yeter karar milletin“ dendikten ve millet kararını verdikten sonra bunların hiçbiri olmamış gibi davranmak Erdoğan’a da AK-Parti’ye de meşruiyete de büyük darbe olur. Sunu da unutmamak lazim, AK-Parti’nin elinde bir de “madem öyle bu defa da millete seçtirelim” jokeri durmaktadır.
Her ne kadar teorik olarak Erdoğan’ın elinde birçok tercih varmış gibi gözükse de aslında yoktur. Gül de ısrar edilecektir. Ve sonuç bellidir.
Hayırlı olsun.
Elinize sağlık Bekir Bey.
Öncelikle söyleyim, en genel analizlerden detaylatına kadar tamamen katılıyorum.
Emre Aköz’e atfen, Gizli İktidar ağır bir mağlubiyet aldı, ve öyle “ben çekip gidiyorum, alın ülkenizi başınıza çalın” havasında olmayacaktır tabi.
Baykal’ından Vatan’ın kalemşörlerine kadar verilen pasif mücadelenin de sırrı burada…
Baksanıza Emin Baba bile su kavgasında, önündeki maçlara bakıyor, PKK mecliste gibisinden…
İlhan Selçuk, “Biz aydınlar hep yenildik” havalarında, “Boğaz köprüsüne de karşı çıkmıştım o da olmadı filan diye saçmalamış bugün”:)
Ve son olarak, Taha Kıvanç Tamer Korkmaz’dan bahsetmiş bugün:
(Yoruma yazı iktibas etmek çok hoş olmuyor ama, gözden kaçıranlar okusunlar istiyorum her zaman)
“Kim millici, Kim Değil?
‘Boşuna uğraşıyorlar, dönüş yok, Abdullah Gül cumhurbaşkanı olacak…” Sadece bu cümleyi söyleyip telefonu kapattı Tamer Korkmaz. Deneyimlerimden biliyorum, bu ve benzeri konularda onun dediklerine kulak vermek gerekiyor…
Yeni çıkan kitabı vesilesiyle burada yazmıştım: Zaman yazarı Tamer Korkmaz Türkiye’nin son 60 yılının millici kuvvetler ile gayr-ı milli unsurlar arasında mücadeleyle geçtiğine inanıyor. Ona göre, Türkiye, Haziran 1944 tarihinden itibaren Atlas Okyanusu ötesi bir gücün denetimi altına girdi ve ancak şu yakınlarda egemenliğini yeniden elde etti. Buna bir tarih vermesi gerektiğinde, 1 Mart tezkeresinin reddiyle başlayan sürecin kesin dönemecinin “15 Mayıs 2006” tarihinde alındığını söylüyor.
Bu bir tez… “Bilgiye mi, tahlile mi dayanıyor?” diye sorduğumda, “Her ikisi de” diyor tezinin temeli için. Herkes cumhurbaşkanı adayının Tayyip Erdoğan olacağını ileri sürerken, o, “Hayır olmayacak” iddiasındaydı. Bu sebeple, önceki gün arayıp, “Abdullah Gül olacak” demesi önemli.
Türkiye’nin günlük gerçeklerine ters düşen bir tez gibi geliyor mu size de? Seçim kampanyasından yeni çıktık; Cumhuriyet mitingleriyle yer gök sarsıldı. Mitinglerde işlenen bir ithamı, CHP, kürsüye de taşıdı. Hele Ak Parti karşıtlarının yuvalandığı ekranlarla CHP’li gazeteciler için en büyük malzeme o ithamdı: “Bunlar gayr-ı milli, vatanı satıyorlar…”
Etkili de olmuş bir kampanya bu. Geçen gün, Ak Parti’ye oy verdiğini tahmin edebileceğiniz bir ortamda, genç bir çalışan, “Ne yalan söyleyeyim, bu sonuçta benim oyum yok” dedi. İşittiği onca ithamdan sonra, “Milli değerlere önem vermediklerinden dolayı” eli gitmemiş; gerekçesi buydu…
Tamer Korkmaz bunun tarihin en büyük göz boyamacılığı olduğu kanısında. ‘Ulusalcı’ geçinenlerin gayr-ı milli emellere hizmet ettiğini, bunu yaparken de millici unsurları gayr-ı milli olmakla itham ettiklerini ileri sürüyor. Milli cephe son bir yıl içerisinde duruma el koydu ve başka çıkarlara bağlı çeteleri tasfiye ediyor, ona göre…
İlginç bir tez… Acaba siyaset sahnesinde yer alanlara, medyada köşeleri tutanlara bu tez ayrıntılı bir biçimde aktarılsa tepkileri ne olur? Sözgelimi Deniz Baykal bütün yaptıklarından sonra bir de ‘gayr-ı millilik’ yaftasıyla tarihe geçme ihtimali olduğunu bilse? Her iki yazısından birini ‘ulusalcı’ gözden hükümet eleştirisine ayıran Bekir Coşkun mesela; yazılarının aslında karşı çıktığı güçlerin işine yaradığını öğrense? Bir şey değişir mi?
Bir dostum, bu soru ne zaman gündeme gelse “Değişmez” diyor büyük bir kesinlikle. Ona göre, siyasette ‘güç’ çok önemli. Oyu binde birlerden asla yukarıya çıkmayan küsurat partilerinin bile kapılarını kapatmamalarını buna bağlıyor. Baktığımızda her seçimde milletten tokat yiyen koca koca adamlar görüyoruz, o ise tek tek bir işe yaramayan bir takım insanların küsurat parti sayesinde kendilerini bir ‘güç’ olarak göstermesi gözüyle bakıyor olan bitene…
“Ya medya?” sorusunun cevabı da aynı: “O da güç oyununun bir parçası; onu bir siyasi parti olarak görmek şart: Bütün siyasi partileri kendi çıkarı için kullanmayı amaç edinmiş bir siyasi parti…” Dostuma göre, son seçimden en ölümcül yaraları alarak çıkan medyaydı; bu sebeple daha yakından bakılmayı fazlasıyla hak ediyor. “Çuvallayan yazarlar denilenlere bir de bu gözle bakın, adamlar ayakta kalma mücadelesi veriyorlar. Onlara sütun açan patronlarını da anlayın; güçlerini o yazarlardan ve gazetelerinin manşetlerinden alıyorlar. Birbirlerinden vazgeçemez onlar.”
Birbirine ters düşen tezler mi bunlar? Değil. Tamer Korkmaz’a göre, “Gayr-ı millilerle millici kuvvetler arasında süregiden mücadele bitti ve milliciler kazandı; ancak gayr-ı milli unsurlar konular üzerinden güç gösterisi yapıyorlar…” Medyayı bir siyasi parti olarak gören dostum da Abdullah Gül’ün adaylığına karşı çıkılmasını bir ‘güç gösterisi’ olarak görüyor.
Türkiye’de yapılan seçimin sonuçları bütün dünyada demokrasi yanlılarını mutlu etti. Radikal gazetesinin yabancı basından yorumların tercüme edildiği sayfalarına baktığınızda, Arap aydınlarının, Avrupalıların sonucu olağanüstü sağlıklı ve serinkanlı değerlendirdiklerini görüyorsunuz. Amerikan basını hariç… Bir-iki istisna dışında neredeyse bütünüyle tek ağızdan yas tutuyor Amerikalı yorumcular… Adamları bıraksanız, Türkiye’nin, Türk milletinin tercihi için şakır şakır ağlayacaklar…
Seçimde oylarını “Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı yapsınlar” diye Ak Parti’ye vermiş olanların şu sıralarda birbirlerine “Ne oluyor?” diye sorduklarını biliyorum; bu yazı ne olduğunu anlasınlar diye onlar için yazıldı.”
Muhabbetle…
BeğenBeğen
Tesekkurler yorumunuz icin Mehmet Bey Kardesim. Taha kivanc’in naklettigi Tamer Korkmaz bakisina katiliyorum. Buyklerimizin “dunya tersine dindu” ifadesi herseyo ozetliyor. Kotu iyi olarak sunuluyor. Bu kadar basit. Ogretmenlik sinvinda birinci olan, iftigar belgeleri almis nadide bir hanimefendi sokakta basini orterek “kotu ornek oluyorsun” diye Danistay’ca mudur olmasi engelleniyor; ve “saygin” bayanlar artik spermlerin almaya da New York’a gidiyorar. Gelmek istedigim nokta evet milli olan herseyon dusmani olan mimmilikten gecim sagliyor. Oysa “Turk solu” (solcular alinmasin) hicbir zaman milli olmamistir. 79’lerde Avrupali kapitalist hayat stili, ve Rus , Cin ozentili protesto siirleri moda idi ona takildiolar. Ilginctir “halklar” ifadeleri dillerine pelesenk idi ve “ezilen kurt halkinin haklari” sampiyonu idiler. Milli olmadiklaeri gibi Bati manasinda solcu da degildiler; sadece modaci idiler. Idris Kucukomer dogru soylemis “Turkiye’de sag soldur; sol sagdir” derken.Simdi yarisi kapitalist oldu; becremeyenler de tabii mecralarina donup fasiosty oldular. Kemalizm cok uygundu, hem Islam dusmanligi ihtiyacini karsiladi; hem Stalinizm; hem de karli is idi.
Son secimlerden iki veri: “ermeniler Akl-Parti’ye oylarini veriyorlar” haberin epey somurdu secim doneminde MHP ve CHP. Oysa Ermenilerin oturduklari bolgelerde Baskin Oran ‘dan sonra CHP cikmis. Jerusalem Post “Turkie Yahudileri CHP’ye oy verdi” dedikten sonra Ak-Parti’nin Israil ve Amerika icin yarattigi tehlikelerden bahseden bir tezviratname yayinlamis. Ornekler cogaltilabilir ama buyuk oyunu gormek icin gereksiz.
Not: Gerek Gul’un adayligi, Ak-Parti’nin oy yuzdesi, Lubnan’a asker dahil pek cok konuda fakirin ongoruleri hicbir kose yazarinin gersinde kalmadi, Allah’a sukur , onlarinki gibi “insider” kaynaklarim olmamasina ragmen. Tamer Korkmaz degiliz ki sozumuz dinlensin 🙂
BeğenBeğen
Bekir Bey, bu demokrasi sözünü neden sadece AKP için kullanıyorsunuz?
Sanki sadece AKP seçimle geliyor da diğerleri seçim olmadan geliyor. AKP’nin kendi içi ne kadar demokratik ki? Siz AKPliler tutturmuşsunuz bir daha fazla demokrasi lafı. Sizin diğerlerinden ne farkınız var??
Ayrıca bu mevcut düzene olan karşıtlığınız neden?
Mevcut düzende yolunda olmayan şeylerin bende farkındayım ama mevcut düzene alternatifiniz nedir?
Bu demokrasiye erememiş gördüğünüz MHP, Erdoğan cumhuriyet gibi bir demokratik düzeni beğenmeyip hilafeti getirmeyi düşünmemiştir.
Yani demokratik takımın kaptanı hilafet yanlısı bir gerici değil miydi?
Sizleri anlamakta güçlük çekiyorum.
Ayrıca şu medya medya diye tutturduğunuz nedir?
Tüm iş adamları, Doğan ve Cemaat medyası sizi desteklemedi mi?
Şimdi kalkıp sanki tüm şeyler size karşı da bir halk sizi desteklemiş gibi gösteriyorsunuz.
Kamuoyunu yönlendiren medya sizin emrinizde çalışmadı mı?
Bana AKP karşıtı büyük bir medya söyleyin. Linkler arasında Star gazetesini bile vermişsiniz.
Bekir Bey yeterli bir açıklamanız var mı bana bu konuda?
Ayrıca DTP ile MHP nin sürekli konuşulmasına anlam veremiyorum. MHP ile DTP düşman değil rakiptirler. Eğer DTP PKK partisi ise AKP olsun CHP olsun neden sesini çıkarmıyor?
Neden gözler MHP üzerinde?
MHP yiyecek mi DTP’lileri?
MHP’yi de eleştirmek istiyorum ayrıca şimdi şehit haberlerinde nedense MHP’li gençleri o kadar da göremiyoruz. Seçim için miydi yoksa benim mi gözümden kaçtı…
BeğenBeğen
Omer Bey,
Korkarim ne yazilarimi ne yorumlarimi kavrayabiliyorsunuz. Bir onceki yorumumu bir daha okumaniz tavsiye etmektten baska soyleyebilcek bir seyim yok. Bu sekilde iletisimimiz imkansiz gozukuyor.
Bununla birlikte sizde hosuma giden bir tarafi da not edeyim. Samimiyetinizden kuskum yok; soylediklerinizi fanatik bir partizan kafasinin urunleri degil. Fakat temel kavramlar, nesnel olcutler ve mantiki muhakeme eksikligi goruyorum. “demokrasi sozunu neden AKP icin kullaniyorsunuz” sorulacak sorumu simdi Omer Bey? Mars’ta mi yasiyoruz.
Keske diger yorumcu arkadaslar biraz yardimci olsalar bu konuda.
BeğenBeğen
“Dolayısı ile bütün oyun planı aba altından sopa, kuru gürültü ile caydırmak üzerine kurulu. Ama Erdoğan resti görüp “artık zırnık yok” dediğinde oynayacak kartları yok”B.Y
Bu zırnık birdenbire patlayan bir K.IRAK sorunu olabilir mi?
“Her ne kadar teorik olarak Erdoğan’ın elinde birçok tercih varmış gibi gözükse de aslında yoktur. Gül de ısrar edilecektir. Ve sonuç bellidir.”B.Y
“Zırnık yok” diyebilmesi için parti içinden oy oranlarının artışında Gül’ün mağduriyetinin etkisi olduğunu savunanların da destek vermesi gerekir.Bence CB seçiminde Gül değil AKP adayı red edilerek demokrasi mağduru edilmiştir ama.
Nifak her yerde nifaktır.
Rövanş her zaman daha sert geçer;rakipler birbirini tanımıştır.Kazananın kaybedeceği bir şey,kaybedeninse artık kaybedecek bir şeyi kalmadığı için ne varsa ortaya konur.
Esen demokrasi rüzgarının suni mi yoksa doğal mı olduğunu anlayacağız.Baykal istifa etmiş olsaydı belki demokrasilerde halkın sesi kısık da çıksa duyuluyor denebilirdi,değil mi?
BeğenBeğen
Ömer Bey,
Bir de bu çıktı: AKP Medyası…
Böyle bir şey yok.
Doğan da AKP’yi filan desteklemedi.
Sizin gördüğünüz şudur:
Merkezinden en ucundaki yazarlardan yorumculara Türk halkında olduğu gibi büyük bir uyanış var.
Sağcı-Solcu devirlerin sol yumruğu havada dolaşan hayalperestleri bugün nasıl bir oyunun rüzgarına kapılıp da gençliklerine yazık etiklerini daha iyi görüyor.
Medya AKP’yi desteklemedi, medya “demokrasiyi” destekledi.
Bundan farklı sonuçlar çıkarmak üzere ıkınmak ise komik kaçıyor.
Muhabbetle
BeğenBeğen
Bekir Bey,
Partizan biri değilim. Neticede partilerin hatalı dönemleri, liderleri olur. Partilerin hiç biri ak değildir. Hepsinin mutlaka en tepesinden en tabanına yasa dışı işler oluyor. Ama unutmayalım ki partiler de meclis de milletin aynasıdır. Çok sert eleştirdiğim AKP seçmeniydim 2002’de.
Ancak sizi daha bir partizan görüyorum. 🙂 Yazılarınızda AKP’ye toz kondurmuyorsunuz. Ama bıraksanız üstünü biraz tozlandıracağım.
Demokrasi konusunda muhakeme yapmamı bekliyorsanız, bu konuda muhakemem şudur,
Tarih dersinde osmanlıların son zamanlarında yeniçeri ocağı ayaklanır padişaha kafa tutar. Bu derste anlatılırken çok sevdiğim yeniçerilere antipati duymaya başlamıştım. Bakın askerin bugünkü durumunun bundan farkı yoktur. Bu da benim açım.
Sanal uyarı ya da darbe tasvip etmediğim bir tutum. Geri bir ülkemiyiz biz ? Asker kendi komutanı olacak kişi için bunu söylemeye hakkı var mı? Evet var. Ama bu halka yansıtılmadan Erdoğan’la birebir temasla olmalıydı. Ayrıca Bahçeli’nin dediği gibi erken seçim olur yine AKP gelirse dilediğini seçer demişti öyle oldu, dilediğini seçer. Gül ya da bir başkası bence çok da fark etmez.
Sizinle ortak olan bir iman birliğimiz ve vatan sevgimiz var. Bu çerçevede bakışımız birdir. Ancak benim duyduğum kaygı laiklik ya da saydığınız YÖK, yargı gibi kurumlardaki solcuarın tasfiyesi değildir. Bunlardan mutluluk duyarım. Asıl kaygım bu kişilerin inançlarından şüphe duymamdır. Daha önce de yazdım. Başörtüsü zulmünu birebir yaşayan biri olarak MHP ye vereceğim oyu 2002 de AKP’ye yönlendirdim hallederler diye ama halledilmedi. AKP Doğan’ın borcunu seçim için silmeyi bildi ama.
Bakın maliyeden sorumlu bir bakanınız olacak ve diyecek ki
“Tüpraşı sattık kötü mü ettik Koç mu iyi yönetir devlet mi?” Bunu müsiad toplantısında söyledi sesini ve görüntüsünü gördüm. Alkışlandı. Yahu madem öyle bırak bakanlığı devleti de Koç yönetsin daha iyi yönetemiyorsa?
Hani milletin dilindeki kaçak villa,yumurta,mısır olaylarına takılmıyorum ama Eskişehirspora aldığı topçular için ödediği parayı nerden buldu? Devletin parası neden böyle lüzumsuz şeylere harcanır? Nasıl bir maliye bu? Kendi parasıyla almışsa vekil maaşı bile yetmiyor seçim yatırımı yapmaya böyle bir şeyi?
Bekir Bey ben bunların izahını alamadıkça korkarım dediğiniz gibi ben yazıları da yorumlarıda kavrayamayacağım. Zaten karşıt yorum yazan pek olmuyor.
Demokrasi sadece AKP için sözünüzü neden kullanıyorsunuz sorumu yineliyorum. Marsta değilim buradayım. Diyorum ki demokrat AKP, parti içinde ne kadar demokrat? Genel seçimlerde Erdoğan belirlemedi mi adayları, diğerlerinden farkı yoktu. Sonra AKP demokratik davranırken neden kendisini eleştirenlere saldırgan bir tutum sergiledi. Askere boyun eğmeyince hemen demokrat lafını yakıştırdınız, bence de boyun eğmemesi takdir edilir ama çok demokrat olmadıklarını düşünüyorum. Diğerlerinden çok farkı yok demek istiyorum. Abartıyorsunuz bence.
Bu arada MHP’de görmek istediğim manevra,
-DTP yemin ederken salonda bulunmamaları idi. Ben kavga etsinler demiyorum ama uzlaşma adına Ecevit’in koynuna girdiğimiz gibi bir de PKK koynuna girmeyelim. Yarın bizi pohpohlayan uzlaşmacı MHP, bravo MHP diyenler MHP meclise geldi bir şey yapmadı, PKK ile birlik oldu derler.
Muhabbetle
BeğenBeğen
misafir misafiri istemez…. gibi olmasın da , burası bir forum değil netice itibariyle , şahsen ben forumlardan bıktığım için blog’lara takılıyorum ,burda forum tarzı polemiklere girmemeli diye düşünüyorum , yani burada Bekir Bey’in yazıları yayınlanıyor , okursun beğenirsin beğenmezsin, yorumlarsın yorumlamazsın , ama mümkün mertebe çerçeve dışına çıkmamak saygı gereğidir
Ömer bey , öncelikle üslubunuzu bir gözden geçirin , “siz AKP’liler…” , ” partizan gördüm sizi.”….. falan , olmuyor böyle ..
madem bu siteyi sık sık ziyaret ediyorsunuz , demek ki okuyorsunuz ,hadi kendinize göre yorum da yapıyorsunuz , peki bu saygısızlık niye ?
şimdi yorumlarınıza yorum yapmaya kalksak sayfalar tutar, çünkü elletutulur tarafı çok az (diyorum iyiniyetle)
bir kaç örnekle yetineceğim
şimdi yukarda emin çölaşan edasıyla demişsinizki:
“Bu demokrasiye erememiş gördüğünüz MHP, Erdoğan cumhuriyet gibi bir demokratik düzeni beğenmeyip hilafeti getirmeyi düşünmemiştir.
Yani demokratik takımın kaptanı hilafet yanlısı bir gerici değil miydi?…….”
peki aşşağıda ne demişsiniz ?
“Başörtüsü zulmünu birebir yaşayan biri olarak MHP ye vereceğim oyu 2002 de AKP’ye yönlendirdim hallederler diye ama halledilmedi…”
bu ne perhiz bu ne lahana.., diyemiyorum daha çok karışık turşuya benzemiş
şimdi erdoğan 1990 dan buyana gündemde , siz adamın gerici olduğunu şimdi mi anladınız ?
halbuki siz de erdoğanla ( yada AKP tabanıyla ) aynı gerici hassasiyetler sebebiyle oy vermişsiniz ( başörtüsü yasağını kaldırsın diye AKP’ye oy verdim diyin bakalım sevgili paşalar size ne gözle bakacaklar ?? )
şimdi erdoğan mı gerici yoksa sizin gibiler mi gerici frekanslar biraz karıştı galiba , ( yaw yoksa adam ilerici de sizin ve benim gibi oy veren insanlar yüzünden mi gerici oldu ? )
medya AKP’yi desteklemiş demek
peki seçim sonuçlarıyla abondone olan benmiydim ?
baykal ve takımının klasik palavrasını burda yazarsanız kimse sizi ciddiye almaz kusura bakmayın
hürriyet/milliyet/cumhuriyet/vatan/posta/gözcü sözcü ..cart curt gazeteleri bir gözden geçirin bakalım 10 yazardan 8’i CHP gelsin diye neler yazmış gelemeyince de nasıl kıvırmış
ha geriye kalan 2 yazardan biri CHP’yi kurtarmayı bir kenara koyup itibarını kurtaranlar diğer 1’lik kısım da ehl-i insaf’dan oluşuyor
iki olay bir örnek , anlayana sivrisinek….
1) Teziç’in makamına 500 mt (yani yarım kilometre,silahın menzili dışında diyim siz anlayın ) uzakta meydana gelen havaya ateş etme olayı
Manşet : TEZİÇ’e SUİKAST
2) AKP genelmerkezinin içinde , müracaat kısmında yani bina içinde aynı şekilde gerçekleşen ateş etme olayı
Manşet : AKP Genel Merkezine Silahlı Saldırı
( sanki adam binayı vurmak istemiş , kimsenin canı yansın istememiş … )
AKP demokratik miymiş de falanmış da filanmış
1) bardağın dolu tarafını da görmeye çalışmanı öneririm
– AKP de erdoğan kadar olmasa da ,onun diyelim ki 4/5 gücünde bir Abdullah Gül , 3/5 gücünde bir Bülent Arınç gibi güçlü isimler var ,
MHP ‘de devlet bahçelinin yanında ona rağmen özgül ağırlığı olan var mı ? istese hepsini tedricen devredışı bırakamaz mı ?
Nusret Demiral’ı kovarak parti tabanının hassasiyetlerini gözeten Alparslan Türkeş ‘in yanında haddini aşmakta Nusret Demiral’ı bile geride bırakan Gündüz Aktan’ı orada tutan güç partililerin muhabbeti midir ? yoksa Devlet Bahçeli’nin tek adamlığı mıdır ?
– AKP tüzüğünde diğerlerinde olmayan bir madde var bir genel başkan en fazla üç dönem başkanlık yapabiliyor , bu CHP’de yada MHP’de olsaydı ne bahçeli kalırdı ne de baykal…..
2) Genel Başkan’a ‘Başbuğ’ denilen bir parti ile Genel başkan’a Genel Başkan denen bir partiyi karşılaştırırken daha dikkatli ol ki inandırıcı olasın, hele ki demokratlık mevzuunda…..
ilhan selçuk , tuncay özkan,CHP ,İP takımının gözünde MHP’yi değerli kılan nedir diye bir düşünmeni tavsiye ederim ?
yada Erbakan’ı seçimden önce değerli kılan neydi ki TV’ye çıkarttılar ?
onların gözünde değerli olan , milletin gözünde değersizdir , bunu anlamanız yeterlidir diye düşünüyorum
BeğenBeğen
haklısınız forum kuralları farklı,bloglarda yorum yapmak çok farklı,…
bekir bey bir oyun gibi düşleyip hoş bi yazı yayınlamış…
22 temmuzun siyaset tarihimizde gerçekten bir miad olduğunu düşünüyorum,şöyleki e-muhtıralar,cumhuriyet mitingleri verilen demeçler,anayasa mahkemesi kararı,tehlikenin farkındamısınız manşetleri bunların arasında ben bile bir ara acaba dedim olabilirmi,biz bu kadar safızda gerçekleri göremiyormuyuz acaba dedim…
ama sandıktan çıkan sonuç şunu göstediki,hayır haklı olan onlar deil bizdik,ne laiklik elden gidiyordu,nede 100 yıl geriye dönüyorduk,gerçekten halka hizmeti hakka hizmet sayan bi oluşum vardı,ve halk bunu destekliyordu,az önce başka bi başlıkda yazmış olsamda burdan yazmadanda geçemicem..
hangi forumda hangi yazıyı hangi yorumları okursanız okuyun hem fikir olacağımız konu şu ki;evet bu bir oyunsa,bu oyunu demokrasi kazandı…
sayın abdullah gul un cumhurbaşkanlığı vatanımıza milletimize hayırlı olsun
BeğenBeğen
C-Z Hanim,
Ben K. Irak meselesinden de icerdeki muhaliflere zirnik cikaak bir durum gormuyorum. Oellikle Washington-Kudus ekesninde bunu kulllanmak isteyenler oldugundan suphem yok ama bu her zamanki durum. CB konusunda tasviz icin ozel bir neden teskil etmez kanaatimce.
Ben esen demokrasi ruzgarinin dogal oldugu kanaatindeyim. Ama biliyoruz ki gecmiste de bu dogal ruzgarlar suni ve zorba yontemlerle esilmistir. Devamliligi icin milletin oy sandikta isin bittmedigi suurunda olmalari gerek.
Baykal’a gelince, ulke yonetme niyeti ve huneri olmayanlar, hizipcilik, mevki ele gecirme, koruma konularinda ihtisaslastilar. Ben hala Baykal’in gidici oldugu kanaatindeyim ama AK-Parti yonetiminin, onun kalmasi icin dua ettigini duysam hic sasmam.
VB ve Mehmet Bey kardeslerim bazi mevzulari aciklamislar Omer Bey’e. Tespitlerine tamami ile kailiyorum.
Ben bu blogu planlamadan, biraz da mrivaki ile acmis oldugum icin yorum kurallari falan yazma firsatim olmadi. Simdiye kadar da Allah’a sukur, bunun fazla eksikligini hissetmedim.
Bir zamanlar sikca yorum yaoptigim bir iki sitede ve bazen burada da hakaretamiz ifadeler oldu. Ve gecmisten bir medya linci gazisi de oldugum icin haksiz ithamlar veya hakaretler fazla rahatsiz etmiyor dogrusu.
Benim Omer Bey ile problemim sahsimla ilgili yargilari degil VB’nin sistematik olrak ancakl birkac tanesini sergiledgi utarsizliklar, kavramlari kavrayamama ve bu blogdaki yazilari “senin partin, benim partim” seviyesine indirme girisimi.
Onun icin sikca temel kavramlar uzerinde kafa yormasini tavsiye ettim kendine.
Sadece bir ornekle aciklayayim.
Neden Demokrasiyi savunmakla Ak-Parti’yi savunmayi esdeger gibi kullaniyoruz. Diger Partilerin aldigi oylari hice misayiyoruz. Sadece bir cumle dahi “deveye neniye bioynun egri demisler, nerem dogru ki demis” cinsinden olabiliyormus.
More Bey,
Eminim hatirlarsiniz 1989 civari Rusya’da Gorbachev basta iken bir grup asker sivil takimi darbe yapmak istedi. Gorbachov’un bir numarali siyasi dusmanmolan Yeltsin darbecilerin tanklarindaqn birinin uzerine cikrak kalabaliga konustu ve darbenin basarisiz olmasinda buyuk rol oynadi. Sonra da mesru yollarla (demokratik demeyorum cunku demokrasiye gecis donemi idi) ulkenin basina gecti. Devlet baskanligi dioneminde hemen hicbir yararli icraaatyi olmadi ama birtek o gun tankin uzerin cikip demokrasi yanlisi darbe karsiti tutumu ile tarih gecti!
Bizdeki durumda demokrasi karsiti gucler, (asker CHp, digerleri “the cephe”) butun
guclerini Ak-Parti’ye karsi birlestirdi. Buna da katilmiyorsaniz iletisimimiz gercekten imkansiz.
Ve bu guruh milleti gerek butun propoganda kanallarini kullanarak, gerek tehdit, ve gerek bilumum entriklalar, “teroristleri vermeyin AKP karli cikar”, Cumhuriyet sovlari, darbe tehdidi , suni yontemler ile o zekasina da kuturune de inancina da hakaret
ettikleri halki peslerine takmak istediler.
Ve bunu basardiklarindan o kadar emindiler ki, kendilerinden biri olan Tarhan Erdem “AKP oylari yuzde 48’e dayandi” anket sonucunu aciklad diye adami dogduguna pisman ettiler.
Ve millet konustu. Ne dedigini duymussunuzdur.
Simdi HALA Ak-Parti’nin demokrasinin, mevcut Anlayasa ve kanunlar ile belirlenmis hak ve yetkilerini (367 gibi yurekler acisi bir suni drltmaya ragmen) kullanmasini engellenmek istenmesi Ak-Parti’yi neden demokratik cephenin basina getirdigini anlamakta zorlaniyorsaniz korkarim beni yapacak birseyim yok.
Herkese selam, saygi ve muhabbetle
BeğenBeğen
Arkadaşlar ve Bekir Bey,
İlk olarak şunu belirteyim. AKP tüzüğündeki o maddeden haberim yoktu. Bu gerçekten takdir edilir bir maddeymiş. Uygulanırsa gerçektende takdire şayan. Ancak bunu dedim diye beni yine tutarsız görmeyin. Kendi adaletimi uyguluyorum. Kendime göre sezarın hakkını sezara veriyorum.
Benim kriterim sizlerle uyuşmuyor sanırım. Ben 2002’de başörtüsü sorunu ve solun koynuna gömülmüş bir partiye kızdığım için fikrimi dğeiştirdim, 2007’de ise PKK’nın meclise girdiğinde karşısında ciddi bir muhalefet olsun ve PKK tırmanışı dursun diye yine fikrimi değiştirdim. Yani ne onun demokratlığından, ne diğerinin hilafetçi olduğundan. Yaralarımızı sarsın dedim. Şu an itibarı ile de doğru yapıp yapmadığımı bilmiyorum. Önümüzdeki dönemi Allah bilir.
Bekir Bey büyük olasılıkla benden yaşça büyüktür, tecrübesi ve bilgisi de daha fazladır. Kendisine yazarken aslında vereceği cevapları merak ediyorum. Çünkü ondan bir şeyler öğrenme amacındayım. Partizan derken AKP’yi sıkı sıkıya savunduğu için dedim. Bu kelime kendi itibarı ile olumsuz özellikler taşıyorsa yanlış kelime seçmişim demektir. Ben ilk defa partizan yazdım. İlk defa kullandım bu kelimeyi yani. Hatam olmuş olabilir. Saygısızlık gibi duruyorsa kendisinden çok içten özür dilerim.
Hilafet yanlısı olan birine destek verip şimdi karşı çıkmışım karışık bir turşu gibi görünüyor haklısınız. Ben ona bir umut gözüyle baktım o zaman. Hala da gelen her lideri bir umut olarak görüyorum. Uzanlar hariç.
MHP içindeki demokrasiye gelince. MHP’de demokrasi yoktur. Zaten AKP demokratik değildir MHP demokrattır demedim. Birbirlerinden pek farkı yok gibi demiştim. MHP’liler inanın demokrasi özgürlük gibi kelimelere de çok kıl olurlar. Bunu bilirsiniz zaten.
Evet şimdi bir analiz yapayım kendimce,
* Yorumlarımdaki heyecanımla kimi arkadaşlarımı, ağabeylerimi kırmış olabileceğimi bunun için özür borçlu olduğumu görüyorum.
* AKP içinde diğerlerinde olmayan demokratik bir madde olduğunu gördüm. AKP +1 almış oldu böylece.
* Vadininbozkurdu arkadaşım yazıya siz ile başlayıp sen ile bitirmişsiniz. Aslında ben sizli konuşmaları çok sevmem. İzniniz olursa bende size sen diyeyim. Böyle devam etsin.
* MHP’nin son Bahçeli ile sola yaklaşmasından hayli rahatsızım, yazdıklarınızın farkındayım. CHP ile herhangi bir birleşme olmadı bu defa çok şükür.
* Aslında yazı yoluyla yazdığım bir kaç paragrafla kendimi izah edemediğimi düşünüyorum. Bu nedenle bundan sonra susmayı sadece aklıma takılan soruları sizle paylaşmayı düşünüyorum.
Saygılarımla, muhabbetle
(Gerçekten üzüldüm yorumları okuyunca)
BeğenBeğen
ömer bey,açık konuşmak gerekirse bu şekilde düşünmenize uzuldum,sizden sadece usluba önem vermeniz istenmiş,susma hakkınızı kullanmanız değil.elbetteki görüşlerinizi bildiriniz,ki bizde bilmedğimiz şeyleri öğreniriz belki…
şu süreçte akp ye karşı bana söylenenler ışığında en buyuk oyun devletin stratejik noktalarını sattığı söyleviydi..
bense bunlara karşı bunların özelleştirmenin gereği olduğunu ve zaten kar etmeyen oluşumların devlet adına karlı duruma getirilmesi olduğunu söyleyip durdum..ama ne yazıkki karşımda bu savlarına gerçekten körü körüne bağlanmış,başkaları vardı…
bu konuda yorumlarınızı alırsam sevinirim…
BeğenBeğen
Omer Bey Kardesim,
Sizin niyetinizi ben be baska yorumcular da sorgulamadilar. Elestriler mantik orgusu, tutarlilik ve nesnel muhakeme odakli idi.
Siz, belki de secim ortaminin siyasi havasi ile olcak AK-Parti- digerleri ekseninde goruyorsunuz. Her ne kadar argumanlarimizda parti izdusumleri olsa da daha derin bir degerler tartismasi var otada. Kanimca bunu iskaliyorsunuz buyuk olcude.
Daha once de vurgu yaptigim gib bu bir FB- Gs taraftarligi tartismasi degil. Eger yazilarimi takip ettiyseniz yakin zamana kadar parti isimlerinin fazla gecmedigini demokrasi, laiklik, laikcilik, mesruiyet, millet iradesi gibi kavramlara vurgu yaptigimi fark edersiniz. Cunku nihai tahlilde partiler, sahislar aractir. Hicbiri hicbirimizin babasinin oglu degil (ki benim babamin ogullari kizlari dahi benimle ayni cizgide degller :))
Bu donemde ozellikle AK-Parti’ye karsi yurutulen anti-demokratik kampanya ayni zamanda demokrasiye, millet iradesine karsi yurutulen ile cakismasi tabiati ile Ak-Parti’yi savunmayi bu degerleri savunmakla esdeger kildi, daha once aciklamaya calistigim gibi (yeltsin-Gorbachov ornegi uzerinde dusunmenizi tavsiye ederim). Bakin beninm yaptigim argumanlarin aynisini yapan bircogu ateist, bircogu millyetci kokenden, hatta bircogu yabanci, gayrimuslim kimse var. Hepmizin argumanlarinin ortak ozelligi millet iradesinin hayrimesru yontemlerle bypass edilmeye calisildigi idi. Bunu yapan odaklarin pek cogunun YOK , yargi gibi kurumlardan sagladiklari kisisel ve grup menfaatlerinin olmasi tesadufi degildir. Bakin daha dun Demirel ailesinin caldigi 4 mlyar dola Danistay eli ile kurtarildi (Bkz. Soygunculuk, laikcilik ve yargi).
Resim boyle iken notalari birlestirip “buyuik resmi” gormek gerek.
Bu buyuk resme baktiginizda Ak-Parti’de de parti icin demokrasi yok demek (ki diger partilerion epey ilerisindedir bu bakimdan da) Nihal Bengisi Karac’dan odunc aldigim ifade ile “Odada fil var iken pervazlardaki tozlar ile mesgul olmaktir”.
Hicbir partide ileri derecede bir “parti icin demokrasi” olmadigi tespitiniz dogru. Amas neden bun bekliyorsunuz ki? Ulkeler birer birlesik kaplar sistemidir. Turkiye;de hava kirligi oldugunda bir sehrin havasinin cok temiz olmasi ne kadar mumkunse bir ulkede demokrasi tesis edilmeden bir partinin tam demokratik olrak yoneilmesi de kadar zordur. Sonuxcta sadece ulkedeki demokrasi kulturu otesinde anayasa ve siyasi partiler Kanunu, secim sistemi gibi engeller vardir ideal bir parti ici demokrasinin tesis edilmesinin onunde. Bu ahval ve serait icerisinde nesnel kiyaslama bir CHP, Saddet veya MHP ile kiyaslayabilirsiniz Ak-Partiyi ancak. Bun da nesnel verilerle yatiginzda Ak-Parti’nin digerlerinin cok ilerisinde oldugunu teslim edersiniz eminim. Ama baslangic noktasi “parti ici demokrasi” degil, demokrasinin mesruiyetin kendisidir.
Usul uzerine bir not:
VB kardesimin buradaki yorum adabi konusunda yazdiklari icin tesekkur ederim. Benim bu blogculuk “kariyerime” 8-10 yiilik bir aradan sonra tekrar donusum Mustafa Akyol’un sitesinde kendisine yaptigim bir elestiri ile basladi. Ben de orada ancak yazi ile ilgili degerlendirme yapmanin uygun olcagini dusunmustum. Am gordum ki her yorumla alakali alakasiz her konunun tartisildigi bir forum halini almis. Ben de zamanla “soz sozu acar” cinsinden tartismalara mudahil oldum. Hal boyle olunca burada da kufur, agir hakaretler disinda hicbir yoruma sansur uygulamam. Dogrusu sizinkiler pek coklarinin yaninda pek hafif kalir.
Yorumlarin yazi konusundan uzaklasmasindan cok kisisellesmesi beni rahatsiz eder. Nefisler isin icine girdiginde nesnel muhakeme uretmek zorlasir ve tartisma kalitesinden taviz verilir.
Yukarda da soyledigim gibi bir idealizminiz oldugu, dogru arayisi icinde oldugunuzdan suphem yok. Sadece biraz daha temel kavramlara inerek daha nesnel dusunceler uretebileceginizi dusunuyorum.
Bende ozur dilenecek bir durum gormuyor, ve Pediadrist hanimin “susma hakkinizi kullanmamaniz” tavsiyesine katiliyorum.
Son bir not: aslinda burada her yoruma cevap yazmak gibi bir kuralim da niyetim de yokt bastan. Am bazilari ile ilgili birseyler yazinca diger bazi yorumcular kendi yorumlarinin okunmadigi duncesine kapilirlar hassasiyeti ile (ki bir iki yorumcu bunu bildirdi de) arzu ettigimden fazla yorum yapar oldum,. Ilerde daha az yaparsam anlasilir umid ederim.
Herkese selam, saygi ve muhabbetle
BeğenBeğen
bekir bey,yazınız gayet açıklayısı,yanlız benim yorum istediğim konudada düşüncelerinizi öğrenirsem sevinirim…
BeğenBeğen
Ah pardon Pediatrist Hanim! Ben asorunuzun Omer Bey’e oldugunu sanmistim.Ozellestirmeler konusunda karsi cikanlarin savlari hakkinda “koru korune” tesbitiniz tam 12den vurmus kanimca. Bir soz vardir “koklesmis fikuirler (aliskanliklar) oaslanmis civi gibidir; yerinden sokup atmak zordur” mealinde.
Bu konu da pek coklari gibi nesnel olcutlerle degerlendirilebilir cinsten. Alin size bir kriter. O savin sahipleri baksinlar, bu kurumlasr KIT (kamu Iktisadi Tesekkulu) devlet (yani millet) icin maliyetleri ne idi, simdi ne? Zararmi ediyor, kar mi. Milete maliyeti ne idi, simdi ne? Ekonomiye, teknolojik ilerlemeye, dis ticarete katkilari ne idi simdi ne? Bu konuda senin fikrin benim fikrim olmaz. Nesnel, bilimsel kesin olcutler vardir.
Benim kafamda bunlarla ilgili bircok kabaca rakamlar var. Ama bunlar veridir. Siz de o savlarin sahipleri de bu verileri pek cok kaynaktan bulabilirsiniz. BakitiginZda gorursunuz ki dun milletin kesesine yilda 1 miyar dolar zarar veren bircok kurulus, ve bedavaya alan cikmayan kurulus bu gun acik arttirmada milyarlarca dolara satilabilmektedir. Bu isler “ulkeyi satiyorlar” turu ceahelet ve hamaset urunu, kahvehanelerde tedavulde olan sloganlarla aciklanabilir cinsten degil. Herhangibir kurulus hakkinda ozel sorunuz varsa biliyosam cevaplamaya calisirim.
BeğenBeğen
teşekkürler bekir bey…bu konularda hemfikir olmakla beraber,rakamlar konusundaki cahilliğimide es geçemicem,şöleki bu konulardan tartıştığım bir forumda cevap siz sanırım ekonomiyi, zamandan ve haber7 den takip edayorsunuz şeklinde idi,açıkcası aksini söleyemedğim içinde içimde ukte kaldı…
teşekkürler…
BeğenBeğen
Estagfurullah. Butun verilerin benim kafamda da kayitli degil. Herhalde onu size diyenler Cumhuriyet’te Turkiye’nin nufusu, GSMH’si gibi verileri de farkli okuyanlardir. PETKIM, Tupras, Turk-Telekom’un kaca satildigi gibi VERILER ile yorumlari karistiriyor olabilcek tanidiklariniz var ise bu verileri kendi kaynaklarindan da bulur e-postaniza gonderir veya burada yayinlarim.
BeğenBeğen
çok saolun bekir bey…mailime alsam daha şık durur sanırım…
BeğenBeğen
Bekir Abi ve pediatrist hanım,
Özelleştirme ile ilgili olarak bende vatanı sattılar diye düşünüyordum ancak bir de şu açıdan bakalım dedşm kendi kendime. Güvenlik konusunda devletin askeri her zaman gerekeni söylüyor. eğer denildiği gibi çok stratejik bir durum olsaydı asker müdahale ederdi bildiri falan yayınlardı. Cumhurbaşkanı çıkardı halka konusma yapar hatta meclisi fesh ederdi. Demekki özelleştirmede çok da öyle yaygara koparılacak bir durum yok. Eğer var olsaydı bir müdahale olurdu bir yerlerden diye düşünüyorum. Diyelim ki var. Birde şöyle düşünebiliriz, devletin askeri ve cumhurbaşkanının laiklikten başka bildikleri bir şey yok… Bu durumda fatura AKP’ye kesilemez. Herkes suçludur diyorum.
Ancak devlet sattıktan sonra vergi alarak yine ordan kazanıor. Satınca tamamen o gelir uçup gitmiş olmuyor.
Ama ben de akarsuların özelleştirilmesi konusunu anlamadım mesela…
BeğenBeğen
ömer bey,tayyip bey orayıda özelleştiriyosa vardır bi hayır:)
BeğenBeğen
Hayırlar olsun ne diyelim…
BeğenBeğen