Aysun’un “ayak takımı” olarak nitelediği “niye benim oyumla onunki bir sayılsın” dediği “dağdaki çobanlar” fazla olmaya başladılar walla!
Baksaniza:
‘Çobanın oyuyla benimki neden bir’ diyen Kayacı’ya, yazları tarlada çalışan öğrenciden tokat gibi cevap. Bursalı Mehmet, ABD’deki bilim yarışmasının Matematik dalında birincilik için yarışacak
ORHANELİ Bursa’nın ekonomik anlamda en geri kalmış ilçelerinden biri… Mehmet Yılmaz da, bu ilçenin yazın tarlada ailesine yardım eden, akrabalarının kahvehanesinde çalışıp harçlığını çıkarmaya çalışan gençlerinden. Ancak aynı zamanda Mehmet matematik konusunda bir cevher. Matematik öğretmeni Osman Avcıoğlu, bu cevheri fark etti ve onun projesini TÜBİTAK yarışmasına soktu. Bu yarışmada birinci olan Mehmet ABD Atlanta’daki ‘Dünya Bilimsel Proje Yarışması’nda matematik dalında birincilik için yarışacak. Yarışmanın kendisi için büyük fırsat olduğunu belirten Mehmet, ‘Üniversite eğitimimi ABD’de alma fırsatı yakalayabilirim. Makine mühendisi olmak veya nano teknoloji konusunda eğitim almak istiyorum. Fakat yurt dışında eğitim de alsam, meslek hayatım Türkiye’de olacaktır’ diyor.
AA / BURSA
Ne yapsın şimdi Aysun? Piyano çalmayı bilse o da Fazil Say gibi Lousanne’a gider. Las Vegas’ta fuhuş serbest oraya gitsin diyicem ama orda fahişeleri ahkâm kesmek için TV’lere çıkarmıyorlar. Baksanıza Paris Hilton İtalya’ya gitmiş te kimse başını çevirip bakmamış! Oysa biz milyonlar harcayarak getirdik Kraliçe’yi ve “iste çağdaş Türkiye” dedi Demirel’in ailesindekiler.
Bence sen hiç bir yere gitme Aysun. Sadece Tukiye’de….
Bekir hocam bunu da ahkam kessin diye çıkarmıyorlar NTV’de, orasını burasını çekmek için çıkarıyorlar. Yayın yönetmeni “sen fazla konuşma, büyüklerin konuşsun” falan diyordur mutlaka ama ağzını da bağlayamazlar ya. O da bir konuştu pir konuştu. Herkesin ağzı açık kaldı. 🙂
BeğenBeğen
Aslina bakarsan o programi bir iki defa gordum. igerleri de Aysun’dan cok farkli degil zihniyet olarak; sadece IQ’lari birkac puan yuksek, ve dogduklari mahalleden dolayi “cagdas, entel dantel..” sinifinda olan tipler. Mesela “senin ….ni” demeden dine kufretmeyi ogrenmis “cagdas bagyan” tipleri. Olumlu islevi de var Aysun gibi isin raconunu henuz ogrenmemis, “ellerin yaninda, takildigimiz barlarda konstugumuz gibi konsulmaz kizim” diye kimse kulagini cekmemis olacak.
BeğenBeğen
Sn Yıldırım,
İzin verinde,bir balıkçının kızı da kökleri antik Yunana kadar giden bir konuda doğru,yanlış,yerli,yersiz kendince bir görüş bildirsin.
Geldği sosyal sınıfa veya gelir grubuna ihanet eden, çobanlar da dahil, o kadar çok insan var ki onlara bir de pervane gibi döneneleri dahil edersek,İstanbuldan Las Vegas’a köprü olur onları almaya Amerika kıtası bile yetmez.
Bırakın Aysun’u Las Vegas ‘ın fahişeleri bile bunların yanında tertemiz kalır.
Şaka bir yana ,affınıza sığınarak belirtmek isterimki,son paragraf hiç te hoş değildi.
SElamlar
BeğenBeğen
“İzin verinde,bir balıkçının kızı da kökleri antik Yunana kadar giden bir konuda doğru,yanlış,yerli,yersiz kendince bir görüş bildirsin.” (Can)
Hmm, iyi hadi izin vereyim bari ama bi sart ile:
O da bir coban oglunun mutenasip lisan ile cevap vermesine musade etsin.
Ayni konusmada gecen diger sozlerini de okudum. “onlarla ayni mekanlarda bulunmaktan da rahatsiz” imis balikci kizi. Oysa Cayci Huseyin “halkla birlikte olmayi sever” imis.
Bu zihniyetin eski Yunandan onceye de gittigi, hAtta balikci kizinin istigal ettigi “dunyanin en eski meslegi” kadar eski oldugu dogru, ama bu kriter ile gidersek kimseyi elestiremeyiz. Zaten bu bagyanin yazi konusu olmasi da tamsil ettigi zihniyetin biricik olmayisi ile ilgili.
Kendisini ancak istigal ettigi meslek ile biliyoruz; o da balikcilik degil. Ben de bu yazi icin ismini tikladim; karsima yuzlerce porno sitesi, reklami cikti. “ustunlugunun ” tek esbab-i mucibesi cinsellik ticaretinde obje olmasi. Mevzuyu “Peki benim oyum kac sayilsin Aysun Kayaci Hanim” baslikli yazida biraz irdeledim.
Politik dogru lisan kullanma benim tarzim degildir. Herkes “hos” lisan ile cevap verdi. Birakin bir Munzevi de istisna olsun.
BeğenBeğen
Ne yazıkki hoş lisan konusunda istisna olamadınız
BeğenBeğen
Bence de son paragraf biraz şey olmuş.
BeğenBeğen
Can ve Adem Beyler Hoş bulmamışlar olabilir herkes kabul edecek, hoş görecek diye bir şart yok.
İnsanların hoş görü konusundaki bocalamaları hakkında bi şey söylemek isterim; ABD nekadar samimiyse insan haklarını savunurken, Siyonistler nekadar samimiyse barış derken bence açık saçıklığı savunan insanlarda okadar samimidirler ama biz yine bir genelleme de bulunmayalım, fakat bu arkadaşların niyeti ne olursa olsun, toplumda ifsada kötüye çevirecek bir mesleği icra eden (mankenlik) kişiyi savunmaları bana saf dillik gibi geldi.
Saf dillik değil ise bu arkadaşların amacı ne?
Doğruyu ve yanlışı söylemenin – sadece bu bayan nezdinde değilde genel anlamda – toplumdaki bu mesleğe başlayacak veya bırakacak insanlar üzerindeki netliğini ortadan kaldıracak bir hoş görünün bizlere ne kadar faydası olabilir?
İyilikten (hoş görüden/zilletten) kötülüğe yol açmakda hiç hoş olmasa gerek ve Cinsel ihtiyaçlarını gideren yani bedenleri çalınan insanların yavaş yavaş ruhlarının da çalındığının insanlara birdden söylenmesinin hiç mi faydası yoktur ki hoş olmadığına kanaat getirdiniz.
BeğenBeğen
GERÇEKLER NİÇİN ÖNEMLİDİR?
Düşüncenin “gerçek” olması için vakıayla uyumluluk göstermesi gerekir. Düşüncenin “gerçek” olup olmadığını anlamak için vakıayla uyumlu olup olmadığına bakılmalıdır.
Vakıayla uyumluysa gerçek, değilse gerçek değildir. “Gerçekler hakkında düşünmek”, sadece aklî mekanizmayı harekete geçirmek değildir. Aklî mekanizmanın harekete geçirilmesinin yanında, bu aklî eylemden doğan düşüncenin, vakıa üzerinde uygulanmasıdır. Uygulamanın sonunda eğer düşünce, kendisinin göstergesi konumundaki vakıayla uyumluysa “gerçek”, değilse gerçek değildir. Kısaca “gerçek üzerinde akıl yürütmek” iki şekilde olur:
Birincisi; düşünceyi elde etmek amacıyla ilk defa akıl yürütmek. Bu durumda elde edilen düşüncenin vakıayla uyumlu olup olmadığına bakılır. Düşünceyle vakıa arasında uyumluluk varsa gerçeğin var olduğuna karar verilir. Böyle bir uyumluluk yoksa gerçeği ortaya çıkarmak amacıyla vakıayla uyumlu bir düşünce aranır.
İkincisi ise; mevcut fikirleri ele alarak bu fikirlerin gerçekliğini araştırmakla olur. Bu durumda önceden ortaya konmuş olan mevcut düşüncelerin vakıayla uyumluluğuna bakılır ve “gerçek” ile ilgili bir sonuca varılır.
Mugalâtalar /Yanıltmacalar
Burada iki noktaya dikkat etmek gerekir:
1- Gerçeklerin sürekli karşı karşıya kaldığı mugalâtalar,
2- Gerçeklere ulaşmayı engelleyen mugalâtalar.
Önce, gerçeklerin sürekli karşı karşıya kaldığı mugalâtaları ele alalım: Bu tür mugalâtalar, gerçeklerin veya düşüncelerin benzeşmelerinden kaynaklanmaktadır. Söz konusu benzeşme, birtakım teknikler kullanılarak meydana getirilir. Bu tekniklerden bazıları şöyle sıralanabilir:
A- Düşüncelerin benzeşmesini gerçekleri örtbas etme aracı olarak kullanmak,
B- Herhangi bir gerçeği başka bir gerçeği örtbas etmek amacıyla kullanmak,
C- Herhangi bir gerçeğin gerçekliği konusunda şüphe duymak veya söz konusu gerçeğin belli koşullar için geçerli olduğunu, koşullar değiştiği için gerçekliğini artık yitirdiğini düşünmek. Mesela; Yahudilerin Müslümanların düşmanı olduğu, bir “gerçek”tir. Yahudilerin Filistinlilerin düşmanı olduğu da bir gerçektir. Bu iki gerçek benzeşen ve iç içe olan bir “gerçek”tir. Fakat mugalâta sayesinde Yahudi-Filistin düşmanlığını öngören gerçek, ön plana çıkarılmış ve benzeşen veya iç içe olan bu gerçek, Yahudi-Müslüman düşmanlığını ortadan kaldırmak için bir araç olarak kullanılmıştır.
“Amerika’da özgürlük vardır” düşüncesi gerçek bir düşüncedir. “Amerikan başkanları sermaye sahipleri tarafından seçilir” düşüncesi de bir “gerçek”tir. Her iki “gerçek” de Amerikan gerçeğini yansıtmaları bakımından birbiriyle benzeşmektedir. Ancak burada Amerika’da özgürlüğün var olduğu gerçeği, Amerikan başkanlarının sermaye sahipleri tarafından seçildiği gerçeğini örtbas etmek için bir araç olarak kullanılmıştır. Böylece
birinci gerçek ikinci gerçeği örtbas etmiş, insanlar Amerikan başkanlığını kazanan kişinin, halk nezdinde en çok popüler olan kişi olduğunu zannetmiştir.
İngiltere’nin Avrupa Birliği’ne karşı olduğu bir gerçektir. İngiltere’nin Avrupa Birliği’yle güçlenmek istediği de bir gerçektir. Ancak İngiltere, ikinci gerçeği, birinci gerçeği örtbas etmek için bir araç olarak kullanmış ve “Ortak Pazar”a girmiştir. Son bir örnek: İslâm’ın yenilmez bir güç olduğu bir gerçektir. Ancak bu “gerçek”, şüpheyle karşılanmış, hatta bunun gerçek olmadığı veya bu gerçeğin İslâm’ın ilk dönemi için geçerli olduğu ve zamanla gerçekliğini yitirdiği düşünülmüştür.
İşte, mugalâtalar gerçeklere böyle musallat olurlar. Böylece gerçekler ya başka gerçeklerle ya da şüpheci yaklaşımlarla örtbas edilirler. Batılılar, bu teknikleri Müslümanların sahip oldukları gerçeklere büyük bir ustalıkla uygulamışlardır.
Bu nedenle mugalâtalara/yanıltmacalara, demagojilere dikkat etmek gerekir. Gerçeklere demirden ellerle yapışmak, onlara ulaşmak için derin ve samimi düşünmek gerekir.
Gerçeklerden istifade etmeyi engelleyen en büyük tehlike, tarihsel gerçeklerin ve özellikle tarihin temelini oluşturan gerçeklerin ihmal edilmesidir.
Gerçekler kesindir, sabittir, değişmezler, kuşku götürmezler, değişen koşullar veya durumlardan etkilenmezler.
Evet, düşüncenin içinde bulunduğu koşullardan soyutlanamayacağı veya genel bir değerlendirmeye tabi tutulamayacağı doğrudur. Ancak bu doğruluk, henüz “gerçek” olmayan bir düşünce için geçerlidir. Düşünce “gerçek” haline geldiğinde ise, koşullar ve durumlar ne denli değişirse değişsin bunlara bakılmaz. Aksine düşüncenin içinde bulunduğu koşullara bakmaksızın onu olduğu gibi ele almak gerekir.
Mahmut Celâl Özmen/Vuslat Dergisi
http://www.vuslatdergisi.com/?vuslat=yazi&id=1794&k=67
BeğenBeğen
Net ve Sevimli.
Aysun kayacının ,tüm mankenlerin ve önce namaz kılıp sonra defile seyredenlerin başkalarının savunmasına ihtiyacı yoktur.
Anlatılmak istenen sizin anlamak istedğiniz değildi.
Çobanlara A.K.yımı yoksa bizleri mi tercih
edersiniz diye soracak olursak aynı sosyal katmandan geldikleri için A.K.’yı tercih edip onla önce halay çekip sonra da kan kan dansı yapıp bilumum el ve kol hareketleriyle de hatırımızı soracaklardır.
Son olarak bu konu ile erkekler niye bu kadar ilgili?
Kedi örneği uzanamadığımız ciğere mundar mı diyoruz acaba?
BeğenBeğen
Sn Yıldırım,
Sn Başbakan ‘Ayaktakımı başları yönetirse kıyamet kopar ‘demiş.
Sn Başbakanın ismini yazıp tıklayacakmısınız,merak ettim.
SElamlar
BeğenBeğen
Can Bey,
1. Hayir Basbakan’in ismini tiklamaya gerek duymadim. Ismini de gorevini de duymustum bircok defa.
2. Ama sozu gecen ifadeyi tikladim. Konusmanin ilgili bolumu asagida:
“Erdoğan’ın grup konuşmasının ilgili bölümü şöyle:
”Değerli arkadaşlar, sözlerime son vermeden önce, bütün çalışanlarımızın yaklaşan 1 Mayıs sebebiyle, biliyorsunuz dün, ‘Emek ve Dayanışma Günü’ olarak bunu Bakanlar Kurulu kararıyla ilan ettik. Hükümet sözcümüz bunu açıkladı. Tabi ki bugünü bizden resmi tatil günü olarak bekleyenler var. Değerli arkadaşlar, Türkiye bir tatiller ülkesi. Türkiye’nin yıllık çalışma günü 200 gün civarındadır. Bunun dışı tamamıyla tatildir.
Değerli arkadaşlar, eğer şöyle bir hesap yapacak olursak, 1 günün maliyeti Türk ekonomisine yaklaşık iki katrilyondur. Fazlası var, azı yok. Şimdi bir taraftan biz emeğin karşılığının daha fazla olmasını arayacağız, ama bir taraftan da gönül beylikte deyip hala tatiller artsın diyeceğiz. Biz bunları enine boyuna tartıştık. Ve dünyada da 1 Mayıs her yerde resmi tatil olarak kutlanmıyor. Kutlayanlar var, kutlamayanlar var. Ama biz şu anda böyle bir noktada, böyle bir konumda değiliz. Ve biz emeğin, dayanışmanın çok çok önemsendiği bir dönemde diyoruz ki, emek ve dayanışma günü olarak 1 mayısı ilan ettik. Bunu bizden önceki hiçbir hükümet yapmadı. Ama bunu yapmak da bize nasip oldu, bunu ilan etmek bize nasip oldu.
Fakat burada bir şeyi daha söylemem lazım. O da şu:
Değerli arkadaşlar, ayakların başları yönettiği bir yerde kıyamet kopar. Biz sevginin, barışın, kardeşliğin egemen olduğu bir ülkenin tesisi için çalışıyoruz. Bunun için her ilde biliyorsunuz, valilik mülki idare toplantı ve gösterilerin yapılacağı meydanları, yürüyüşlerin yapılacağı caddeleri, bunları hazırlar ve onlar bunun müsaadesini verir. Ve bizler de, sivil toplum örgütleri de hep buna uyarız.
Örneğin İstanbul’la ilgili de şu anda, biz siyasi parti olarak kurulduğumuzdan bu yana bütün mitinglerimizi hep Kazlıçeşme’de yaptık AK Parti olarak. Ankara’da Tandoğan’da yaptık, Sıhhiye’de yaptık. ‘Hayır bize illa Kızılay’ı vereceksiniz’ demedik. Böyle bir dayatmanın içinde olmadık. İstanbul’da da ‘İlla bize Taksim’i vereceksiniz, illa bize Sultanahmet’i vereceksiniz’ demedik. Böyle bir dayatmanın içinde olmadık. Çünkü oraların bu tür toplantı alanı olmaktan çıkarılmasının da sebepleri var.
Sultanahmet de eskiden miting alanıydı, Beyazıt meydanı miting alanıydı, Taksim aynı şekilde öyleydi. Ama daha sonra buralar miting alanı olmaktan çıkarıldı. Sebepleri var, gerekçeleri var bundan dolayı. Ama şimdi de İstanbul’da örneğin Kazlıçeşme var, Çağlayan var, Kadıköy var, Kartal var. Buralar ilan edilmiş. Gelin buralarda yapın bunu. Hayır biz bunu Taksim’de yapacağız.
Değerli arkadaşlar, bu şık bir yaklaşım değil. Sizin bu noktada kutlamanıza, eğlenmenize her şeyinize biz varız, ama buyurun ilan edilen alanlar var, gelin bu alanda bunu yapın. Ama illa ‘Biz bunu Taksim’de yapacağız’ diye dayattığınız zaman, işte buna, şüphesiz ki mülki idare, ‘İstediğimiz yerde yaparız’ anlayışına olumlu bakmaz. Niye bakmaz? Çünkü bu bugün böyle başladığı zaman, yarın bunun arkası farklı bir şekilde gelir.
Eğer dürüst davranıyorsak, samimi davranıyorsak, eğer bu ülkede hukukun üstünlüğü varsa, bu ülkede yasalarla her şey belirlenmişse herkesin de buna uyması gerekir. Ben iktidar partisi olarak buna uyuyorsam; ana muhalefet partisi, muhalefet partileri buna uyuyorsa, o zaman sivil toplum örgütü olarak siz de buna uyacaksınız, uymak durumundasınız. Yoksa ‘İstediğimiz yerde istediğimizi yaparız, kapanın elinde kalır’ mantığıyla giderse bu, ülkedeki keşmekeşliklerin ardı arkası kesilmez.
Ve bu konuda bakan arkadaşlarım sendikalarla görüşmeler yaptılar, kendilerine olumlu yaklaşımda bulundular. Olumlu yaklaşımda bulunmalarına rağmen hala bu şekilde direnirlerse, bu hoş olmaz. Biz de hoş olmayan bir zemin istemiyoruz. Her şeyin gayet güzel, anlayışla, karşılıklı anlayışla olmasını istiyoruz.
1 Mayıs kutlamasına veyahut da Emek ve Dayanışma Günü’nün kutlanmasına karşı olan bir hükümet yok. Ama sadece her zaman için belirlenen yerlerde bunun yapılmasına yönelik sizden yasaların koyduğu, mevzuatın koyduğu uygulama var, bunu istiyoruz o kadar. Ve bunu istemek de millet adına bizim en doğal, en tabii hakkımızdır, bunu söylüyorum.
1 Mayıs’lar artık gerilim ve çatışma günü olmaktan çıksın; marjinal grupların şiddet gösterisi ve provokasyonlarına fırsat vermeyelim istiyoruz.
Barış içinde, el ele omuz omuza birlik beraberlik içinde bu günü kutlayalım istiyoruz.
Bu konuda herkesi, özellikle sendika yöneticilerimizi sorumluluk almaya, kanunlara uymaya çağırıyorum.
Bu bir inat meselesi olmamalıdır.
Maksat kutlama ise buna en uygun yerler bellidir.
Sevincimize, coşkumuza lütfen gölge düşürtmeyelim.
Bakanlar Kurulu kararımız, yeni bir sayfa açma vesilesi olsun diyor ve 1 Mayıs’ı bunun için Emek ve Dayanışma Günü olarak ilan etti. Ve bunu tekrar burada ifade ediyorum”.
=================================
Belki gencler bilmez bu ulkede “ayaklar bas olmus baslar ayak” ifadesi Diyarbakir’i ziyaret sirasinda sehrin “kurt esraifinin” da pasalar ile ayni salonda saygin muamelesi gormesine icerleyen bir pasa arafindan soylenmis. Yani gene “ayak takimindan”, karnini kasiyandan, bidon kafalidan nefret eden seckinlikleri kendilerinden menkullerimizin kafasinsdan cikmis bir ifadedir. “fasa foso vatandaslar” ifadesi ise Milli Damat Metin Toker’e aittir.
—————
Demek ki neymis Can Bey?
1. Birilerine gol atmak icin once “dogru bilgi” lazimmis.
2. Sozleri carpitmamak yetmiyor ayni zamanda kullanildigi mana baglamndan cikarmamak gerekirmis.
3. Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmak gerekirmis.
BeğenBeğen
Can Bey,
Sınıf farkınında sınıf farkı vardır siz ki çobanları A K dan aşağı görüp küçültürseniz, aynı şeyi A. K. içinde söyleyebiliriz. AK şöyle yapar Zekasının yetmediği yerde duyguları ile hareket ederek erkeklerle halay çekerek bir üst sınıfa elkol hareketleriyle selam verebilir.
Meselenin özü bu değil, bu olayın çıkış noktası ve insanların fitri özellikleriyle alakalı bir durum daha çok, Allah’ın sınıflandırmasıyla ilgili daha çok.
Ancak sizinde anlamadığınız bir şey vardır, teşhircilik çobanların “saf”lığından daha kötüdür,
yani fitne öldürmekten kötüdür ki buda benim daha önceki yazılarımda anlatmak istediğime götürür yine konuyu…
Şimdi eğitim meselesi derseniz konu kapitalizme giderki AK hanım farkın da olmadan kapitalizmin oyuncağı olmuştur bu çobanların saflığının zararından daha beterdir.
Her toplumda bu sınıf farkı ilişkisi meslek ile olmuyor bazen bir cumhur başkanı herkesin sulandığı bir mankeni eş yapabiliyor, onu değerli görebiliyor şimdi sormazlar mı çoban ile cumhur başkanının ne farkı var diye.
Asıl fitnenin ne olduğunu anladınız mı şimdi.
Kedi uzanamadığı çiğere murdar demiyor yukardaki fitnenin farkına varan insanlar genelde mankenlere iyi gözle bakmazlar, bunu bilen mankenlerde onlara cevap veremedikleri için çobanlara mundar derler…
Onlar mankenler bu meslekle aş/yemek kaynatıyorlarda bizim gibiler taş mı kaynatıyor? Bizim gibiler niye yapmıyor.
Çoban niye bırakıpda çobanlığı mankenlik yapmıyor Sürekli Devamlı olarak, demek ki herkezin değer yargıları farkı olabilir.
Erkeklerin ilgilenmesine gelince çobanlar genelde erkek olur, biz isterizki erkeklerde kötü olmasın, ama laf atılınca sanki kendileri ( A K ) çok mu iyi diye sormadan edemiyoruz, önce herkes kendisine bakması gerekmez mi?
BeğenBeğen
Gol atma gibi bir niyetim yok.Böyle bir n
iyetim de yoktu.
Gol atma diye bir niyetim yoktu.Yanlış anlamışsınız.
Başbakanla ayni fikirdeyim ama sizle değil.Demek ki neymiş .kurallara düzene uyacaksınız.Gerekli yasal değişiklikler ve mevzuat değiştirilmeden birşeyleri zorlamayacaksınız.Yoksa kaos olur.Başörtüsü meselsinde olduğu gibi.
Aynen katılıyorum .Fikir sahibi olmadan önce
bilgi sahibi olmak gerekir.
Niye bu kadar agresif ve sinirlisiniz? Tüm yazılarınızda bu hissediliyor.
İsterseniz yazmayalım.
BeğenBeğen
“Demek ki neymiş .kurallara düzene uyacaksınız.Gerekli yasal değişiklikler ve mevzuat değiştirilmeden birşeyleri zorlamayacaksınız.Yoksa kaos olur.Başörtüsü meselsinde olduğu gibi.
Aynen katılıyorum .Fikir sahibi olmadan önce
bilgi sahibi olmak gerekir.” (CAN)
Bak Can kardesim:
1. Oyle “mevzuata uyacaksin”; zorlamayacaksin” turu yuvarlak ifadeletrle ne bilgi ne fikir gosterilir. Mevzuata falan uymaz hukumet. Mevzuati hukumet yapar. Hukumet anayasa’ya, kanunlara uyar. Kanunlar Meclis yapar. Olmuyor ki ama biz burda ilkokul dersi mi veriyoruz fikir mi tartisiyoruz Can Bey?
2. Herhalde basortusune atif yapiyorsun. Hani “bilgi sahibi olcaktin; fikir sahibi olmadan once benim deli oglum?
Bunu yapasaydin gorurdun ki:
Turkiye’de basortusunu yasaklayan NE ANAYASA MADDESI NE KANUN (farkini biliyormusun) ne de AYM karar var.
Mevcut yasak sadece bir takim Eregenekopn Kafali Guruz-Tezicgillerin terorizminden ibaret. Hadi goster bakiyim blgini git arastir, veya sor tanidigm bilgi sahiplerine bana bir tane madde gostersnler?
2. MEVZUAT nedir benim aptal oglum? KANUNSUZ MEVZUA OLUR MU? Kanunla tanimlanmamis suc olur mu? Suc olmadan Parti Kapanir mi>? Neye gorem, hangi mesruiyet, hangi mantik?
“mevzuata uyulmadigina” dair delil olsa idi Apturaman’in iddianamesi Hurriyet ve Cumghuriyet kuurlerinden mi olusurdu benim tembel oglum? (oku bakiim iddianameyi, ne diyor)
Senin gibi gerzekler benimle farkinin sadece “fikir ayriligi” oldugunu zannnediyor, sadece “sinrli oldugum”: ve “bizden degil” oldugum disinda bir seye kafasi basmiyor da ondan sinrliyim!
Git basimdan cuhela!! Zihinsel ozurlulere egitim vermiyorum.
BeğenBeğen
Can kardeşimle başlayan ve cuhala sözlükleri ile yazısını bitiren zat’ı muhterem.
Önc e mevzuat sözcüğünün kanunları da içerdiğini bir öğren.Öğrenmeden fikir yürütme.
Cevabınız ve tarzı beni şaşırtmadı.L harfini duyunca aklına hemen laik ve laikçi sözcükleri gelen daha sonrada mini etek ,viski, küpe sözcükleri ile kendi zihnin de yarattığı laiklere (!) hücum eden
birisinden beklenen tarzda davrandınız.
Gelelim konumuza:Başbakan hata yaptı ve Aysun Kayacı ile ayni kategoriye düştü,istemiyerekte olsa.Ama pratikte haklı idi.Birarada yaşamak için herkesin mevzuat (anayasa,kanunulart,tüzükler,yönetmelikler,genelgeler,emirler..)hükümlerine uyması gerekir.Hangi kesimden,hangi inançtan olursa olsun herkesin buna uyması gerekir.Anlatmak istediğim buydu.Bura da önemli olan ne kadar samimi olduğumuz meselesi.İşine gelmeyince mevcut kurallara karşı cık,işine gelince mevzuatçı kesil.Olmuyor.
Yazılanlara bu kadar kızıyorsanız,sitenize ulaşımı kısıtlayın ve sizle ayni fikirde olanlarla muhabbet edin durun.
Bir zihinsel özürlü olarak sizin eğitiminizden faydalanmak istiyorum.
Ben de akıllı özürlü olmak istiyorum.
Selamlar
BeğenBeğen
Dogrudur. Mevzuat kanunlari da icerir. Karsimda konustugum kisinin idrak, zeka birikim seviyesine ugun buldugum tarzda konusurum; tam dogru tanimlara her zaman gerek olmaz; bazen ise de yaramaz. Fonksiyonel tanim kullandm ucube ifadene karsi.
Madem, “mevzuat” tanimini biliyorsun o zaman su yorumunu aciklA bakiyim:
“kurallara düzene uyacaksınız.Gerekli yasal değişiklikler ve mevzuat değiştirilmeden birşeyleri zorlamayacaksınız.”
Hani kurallarin ihlalinden bahsediyorsun?
Hangi “duzene uyacaksin”? Anayasal duzen, kanuni duzen, birilerinin dayattigi zorbalik duzeni?
Hangi “mezuat” ihlalinden bahsediyorsun?
Bir ulkede yargi mekanizmasi eli ile darbe yapiliyor sen laikci sozlukten ile “mezuat”, “duzen” gibi muglak ifadeler ile bunu hakli gostermeye calisiyorsun.
Sen “hicbir kurum kaynagini anayasadan almayan bir guc kullanamaz” Anayasa maddesinden ne anlarsin? Kanun ile tanimlanmamis bir “suc” olurmU? soyut suc oluir mu? Bir yargic “duzene uymadi, mevzuata uymadi” diye dava acarmi?
Boyle ifadeler kullandigin icin seni “l” li veya “g” li, “c” li kelimeler ile kategorize ederim.
“Evreka! mevzuatin manaasini buldum deyince is bitmiyor ki” Can bey. Mezuat” in kanuni kismi zaten anayasa ve kanunlarda yazilidir. Dolyisi ile o kismi icin “mevzuat” kelimesi kullanilmaz. Sen hicbir yargicin “mezuata mahefetten 2 yil hapis..” vb dedigini duydun mu?
O zaman geriye sadece kanunlarin uygulamasi icin cogunlukla yurutme eli ile yapilan duzenleme, yonetmelik kararname kaliyor “mevzuat” olarak yani kanunlaerin uygulanisina air “mevzuat”.
Cok daha detayli anlatirim ama gerek yok neticede, hukuka, mesruiyete, demokrasiye, milli iradeye, guzel olan tum degerlere karsi yapilan darbeye tepkisi “mezuata uysaydi duzeni zorlamasaydi” diyen biri var.
Once bir kelimeyi cimbizlayip , tegettren cikip munazara kazanmaya calismak yerine yukarda yaptigin iddiayi acikla.
Sonra hukumetin suclandigi “basortusunu serbest birakma” (evet olmayan yasagi uygulamada da serbest birakma tesebbusudur bu) curumunun hangi “mezuata, kanuna, Anayasa maddesine” aykiri oldugunu yaz benimle tartismak istiyorsan.
Bilmukabele
BeğenBeğen
Biz hangi konuyu tartışıyorduk, şimdi neredeyiz.
BeğenBeğen
Cem Yılmaz benim oyum ile çobanın oyu nasıl bir oluyor diye yazdıgı zaman;
Nihat Genç bu hükümet ayak takımının hülümetidir diye canlı yayında dediği zaman ne oldu?
Gık çıkmadı.
Bundan sonra duyurmak istediklerinizi model ve mankenlere söyletmek gerek demek ki…
…bunca itikatlı abaza varken başka ne yapacaksınız?
El işte göz oynaşta olmanın en güzel kanıtı oldu.
Breh ki ne breh.
BeğenBeğen
Bakara 256 da derki Kısaca; her SÖZDE adalet isteyene kanmayınız, tagut olduğu KESİNLEŞTİKTEN SONRA ona inanılmaz, hatta onun üzeri örtülür dini anlamda,
Örneğin:
Şeytanda Allah tan korkuyor o da Allah’a inanıyor, şeytanın iyi yönlerini örteceğiz, yani tagut olduğu kesinleştikten sonra; falanca buluş yapmış, falanca ulke kurtarmış son durumda reddedeceğiz, buluş ihtiyacımızsa kullanırız ama sahibini reddedeceğiz örteceğiz, ülkeyi kurtarmışsa yaşarız ama asiyse reddedeceğiz, gibi..
Eğerki sizde tagutsanız bizleri anlamınız mümkün değil.
Size yanlışı savunalım, bir kısım insanları müstesna sayalım demiyorum, ancak kişiler üzerinden islama saldırılmanız kendi küpünüze zarar verir.
Burda belki şöyle bir durum vardır, cem yılmazın ve nihat gencin tagut olduğu kesinleşmemiştir belki ondan dır.
Yani cem yılmaz bugun umreye gittiği söylenen mazhar beyle ile dini konuları görüşmekte dini görüşlerini olgunlaştırmaktadır (kimi müslümanlar üzerini çizsede bazı müslümanlar üzerini çizmediği için) eleştirilmemiş olabilir, keza nihat genç de yorumlarını ve eleştirlerini genelde dinini savunmak adına yapmaktadır.
Bu yüzden eleştirileri islamın fetva vermediği kapitalizmin ücretini ödeyip maddi manevisini satın aldığı mankenlik mesleğini icra edenler üzerinden, fitne tehlikesinin büyüklüğü açısından yapılması normaldir. Aklınıza başka şey gelmesin.
BeğenBeğen