Muhsin Yazıcıoğlu, Metin Yüksel, Deniz Gezmiş ve Ernesto Che Guavera isimlerini bir arada zikretmeme kızanınız varsa ben masumum! Kabahat Yeni Şafak yazarı Saih Tuna’da. Ahmet Yıldız için kızan olmayacağından eminim. Zira o pek bilinmez. Birazdan tanıyacaksınız bu “anti-kahramanı” da.
Ernesto ile yolumuz pek kesişmedi. Hatta herkesinki gibi üstünde onun resmi olan bir tişörtüm dahi olmadı.
Diğer üçü ile kesişti farklı nisbetlerde.
Deniz Gezmiş’in annesi Mukaddes Hanım ablamın ilk okul öğretmeni idi. Yakalandığında Ecevitçi bir lise öğrencisi idim. Sınıfta ona sempatik bazı sözler ettiğim için bir kafatasçı zebani ve bir kaç yandaşı beni linç edecekti. Bir alevi arkadaş kurtardı ellerinden. Herhalde o olay ile fişlenmiştim ülkücü gençlik tarafından ki ben Islamcı olduğum üniversite yıllarında dahi bazı ülkücüler muhtelif mekanlarda beni sıkıştırdılar. Detaylar lazım değil. Şimdilerde ise aynı kesimin gözünde “Amerikan uşağı” olduğumu öğrendim.
Metin Yüksel’i de üniversite yıllarında tanır idim. O da biraz ülkücüye benzer İslamcı dava arkadaşım idi. Yok, “ülkücüye benzer” olması kafatasçı falan olmasından değil; eylemciliğe yatkın olmasından. Kavgacı falan değildi ama o da Muhsin gibi gözünü budaktan esirgemeyen, idealist, enerji dolu mert Anadolu çocuğu karakteri idi. Yurtları bırakın kahvehanelerin ya devrimciler ya ülkücülerin kurtarılmış bölgeleri olduğu zamanda Vakıflar Yurdu İslamcıların elindeki bir kaç adacıktan biri idi. “Erkek ” Ülkücüler biz “ürkek hacı hoca” takımının elinden orayı da alacaktı. Metin önlerinde engel idi. Gereği düşünüldü. Fatih Cami’nde cuma namazı çıkışında Muhsin’in bir ülküdaşı sakalından tuttu, diğeri beynine kurşunları boşalttı! Belki o katiller de Haluk Kırcı, Abdullah Çatlı gibi birer karamandırlar şimdi.
Bunları niye naklettim? Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun ardından dozu aşan adeta onu evliyalaştıran, Atatürkleştiren yorumların üzerimize boca edilmesi beni tahrik etti.
Muhsin ve Metin aynı hamurdan yoğrulmuştu. Deniz Cumhuriyet mamülü modernist bir aileden olması hasabı ile birazcık farklı idi ama dünyayı değiştirme idealizmi, liderlik , karakter özellikleri benzeşiyor idi. Muhtemelen Ernesto Che Guavera ile de benzeşirler idi Castro ile de, aynı kıstas ile, coğrafyalar farklı olsa da.
Aklıma 70’lerden bir mısra geldi:
“Her gün bir bıçak saplı birinin arkasında
Vurulan da biziz, vuran da”
Bülent Ecevit
Ve aynı Ecevit’in “Kıbrıs Barış Hareketi” zamanında çıktığı için şarkıcıyı “istenmeyen kişi” ilan edilmesini sağlayan bir şarkıdan aklımda kalan bir kaç dize:
“Yunanistan dağlarında
Benim gibi bir ana var
O da şimdi kucağında
Belki yavrusunu okşarSeni ona, onu sana
Düşman edenler kahrolsun
Aslan Mehmedim!Bu kan davası son bulsun
Yiğit Mehmedim!”
Muhsin’i Metin’e, Deniz’i Muhsin’e düşman edenler kahrolsun!
Burada bitirecektim ama bu 68 kuşağı, 78 kuşağı, ülkücü kahramanlar, devrimci şehitlerin Generation X’e birer rol modeli olarak sunulduğu günümüzde bununla iktifa etmek olmaz.
Muhsin’in arkasından konuşanların bir çoğu kendisinin “Türkeş’in manevi evladı” olduğundan bahsediyorlar. Bununla onun ne kadar “önemli” olduğu gösterilebilir ancak. Mamak yılları ve sonrasında onun da bundan bir gurur payı çıkardığını sanmıyorum. 15-16 yaşındaki çocuklara kendisi gibi düşünmeyenlerin katlinin vacip olduğunu vaz eden “davadan döneni vurun. ben dönersem beni de vurun” veciz sözünün sahibi 60 Darbesi’nin sözcüsü Albay’ın “menevi evladı” olmaktan gurur duymaz idi benim tanıdığım acıların bilgeleştirdiği Muhsin.
Erbakan Hoca ile yollarımız epeyce ayrıldı. Lakin onun hayatındaki en büyük başarısı addettiğim 70’lerde biz Islamcı gençleri olayların dışında tutabilmesinden dolayı da kendisine minnet borçludur bizim nesil. Müzmin darbecı İlhan Abi veya Başbuğ’un peşinden gitseydik bu gün nerde olurduk Allah bilir.
Bu sayede “bizden” Muhsin gibi kahramanlar az çıktı ama bu gün bir çokları bakan, müsteşar genel müdür, kimileri ilim adamı kimileri başarılı siyasetçi olanlar 70’leri ders çalışıp, namaz kılarak, ilim öğrenerek değerlendirdiler. Tayyip Bey de Abdullah Bey de onlardan idi. Onlardan soınraki nesil de bu gün “çağı gerçekten yakalama” yolunda büyük adımlar atıyorlar. Ahmet Yıldız isminde bir dindar genç ABD’de hücreler içindeki “protein motorlarını” keşfederek Nobel Jr. da denilen “Yılın Genç Bilimadamı Ödülünü” aldı daha 24 yaşında iken.
Muhsin’i yüceltmek için efendiğinden, mert Anadolu çocuğu karakterinden bahsedin, eyvallah. Fakat ne 68 kuşağını ne 78 kuşağını ne devrimci şehitler ne ülkücü şehitleri rol modeli olarak sunmayın gençlere Allah aşkına!
“Kullanılmış olmak” müdafası ancak masumiyet karinesidir; ne feraset, ne basiret.
Muhsin bu bilgeliğe ulaşmış idi. Onu 70’lerdeki “kahramanlıkları” ile değil Mamak ve sonrasında vardığı bilgeliği paylaşarak yüceltin. Tabii ki niyetiniz bu ise.
“Ham insanın şiarı bir dava için asilce ölmek, olgun insanınki ise bir dava için mütevazice yaşamaktır”
(I.D. Salinger’in Catcher in the Rye “Çavdar tarlasında yakalayıcı” (?) romanından. Sözün sahibi Wilhelm Stekel adlı bir psikoanalist imiş.)
Bekir bey, Allah razi olsun.
BeğenBeğen
Sizden de Bülent Bey. Yaw siz ölmedinzmiydi? 🙂
BeğenBeğen
Yok yok hortlamadim. Siz kendinize munzevi diyorsunuz ama malum bunun hakikisi munzevi oldugunu itiraf etmeyendir. Pisilere sevgiler ve mucklar, bu arada.
BeğenBeğen
İletildi. Görmedi iseniz yeni yetmeler de burada:
BeğenBeğen
Allah bagislasin. Kedigen’e astiniz mi bir ilan? Bir iki tanesi belki kendi mustakil evlerine ve insanlarina sahip olurlar o yolla.
BeğenBeğen
Epeydir aklımda ama memleket meseleleri vb ufak tefek işler araya girdi gene. Geçmişte denemiş idim, sonuç vermemiş idi. Malesef onları kapı dışarı etmek isteyen kapı ve yürek açandan çok fazla, bilirsiniz eminim.
BeğenBeğen
Ben asayim istiyorsaniz veya uyeliginiz yoksa. Yalniz Bulut’a dikkat, kediyi sus zanneden biri de heves edebilir.
BeğenBeğen
Walla çok makbule geçer. Benim üyeliklerim iptal olmadı ise dahi ne şifre hatırlarım ne isim şimdi. Beni beklerse bunlar da kocaman olcaklar gibi 🙂
Bulut “satılık” değil özellikle belirttiğiniz neden ile. Hem aile resmi tam olsun dedim hem de yanındaki Don Kişot’tan dolayı resim orda.
BeğenBeğen
Ilanimiz sudur:
http://www.kedigen.com/forum/viewtopic.php?t=38868
Hadi hayirlisi.
BeğenBeğen
Teşekkürler Bülent Bey. Yalnız bazı kediseverler blogdaki diğer yazıları yavrulara karşı kullanması ihtimalinew karşı isterseniz bu işe tahsis ettğim diğer adresi koyun geç değilse. Size kalmış.
http://felinechronicles.wordpress.com/
BeğenBeğen
Onu ben de dusundum aslinda ama sonra o is baska bu is baska hem insanlarin ufku acilir biraz diye de kendimce bir sebep buldum. (Biz ikimiz de birbirimizi az yememisizdir, onlar ayri).
BeğenBeğen
Bu arada bir kompliman almis bile sizinkiler. Suraya bir nazar boncugu assak?
BeğenBeğen
Madem dokundunuz söyleyim. O “biribirimizi yeme” den dolayı epey suçluluk hissettiğim oldu. Hele hele burası veya muthlif mekanlarda cebelleş olduğum bazı dost ve düşman tartışmacıları görünce çok aradım siz, Müzmin Anonim ve bir çok diğer kaliteli “murarızlarımı”.
Hakkınızı helal edin tartışmalrda kişisel kırıcı ifadeler oldu ise (ki muhtemeldir – mazzeretim var asabiyim ben).
Hey, naaptık biz? Yazı Ernesto ve arkadaşları hakkında idi doğru hatırladı isem 🙂
BeğenBeğen
Valla net boyle bir yer Bekir bey. Helal olsun gayet tabii. Ustelik zaten benim arzu ettigim seylerdi bunlar net memlekete gelsin diye (basarisiz sekilde) calisirken/dusunurken. Birbirini yemek de olur bu isin icinde eger karakterlerin carpisacagi noktada egrisi dogrusuna denk gelirse. Yine olur o hatirladiginiz hos ortam, daha iyisi de olur. Bakin merakli ve konuskan insanlar nette pisiyorlar artik, oturdugunuz yerden ta nerelerdeki genclere ulasabiliyorsunuz.
Hemen konuya bagliyorum: Ernesto’yu bilmem ama su imkan 70lerde olsaydi, o bizim cocuklar biraz daha faza sey okuyup, belki bazi buyuklerin — netten — gozu onunde birbirleriyle konussaydilar olaylarin gelisimi biraz farkli olurdu. En azindan seyredip, bunlara bir sey yaptiriliyor diyecek ve belki sonunda hepsi iceri tikilinca ‘oh oldu, iyi ki asker geldi’ demeyecek de bir kitle olurdu. Belki, fesmekan mahalle veya kahveye giremiyoruz yerine, simdiki gibi filan yerde yorumum cikmadi sikayetleri olurdu. Ne bileyim? (Yahu bu adamlarin derdi nedir, bunun asli esasi nedir diye normal biri ogrenmeye bile kalksa, yasak yayin okumak durumunda kalacakti. Kabil-i kiyas degil bugunku halle.)
BeğenBeğen
Güzel bir nokta. Kalvye vardı da savaşta kullanmadık mı? Bakın bu zaviyeden hiç bakmamıştım. Belki inanmayacaksınız elindeki Milliyet, Tercümam veya Hergün durumundan dayak yemiş, canını kurtardığına şükretmiş çok kimse hatırlarım. Fakir de yanlış kıraathanede tavla oynamna suçundan canını zor kurtarmışlığı vardır. Belki ilerde 70lerin hatıralarından bahsetmek lazım sıra geldikçe. Rivayet veya mizah sanılır belki..
BeğenBeğen
Yok nicin inanmayayim, sizden kucugum ama hali hatirliyorum. Basinin neler yazdigini da. O zaman basinda o isleri korukleyen ve carpitanlarin hala muteber adam diye ortada dolastiklarini da goruyorum. Buyuk hadise olunca (1 Mayis, Maras filan) benim rahmetli Cumh. haric bir suru gazete alirdi onlari hatirliyorum.
Rivayet ve mizah sanilmasi kacinilmaz olabilir. Acayip acayip tarihler yaziliyor, goruyoruz. O acidan o devirde universitede olanlarin hatirati onemli. Yoksa 30-40 sene sonra organize sekilde kivirtan kimse onun dedigi gibi bilinecek.
BeğenBeğen
Ağzına sağlık ağabey..
BeğenBeğen
[…] Muhsin, Deniz, Metin, Ernesto ve Ahmet […]
BeğenBeğen
Sağol Suat kardeşim.
BeğenBeğen
Çok güzel bir yazıydı Bekir bey. Eline klavyene sağlık. Bir çok arkadaşıma tavsiye edeceğim. Üzüntüde de, övmede de, anmada da denge şart.
BeğenBeğen
Sağol Tuncay Bey kardeşim.
BeğenBeğen
Allah Razi olsun elinize kaleminize saglik…
BeğenBeğen
Merhaba,
Olaya ideolojik olarak bakmassak ki kendi etrafımdan örnek vereyim.Annem Muhsin Başkan’ı hiç tanımaz etmezdi, sırf bir helikopterden düşmüş ve vefat etmesine üzülüyor. Tıpkı diğer uçak kazaları için. Ayrıca üzüntüsü cesetlerinin bulunamaması, buna üzülmesi.
Bence biz gençlerin çeşitli duyguları yaşı ilerlemiş kişilere göre daha az. İha muhabirinin bulunamaması ile aynı derecede üzüldü insanlar Muhsin başkana, ne ondan çok ne ondan az.
BeğenBeğen
Eyvallah. Bun insani bakışa kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum. Bu yazıda aksine dair bir gözleminiz olmamıştır ümit ederim.
BeğenBeğen
Bekir bey, güzel yazınız vesilesiyle arzı hürmet edeyim dedim. Selamlar.
BeğenBeğen
Yok ben de herkesin böyle ideolojik bakmadığını insani açıdan bakan binlerce insanın var olduğunu göz önüne serme açısından söyledim.
Muhsin bey bu şekilde değilde bir hastanede vefat etseydi bir ALLAH rahmet eylesin sözü ile anılacaktı belki.Fakat şimdi onbinler arkasından dua etti, tanıyan ve tanımayan herkes dua etti. Bu da başka bir nokta. Bu noktayı bir arkadaş söylemişti ben de kendisine katılıyorum. Zahiri bilemeyiz. Umarım kendisi hakkında hayırlısıdır.
BeğenBeğen
A.s. , teşekürler Sn. streasbi. Bilmukabele.
Katılıyorum Sn. Amarat.
BeğenBeğen
Ben gayet nahos yazilar da gordum bu konuda. Zamaninda 12 Eylul idaresi mahkemeleri bir nebze duzgun isletebilseydi, yuzeysel de olsa hic olmazsa kim neyi nasil yapti biraz anlayabilseydik bu kadar hinc olmayacakti belki. Nasil ki — meczup veya degil — zelzeleyi 28 Subat’a baglayan cikti, kazanin yeri itibariyle — itikadi olmamasi beklenen kesimden de — o tur imalar cikti. Kutuplasma ve provokasyon zemini hala yerinde aslinda, eski oyuncular ortada olmasalar, olanlar uzlastiri olmayi arzulasalar da. Belki bu yanlis sekilde kahramanlastirmaya yonelik yogun yayinlari — kasit farkli olsa da — o cerceve icinde gormek yersiz olmaz.
Akla ihtiyacimiz olan yerde duyguyu, ustelik manipulasyona musait sekilde kullaniyoruz hala malesef. Bekir beyin yazisi gibi yazilar baska yaklasimlarin da kabil oldugunu biraz hissettirseler dahi cok faydali olurlar.
BeğenBeğen
es selam üstad, sizinle görüşmek istiyorum
“haber” için…
ulusal bir gazete için yani…
uygun görürseniz memnun olurum
muhsin başkan ile alakalı…
haberinizi beklemekteyim
vesselam
mailim ektedir
BeğenBeğen
Katılıyorum çoğunlukla Bülent Bey. “meczup veya değil” her yerde her olay. kişi veya kavram hakkında abuk sabuk fikirler, inanışlar sahibi olanlar olacaktır. ama ne zelzelenin yeri ile 28 Şubat bağlantsı kuran ne de “7.4 yetmedi mi” diyen kız bir kesimin fikir ve yaklaşımlarını sembolize edemez. Bu objekltif olrak belirlenebilir.
Ama bahsettğiniz “milli kareakterimiz” veya bilimsel çerçeveye koyarsak kitle psikolojisi konusunda ben bilimsel displinden gelen biri olrak milleti suçlamıyorum. Siz de bilimsel disiplinden bilrsiniz herhangi bir problemi çözmek için bağımsız değşşken ve bağımlı değişkenler vardır. Siz bağımsız değişkeni kontrol edersiniz. Buraya uyguladığımda ben sıkça tekrar ettğim “aydın kesimi” (yntetici. medya, kanaat önderi diğer inteligentsia mensupları) suçlu buluyorum. Onlar serbest değişkendir. Toplumun lokomotifi onlar olabilir. Milletin duygusal tanbiatını ve neye hangi tepki vereceğni bilenler onlardır zira. yüz kusür yıllık bir çeşit demokrasi tecrübesi sonucunda hala demokrasiyi özünseyememiş bir mnillet olmmızı ne göçebe toplum olıuşumuz ne Osmalı geçmişi . ne Müslümanm toplum gibi mesnetlerle açıklamak kafama yatar.
Sn. MMU,
e-postanıza cevap verdim. Teşekkürler.
BeğenBeğen
Benim o aydin kesimi icin dusundugumu buraya yazsam TCKlik oluruz ben yazan siz yayinlayan olarak, Bekir bey. 3-4 senedir hemen her kesimin kose yazilarini, gazetelerde veya olmadi okudugum bloglarda link verildikce okumaya gayret ediyorum, ona dayanarak olusan hissiyatim bu. Allah’tan TV ile hic alakam yok, orada olanlari gormuyorum. Laikligin de, hurriyetlerin de, serbest piyasanin da, demokrasinin de nasil kivirta kivirta o gunku sufli maksat ne ise o yolda ise geldigi gibi anlatildigini (sahsi liberal egilimim haric) bu islerin cahili olarak ben bile farkediyorum siz oradan hesap edin.
Kismen istirak ettiklerimin dahi eline muzik aleti verilmis cocuk gibi bir halleri olabiliyor. Bilirsiniz iste, ne bileyim misafirlikte cocuga ‘cal bakayim amcana’ denir, cocuk calmaya baslar. Sizin kulaginiza hos gelir, ‘hakikaten iyi caliyor galiba cocuk’ dersiniz icinizden. Sonra ‘zaaarrt’ sesi cikar, karsinizdakinin muzisyen degil cocuk, sizin de muzik kulagi olan biri degil iyimser bir insan oldugunuzu anlarsiniz. Tabii karsimizdakiler cocuk degiller, hem ne akla hizmeten yakistirdigimiz belli olmayan konumlari hem mesleklerinin bize anlatilan tarifi itibariyle vazifeleri bu.
BeğenBeğen
Teşekkürler Bekir Abi..
Son zamanlarda rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun ardından yapılan yorumlarda kantarın topuzunun iyice kaçırıldığını görerek , biri de bunları söylesin diye beklerken sesinizi duymak memnun etti beni.O’nu yüceltmek için büyük bir oyunun , ,koca bir istismarın küçücük bir parçası olarak gösterdiği ”kahramanlıklardan” dem vurmak, O’nun yıllar içinde pek çok acıyla yoğrularak,pekçok bedeller ödeyerek ulaştığı ”bilgeliği” yok saymaktır bana göre.
Zaten sonsuz bir teveccüh ile,dualar ve göz yaşları ile uğurladığımız Muhsin de ”sizin tanıdığınız acıların bilgeleştirdiği Muhsin” dir.Yoksa vaktiyle daha iyi ‘kullanılıp’ daha büyük kahramanlıklar gösteren nicelerini tanıyoruz ama…şahsen arkalarından gözyaşı dökecekler arasında ben yokum.
Rabbim cennetine kabul eylesin.
Bu arada Erbakan Hoca ile ilgili ifadeleriniz de hayli ilginç geldi bana..Daha evvel işin bu boyutunu hiç düşünmemiştim.Ayrıca teşekkürler.
BeğenBeğen
Teşekkürler Hale Hanım her zamanki gibi meselenin özünü yakalayan yorumunuz için. Bu vesile ile ilave edeyim:
Bu “acılardan bilgeleşmenin” sahih olduğuna dair bir delil de dün gece bir gazetede rastlamıştım (Taraf mı idi Y. Şafak’mı emin değilim). Merhum Muhsin 2006’da Baskın Oran ve Kezban Hatemi ile temas kurarak bir çok liberal veya dindar-demokrat olrak bilinen köşe yazarı, aydın ile görüşmek istediğini söylemiş, nedeni sorulduğunda “1980’e benzer işaretler görüyorum. bunların tekrarının yaşanmaması için..” diyesi imiş mealen. Bir zamanlar kendi gibi düşünmeyenler için “nihai çözüm” öneren bir darbeci-faşistin peşinden giden, diğer darbeci-Ergenekoncu odaklara alet olan çocuklardan biri gerçekten bilgeleşiyordu. Umarım onu “başbuğ” diye yüceltenler onun tecreübesini yaşamadan onun 28 Şubat ve sonraki darbeler, Bizans entrikaları karşısındaki onurlu duruşunun manasını idrak ederler. Esas kahramanlık budur zira, tabanca kabzalarındaki çentik sayısı değil.
Bülent Bey,
“Eline müzik alet verilmiş çocuk” metaforunu tuttum. Tam bu mealde olmasa da ben de bu “aydın kesim, kişe kadısı kannat önderi..” takımı üzerine biraz sorgulama yaptım kafamda. Sahi biz neden önemseriz onları? Verebildiğim en mantıki cevap “ne için olcak aptal, mikrofon da kalem de onların elinde de ondan” oldu. Sevdiklerimiz üzerine aynı soruyu sorarsak kriterimiz çoğunlukla düşünce derinliği değil güçlü tepkilerimizi bizim yerimize seslendirmeleri sanıyorum.
Not: Yavrulara talipler çıkıyor. En az 2 veya 3’üne bu hafta sonu veda edeceğim gibi. Buruk bir teşekkür size.
BeğenBeğen
Bu vesile ile ben de toyluk zamanlarimda size karsi kullandigim kirici uslup icin af dileyeyim….
Hatta Bulent beyden de dileyeyim… Ona karsi da yapmisligim vardir herhalde…
Yazi ile alakali olarak ise soylenecek herseyi soylemissiniz…
Ellerinize saglik…
BeğenBeğen
Estağfurullah Fatih Kardeşim! Af Allah’a mahsus, özür dilemek ise erdem işaretidir. Benzeri atışmalar pek çokları ile oldu. Aynı temel ahlaki değerleriden hareket eden insanların dahi zaman zaman biribiri ile zıtlaşmaları neden toplum olarak demokrasinin hakemliğini kabul etmek zorunda olduğumuzun delilidir.
BeğenBeğen
Bekir Yıldırım Beyefendi. Yazınızın bir yerinde camii kurtarılmış bölge yapıp orada kendilerinden olmayana cuma namazı kılmayı yasaklayanlara medhiyeniz var. Kırk yıla yaklaşan bir olayı hatırlamayabilirsiniz. Belki o semtte yaşamıyordunuz. Şartlar ne olursa olsun, ölenlere rahmet dileriz. Siz de doğrusunu bilin istedim.
BeğenBeğen
Herhalde Muhsin’den bahsediyorsunuz. Ölen bir asker arkadaşının sadece bildiğim iyi yönlerine yad ettim; ama yazı mesajı anti-kahraman.
BeğenBeğen