Resim: Yeni Şafak
Etrafta veya medyada gördüğüm karı-koca portreleri arasında Aydın-Ümran Menderes’inki beni hep etkilemiştir. Magazin işleri ile uğraşmam ama aklıma gelen “bir yastıkta kocayan” (hani varya şu nikahlarda yapılan şaka?) siyasi çiftler arasında ne Tayyip-Emine Erdoğan, ne Rahşan_ Merhum Bülent Ecevit, ne Nazmiye-Süleyman Demirel, ne Kemal-Ahsen Unakıtan , ne Merhum Turgut-Semra Özal, ne de Merhume Nermin_ Necmettin Erbakan onların bıraktığı etkiyi bırakmıştır. Nedenini pek güzel açıklayabileceğimi sanmıyorum, zira bunu yapmak istediğimde kendi pslkoanalizim, hayat tecrübelerimden bahsetmek kaçınılmaz olacak. Ona da ne ben hazırım, ne kelimelerim. Madem onu yapamıyorum, bu resme baktığımda aklıma gelen çok sevdiğm , eski bir rock’n roll şarkısının sözlerini paylaşayım bari.
If I Were a Carpenter *
[Written by Tim Hardin]
If I were a carpenter
And you were a lady
Would you marry me anyway
Would you have my baby
If a tinker were my trade
Would you still find me
Carrying the pots I’d made
Following behind me
Save my love through loneliness
Save my love for sorrows
I’ve given you my onliness
Come give me your tomorrows
If I worked my hands in wood
Would you still love me
Answer me babe say “yes I would
I’ll put you above me”
If I were a miller
At a mill wheel grinding
Would you miss your colored blouse
Your soft shoe shining
If I were a carpenter
And you were a lady
Would you marry me anyway
Would you have my baby
Would you marry me anyway
And have my baby.
*************************
Bu da (iyi, kötü) tercümesi
Marangoz olsaydım*
Ben bir marangoz olsaydım
Sen de bir hanımefendi
Gene de benimle evlenir
Çocuklarımın annesi olurmuydun?
Meşgalem tenekecilik olsaydı
Gene gelip beni bulurmuydun?
Peşimden gelip
Kap kacaklarımı taşırmıydın?
Aşkımı yalnızlığında da koru
Üzüntülü zamanlarında da
Sana biricikliğimi verdim
Bana yarınlarını ver.
Ağaç işinde çalışsaydım
Gene de beni severmiydsin?
Lütfen “Evet yapardım
Seni başımın üstüne koyarım” de.
Eğer değirmenci olsaydım
Değirmen taşında döven
Özlermiydin renkli bulüzün
ve dans ayakkabılarını ?
Ben bir marangoz olsaydım
Sen de bir hanımefendi
Gene de benimle evlenir
Çocuklarımın annesi olurmuydun?
*Şarkı sözleri Dolly Parton’a aitmiş(!?).
Bob Dylan, Bobby Darin, Johnny Cash, Robert Plant, Bob Seger dahil bir çokları seslendirdi. Johnny Cash’inki favorimdir.
Bekir bey,
Allah herkese Ümran hanım kadar fedakar, vefakar bir hanım nasip etsin.
Ben yine sivri dillilik edip, erkeklere laf dokundurmak istiyorum müsadenizle:)
Omurilik felci olan bir kadına kocası ne kadar süre tahammülle bakardı acaba?
Pekçok dini sitede çok eşlilik tartışmalarında hep bu örnek verilirdi, gıcık olurdum.
Yok efendim, erkeğin bir takım hususi ihtiyaçları varmış da, kadın yaşlanıp hastalanınca ikinci eş zaruri hale gelirmiş, hede hödö..
Diğer taraftan, vefasız bencil hemcinslerim yok mu, elbette varlar, ama bu istisnalar, Allah’ın kadınlara verdiği merhamet duygusunun daha baskın olduğu gerçeğini değiştirmiyor malesef.
Son olarak, ben Ahsen Unakıtan’ın kocasına olan her daim canlı, çocuksu aşkına, tutkusuna hayranım.
Bana en sempatik gelen nedense Unakıtan çiftidir:)
selamlar
BeğenBeğen
Amin.
Benden bilimsel tespit itemedğinize göre söyleyeyim düşündüğümü Yüksek Ökçeli Hanım.
“Bir erkek” diye generik bir şey söyleyeceksek istatistiksel konuşuyoruz demektir. Bu bakımdan farklı kültürler arsında büyükçe farkalar vardır takdir edersiniz.
Yok, yok topu taca atmam bilrsiniz. Bizde söylediğniz fark yüzde kaça tekabül eder bilmiyorum. Ama “erkekler yapmaz kadın yapar” gibi bir büyük fırça boyaması yapmayacak kadar objektif ve adıl olduğunuzdan eminim. Kötürüm karısını terk eden erkek aynı şeyi yapan kadından fazladır eminim. Ama tam da bu dediğnizi yapan pek çok erkek te biliyorum. Biri akrabamdı, 2 sene kadar önce vefaat etti 88 yaşında. Kendisi 80 lerinde iken kendisinden 15 yaş büyük eşine tam de dediğniz hizmetleri verir idi.
Olayın erkeğin ve kadının farkı üzerine olan boyutu da tamamı ile yabana atılcak cinsten değil. Rahmetli anneme en yakın olan büyük ablam idi. Bu diğerlerimizin sorumsuzluğu değil, yaradılışın, hayatın gerçeklerinin dayattığı bir olay idi (Kültürümüzdeki, dinimizdeki mahremiyet falan konuları da var idi burda). .
Bahsettiğniz “anaçlık” ta denilen Allah’ın verdiği özellik te açıklayıcı durumu.
Bakın bir örnek te bizim burdan. Benim kısırlaştırılmış dişi kediler bütün gençlerin çocukların temizliği ile ( dil banyosu ) çok daha fazla ilgilenirler, daha koruyucular ve daha az agresifler.
Hasılı: Son zamanlarda kadınların milli sporu olan “male bashing” de size yardımcı olmadsıysam özür. Naapıyım Allah beni böyle yaratmış 🙂
Ha Ahsaen-Kemal Unakıtan çifti bana da “sempatik” gelir diğerleri de ama bu çift diğerierinin dokunamadığı hassas bi yerlere dokunuyor herhail.
BeğenBeğen
Bekir Bey, Yüksek Ökçeli hanım, ne kadar hoş usluplarınız var. insan yazdıklarınızı okurken gülümsemeden edemiyor. içtenliğiniz ve uslubunuz için teşekkürler.
Madem konu açıldı bende kadınların milli sporu olan male bashingde topu elime alayım, yoksa ayağımamı almalıyım belki bu spor topla oynanmıyorda olablir.:-)
bu aralar vefa olayı benimde çok düşündüğüm bir konu. bir şekilde hayatta mücadele veriyoruz hepimiz. ve hayattan beklediğimiz iyi günümüzde kötü günümüzde korkmadan sırtımızı dayayayabileceğimiz hayat arkadaşımızla karşılaşmak. bunu bulabileceğime dair ümidimi hergeçen gün yitiriyorum. insanların bencillikleri ve sizden alabildikleri olduğu sürece sizle birlikte oluşları gün be gün öğrendiğim bir gerçek. bu aralar umutsuzum, mutsuzum. ama bunları niye yazıyorum ki… yazdıklarınızı okuduktan sonra bunları yazasım geldi. hoşçakalın.
BeğenBeğen
Yüksek Ökçeli Hanımefendi, çok evililik tartışmalarında İslam’daki çok kadınlılık hükmü lehine bu gibi durumların örnek verilmesini yanlış bulduğunuzu anladım. Buna katılamayacağım.
Erkeklerin –çok af edersiniz– cinsel ilişkiye ve hatta poligamiye ortalama olarak çok daha düşkün ve bu hususta çok daha sabırsız oldukları, bizzat batılı büyük biyologlarca artık tesbit edilmiş bir gerçektir. Gözlemsel bulgularla ispat edilen bu vakıanın temel biyolojik illeti (nedeni) de ortadadır: Biyolojik vakıalarda (olgularda) türün devamlılığının çoğu zaman ön planda olduğu sadece evrimciler değil, akıllı tasarım müdafii biyologlar tarafından da teslim edilen bir gerçektir. İmdi, kadınların insan soyunun devamı için yapabilecekleri en fazla iş, tek bir erkeğin tek bir spermi ile hamile kalmaktır. Ondan sonra 9 ay boyunca türün devamı için ilişkide bulunmaları gerekmez.
Oysa, zaten insan soyu içinde hep koruyucu konumda bulunmuş ve savaşlarda daima kadınlardan daha fazla ölen (ki bu da erkeklerin centilmenliğinden öte çok daha temel bir biyolojik vakıaya dayanır) erkekler ise, türün devamı için birden kadar fazla kadını hamile bırakırlarsa, türün devamı açısından büyük bir avantaj elde edilmiş olur.
İşte sadece biyolojik planda bu gerçeklere binaen, Allah, erkeklerin genlerini de fazla cinsel isteğe ve çok eşliliğe meyilli bir surette tasarlamıştır ki böylece türün devamını sağlamaya yönelik davransınlar.
Ama elbette Allah istisnai durumlarda kullanmaları için akıl da vermiştir insan oğullarına… O yüzden, sırasıyla, meşru yollardan evlenemeyen veya ilk eşlerinde bir travma yaşama ihtimali gören erkekler, zinaya gitmemeli veya birden fazla kadınla nikâhlanmaya yönelmemelidirler. Bu hususta sağlıklarını da bozmadan alternatif çözümler üretmelidirler.
Hz. Peygamberin hadislerinde erkeklerin evlilik içi ihtiyaçlarına kadınlarınkinden daha fazla vurgu yapılması ve bu konuda kadın-eşlere anlayışlı olmalarının emredilmesi de işte bunlardan olsa gerektir. Ama elbette istisna kaydı burada da konmalıdır. Hiçbir erkeğin de eşini çok kötü edecek seviyede taleplerde bulunmaması gerekir.
Zaten dikkat ediniz: Çok-kadınlılığa izin veren ayetlerin ismini olmasa bile içeriğini ve Hz. Peygamberin yukarıda atıf yaptığım hadislerini kınamakta en ileri gidenler, aslında erkeklerin fazla cinsel ihtiyaçlarını çok iyi bilen, ama evlilik kurumunu zayıflatmak suretiyle onları zinaya yöneltmek isteyen sekülerleşmeci borazanlardır. Aman iyi niyetli insanlar onların oyununa gelmesin; adeta kadınlara zulmü savunan diní çevreleri de büsbütün tasvip etmesinler, ama bu hususta kötü niyetli din ve evlilik muhaliflerinin oyununa da gelmesinler.
Saygılarımla,
Ràví
Not: Bu à ve ì gibi aksanlı imlálar benim yeni benimsediğim bir imlá usùlüne dayalıdır. Bu usùlü inşallah yakında eposta yoluyla bazı hakìkì münevverlerimize (aydınlarımıza) tanıtma ve onlardan yardım isteme yoluna gideceğim.
BeğenBeğen
bekir bey, az önce daha öceki yazılarınıza baktım. çok çok şaşırdım. ben sadece bir isimle yazıyorum. ve fikrimi söylüyorum. fikrimi başka kimlikler arkasında söylemeye ihtiyaç duyacak biri değilim. kafanızda kurduğunuz komplo teorilerinin gerçekle ilgisi yok. sizi ikna etmeye çalışmayacağım. ama gerçekten çok şaşırdım ve üzüldüm.
BeğenBeğen
Pınar Hanım:
Buraya muhtelif müstar isimlerle yazan bir yorumcu bana gönderdiği bir e-postada Pınar müsteraının da kendisine ait olduğunu söyledi. Ben de bu binbirsuratı tanımlarken onu da dahil ettim. Fazla önemli bir nokta değildi.
Doğrusu bir araştırma falan yapmaya gerek duymadım. İşletildi isem (ki öyle olduğu anlaşılıyor) özür dilerim.
“Şeytanın aptal çocukları” başlıklı, manzara-ı umumi üzerine bir yazıya yapılan yorumlarda seviyenin buralara kadar düşmesine müsade ettiğim için ayrıca üzgünüm. Nalet olsun bendeki bu herkesle diyalog kurulabilme arzusuna 🙂
“Hoş üslup”? Moi? Yıktınız imajımı şimdi Pınar Hanım 🙂
Ümid ederim konulara dönebiliriz.
Sahi konu neydi?
Haa “böylesi insan kaldı mı ki” meselesi. Ah bunu her duyuşumda biri bana 10 kuruş verse idi şimdi Boğaz’da yalım olurdu!
Walla bilmem bu işleri. Kelin ilacı olsaydı kendi başına sürerdi.
Insanlık hakkında genel yargımı müteddit defalar ifade ettim. Bununla iktifa edeyim. Çok bile söyledim.
BeğenBeğen
daha önceki yazınızı unutuyor yeniden eski pınar oluyorum o zaman bende:-)(aslında ben hep aynı kişiyim, size kızmadan önceki halime eski dedim, yine bir yanlışlık olmasın:-)) bazen size katılan bazen karşı çıkan ve her iki durumdada bloğunuzu takip etmeye devam edecek olan pınar. birde geçenlerde milliyet gazetesinde Adnan Menderesin gizli sevgilisinin ölümü dolayısıyla yayımlanan bir yazı vardı. bu yazıyı okumak beni çok şaşırtmıştı. efsane Adnan menderesin aşkı ilginç gelmişti bana. merak edenler için linki atıyorum. http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetayArsiv&ArticleID=1062371&AuthorID=75&b=Tutuklanana%20kadar%20ona%20cicekler%20yolladi&a=Can%20Dündar&ver=63
BeğenBeğen
Evet Menderes’in “büyük aşkı” bende de hayal kırıklığı yaratan bir olay doğrusu. Ama fazla değil. Kendisinin efsaneleşmesi insan zaaflarından azade olması değil kendisi ve onun şahısında millete, ahlaka. insanlığa yapılan zulümle ilgili.
Tevafuk olmuş. Yazıp ta yayınlamadığım belki de hiç yayınlamyacağım bir yazıda “Joan d’arc, Rosa Parks, Malcolm X gibi karakterler mğükemmel kişilikleri oldukları için mi efsaneleştiler sorsunu irdeliyor idi. Bazı yorumcular da aynı şeyi işaret etmişler.
Alın bir magazin haberi: Siz biliyıormuydunuz Martin Luther King de karsını aldatan bir papaz idi. Hem de bir çok kadınla.
BeğenBeğen
Ayrıca Ravi Bey’in açmış olduğu tartışmayıda devam ettirmekte fayda görüyorum. poligamiyi erkeklerin yaradılışı ve insanlık için değerlendirmişsiniz. Ama inanın bu bakış açısı benim hiç anlayamadığım bir bakış açısı. nasıl olurda insanların neslini çoğaltması farelerin, bakterilerin ya da diğer şuursuz canlıların üremeleriyle özdeştirilebilir? biz insanlar için mutlu-mutsuz nesiller vardır (belki insan dışındaki canlılar içinde vardır böyle bir kavram, bilemiyorum). diğer canlılar gibi nesil kavramında sayısal çokluğun bir önemi yoktur insanlar için. Yüksek Ökçeli hanımın değinmediği ve sizin öne çıkardığınız bir hususta var ki o da dini pekçok kaynakta bir erkeğin çocuk sahibi olamaması durumunda çocuk sahibi olabilmek için ikinci bir kadınla nikahlanabileceği hususu. bu gerçekten beni çok üzen yaralayan bir durum. vefa bu mudur? sevmek bu mudur? bir ömür geçirmeye başkoyduğun bir yolculuğa daha ilk adımda su koyvermekten başka birşey değildir bence bu. insanların nesillerinin olması mutlu olmasından,kaliteli bir hayat yaşamasından daha mı önemlidir? (-ki bu arada erkeğin biyolojik bir kusurundan dolayı çocuk sahibi olunaması hususuna hiç girmiyorum bile)bir kadın ve bir erkeğin sadakatle birbirlerine bağlı oldukları iyi kötü günlerinde birbirlerinin yanlarında oldukları, başlarına gelen musibetlere, nefislerinin aşırı isteklerine karşı birlikte mücadele edebileceklerine inanmak insan üstü bir iyimserlik midir?
BeğenBeğen
Pınar Hanım, birinci eşine kötü davranmadığı, ona olan sevgisini azaltmadığı takdirde bu veya benzer bir durumdaki bir erkeğin ikinci bir eş ile evlenmesi vefasızlık da değildir, eşini yarı yolda bırakmak da değildir. Ona yalan söylemeden, arkasından başka kadınlarla iş çevirmeden, ona ayırdığı vaktini olmasa bile sevgisini yok etmeden hayatı her ikisi için kolaylaştırmaktır sadece.
Kadınların erkekler hususunda aynısını yapmaması, yapamaması, yani birden fazla erkeği idare edememesi nedendir derseniz, evvelâ bunun kısmen yukarıda anlattığım sebebe binaen kadının biyolojik tabiatına aykırı olduğu durumu vardır…
Ama burada şu soru ortaya çıkabilir: Sahih hadislere göre cennetteki bir mümin erkek en azından iki eşle evlenme hakkına sahip olacakken (ki Prof. Bekir Topaloğlu Hocamızın TDV İslam Ans. içinde yazdığına göre daha fazla sayılar veren hadisler hep ya zayıf veya düpedüz uydurmaymış), kadınların aynı anda birden fazla eşe sahip olması neden dünya ve ahirette çirkin ve yasaktır? Üstelik ahirette üreme vs. gibi hiçbir biyolojik kısıtlama ve zorunluluk da yok iken?
Bu durumda ben derim ki o halde erkeklerin çok eşliliğe, kadınların ise tek eşliliğe temayülünü daha uygun hale getiren, yukarıda anlattığım biyolojik olgu, aslında en temel illet (neden) değilmiş, demek ki temelde çok daha derin bir manevî illet bulunmalıdır, demek ki biyolojik kurallar bu temel manevi illetin/nedenin sadece bir tezahür vesilesi olmalıdır… Bu temel manevi ilkeyi, itiraf edeyim, ben bilmiyorum; belki konu hakkında daha fazla okumuş olaydım bir fikrim olurdu… Ama yine de yaptığım izahatı ben bizim amaçlarımız için yeterli görüyorum.
Ayrıca bir şeyi gözden kaçırmış gibisiniz Pınar hanım. Ben kadın ve erkeklerin ilişkilerini tamamen süfli biyolojik kurallar içine hapsetmedim asla. Dedim ki Allah insana akıl vermiştir. Yine yaklaşık olarak dedim ki eşini fazlasıyla üzecek, içinde bulunulan şartlar nedeniyle ona karşı hakikaten zulüm hükmüne geçecek hiçbir eylemi yapmaması gerektiğini, erkeğe, aklı söyleyebilecektir… Buna evlilik içi durumlar da dahildir. Hele hele çok eşlilik izninin (ve yeri geldiğinde emrinin) hiç anlaşılmadığı ve evliliklerdeki ahlaki hatta hukuki ortak paydaların bile din hakkındaki derin cehalet ve daha derin çok bilmişlik nedeniyle belli olmadığı bu zamanda, erkekler evlilikle ilgili bazı ruhsatlarını mümkün olduğunca feda etmeyi daha ahlaki bulabilirler… Fakat lazımdır ki kadınlar da erkeğe Allah tarafından verilen bazı ruhsatların ve imtiyaz gibi görünen hakların, aslında bir hikmete, erkeğin bazı gerçek ihtiyaçlarına dayandığını anlasınlar. Aksi halde, erkeklerine sahte bir eşitlik görünümü altında eziyet çektirebilirler…
Saygılarımla.
BeğenBeğen
bir erkeğin birkaç hanımından biri olarak mutlu olmayı beceremeyen, kendisi için özel bir insanla hayatını devam ettirme lüksü, densizliği isteyen doğasını kaybetmiş kadınlarız biz. ne de olsa 2009 yılılnın ve batı medeniyetinin kirlettiği kadınlarız biz. doğamız gereği bir erkeği 4 kişiyle paylaşabilecek kadar cömertiz biz. haftada 2 gece bir erkekle birlikte olmak aslında bizi mutlu edebilir bu bizim doğamıza en uygun olanıdır. ama dedğim gibi 2000 li yıllar ve batı medeniyetiyle bilenmiş, kirletilmiş feminist ayaklar…tüm bunların olmadığı, doğamıza dönebildiğimiz erkelerimizide elbiselerimiz, giysilerimiz, paramız gibi ortak olarak paylaşabildiğimiz bir dünya hayal etmek daha insancıl olurdu. ama bu 2000 li yılların getirdiği kirlenmişilkten kurtulamıyoruz ki… kadınlar artık çok bencil oldu. düntada bu kadar kısıtlı bir kaynak olan erkek kaynağını tek başlarına tapulamak, bir kadın için çok çok fazla olan cinsel güçlerini tek başlarına istismar etmek hatta hemcinslerini bile düşünmeyerek dünyadaki fazla kadın nufusunun ihityaçlarını görmezden gelmek istiyorlar. bir erkeğin sınırsız sevgi pınarlarını sadece kendi kaplarına akıtmak paylaşıldıkça çoğalan bu sevgiyi başka kadınlarla paylaşmak istemiyorlar. sallandırmak lazım bir kaç tanesini, gör o zaman memleketin halini:-)
BeğenBeğen
“bir erkeğin birkaç hanımından biri olarak mutlu olmayı beceremeyen, kendisi için özel bir insanla hayatını devam ettirme lüksü, densizliği isteyen doğasını kaybetmiş kadınlarız biz. ”
Ha şu hatanızı kabullenseniz güzel güzel geçinip gitsek ya? 🙂
Yok, Ravi bu feminist tepkiyi hak edecek bir yorum yapmamış ama bu konuda epeyce feministim. Bazı dindar erkeklerin bu konuda savunmacı tavırlarına çok şahit oldum ama hanımların da çabuk tabancalara yapıştıklarına da çok şahit oldum.
Doğrusu birden fazla zevceyi mutlu edebilen erkeği alnından öperim ben. Benim için nerede ise insanüstü bir yaratıktır o. Bir eşi mutlu etmek dünyanın en zor işlerinden biri. Ama 2, 3,4..? Bravo doğrusu. Böyle kimseler olmamışmıdır yokmudur?
Mutlaka olmuştur. Islam Peygamberi (sas).
Ama Islamda buna müsade ediliyor diye çok geniş bir ruhsat çıkarmak su-i istimaldir. Fazla tahlil yapmadan şahsi görüşümü söyleyeyim. Bu gün Türkiye’de bu uygulama içersinde bulunan erkeklerin ezcici çoğunluğu için bu ruhsat yoktur. Kaçak yapı yapıp “kitaba” uydurmaktadırlar. Zina yapmadıkları için kendilerine tebriklerimi sunarım.
(konuyu açıklayan pek çok kaynak var. Benim en hoşuma gideni Batı’dan Islama polijeni üzerinden yapılan sadırılara cevaben Murad Hoffman’ın cevabi yazısı idi. Ordaki vurgu da Islamdaki nasın bir geniş müsade değil ezici çoğunluk için yasaklama olduğu üzerine idi).
Hangi durumda cevaz verilebilir sorusuna örnek düşününce aklıma Bilge Köyü geldi. Orda ölenlerin yarısı kadındı yanılmıyorsam ama diyelimki hepsi erkekti. Dışa kapalı böylesi bir köyde hali vakti yerinde birine dahi izin “eşit davranma” şartına bağlı olurdu. ki dediğim gibi bunu becerebilen babayiğdin alnından öperim. Perygamberimiz yapmış ama nalıncı birader haşa sen peygamberimiz değilsin. Onun yaptıklarının kaç tanesini yerine gtirebiliyorsun
Bir tanesine bile eşit davranmanın (!) ne kadar zor olduğunun yaşayan misaliyim 🙂
BeğenBeğen
“Bu gün Türkiye’de bu uygulama içersinde bulunan erkeklerin ezcici çoğunluğu için bu ruhsat yoktur. Kaçak yapı yapıp “kitaba” uydurmaktadırlar. ”
Bekir Hocam , konuyu okumakla yetiniyordum ta ki şu mükemmel Ruhsat misalini görene dek
okur okumaz aklıma gelen cümle şu oldu “bence ruhsat vardır da ehliyet yoktur ”
(sizin yapı/ruhsat benzetiminizin trafik versiyonu oldu )
tabi memlekette herkes kendini her konuda ehil gördüğünden olsa gerek ,ruhsat yeter diye düşünülüyor ( bkz. diploma kiralamalar , eczacı-mimar-mühendis diplomaları..vs)
ben de ehliyet sınırlarımı fazla zorlamayıp burada keseyim.
BeğenBeğen
Herkese merhaba,
Pınar hanım size özel bir merhaba:) Şenlendirmişsiniz burayı.
Ravi bey,
valla yıllardır bu çok eşlilik meselesinde sizin yazdıklarınızın aynısını ezberlettiler bana, o yüzden hiç laf dalaşına girmek istemiyorum.
Sadece şunu biliyorum ki, sizin yazdığınız biyolojik nedenleri veren rabbimiz bu yüzden sizi poligam olarak tasarladıysa; bize de buna tahammüllü olmayı verirdi, verMemiş.
Tsarımda kusur olmayacağına göre, sanırım nefislerde kusur aramak icap ediyor.
herkese iyi akşamlar, saygılar
BeğenBeğen
“Ruhsatı” Ravi’den aldım VB. Rüşvet falan da vermedim ..:)
Her halükarda günümüzde malesef istismar edildiğini düşündüğüm bir uygulama.
Madem dokundum şunu da ilave edeyim: Laikçilerin, ve malesef bazı feminist Islami hanım yazarların ifade ettiği kadar yaygın bir uygulama yok. Keşke bu konuda da bir araştırma yapsa birileri de istatistikler ve bu konudaki zihniyeti bilsek. (Teşekkürler Binnaz toprak Hanım. Sizi kastetmedim. Siz yoruldunuz sipariş kamuoyu araştırmalarından).
Benim bilimsel olmayan gözlemlerin “dindarın dindarı” kesimin erkekleri arasında bu hayat tarzını seçenlerin pek makbul olmadığıdır. (dindarın dindarı ve laikçinin dincisi kavramları da başka sefere).
Not: Bu sonradan ilave. “ruhsatı Raviden” derken kelimeyi o kullandığı için demek istedim. Yanlış anlaşılmasın.
BeğenBeğen
selamınız için teşekkürler y.ö hanım..tespitiniz çok doğru erkekler fiziksel olarak poligam yaratılmışlarsa eğer, kadınarında psikolojik olarak erkeklerin bu poliygam alışkanlıklarını kaldırabilmeleri gerekirdi. -ki zannediyorum ki kadın için erkeğini paylaşmak tarihin her döneminde problemli bir konu olmuştur. her insan kendisini özel hissetmek ister bu kadın ya da erkek olmanın gerektirdiği birşeyden ziyade insan olmanın gerektirdiği bir unsur.ben şahsen bir erkeğin duygusal ve cinsel ihtiyaçlarını karşıladığı “seçeneklerden biri” olmayı kaldıramam. hiçbir kadının ve erkeğinde bunu kaldırabileceğini düşünmüyorum. böyle işler olmuyor mu diyecek olursanız neler olmuyo ki şu dünyada. sadece elimizi biraz vicdanımıza koyup kadın ya da erkek oluşumuzu unutup insan olmanın ortak paydasında biraz empati yapalım yeter. göreceksiniz ki kimseden referans almanıza gerek kalmayacak. insanı mart ayındada neslini çoğaltmak için birden fazla dişiyle çiftleşen kedilerden biraz farklı görecek olursak birbirimizi dah iyi anlayacağımızı düşünüyorum.insanın birbirine yaptığı zulum vefasızlık sadece iyi günlerde yanında olup karşındakini özel hissettirmemektir. her zaman alternatifi olduğu düüncesi bile insanı değersiz hissettirirken bu alternatifi canlı olarak herdaim yanında bulundurmak çok daha acı verici olsa gerek. ha bu arada şunu farkettim hayvanların kadın cinsiyetine dişi deniyor, erkeklerin cinsiyetinden olanına ise yine erkek. litfen kimse yanlış anlamasın.. sabrınız için teşekkürler
BeğenBeğen
Bekir bey, maalesef içinde bulunduğumuz toplumdaki suistimaller yüzünden bu konuda biraz aşırı düşünüyor gibisiniz.
Zaten çok kadınla evlenmeden önce Müslüman toplumun ileri gelenleri hiç eşi olmayan erkek ve kadınları evlendirmekle emrolunmuştur. Bkz: Nur Suresi, ayet 32 ve onun Elmalılı Hamdi Efendi üstadımızca tefsiri.
En başta, poligini’nin yani çok kadınlılığın erkeklerin çoğu için yasak olmasına gerek yoktur; çünkü, Bekir Hocam sizin de belirttiğiniz üzere, bu dünyada erkeklerin çok azı birden fazla kadını idare edebilir ve bunun da çoğunlukla farkındadırlar. İlletler (nedenler) hem maddi hem de manevidir. O yüzden de tarih boyunca, özellikle Müslümanlar arasında, çok az bir erkek oranı poliginiye cesaret edebilmiştir. İslam ülkelerinde, tarihçilerin söyleyip durduğuna göre, poligini oranı hiçbir zaman yüzde 10’un üzerine çıkmamış, genelde yüzde 5 civarı filân seyretmiş. Bu durum Osmanlı Devleti vesikalarında ayrıntısıyla kayıtlıymış.
Ayrıca, erkeklerin mesela savaşlarda ölüp kadınların nüfusa oranı arttığı durumlarda (ki bunlar bize hiç uzak değildir, en son 80 yıl öncesine kadarki onyıllar boyunca çok fena yaşadık bunlar), imkânı olan erkeklerin çok kadınla evlenip onların bakımını üstlenmesi sadece bir ruhsat değil, aslen doğrudan bir emirdir…
Yüksek Ökçeli hanfendi, ne tezat, bana da yıllarca sizin savunduğunuz görüşleri ezberlettiler, ama ben de sizin gibi kendi kafamı kullandım ve bu yeni bilgilere ve fikirlere ulaştım.
Pınar Hanım, korkmayın, bu dünyada ve bilhassa belli peşin hükümlerin olduğu bu toplumda böyle kıskanç hissetmeniz doğaldır. Cennette ise kadınların böyle gereksiz kıskançlıkları kalplerinden alınacak ve bazı çürük yahut zayıf rivayetlerde geçtiği gibi onlarca, yüzlerce, hatta binlerce kadınla olmasa bile, kocalarının kendileriyle beraber birisi hurilerden olan iki kadınla evlenmesini hiç dert etmeyeceklerdir. 🙂 İnşallah bu sizi daha da öfkelendirmez, ama n’apayım, doğru bildiğimi siyaseten doğruculuk yapmaksızın söylemek istiyorum. 🙂
Saygılarımla
BeğenBeğen
Ravi Kardeşim,
Konuda fazla detaylı yazmadım. Sadece bu gün Türkiye’de bu uygulamayı kaç kişinin kullanma “ruhsatı” veya “ehliyeti” olduğu üzerine yorumum. Bir cihanşumül ve tüm zamanlar için değerlendirme yapmadım.
Mesela şu adamın (http://www.taraf.com.tr/haber/36150.htm ) bu ruhsata sahip olmadığını söylüyor benim anladığım Islam. (Biliyorum su-i misal emsal teşkil etmez ama buna benzer pek çok malesef).
Az sayıda da olsalar ve çok-eşliler çoğunlukla zina içinde yaşamayı noırmalleştirecek kadar “çağdaş” olmayanlar olsa da, dindar kesim arsında pek tasvip görmeseler de bazı “dindar erkeklerin” de bunu istismar ettikleri vakidir. Bu statüye giren “önemli” kişiler de tanıyorum malesef.
Biyolojik nedensellik, canlıların ayakta kalma, neslini devam ettirme programlanmasına da kafam basar ama olaya sadece pratik zaviyeden ( özellike günümüz Türkiyesi) yaklaştım.
Anlaşılmıştır ümid ederim.
BeğenBeğen
Selâm hocam. Türkiye’de şu anda çok evlilik izninin hiç kimse tarafından kullanılamayacağı, bunun dinen ve ahlaken savunulamaz olduğu hususunda sizinle mutabıkım, hocam. Zaten dinini azıcık bilen herhangi bir müminin farklı düşünmesini de pek mümkün görmüyorum.
Naçizane, fakirane ve acizane fikrimce, bunun en temel nedenleri arasında şunları sayabiliriz: 1. Türkiye’de “taaddüd-i zevcât (zevcelerin birden fazla, elbette en fazla dört olması)” resmiyette kabul edilmediği için, kadın-eşlerin büyük haksızlığa uğratılmasının hemen her durumda kesin olması. 2. Bırakın birden fazla kadını, tek kadınla olan ve her zaman standart olmuş evlilikte bile, bilhassa kadına karşı adalet için neler yapılması gerektiğine dair Türkiye’nin özellikle bazı yerlerinde tam bir cahiliyye’nin (cehalet değil, yerel toplumca icra edilen sistemli cehalet, yani cahiliyye) hüküm sürmesi, bilhassa kadınlara karşı tam bir korku rejimi’nin icrası.
Fakat gûyâ aydınlanmış bazı modern çevrelerde de evliliklerin son yıllarda neden yürümediğinin anlaşılması lâzım bence. Toplumumuzda kadınlardan talep edilen bazı aşırı şeylerin artık kadınlarca haklı olarak katlanılmaz bulunması yanında şu da vardır ki modernist bireyselcilik, evliliği değil, kısa dönemli, hatta gecelik ilişkileri teşvik etmektedir; dinen bu ikinciyi de yapmak istemeyen ama bireyselcilikten de vazgeçmeyenler çok acı çekmektedirler. Artık hiçkimse birbirine uzun süre “katlanmak” istememektedir. Kendi hatalarına karşı çok hoşgörülü davranan insanlar, başkalarının hatalarına en ufak tahammülü çok görmektedirler, ve asıl kötüsü, böyle yapmalarının normal ve doğru olduğunu iddia etmektedirler, “benim haklarım da benim haklarım” deyip durmaktadırlar, ama başkalarının haklarına hiç saygı göstermek istemiyorlar… Bunu yapan bencil insanların arasında maalesef ben de varım, fakat –övünmek gibi olmasın ama– en azından ben bireyselcilik ideolojisine inanmıyorum ve o sayede kendimi düzeltme imkanım pek çok insana nazaran daha fazla vardır sanıyorum.
Ayrıca kendi endişelerimden ötürü 😀 aslen ben öyle fikrediyorum ki Türkiye’de İslam’a uygun bir siyasi rejim faraza yarın kurulsa, taaddüd-i zevcat uzun yıllar boyu yasal kılınmamalıdır. Zira bu yasal kılınırsa, Nur Suresi 32’inci ayette geçen, bekarları evlendirmeye ve zımnen onları zenginleşene kadar madden ve manen desteklemeye yönelik emri bilmeyen ve bilmek de istemeyen Türkiye’nin pek ahlaklı (!) zenginleri, pek çok fakir kadınları paralarıyla ikna eder ve benim gibi zavallı fakir veya fakire yakın gençlere birer tane bile zevce kalmaz. 😦 Çünkü hele savaş görmemiş bir toplumda, evlilik yaşındaki kadınlar erkeklerden olsa olsa çok az bir miktar fazla olabilirler. Şayet önce bekarlar evlendirilmezse ve haddinden fazla zengince erkek taaddüd-i zevcât ederse, artık evlenecek kadın kalmaz bizim gibi zavallılara…
Neyse, hocam, artık boşta kalmamın, tatile çıkmamın da etkisiyle son iki gündür sitenize çok yorum yapmaya başladım. Gevezelik ederek rahatsızlık verdimse size, lütfen beni affediniz ve kendime çeki düzen vermem için beni ikaz ediniz. Ayrıcana, yahu ben ne iradesiz adamım böyle, önce kendi sitelerimi yayına tekrardan soksam ya…
BeğenBeğen
sayın Ravi Bey, zaten itiraf ettiğim üzere doğasından kopmuş, paylaşmayı bilmeyen kadınlarız biz:-) bu noktada sizinle hemfikirim zaten. anladığım kadarıyla önce doğrularınızı seçiyor sonrada nedenler bulup kendinizi tatmin ediyorsunuz. bakın bende sizin bu fikrinizi destekleyen bir neden buldum.belki kendinizi daha çok tatmin etmenizi, vicdanınızla başbaşa kaldığınız zaman dil altı hapı etkisi yapmayı sağlar. madem gerçek bu ama ben ve benim gibi doğasına karşı gelenler kabul edemiyor bu gerçeği o zaman bende işin olumlu tarafından bakmaya çalışayım. benim açıklamam orjinal ama başka yerde duymadım daha önce. açıklama şu: erkekler birden fazla kadınla evlenebilirler. çünkü doğaları buna uygundur. olayın bir diğer tarafı olarak kadın ise zaman zaman buna karşı çıkmaktadır. karşı çıkmasının tek nedeni doğal olarak var olan paylaşım yeteneğini kültürel olarak zaman içinde yitirmesidir. yoksa her hanım eşine ve kendisine tanınan bu kolaylaştırıcı ruhsatı seve seve kabul eder. hem bilindiği üzre cennette bir erkeğe birden fazla hanım bahşedilecek. hal böyle iken hanımların dünya şartlarında bencilleşen tek eşlilik istekleri yaraya tuz basmak misali bu dünyada köreltilmeli cennete terbiye edilmiş bir nefisle gitmelidirler. gördüğünüz üzere poligamide ne hikmetler var. ama bizim nefislerimiz işte. kendine zulm eden nefisler… bir diğer nedeni ise kimse matematiksel ve en temel dürtü olan soyun devamı ilkesi. dünya hayatı boş ve anlamsız bir yaşam, hem de geçici max 60-70 yıl. 60-70 yıl için bunları dert etmeye değer mi? ki basit bir matematik hesap yaparsak bir bayanın 25 yaşında evlendiğini düşünelim. evliliğin ilk yıllarındada eşini her açıdan tatmin edebildiğini, daha sonra kadın ve erkeğin kaçınılmaz:-) doğaları gereği kadının erkeğe yetemediğini, bir taraftanda nesil lazım bize..her defasında milyonlarca üretilen sperme karşılık her ay üretilen sadece bir yumurta… ki bir kadının hayatı boyunca sadece yaklaşık olarak 15-20 çocuk doğurabileceğini düşünecek olursak, ve kadının hamileleik dönemlerini, adet dönemlerini lohusalık dönemlerini ve bu süre zarfında erkeğin doğasının nesil üretmek için programlanmış çılgınlığını…çok eşlilik bir lutuftur lutuf. ama tabi anlayanlara:-)
bu yazıyı vicdanınızla başbaşayken okumanızı tavsiye etmiyorum. vicdan krizi yaratabilme etkisine sahiptir.
BeğenBeğen
Ravi Kardeşim,
Gayet mantıki kapsamlı değerlendirmeler var yorumlarınızda. Bahsettiğim elinde nalıncı keseri olan erkek tiplemesine uymuyorsunuz.
En azından cevap verirken yorumlarıomı okumuşsun.
Pınar Hanım,
Lütfen yorumları okuyup sonra cevap verseniz.
Aksi taktirde gayet açık seçik ifade edilmiş cümleleri anlama probleminiz olduğu hükmüne varmak zorundayım.
Bu söyledikleriniz benim yorumuma cevap mı şimdi? Yoksa kafanızda tahayyül ettiğniz bir “şu erkek milletine” mi?
“İsimleri
ksarşıtırdı” desem bu cevabı hak eden yorumu kimse yapmadı.
Pes doğrusu!
BeğenBeğen
bekir bey, yorumum Ravi Bey1in söylediği şu cümleler üzerine yapılmıştır. “bu dünyada ve bilhassa belli peşin hükümlerin olduğu bu toplumda böyle kıskanç hissetmeniz doğaldır. Cennette ise kadınların böyle gereksiz kıskançlıkları kalplerinden alınacak ve bazı çürük yahut zayıf rivayetlerde geçtiği gibi onlarca, yüzlerce, hatta binlerce kadınla olmasa bile, kocalarının kendileriyle beraber birisi hurilerden olan iki kadınla evlenmesini hiç dert etmeyeceklerdir.”
BeğenBeğen
Ve bu ifadelere cvptır.”Erkeklerin –çok af edersiniz– cinsel ilişkiye ve hatta poligamiye ortalama olarak çok daha düşkün ve bu hususta çok daha sabırsız oldukları, bizzat batılı büyük biyologlarca artık tesbit edilmiş bir gerçektir. Gözlemsel bulgularla ispat edilen bu vakıanın temel biyolojik illeti (nedeni) de ortadadır: Biyolojik vakıalarda (olgularda) türün devamlılığının çoğu zaman ön planda olduğu sadece evrimciler değil, akıllı tasarım müdafii biyologlar tarafından da teslim edilen bir gerçektir. İmdi, kadınların insan soyunun devamı için yapabilecekleri en fazla iş, tek bir erkeğin tek bir spermi ile hamile kalmaktır. Ondan sonra 9 ay boyunca türün devamı için ilişkide bulunmaları gerekmez.
İşte sadece biyolojik planda bu gerçeklere binaen, Allah, erkeklerin genlerini de fazla cinsel isteğe ve çok eşliliğe meyilli bir surette tasarlamıştır ki böylece türün devamını sağlamaya yönelik davransınlar.”RAVİ
BeğenBeğen
Râvi bey,
19 numaralı mesajınızdan sonra teskin oldum sayenizde.
Evet günümüz şartlarında artık çok eşli erkek prototipini kabullenmek neredeyse imkansız..
Hem şartlar gereği hem de mevcut tabiatımız gereği.
Ayrıca, annesinin üzerine ikinciyi, üçüncüyü alıp, üreme potansiyelini arttırma bahanesine sığınan babayı; çocukların da affetmeyeceğini en azından kendi vicdanımda sınayabiliyorum.
Cennet demişsiniz, huriler demişsiniz;
Rabbim beni affetsin inşallah ama, ben cennette de paylaşamam eşimi!
Beni böyle kıskanç yarattıysa, ve cennet nasip olursa, herhalde bana da gönlüme göre bir ortam verecektir diye ümidediyorum.
Orası cehennemden farklı olarak azap mekanı olmadığından, gönlümdeki kıskançlık duygusu alınacağına; sizdeki nesil devam ettirme güdüsünün alınmasını sağlayacaktır.
Yani Huri isteyenlere huri verilir, istemeyenlere verilmez sanıyorum!
Ha ille de huri derse keyfi bilir, ben de basar giderim.
Oh ne âlâ, haram yok, günah yok, tarih boyunca merak edip hayran olduğum tüm erkekleri arar bulurum.
HZ Yusuf peygamberi hangi kadın görmek istemez?
Yada Yavuz Selim’i?
Yada Fatih’i?
Ha diyebilirsiniz ki, huriler varken sana mı bakacaklar?
Bir rivayete göre, cennet kadınları hurilerden daha güzel olacaklar, hadi bakalım:)
[Bekir Bey bu yazdıklarıma lütfen kızmayın, maksadımı aşmak değildir niyetim, izlemeye devam edin:)]
sayg.
BeğenBeğen
Pınar Hanım,
Gene özür dileme sırası: İsimleri karıştıran siz değil benmişim. Ravi’nin avukata ihtiyacı olduğunu düşünmemden falan değil, bir isim karıştırması yani. Dedim ya dimentia olmalı 🙂
Bu vesile ile bu tartışmada gayet makul, akl-ı selim argumanları üreten tüm yorumculara da teşekkür ederim. Tartışma böyle yapılır.
Devamını dilerim
BeğenBeğen
Sayın Ravi;
Kabalık etmek istemem ama bizzat sizin isteğiniz üzere , gevezeliğinizi ikaza mecbur olduğum düşüncesine kapıldım..Bu hususta söylenebilecek tonlarca şey var..yani düşüncelerinize katılmayanların da en az sizin kadar gevezelik edebilmeleri mümkün.Fakat böyle bir konuda sizin argümanlarınıza sahip biri ile tartışmaya girme düşüncesi bile zihnimde felç edici bir etki yaratıyor..
Ancak şu kadarını söylemeliyim ki argümanlarınız gülünç denecek düzeyde basit ve yüzeysel.Açıkçası bu mantık yürütme biçimiyle çok absürd sayılabilecek hatta islama göre kabul edilemeyecek şeyleri dahi savunabilmek mümkündür.Ve savunmanızın İslama ve onun emir ve yasaklarına en az sizin kadar bağlı pek çok müslüman hanım için , zavallı cinsinize karşı mide bulantısı ile karışık bir acıma duygusu geliştirmekten başka bir işe yaramadığını görebilmenizi ümit ediyorum.
Ne kadar da kendinizden eminsiniz..O vakit bana söyleyin lütfen , Peygamber aynı zamanda da damadı olan hz.Ali nin , ikinci bir eş almak istemesi ile ligili bu en tabii hakkına hangi gerekçe ile , hem de şiddetle ve alenen karşı çıkmıştır..Peygamberimizin gözbebeği fatıma niçin bu masumane istek karşısında bu denli sarsılmıştır..
O da , biz modern zaman müslüma kadınları gibi kalbi fesada uğramış kıskanç biçarenin tekimiydi yoksa…
BeğenBeğen
rica ederim. ben de bir dikkatsizlik, gözden kaçırma olabileceğini düşünmüştüm zaten.
BeğenBeğen
Pınar Hanım, ben o bana atfettiklerinizi demedim. Zaten bana kalsa, nefsime kalsa, vallahi de ben sizi ve diğer genç ve bekâr hanımları kırmamak için, “zinhar erkek hiçbir durumda birden fazla kadınla evlenemez, erkekler için zevcelerinin çok eşliliği ne kadar onur kırıcı olursa, kadınlar için de o kadar onur kırıcıdır, yahu erkekle kadının ne farkı var be!” diye kesip atardım. Sonuçta halen genç kadınlar dünyasının sempatisine muhtaç bekar bir erkeğim. Ama kadim geleneksel öğretileri ve dinimizi doğrulayan bilimsel araştırmalar ortaya koyuyor ki erkeklerin bir kısmının çok eşliliği, (kadınların ise daima tek eşliliği) biyolojik bir tür olarak bizim için bazı zamanlarda gerekli olabiliyor: her zaman değil, ama sıklıkla. Ayrıca yine araştırmalara göre, bunun alt yapısı da genetik olarak hazırlanmış; böylece erkekler cinsel ilişkiye, karşı cinsin görüntüsünden etkilenmeye, hatta fırsatını bulursa başka eş aramaya kadınlara nazaran genetik olarak daha yatkın bulunmuş.
Demek ki mantıken kadınlar da eşlerinin çok eşliliğine tolerans göstermeye çok daha yatkın olmalıdırlar genetik olarak. Ama yine genetik ve psikolojik olarak kocalarının diğer eşlerinden çok daha önce, kendilerinden çocuk sahibi olmasını da tercih etmelidirler (istisnai fedakârlık durumları hariç), herhalde kıskançlıklarının biyolojik sebeplerinden biri de bu olabilir.
Bu bulgulardan erkeklerde çok eşliliğe çok daha fazla genetik eğilim olduğu bulgusunu iki yerde okudum. Birisi, dünyaca ünlü bir ateist biyoloğun (Richard Dawkins) konu hakkındaki izahlarına atıf yapan dindar bir mühtedi-Müslüman, İngiliz yazardı (Abdulhakim Murad Winter). İkincisi ise, bu meseleler hakkındaki derin bilgisiyle ülkemizde tebarüz etmiş nöroloji ve psikiyatri profesörü Prof. Dr. Haydar Dümen idi. (İtiraf ediyorum bu sözlerini TV’de dinledim, ama geçen yıllarda köy kahvehanesinde çalıştığım dönemde, can sıkıntısıyla masada duran ismi lüzumsuz gazetedeki sayfasına da bazen göz atardım. İçimdeki öğrenme aşkı ve vakit geçirecek başka şey bulamamak yüzünden hep, n’apayım.)
Pınar Hanım, erkekler de çok acı çekiyor bu dünyada. Hem ahirette birden fazla eşe sahip olmaları erkeklerin kadınlardan daha fazla insan oldukları, bir erkeğin birden fazla kadına denk değerde olduğu anlamına gelmez ki… Allah aşkına, bir insanın değeri eş sayısında mıdır? Hatta bir başka bakış açısından şöyle bile düşünülemez mi bir kadın tarafından: “Hahaha, şu erkekler ne kadar zavallı yaratıklar. Ahirette bile birden fazla kadının sevgisi olmadan tam olarak mutluluğa ulaşmaları mümkün değil, kadın cinsine ve sevgisine o kadar muhtaçlar. İhtiyaçlarına bak şunların, köle sanki bunlar; bunlar yarım insan…” Elbette bu da abartılı bir bakış açısı olurdu, ama sizinki kadar abartılı en fazla… Asıl demek istediğim, bu tür mantıksal çıkarımları olguların tek bir yönlerine bakarak yapmamalı. Her yönü göz önünde bulundurmalı…
Geçenlerde “8 Kadın” diye bir Fransız filmi vardı TV’de. Akrabaları, kendisine zevk değil eziyet veren hizmetçi-metresi, karısı ve kızları elinde eziyet ve aldatılma içinde yaşayan zavallı bir adamcağızın acıklı sonu hakkında… O film de kadınların aleyhine biraz abartılı olmuş gibi, ama erkekleri biraz daha iyi anlamanızda ve onlara karşı “haklarım da haklarım” demeyi bırakıp onlara acımanızda bu sanatsal abartının da faydası olabilir bence…
Saygılarımla efendim
BeğenBeğen
Yazı konusundan biraz uzaklaştık ama kim takar. Ben de bu uzaklaşmaya bir katkıda bulunayım o zaman.
Bu tartışmaya temsilci göndermeyen “erkeğe eşitlik” deyince aklına “ahlaksızlıkta eşitlik” gelen Duygu Asena ferminstleri var. Hani şu “erkek yapınca iyi de biz yapınca niye kötü” derin felsefesi var ya? İşte o. Hoş, o tip feminizm Duygu Asena’nın falan icadı da değil kopye idi (ah ne şok!). Onu icad eden Yahudi hanımlar Betty Freidan ve Gloria Steinam peş peşe “yanıldık” dediler ama Duygu’nun ömrü duymaya vefa etmedi, ya da onlar Vagina Monologları’nı sahnelemekle meşguldüler, bilemem.
Salih Tuna’nın şu yazsıında (https://bekirlyildirim.wordpress.com/2009/06/10/odunc-ask-olur-mu/) bahsettiği “bronzlaşmak. yer yer yozlaşmak, uzaklaşmak” falen isteyen özgür kadın ve
“Bir kesim Leyla’nın gözlerinden Mevla’ya yol almanın yollarını gözlüyor, diğer kesim Leyla’ya “yollu” olmayı telkin ediyor: “Çok üzgünüm istemeden / Seni dün gece aldattım / Kim olduğu mühim değil / Sana bağlanmaktan kaçtım…”” incilerindeki romantik kadın olmamali bu “dini nefsi tatminlerine araç eden erkeğe” cevap.
Tekrar edeyim, burada ne o tür feminist arguman ne böylesi bir pespaye özgürkik tasavvuru gördüm. Sadece sisteminden çıkarmam lazımdı da ondan.
ABD’de konu açıldığında “ben burada anti-feminist, Türkiye’de feminist olurum” der idim.
Merhume annemin yaşadığı hayatı gözleyip te feminist olmamam ne mümkün?
BeğenBeğen
ben insan ırkının bu kadar kadın ve erkek olarak incelenmesine gerçekten şaşırıyorum. insan olmanın ortak paydası bu kadar az mıdır? neden her meseleye bakarken kadınlar, erkekler ve ve onların genetikleri:-) odaklı bakıyoruz. insanlara bakmaktan vazgeçtim. kendi cihetimden bakıyorum. bir kadın ve bir erkeğin kurabileceği küçük, dirençli birbirlerine özel küçük bir dünyaları olmaları gerektiğini düşünmek çok mu iyimser bir istek. soyumu falanda devam ettirmek istemiyorum. ben hayatımı mutlu ve huzurlu yaşamak istiyorum. soy konusunda takıntılı olanlarıda sperm bankalarına ve eşlerini sürekli hamile bırakmaları gerektiğini düşünen cinsel birlikteliğin “asli” amacının üremek olduğunda kanaat kılmış olanlara bırakıyorum. evlilik kurumunu bu kadar küçültmek pes doğrusu. evlilik iki kişinin iyi günde kötü günde ellerinde olan ya da olmayan her türlü musibetlere karşı mücadece edeceklerine, karşılıklı olarak biribirlerini özel hissettireceklerine, kısmetlerinde varsa bu birliktelerini evlatlarıyla paylaşacakları bir yaşam şeklidir. kadın ya da erkek olmayı bırakıp insan olarak herkesin ortak olarak hissedeceği şeylere odaklanırsak birbirimizi daha iyi anlarız. İnsan oğlu bencil ve doyumsuzdur ama aynı zamanda akıllı ve vicdanlıdır. kendisine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmamak ilkesini benimsemek karşındakine haksızlık yapmak mıdır?
BeğenBeğen
Yuksek okce hanim,24 numarali yazinizin celiskili ve isteklerinizin sadece bir arzuya dayandigini gozlemliyorum buradan; oradan degisik gorebilirsiniz belki, fakat kiskancliginizdan dolayi cennette bile paylasamadiginiz esinizi ne hikmetse bir anda unutup tarihteki onemli sahsiyetlere gonlunuzun meyilli oldugunu yazabiliyorsunuz. Bununla beraber cok esliligide benimsediginiz manasi cikiyor, zira yakisikli veya onemli bir sahsiyetin isteklisi daha fazla oldugunu gayet iyi biliyorsunuz. Sonuc nedir? O size kalmis.
BeğenBeğen
Vedat bey,
yazdıklarımı bir daha okursanız, ben eşim beni değil de hurileri tercih ederse basar giderim dedim!
Ne yapayım, o hurilerle gönlünü şen ederken, ben kenarda gözyaşı mı dökeyim.
Ben de gider kendim için uygun yada merak ettiğim yüce erkekleri görmeye giderim.
Bunu karşı tarafa empati yaptırmak için yazıyorum, nasıl oluyormuş en azından biraz canı yansın diye!
Dünyada bunu yapmak günah ve ahlaksızlık olacağından, ben de karşı tarafın kurguladığı mekanı kullanıyorum, hepsi budur.
sayg.
BeğenBeğen
kadınların çok eşliliğe itirazları hedonist ve ateist batı kültürünün etkisidir.
başka bir çok noktada olduğu gibi, burada da aile yapımıza son derece tahripkâr tesirler söz konusudur.
asrı saadette peygamber efendimizin 10 eşli olması sünnetin hangi istikamette olduğunun en açık seçik işareti değil midir?
bunları tartışarak dinden çıktığınızın farkındasına birgün varırsınız inşallah.
BeğenBeğen
Huriler dediniz de aklıma bir iki şey geldi (çok şey geldi aslında ama bir ikisini paylaşacağım).
1. ABD ve diğer Batı ülkelerinde Filstinli çocuklar neden vücutlarını bomba yaparlar” sorusuna (duh!) şöyle cevap verilir özellikle Yahudi ve Evanjelik kaynaklarda: Cennete gidip 70 tane büyük göğüslü huri ile sevişmek istiyorlar da ondan” (aynen nakletmem gerekti, lisan iiçn özür)
Bu vucudunu bomba yapan çocuklardan (intihar bombacısı demiyorum kasıtlı olrak) biri cevsap verdi buna. Metnini yayınladım sanıyorum bir yazıda, emin değilim. Şöyle diyordu bu çocuk ölmeden önce:
“Yok, ben cennete huriler ile sevişmek istemiyorum , teşekkürler.
Bir kere ben bir kızım…….”
2. Kaç tane erkek cennetteki huri
ler hayali ile cihat eder bilmiyorum.
Şahsen Yunus’un sözlerini çok benimserim:
“Cennet cennet dedikleri
Bir kaç köşkle bir kaç huri
Isteyene ver anları
Bana seni gerek seni”
Yok yok derviş falan değilim. Denedim gençliğimde, beceremedim. Ama bu beni ermişlere hayranlıktan alıkoymadı.
BeğenBeğen
Yuksek okce hanim, gayet iyi okudum, hatta tespitte hata yaparim diye tersine dahi okudum ama ayni sonuca vardim.Simdiki yanitiniza gore de aslinda kiskanclik diye bir sey yok fakat bencilim demege getiriyorsunuz. Sizi gonulden seven bir es zaten sizi hic bir Huri’ye degismez, ne orda nede burda. Saygilar.
BeğenBeğen
y.ö hanım, uslubunuz gerçekten çok hoş. uslubunuzda beni etkileyen, çok içten bir tavır var. okurken gülümseten, insani bir tavır…
BeğenBeğen
Vedat Bey, Y.Ö Hanımın yadıklarını ve tüm yazılanları beraber okursanız kendisinin ne demek istediğini daha kolay anlayabilirsiniz.
ki zaten sizinde dediğiniz gibi sizi gönülden seven bir eş sizi ne hiçbir huriye değişmez. huriyi isteyenede diyecek bir şey yok. ömür boyu mutluluklar dileyip:-) kendi mutluluğunu aramak:-) bu dertler cennettede bitmiyor yaw:-)
BeğenBeğen
Evet Pinar hanim, Zamansiz mekanlara simdiden hazirlik yapmanin en guzel dusunce oldugunu dusunuyorum bende. Aslinda Bekir bey abim cok guzel anlatmis ustteki yorumunda. Tek aradigimiz ve arzumuz da O gercekte.
BeğenBeğen
“bunları tartışarak dinden çıktığınızın farkındasına birgün varırsınız inşallah.” (neşe)
Çok eşlilik konusunu tartışarak dinden çıkmak?
Biraz katı gibi geldi bana Neşe Hanım. Bu ulema arasında da çok tarıtşılan bir konu olduğuna göre korkarım dinde fazla kimse kalmamıştır.
BeğenBeğen
KISIM 1: HZ ALİ’NİN HZ FATIMA’YA İLAVETEN EBU CEHL’İN KIZIYLA EVLENME İSTEĞİNE HZ PEYGAMBERİN MUHALEFETİNİN YANLIŞ ANLAŞILMASINA DAİR
Sorunuza cevabımdan önce şu özgüven meselesi: Kusura bakmayın. Üzerinde bunca yıl düşündüğüm ve öğrendiğim konularda kendime güvenmem hakkımdır. Ben hayatta ilimden başka zevki olmayan bir insanım. Amerikalı Müslüman forumlarındaki Amerikanlaşmış, sivri dilli, ad hominemci modern Müslüman gençlerin gözlüklü nerd dedikleri, bir hayatı yok dedikleri türden bir insanım. Tek farkım, henüz gözlüğü takmamış olmam. Fazla düşünmedikleri konularda, nefislerine hoş ve kolay geldiği için belli modernist görüşlere saplanıp kalmış insanlar, kusura bakmasınlar, benden daha özgüvenli olmaya hiçbir hakları yok… Biliyorum, Amerikan, cool genç Müslüman tarzı bu değil, orada ilim ve tefekkür değil, popüler kültüre ve moderniteye sorgusuz ittibadır geçer akçe, ama ben öyle değilim ve inşallah asla olmamaya kararlıyım.
Şimdi cevabınız her şeye rağmen saygıdeğer hanfendi: İlim, ilim, tam ilim, yarım değil! Peygamberimizin o evliliğe karşı çıkması, aslen, Hz. Ali’nin evlenmek istediği kadının Ebu Cehl’in, Hz. Fatıma’yı babasına yaptığı zulümlerle mahvetmiş o adamın kızı oluşu ve ona hep Ebu Cehl’i hatırlatışıydı. Bu adamın kızıyla aynı evde, aynı statüde bulunmak, Hz. Fatıma için tam bir hakaret olurdu. Zaten Hz. Fatıma’nın çok erken vefatından sonra Hz. Ali birkaç kadınla daha evlilik yaptı ve bunlardan çocukları oldu.
Ben size kalbi fesada uğramış filan demedim. Söylemediğim ve ima bile etmediğim sözleri bana atfetmeyin. Herkesin bir sürü yanılgısı var. Ben insanlara, tahkir ve tezyifi küstahlığa vardırmadıkları sürece, yanılgıları yüzünden tahkir ve tezyifle cevap vermemeye itina ederim. Keşke sözde daima ezilen, gûyâ şiddetten hep uzak hanfendiler de bana benim ictinab ettiğim bu sözel şiddetten benim kadar bile olsa ictinab etseler… (bkz: Hâşiye 1)
Pekiyi, Hz. Peygamber sizin düşünme tarzınıza göre kendi kızını çok mübarek saydı da bir ara aynı anda evli bulunduğu 9 eşine kızından 9’da 1 daha az mı değer verdi? Kendi kızına verdiği değeri, maganda ruhlu bir günümüz erkeği gibi, başkasının kızları olan eşlerine reva görmedi mi? Haşa ve kellâ! Sizin kendi tabirlerinizle, bana olan bu argümanınızın “gülünç” ve “absürd” olduğunu inşallah anlamışsınızdır. Ama ben yine nezaket edeyim ve buna “üzerinde dikkatli düşünülmemiş” diyeyim, “gülünç” gibi hakaret kelimeleri kullanmak yerine.
Bakın size bir alıntı daha yapayım. Hz. Peygamber, diğer bir kızının üstüne ikinci eş getirilmesine hiç de karşı çıkmamış ve izin vermiş idi:
Hâşiye 1: Şimdi anlıyor musunuz, aile içi şiddetin de hep erkeklerden kaynaklanmıyor olduğunu? Tanımadıkları bir adama bile böyle davranan huydaki fazla özgüvenli kadınlar, kocalarına ne türlü sözel şiddet uygular dururlar, Allah bilir… Allah beni öylelerine çatmasın, ama modernizmin hem erkekler hem kadınlar üzerindeki tahakkümü yüzünden artık öyle olmayan kadın da kalmış mıdır bilmiyorum. Bana, ben onlara kibar davransam bile, Kuran’ın tabiriyle ‘nüşuz” edip hayatı zindan edecek kadınlara asla dayanamam, sağlığım ona müsait değil. Bekarlığın şiddetine uzun yıllar dayandım. Artık şiddetin azalacağı istikbalde de inşallah dayanırım. Evlenme sünnetini yerine getiremeyişim de bu nüşuz ehli kadınlarımız ve onları bu konularda destekleyen, modernizm ve feminizm dalkavuğu yüzeysel İslamcı erkeklerden sorulur artık.
BeğenBeğen
Pardon, önceki mesajda yaptığım alıntıyı, bana cevap yetiştirenler gibi yapıp, hızlıca okuduktan sonra kısmen yanlış anlayarak aktarmışım.
Hz Zeyneb’in üstüne de ikinci eş gelmemiş, bunun nedeni de Hz. Peygamber ile yapılmış bir sözleşme imiş. Hz. Fatıma’daki neden de bu imiş.
Onun dışında, yukarıdaki mesajımda bir hata yoktur ve aleyhteki argümanları Allah’ın izniyle düzeltmiştir.
BeğenBeğen
Hocam tam bir önceki yorumumu yayımlamayın, onun yerine, html tagları düzeltilmiş işbu yorumu yayımlayın, lütfen.
—–
Allah Allah, Hale hanım, neden gülünç ve yüzeyselmiş acaba argümanlarım? Bir izah etseydiniz de bilseydim… Acaba biyoloji ilminin sadece evrimci değil, akıllı tasarımcı bilim adamları tarafından da kabul edilmiş genel prensipleri midir size böyle gülünç gelen? Kusura bakmayın, şu anda bir tarihçiyim ama üniversiteyi bir “fenci” olarak kazanmıştım ben. İşime gelmeyen bilimsel doğruları silip atmak gibi bir huyum yoktur elhamdülillâh.
Anlaşılıyor ki çoğu insan gibi siz de bir görüşü incelerken onun içeriğine değil, söyleyenin unvanına bakanlardansınız. Benim yazdıklarımın benzerleri, hem yukarıki mesajlarımdan birinde atıfta bulunduğum fen alimlerince (biyolog Prof. Richard Dawkins ve Nörolog-Psikiyatrist Prof. Haydar Dümen), hem de fenden biraz anlayan dindar alimlerce dile getirilir. Verdiğim bilgiler hususunda bana inanmıyorsanız, onlara inanırsınız herhalde. Hem “fundamentalist” denen Seyyid Kutub, hem de gelenekçi, modern, batılı, üstelik sarışın, İngiliz, anti-fundamentalist Müslüman âlimlerden Abdulhakim Murad bunları hep yazmışlardır, fen alimlerinin verdiği bilgileri İslam’ın ışığında yorumlayarak…
Artık hangi fırkayı (fundamentalistler versus gelenekçiler) tercih ediyorsanız edin, hanımefendi. İki taraf da aynı şeyi söylüyor; çünkü aklın ve ispatlanmış ilmin yolu birdir. Gerekli internet bağlantılarını da arayıp size veririm isterseniz.
Ha, şayet derseniz ki İslam aleminin en zeki kafaları bile, sırf erkek oldukları için, “absürd” düşünüyorlar ve siz kadınlar bunların absürdlüğünü mantıksal değil böyle sezgisel yollarla keşfediyorsunuz ve bu özgüvenli keskinlik ve hakaret üslubuyla ifade ediyorsunuz, o zaman benimle bir daha konuşmanıza gerek yok. Zira, İslam alimleri der ki, cahillerle tartışmak için ilim öğreneceksen hiç öğrenme. İlme ve mantığa değil de peşin hükümlerine dayanarak böyle özgüvenli ve hakaretamiz konuşabilen insanlarla tartışarak zaman öldürmem yanlış olur.
Ayrıca biraz kadıncı hamiyetinizi bir kenara bıraksanız görürsünüz ki burada bana yazılan yazıların miktarı benim yazdıklarımdan fazla. Gevezelik ettiğim filan yok, beni bütün yanlışlarınızı akıl ve ilimle düzeltme gayretine zorluyorsunuz. Ayrıca gevezelik diye aslında bana yazılan türden duygusal sözlere denir daha çok. Benim yazdığım mantık esaslı sözlere değil.
Ama biliyorum ben bu zamanın garibiyim ve öyle kalacağım. Modernizmin batı görmüş çoğu çağdaş ve cool Müslümanca da kabul edilen esaslarının tek bir tanesini bile akıl ve dini-fenni ilim süzgecinde sorgulamadan kabul etmeyeceğim. Bunun için bütün insanlar benden yüz çevirsin, buna razıyım. Yeter ki Allah’ın bana birçok insandan fazla bahşettiğini ömrüm boyunca tecrübe ettiğim, bazen acı çekerek, bazen akademik başarılarla etmek zorunda kaldığım zekamı ve ilim öğrenme iştiyakımı kadınistelere, modernistlere, şuculara ve buculara yaranmak üzere “az bir ücret karşılığında” satmayayım.
Bekir bey ile olan tanışıklığınıza da sizin bana yaptığınız bu saygısızlıktan ve ettiğiniz dayanaksız hakaretlerden sonra gereğinden fazla hürmet edebilecek değilim. Yaşınız kaç olursa olsun bu önemli değil, bu saygısızlığı hiç kimse hiç kimseye edemez, etmemeli.
Bu çaresiz kalıp hakarete başvurma kolaycılığının diğer bir başlık altında Nahide Hanımın yaptığından hiçbir farkı yok. Hayır hanfendi, bu sizin kendi argümanlarınızın gülünçlüğü olmalı. Zira daima fikirlerinin çürüdüğünü hazmedemeyen insanların tavrıdır hakaret ederek karşıdakini ezmek ve böylece fikirlerini kurtarmaya çalışmak. Bilgili müminler bunu çoğu zaman yapmazlar. Kuran ve hadis, fikirlerin çürütülmesiyle doludur, kişilere saldırılmasıyla değil.
Pek çok Müslüman Hanımın ne dediği önemli değil. Yeter ki Allah bana “mide bulantısı ile karışık bir acıma duygusu” duymasın. Yeter ki bunun için gerekli olanı yapayım. Yeter ki modernist ve solcu söylemleri düşünmeden, cool olmak maksadıyla benimseyen pek çok İslamcının saptığı kolaycı yola sapmayayım, Allah’ın Kurandaki bağımsız düşünme, kendi aklınla akletme, fıkhetme emirlerine uyayım.
Yukarıda dediğim gibi, bir konu üzerinde, onu bilenler ve onun üzerinde hakikaten düşünmüş olanlar, bunu yapmayanlarla tartışmazlar, tartışmamalıdırlar. Artık bu konu üzerinde nispeten kimin bildiği ve düşündüğü ortaya çıktığına göre, benim daha fazla bu konuda emek harcamam doğru olmaz. İnsanlar keşke önyargılarını tasvip yerine onlara bilgi ve tefekkür sunanlara kızacaklarına, eziyet ve hakaret edeceklerine, onlardan faydalansalar ve teşekkür etmeseler bile hakaret bari etmeseler.
BeğenBeğen
bu saatten sonra bizlere susmak Raviye konuşmak düşer:-)
BeğenBeğen
“Bu ulema arasında da çok tarıtşılan bir konu olduğuna göre korkarım dinde fazla kimse kalmamıştır.”
ulemanın tartışması ve fikir ayrılığı rahmettendir.
ama buradakilerin hiç birisi ulema değil.
çok eşlilik hakkında bunca hadis ve sünnette açık örnekleri varken, kafirlerin fikirlerini benimseyen sıradan insanların itirazlar serdetmesi apaçıktır ki dinden çıkmaktır.
bir an önce aklınızı başınıza devşirip tevbe eylemezseniz cehennemde çatır çatır yanacaksınız.
BeğenBeğen
Vaziyet kötü desenize! Bu işleri Yaşar Nuri ve Zekeriya Beyaz ulemaya bırakmak varken di mi ama?
BeğenBeğen
Sayın Ravi;
Rica ederim evvela sakin olun , derin derin nefes alın ve ona kadar sayın ..Sizi bu denli yakıp yıktığımı fark edememiştim doğrusu.Şayet benim küçük ve tek yorumuma vereceğiniz birkaç tane cevap daha yoksa size derdimi anlatmaya çalışayım..
Destansı yorumlarınızdan sonra geriye dönüp kendi küçük yorumumu tekrar okudum , bi halt ettiysem özür dileyeyim diye ama ;benim küçük sataşmalarım sizin devirdiğiniz çamların yanında hiç mesabesinde inanın.Şöyle ki;
Size karşı bilerek göze aldığım tek kabalık geveze olduğunuz ithamında bulunmamdır.Onu da zaten daha evvel siz de kabul etmiş olduğunuz için dillendirebilmiştim şaka ile karışık.(ne kadar haklı imişiz her ikimizde) Bunun dışında böyle bir meseleyi savunmak için ortaya attığınız argümanları gülünç ve basit bulduğumu söylemişim.Bir tartışma ortamındayız beyefendi ; düşüncelerinizi gülünç bulduğumu da söyleyebilirim , basit veya saçma bulduğumu da.Bu size yapılmış futursuzca bir saldırı mıdır.Faraza müstakbel eşiniz size, ‘’söylediklerin ne kadar da gülünç ‘’ gibi bir laf etse , erkek sığınma evine kaçmayı falan mı düşünürsünüz..Allah iyiliğinizi versin.
Ayrıca beyefendi , savunduğunuz şeyi absürd bulduğumu söylemedim (doğrusu absürd buluyorum ama öyle söylemedim) , bu mantık yürütme biçimi ve bu argümanlarla çok absürd sayılabilecek ve islama göre asla savunulamayacak şeyleri dahi savunabileceğimizi söyledim.Erkeklerin biyolojik/genetik farklılıkları ve ihtiyaçlarından yola çıkarak yaptığınız açıklamanın bir benzeri ile köleliği hatta cariyeliği dahi islama uygun saymak mümkündür(Zaten lafzen de yasaklanmamış yapılardır bunlar. Fakat hiçbir zorlama yorumla Kuran ın ruhuna uygun olduğu iddia edilemez.) Hatta insanoğlunun genetiği , psikolojik alt yapısı , ruhi temayülleri ve bunların insana dayattığı davranış biçimlerini irdeleyerek, (pek çok bilimsel verinin ışığından da istifade ile) cinayetleri , hırsızlıkları hatta tecavüzleri dahi anlaşılır kılabiliriz, fakat haklı kılamayız.Bilirsiniz eminim, psikiyatride suçlu yoktur , hasta vardır ;çünkü her davranış makul düzeyde açıklanabilir nedenlere dayanır.Sizin açıklamalarınız da çok eşli evliliği anlaşılabilir kılan nedenlere yönelik açıklamalardır ve bu anlamda ele alındığında kısmen doğrudur da..Fakat bu argümanlardan yola çıkarak , erkeklerin çok eşlilik halini, onların çok tabii bir hakkı olarak görmemizi beklerseniz pek tabii gülünç olursunuz.Bunu söylemekle panter emel misali üzerinize saldırmış mı oluyorum..enteresansınız gerçekten..
Bunlara ilaveten sizi hakikaten çok rencide ettiğini gördüğüm bir laf daha etmişim(dilim kopaydı emi).Demişim ki ’’ savunmanızın İslama ve onun emir ve yasaklarına en az sizin kadar bağlı pek çok müslüman hanım için , zavallı cinsinize karşı mide bulantısı ile karışık bir acıma duygusu geliştirmekten başka bir işe yaramadığını görebilmenizi ümit ediyorum.’’
Sayın Ravi,siz kendi cinsinizi ,içgüdüleri ve üreme refleksleri ile hareket eden , basit bir biyolojik yapı ..adeta bir amip düzeyine indirdikten sonra , bana ne demeye kızıyorsunuz.Elbette insan da biyolojik bir yapıdır.Elbette içgüdüleri davranışları üzerinde belirleyicidir.Ve kısmen ben de kabul ederim ki bazı içgüdüler erkeklerde daha baskındır.Bunu ispat etmek için, benim gibi sıradan ev hanımlarının bile gördükleri vakit yüzlerini buruşturup derhal kanal değiştirdikleri, psikiyatri dünyasının tanınmış şarlatanlarına ve dahi, başka bir zaman olsa şu anda göğsüne yapıştırdığınız allame-i cihan payesini bir çırpıda söküp atacağınız ünlü evrim teorisyenlerine (Dawkins..?)müracaat etmeye hacet yoktu.Hal böyle ise sizin kadınlara tavsiyenizi biz de erkekler için tekrarlayalım..zira onların imtihanı da budur..gözlerini haramdan sakınacaklar ,o kadar.Öyle metresin adını imam nikahlı eşe çıkarıp iki dünyayı birden abad etmek var mı ..İnsanı hayvandan ayıran kendi biyolojisine direnebilme kabiliyeti değil midir bir bakıma.İnsan ilişkilerini yalnızca biyolojik ihtiyaçları üzerine temellendirebilir mi..Savunmanızı bunlar üzerine kurmakta ısrar ettiğiniz müddetçe kıvranmaya devam edeceksiniz beyefendi.Ayrıca zannetmeyin ki erkeklerin eşlerine sadakatte zorlanıyor olmaları yalnızca onlardaki genetik baskının bir neticesidir.Bu biraz da ‘öğrenilmiş bir duygu’dur.Bütün kültürlerde vardır bu ‘erkeğin elinin kiri’ falan mevzuuları..uzatmayalım şimdi iyice.Bunda sizin gibi bol keseden fetva dağıtan, bir tek gözlüğünden başka hiçbir eksiği bulunmayan ,hem tarihçi hem fen bilimleri biyoloji genetik uzmanı , hem tefsir hadis fıkıh ve bilumum ilahiyat bilimleri alimi,hem ilişkiler uzmanı(!) hem de adab-ı muaşeret hocası olanların da bir katkısı olduğunu düşünüyorum,eğer bunu da bir küfür bir hakaret bir saldırı saymazsanız..
Beni bu söylediklerim yüzünden size futursuzca saldırmakla suçlayıp, ‘’aman ben böyle şeyler yapmam,şöyle terbiyeliyimdir böyle edepliyimdir ‘ buyurduktan sonra , ‘ele verir talkını kendi yutar salkımı ‘ vecizesine güzel bir örnek sunmuşsunuz doğrusu , tebrikler..Bu bahsi uzatmamaya çalışarak (zaten takatim de kalmadı) , kendisine ravi müstearını seçmiş biri olarak beni sükut-u hayale uğrattığınızı söylemeliyim.Size saldırdığım, hakaretlerde bulunduğum ithamından yola çıkarak benim gibi kadınların ev hallerine , evlilik hayatlarına , kocalarının zavallılıklarına kadar dil uzatabilmiş, çok nahoş imalarda bulunmuşsunuz …ayıp etmişsiniz gerçekten.
Demişsiniz ki , ‘Bekir bey ile olan tanışıklığınıza da sizin bana yaptığınız bu saygısızlıktan ve ettiğiniz dayanaksız hakaretlerden sonra gereğinden fazla hürmet edebilecek değilim.’ E isabet buyurursunuz. Kimsenin sizden böyle bir talebi olamaz zaten.Yalnız büyük bir gayretle açıklamaya çalıştığım gibi (üstelik tansiyonuma dikkat edeceğime dair doktoruma verdiğim söze rağmen) size saygısızlık ve hakaret ettiğim iddianızı kabul etmiyorum.Dilim biraz keskindir ve kısa yazmaya çalıştıkça daha da konsantre bir hal alır. Bu durum sizi bu denli rencide ettiyse hakkınızı helal edin lütfen.Kendi ayıbınızı kabul edip etmeyeceğinizse sizin bileceğiniz iştir.
Sayın Ravi,muhtemelen benden yaşınız itibarı ile büyüksünüz.Üstelik ilim irfan ile uğraşmak da tek zevkiniz imiş.İmrendim doğrusu size.Fakat samimiyetle bir düşüncemi sizinle paylaşmak isterim.İnanın bana insan bir yuvanın mesuliyetini üstlenmeden ve hatta anne-baba olmadan tam anlamı ile büyüyemiyor.Daha dünkü çocuk muamelesi çektiğiniz ,cool genç müslüman tarza özenmekle itham ettiğiniz ben, tam 11 yıllık basit bir ev hanımıyım.Hayat arkadaşımla biraz erken karşılaştım ama ‘şimdi git 10 yıl sonra gel’ diyemediğim gibi bütün hayatımı İstanbulda bırakıp (ailem okulum eşim dostum v.s.)taa buralara kadar (sivas) geldim.İyiki de geldim…Altı yaşına getirene kadar yıllarca bir tek gece uyku uyumadan yaşadığım, 4 yıl boyunca İstanbul-sivas arasında mekik dokuyarak almayı becerebildiğim diplomayı bir kenara fırlatmama da sebep olan dünyalar güzeli
bir oğlum ve inşallah bu kışa kucağıma alabilmeyı ümit ettiğim bir kızım var..Yani karşınızdaki kişi çocuk ve kariyeri dahi aynı anda yapmayı becerememiş basit bir ev hanımıdır.bu kadar kılıç kuşanmanıza gerek yok.İnanıyorum ki bir gün gönlünüze alacak birini bulup mesut bir yuva kurabilir hele hele çoluk çocuk sahibi de olursanız şu anki düşüncelerinizi müstakbel eşinizin nazarıyla değerlendirebilecek,bu düşüncelerin ne denli yıkıcı bir etkisi olduğunu göreceksiniz.(Bunun kıskançlıkla da ilgisi yoktur, en azından benim için.Ama bu bahse de girmeyelim )
Son olarak şu mevzuya da değineyim de bitsin artık bu işkence.Şu sözler sizin de çok saygı duyduğunuzu bildiğim H.Karamanın sayfasından alınmıştır:
‘’Ortada önemli bir gerekçe (ihtiyaç, zarûret) bulunmadıkça sırf zevk için ikinci bir kadınla evlenen erkekler, herkesin tek kadınla evlenip yaşadığı bir ortamda bunun, birinci eşi ile onun çevresini ve aileyi nasıl etkilediğini de hesaba katmak durumundadırlar. “Her şeyden önce bir din kardeşimiz olan birinci eşlerimizi, sırf zevkimizi tatmin etmek için bu kadar üzmeye, yıkmaya, hasta etmeye, din ve imanını tehlikeye atmaya hakkımız var mı?” diye düşünmek mecbûriyetindedirler. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Ali’nin, Fatma üzerine ikinci bir eşle evlenmesine izin vermemiş, bu evliliğin Fatma üzerinde muhtemel kötü etkisini gerekçe olarak ileri sürmüştür.’’
Şimdi sizden ricam ‘’ilim,ilim,ilim ,eksik değil tam ilim Hocaefendi’’diyerek kendisini de ikaz etmeniz , aydınlatmanızdır..
Umarım eksik bir nokta bırakmamışımdır.Çünkü tavsiyenize uyacak ve bundan sonra sizinle bu bahiste bir daha muhatap olamayacağım.Son bir tavsiyede bulunayım size müsaade ederseniz..
Kafanızı kitaplardan çıkarınız,armudun sapı üzümün çöpü demeyiniz,bir an önce bir yuva kurmaya bakınız..Dilerim Bekir Abinin imrendiği resimdekine benzer bir mutluluk tablosuna ulaşabilirsiniz.ancak bu tabloya ulaşabilmek için Kuranın lafzından yola çıkıp ruhuna ,Allah’ın uygar bir müslüman toplum için murad ettiği , işaret ettiği yere ulaşmaya çalışmak icabettiğini de kabul edersiniz umarım..
BeğenBeğen
Aslında bir köşede ders dinleyen bir öğrenci gibi oturup duruyordum ,sanırım bu konudaki bilgi derinliğim de bunu gerektiriyor. Konuyu dağıtmasından korkmama rağmen,
Neşe hanıma sormak istiyorum, bu hüküm verme cesaretini nerden buluyorsunuz?
Acaba bu cesaret , bakış açılarının genişliği önünde bir engel teşkil etmiyor mu?
BeğenBeğen
Neşe hanım merhabalar,
Cennetin de cehennemin de tapusu elinizde sanırım?
Bu din sahipliği taslayan ulema tapınıcılarını çok dinledik, azıcık da biz konuşalım artık dimi ama!
Ayrıca bir hanımın çok eşlilik kavramını tartışmadan ikna olması mümkün müdür ki, siz bunu reddediyorsunuz?
Erkekleri bu konuda empatiye zorlamazsak, haklarımızı nasıl koruyacağız?
Her erkek yeterince vicdan sahibi mi değil malesef, bazılarına böyle yazarak anlatmak gerekiyor.
sayg.
BeğenBeğen
Hayır efendim! Ne Yaşar Nuri ne de Zekeriya Beyaz sizin verdiğiniz hasarla yarışabilir.
Ve, hükum verme cesareti değil bu. Görünen köy, bilinen nass kılavuz istemez.
Ömrünü küffar hizmetinde geçirmişlerden de bize rehber olmaz; olmuyor görüldüğü gibi.
Güya müslümanlara yapılan zulümlerden bahsediyor; aslında yapılan iş, Sünnet’i sulandırmak ve Ayet-i Kerimeyi kendi kafasına göre tadil ederek tefsir etmek.
Ve, bu cennetin tapusuna sahip olmak değildir efendim. Bilakis, insanların uyduruk yorumlarla kandırılmasına karşı çıkmaktır. Uyduruk hacı hoca değil, mesela, Tarık Timur Taş hocamıza (Allah rahmet eylesin) kulak verirseniz neyin gerçeğinin ne olduğunu kolayca görürsünüz.
Siz Allah’tan (sümme haşa) ve onun Habib’inden (haşa) daha mı akıllısınız ki çok eşlilik konusunda itirazî kayıtlar şerhler düşebiliyorsunuz?
Bu, Şirk değilse nedir?!
Ben, bir laikçi kemalist veya kafirin tek eşi olmaktansa, bir mümin Müslümanın dördüncü eşi olmayı tercih ederim.
BeğenBeğen
Neşe Hanım;
“Biziim verdiğimiz hasar? “Ömrünü küffar hizmetinde geçirmişlerden de bize rehber”? Kim(ler) oluyor bu özneler ve yüklemler?
Sahi siz yazı ve yorumları okudunuz mu, yoksa böylesi kolayınıza mı geldi?
*****************************
Bu da Hale Hanım_Ravi Bey tarışması üzerine “zavallı cinse” mensup ev sahibinin notu.
Ben Ravi’nin yorumlarında makul göstermeden çok bir nedensellik açıklaması gördüm çoğunlukla. Kendisi de bu biyolojik, sosyal tarihi nedenselliği günümüz modern insanına (hele hele Türk Müsdlümanına) açık çek teşkil etmeyeceği sonucuna vardığını ifade etti. Yukarda da söyledim yorumlarında “nalıncı keserli erkek” görmediğimi.
Her iki yorumcunun da konuştukları konuya vukufiyeti, kapsamlı bakışları ve verileri kavramlaştırma kaabiliyetlerine hayranım fakat öyle görülüyor ki bazı ifadeler sinir uçlarına basınca yorumlardaki nünanslaerı bırakın temel mesajlar da kaybolabiliyor.
Çocuk sahibi olup kemale eremememe rağmen (kader utansın!) kronolojinin verdiği avantaja güvenerek şu kuvvetli tespitte bulunayım:
Ravi değil ilerde çok eşli olcak malzeme. İyi tanırım o tipleri. O tipler bu tartışmalara girmezler.
BeğenBeğen
Hımm, nette arayıp da bulamayacağımız, bir “ikinci eş Neşe” vakasıyla karşı karşıyayız sanırım:)
Eğer öyle değilse baştan özür dilerim. Fakat eğer dördüncü eş bile olmaya razı iken ikinci eş olmuş bir hanımsanız, lütfen bize kendi hayatınızdan örnekler vererek nasıl bir hayat yaşadığınızı anlatınız. Hemen aklıma geliveren şu sorularıma da cevap yazarsanız çok sevinirim.
Diğer eş/eşlerle görüşüyor musunuz?
Eşinizi o hanımlarına gittiği zamanlarda hiç mi kıskan mıyorsunuz?
Resmi nikahınızın olmadığı bir evlilikte, kendinizi güvende hissediyor musunuz?
Eşiniz size diğer eşine aldığı altın vs.nin aynısını alıyor mu? Bunu nereden biliyorsunuz?( Bu sorumu kimse yanlış anlamasın lütfen, adalet adına sordum)
Eşiniz hastaneye yattığında, başında da sırayla mı kalıyorsunuz?
Tartıştığınızda yada kavga ettiğinizde kapıyı vurup diğer eşine mi gidiyor? Yoksa gelip sizin gönlünüzü mü alıyor?
Hepinize ayrı ayrı evler açıp, dayayıp döşeyebildi mi?
Resmi nikahlı ilk eş yarın öbür gün kocanız öldüğünde, sizi mirastan mahrum ederse, kime dert anlatmayı umuyorsunuz?
Anne babanız bu duruma nasıl oldu da göz yumdu?
Eğer ikinci eş iseniz, sizden sonra üçüncüyü alması durumunda gidip kadınla tanışacak mısınız?
Yoksa tamamen duygusal(!) nedenlerle mi ikinci eş olmayı kabul ettiniz?
BeğenBeğen
Aman Neşe hanım, tercihlerinizi yaparken lütfen kendi zihniyetinizde birinci eşi olan bir bey’i lütfen seçin. hayat sizin içn daha kolay olacaktır. Yoksa başkalarının tercihlerinin bedellerini ödemek zorunda bırakmayın bir masum kadını. Artık 3 lü 4 kısmetse 5 li mesut mutlu bir hayatınız olur.
-ki bunu bile anlayabilirim. alan memnun satan memnun meselsi. benim anlayamadığım iki kişilik bir arabaya binip yolculuk ederken yolda planların değişip sürekli yokcu alınıp sıkış tıkış yolculuk yapılması:-):-) ezilirim walla ben yolda:-):-) adam şöför mahalinde, keyfi yerinde tabi:-)
BeğenBeğen
Nese hanim cok haksizlik ediyorsunuz, Hz, omer’de bir zamanlar kuffarin hizmetindeydi fakat musluman olduktan sonrada Islam’a en buyuk hizmetleri yapanlardan birisidir adaletiyle ve Allah korkusuyla. Burda tartismazsak ahiretemi birakacagiz bu isleri sorarim size. Tuhaf olan sizin bastan 4unculuge soyunmaniz, birincilik varken nicin bu siralama? sanirim Sunnet’i sulandirmayi siz daha iyi basardiniz bu siralama tercihinizle. Selam ve saygilarimla.
BeğenBeğen
Bu istisnalar; (Savas halleri, kadini dul kalmissa himaye niyetine,ve benzer sebebler nedeni)dışında bir erkegin, dort dortluk kadinlik vazifelerini yerine getiren haniminin uzerine evlenecegini dusunebilmek biraz kotumserlik olarak algilamak lazim. Yani iki tarafinda istismarligi soz konusu eger boyle bir durum ile karsi karsiya kalinmissa, istisnalar haric tabii.
BeğenBeğen
Yuksek okce hanim, aslinda Bekir bey abim ‘sadakatin fotografini’ sunmustu bizlere, fakat siz ilk yorumunuzla isi ‘ikinci bir ese’ getirdiniz ‘hede hodooo ile. Tabii bu sizin konuyu kavrayamadiginiz anlamina gelmez, benim demem su ki; Tum bu sorunlar aslinda Islam aleminde yeterince anlatilmamis olmasi veya bilerek yanlis anlatilmis olmasi sebebiyledir, halbuki ilk es kozlarin kendinde oldugu bilincine erisse ve bey’i de Islam’in farz-Sunnet ve rivayetlerine hakkiyla uysa bunlar hic yasanmayacak olaylardir. Velhasil islam bize yanlis anlatildi ve biz dogru sandigimiz yanlislari bile duzeltirken hatalarimizdan vazgecmiyoruz. Aslinda hersey o kadar basitki..
BeğenBeğen
Vedat bey,
Niyetim çok eşlilik tartışması filan değildi inanın.
Ben bu konuda tartışma forumlarında sıkça verilen malum örneğe sitem ettim.(Ayrıca buranın bu kadar kalabalıklaşacağını da hesap edemedim, kimse yok sandım bir an)
Ne Bekir bey, ne de sizin gibi vicdanlı müslümanlar zaten üzerlerine alınMamalılar.
Eşi felç olmuş vicdanlı bir erkek, ikinciyi almak yerine eşine bakacak gücü var ise Ümran hanım gibi şefkatle, sabırla hizmet etmeli. Aksini yapması insaf dışıdır, zalimliktir. Nokta:)
Tartışmaya katılan herkese selamlar
BeğenBeğen
Bende bu siteyi kesfetmeden once, Bekir bey ve sizleri yok saniyordum ama burdaymissiniz. Son noktami..?
BeğenBeğen
sualleri okuyarum da gördüklerime inanamıyorum.
varsa yoksa dünyevi maddi çıkar konuları. yok, ne kadar altın alacakmış, yok güvende hissedecekmiy mişim.
bilmeyen de sanacak dinimiz dünyevi arzularımızı yerine getirmek için bir vasıtadır.
bu kadar dünyeviyseniz laikçilerden farkınız nedir sizlerin?
ben baştan dördüncülüğü istediğimi söylemedim. ama buradaki fikriyattaki insaların tek eşi olacağıma, samimi bir müslümanın dördüncü eşi olmayı tercih ederim dedim.
.
dinini lâdini yaşamayanlara samimi müslüman diyorum ve burada okuduklarım arasından bunlardan olduğuna kanaat getiremiyorum.
birinci ya da ikinci eş olmak çok mu önemli. Allah’ın emri Peygamberin kavli sözünü hiç mi duymadınız sizler.
Hazreti Ömer (r.a) küffarın hizmetindeyken Müslüman değildi. Müslüman olduktan sonra da küffarın emrinde hizmet vermedi. aradaki fark bence önemli. gavurun ekmeğini yiyen kılıcını sallar.
BeğenBeğen
Neşe Hanım,
Gerek bu gerek diğer başlık altındaki yorumlarınızı okuyunca sormadan edemiyorum:
Kendinmiz dışında herkesi cehenneme tayin ettiğnize göre cennette tek başınıza yalnızlık çekmezmisiniz?
Tabii paşa gönlünüze karışmak istemem. Ne de olsa babanızın malı orası.
Şundan eminim ki eğer insanları İslam’dan soğutmak, Müslümandan korkutmak gibi bir gayret içerisinde olsaydım mutlaka sizin gibi birini tebigatçı olarak görevlendirirdim.
Siz neden bazı “aslında iyi niyetli” insanlar da laikçi olurlar sorusunun cevabısınız.
Anonim olmanın avantajını kullanarak şahsıma yaptığınız “küffar hizmetinde geçirilmiş ömür,…” “ekmeğni yiyen kılıcını kuşanır” türlü hezeyanlar sizi müfterinin en aşağılık şekli yapıyor.
Behey adsız sansız müfteri:
Bu kişi patronlardan özür dilemek yerine “evet antisemitim” deyip başarılı bilimsel-teknokratik kariyerini terk etmiş biridir. Ağzın eğilir edepsiz!
Okumadın mı buradaki yazıları? Yahudiye, ahlaksız Batılıya karşı tavizsiz tumumudan dolayı “enn ehl-i takva kardeşlerimiz” dahi benden bucak bucak kaçıyor. Çoğu da bal tutan parmağını yalamakla, makam , itibar avcılığı ile meşgul.
“Buradaki fikriyattaki erkeklerin” kendilerinin birinci eşi olmak yerine ötekinin 4. eşi olma tercihiniz üzerine depresyona mı girdiler bilmem ama ne dünyada na ahitrette senin komşun dahi olmak istemem.
Git başımdan be kendini bilmez.
BeğenBeğen
Bekir Hocam ,
‘neşe’ bence 3 isim takıntılı telefon sapığı
isimleri 4’e çıkaracağına 1′ indirmiş , gerçi konuyla da uyumlu olmuş ( 4 1 )
hem zaten ne demiş :
” ben baştan dördüncülüğü istediğimi söylemedim”
zekice!
ben bir sonraki nickname için önerim : zekiye
( tabi ‘zekiye’ yerine ‘zeki’ seçip, ” 4 eş farzdır ” der mi der )
BeğenBeğen
Ben de düşündüm de gerek yok dedim ölmüş eşeği tekmelemeye VB.
BeğenBeğen
Bence Neşe Hanım’ı bu kadar hırpalamaya gerek yok. kendi düşüncelerini söylüyor. ki o bu düşüncelere sahip tek kişi de değil:-( onun gibi düşünen, beslendiği kaynakları kendisine referans alan pek çok kişi var. hele ki Bekir Bey “ölmüş eşeği tekmelemek” bir bayana hatta herhangi bir muhattaba karşı değim olarak bile kullanılmaması gereken bir tabir… Neşe hanımın uslubuyla sizde agresifleşmemelisiniz. onun sözüyle cennete girip girmeyeceğimiz ortadayken, bu sözlere fazla itibar etmeden ifadelerindeki katılmadığınız noktalara odaklanmamız daha doğru olur. her ne olursa olsun sizin misafiriniz kendisi. Bir şekilde kendini ifade edip bu tartışmaya mudahil olmaya çalışıyor. teşekkürler.
BeğenBeğen
“kendi düşüncelerini söylüyor”? Pınar Hanım? Acaba? Ya tam tersi ise?
VB ve Y.ö. yorumlarını da okumanızı tavsiye ederim.
İnternetin anonim ortamını 20 yıla yakın süredir bilirim. Binlerce “Islami site” var Yahudiler Evanjelikler tarafından yürütülen. Geçen bir tanesinden bahsetti bir yorumcu: Eşcinsel dindar mislümanların sitesi imiş!
“ölmüş eşek” referansı VB ‘nin kastettiği “bu şahıs pek çok faklı müsterla nevzuhur eden kişi ise ölmüş eşeği taşlamak olur” mealindedir. Veya o ulduğunun ortaya çıkarmaya ne gerek var. yazdıkları ortada demektir.
Yorumları takip edenlerin yakaladığını sanıyorum.
Gene de iyi niyetli ikaz için teşekkürler.
BeğenBeğen
eşcinsel dindar müslümanların sitesinin linkini bende gördüm. y.ö hanımın bloğunda vardı.hatta dün akşam gördüm. hatta uyuyamadım bu sebepten dün. kafam çok karıştı.
BeğenBeğen
bakmanızı tavsiye ederim
BeğenBeğen
Y.ö. Hanım aynı linki verdiğnde silmiştim reklamına vesile olmayayım diye. Madem tekrar edildi..
Bu vesile ile bir noktayı dikkate getirmek isterim:
70 lerden beri ortalıkta dolaşan bir “şeriat yemini” (veya o tür bir şey) vardı. Dindar ağzından yazılıyor güya. İçinde “dine dayalı devlet kurmaya….. yemin ederiz” cinsi ifadeler var. Bir dindarın ağzından duyamayacağınız ifadeler. Zamanın yeminli Islam düşmanlarından Ilhami Soysal’ın üretimi olduğu ortaya çıktı sonradan. Ama “yemin” den çok kilometre çıkarıldı. Sanıyorum parti kapatma iddianamelerine de girdi.
11 Eylül sonrası, İkiz Kuleler mekanında “teröristlerin bir mektubu” bulundu! (metalleri eriten, vücutları buharlaştıran ateş mucizevi şekilde mektuba dokunmamıştı!). 11 Eylül yazılarımda bahsettim (Robert Fisk’te bahsetti yazılarında) . Ordaki ifadeler de bir Amerikan Ilhami Soysal’ı tarafından yazılmış olmalı idi “artık eğlence günleri geride kaldı, yüzde yüz cihada hazır olalım” gibi ifadeler! Hiç te doktoralı masterli, ve Being 737’yi 20 metre yükseklikteki bir telin altından geçirebilen aklı ürünü değildi (Pentagon’un karşısında idi ofisim, iyi bilirim)..
Bu Neşe Hanım (veya her kimse) nin ilk yorumu “cehennemde çatır, çatır yanacaksınız” diye bitiyor.
Bu ifadeyi kullanan kaç Müslümnana rastladınız? (Tamam Ali Kalkancı Müslüm Gündüz taifesi sayılmaz).
Hüsn-ü zan erdemdir lakin Fetullah Hoca’nın terörist, eroin taciri olduğunu ispat etmek için harıl harıl çalışıldığı günler bu günler.
BeğenBeğen
“Cehennemde harıl harıl yanacaksınız” tarzında açık suçlayıcı dışlayıcı ifadeleri kullanmak bu günlerde biraz cesaret istese bile kapısı buna çıkan imalar ve akıl yürütmeleri çokça duyuyorum.
BeğenBeğen
Bekir Abi,
Hale Hanım- Ravi Bey tartışması üzerine bir ikazda bulunmuşsunuz, ancak taşların hepsi Hale hanıma gelmiş.. 🙂 E aşk olsun yani..Tanışıklığımızın da mı hatırı yoktu.. 🙂
Şaka bir yana , değil tanışıklığın , derin bir dostluğun hatta kardeşliğin dahi böyle bir tartışma ortamında sizin için bir kıymeti olmadığını pek iyi biliyorum.Şu halde sizin için tek kıymet ölçüsü haklı olmaktır.O vakit müsaade edin de bana isabet eden taşlara karşı kendimi müdafaa etmeye çalışayım..
Bir kez de sizin için söyleyeyim (siz de yanlış anladığınıza göre ifade kaabiliyetim konusundaki tahmininizde fena halde yanılmışsınız..suç sizin yani:)).Ben cinsinizi zavallı bulduğumu söylemedim.Beyefendinin hemcinsleri ile ilgili ifadelerinin, cinsinizi zavallı ve acınası bir mertebeye indirdiğini söylemek istedim.Herhalde erkek olsaydım , kendisinin bu ifadeleri karşısında çok daha büyük bir öfke duyardım.Allah’a şükür etrafımda da saygıdeğer olmayan ve ya ‘her şeye rağmen saygıdeğer’ olan bir erkek olmadı şimdiye kadar.
‘Çocuk sahibi olup kemale eremememe rağmen..’ Teessüf ederim ..Sizin pek çok yavrunuz,oğullarınız kızlarınız var..Ve çok iyi bilmekteyim ki sizin onlara karşı gösterdiğiniz fedakarlık, benim Yusufcuk için feda ettiklerimle yarışabilir.
‘Ben Ravi’nin yorumlarında makul göstermeden çok bir nedensellik açıklaması gördüm çoğunlukla…’ İşte bundan emin değilim..Şunlar kendi yorumlarından alıntıdır..
‘Erkeklerin –çok af edersiniz– cinsel ilişkiye ve hatta poligamiye ortalama olarak çok daha düşkün ve bu hususta çok daha sabırsız oldukları, bizzat batılı büyük biyologlarca artık tesbit edilmiş bir gerçektir. Gözlemsel bulgularla ispat edilen bu vakıanın temel biyolojik illeti (nedeni) de ortadadır: Biyolojik vakıalarda (olgularda) türün devamlılığının çoğu zaman ön planda olduğu sadece evrimciler değil, akıllı tasarım müdafii biyologlar tarafından da teslim edilen bir gerçektir. İmdi, kadınların insan soyunun devamı için yapabilecekleri en fazla iş, tek bir erkeğin tek bir spermi ile hamile kalmaktır. Ondan sonra 9 ay boyunca türün devamı için ilişkide bulunmaları gerekmez
erkekler ise, türün devamı için birden kadar fazla kadını hamile bırakırlarsa, türün devamı açısından büyük bir avantaj elde edilmiş olur.
İşte sadece biyolojik planda bu gerçeklere binaen, Allah, erkeklerin genlerini de fazla cinsel isteğe ve çok eşliliğe meyilli bir surette tasarlamıştır ki böylece türün devamını sağlamaya yönelik davransınlar.’
‘..erkeklerin çok eşliliğe, kadınların ise tek eşliliğe temayülünü daha uygun hale getiren, yukarıda anlattığım biyolojik olgu, aslında en temel illet (neden) değilmiş, demek ki temelde çok daha derin bir manevî illet bulunmalıdır, demek ki biyolojik kurallar bu temel manevi illetin/nedenin sadece bir tezahür vesilesi olmalıdır… Bu temel manevi ilkeyi, itiraf edeyim, ben bilmiyorum; belki konu hakkında daha fazla okumuş olaydım bir fikrim olurdu… Ama yine de yaptığım izahatı ben bizim amaçlarımız için yeterli görüyorum..'(!!!)
‘..bu dünyada ve bilhassa belli peşin hükümlerin olduğu bu toplumda böyle kıskanç hissetmeniz doğaldır. Cennette ise kadınların böyle gereksiz kıskançlıkları kalplerinden alınacak ve bazı çürük yahut zayıf rivayetlerde geçtiği gibi onlarca, yüzlerce, hatta binlerce kadınla olmasa bile, kocalarının kendileriyle beraber birisi hurilerden olan iki kadınla evlenmesini hiç dert etmeyeceklerdir..’
Bunlardan daha çok var ..ve benim tepkim bu de bu ifadelere yönelik olmuştur.Tabii 19 no.lu yorum çok daha makul ifadeler içeriyordu.Buna katılıyorum.Ayrıca şu ifadenize de kesinlikle katılıyorum:
‘’Ravi değil ilerde çok eşli olcak malzeme. İyi tanırım o tipleri. O tipler bu tartışmalara girmezler.’’
aman yeter bu kadar ..daha fazla konuşup farkında olmadan sayın ravi yi tahkir ve tezyif etmeyeyim…gazabını da üzerime çekmeyeyim..
BeğenBeğen
Not: Tekrar düşündüm ve tıklama sayısındaki artışı da göz önüne alarak 65 numaralı yorumdaki adresi verilen, aleni küfür (ib..Müslüman?!) mekanının reklamına alet olmamak için sidim.
Meraklı olanlar arar bulurlar.
BeğenBeğen
Merhabalar, Neşe hanımın bir kez daha önceden yazmış olduğu sözlerini hatırlatayım istedim; 49.’Hayır efendim! Ne Yaşar Nuri ne de Zekeriya Beyaz sizin verdiğiniz hasarla yarışabilir.’ Nese hanimin bu kelimeleri telaffuz etmesi aslinda ‘açık’ verdiginin resmidir. Balık baştan kokar ya o misal. Peki sonra ne demis..? ‘Ben, bir laikçi kemalist veya kafirin tek eşi olmaktansa, bir mümin Müslümanın dördüncü eşi olmayı tercih ederim.’ ilk once Nese hanim…; Laik’ci ve laik’le zaten evlenilmez zira bu bir sistemdir ve yahut rejim, kafirlede olmaz çünkü bunu Islam kesinlıkle yasaklar. Ne kaldi geriye? evet, dördüncü eş olmayı tercih etmeniz, eh buda sizin kendinize verdiginiz deger sanırım. Guzel sozlerle allayip pullayip, ordan burdan referans vererek gercek mumine kardeslerimizin lehine bir calisma yaptiginiz apacik ortada, yukarda belirttigim gibi; balık baştan kokar.
BeğenBeğen
Duzelteyim, ‘lehi’ne’ degil ‘aleyhine’ demek istedim.
BeğenBeğen
Bekir Hocam , tıklayanlardan biri de benim , açıkçası ‘silin’ şeklinde bir tavsiyeyi yapmak da benim için ukalalık olurdu diye düşündüm ,hakeza ‘neşe kod’ için de geçerli ( istismar edilen müsamahanız için )
pınar hanım kafam karıştı diyince bir iki paragraf yazmıştım ,vazgeçip silmiştim. bahsettikçe raklam oluyor sanki ,sizinle aynı kaygıyı paylaşıyorum , belki bu yorumum bile fazladır bilemiyorum.
BeğenBeğen
bekir beye göre tek Müslümanlık onun vaftiz ettiği.
antisemitist olmayı da fetva makamı olmak için yeterli sanıyor.
vatikanla diyaloga hazırdırlar da Müslümanlar söz konusu olduğu zaman ya kaçarlar ya da dudak bükerek kendilerinin daha yükseklerde olduğu intibaını yaymaya çalışırlar.
bunlar bilinmedik taife değil.
Ama, Allah indinde helâk olacaklar.
BeğenBeğen
Hale Hanım Kardeşim,
Mübarek Regaib Kandili hürmetine, bu gün nefsi tepkiler verememe halet-i ruhiyesi içerisindeyim. İnşallah bundan sonra yazacaklarım aksinin delili olmaz.
“Kardeş yakın, eş dost ” statüsünden dolayı kimseye torpil yapmayacağım iltifatınız için teşekkürler. Teveccühünüz.
“ömemli olan haklı olmak” ın farklı anlamları olur. Eminim siz en müsbet anlamda kullanıdınız.
Ravi Kardeşimle tarışmanızdaki şu ifadem gözünüzden kaçmış olmalı:
“Her iki yorumcunun da konuştukları konuya vukufiyeti, kapsamlı bakışları ve verileri kavramlaştırma kaabiliyetlerine hayranım fakat öyle görülüyor ki bazı ifadeler sinir uçlarına basınca yorumlardaki nünanslaerı bırakın temel mesajlar da kaybolabiliyor.”
Benim baktığım yerden mesele şu:
Ne sizi ne Ravi’yi feda edebilecek lüksüm var yaşadığım dünyada. Baksanıza şeytan neler yapıyor?
Size bilmediğibniz bir bilgiyi vereyim: Bu çocuk Boğaziçi Universitesi sözlüğünde önemli emekleri olan biri.
Bütün yorumları satır satır dikkatle okumadım. Onun yorumlarındam çıkardığım ana fikir bir günümüz Müslümanı için bir genel ruhsat savunması değil bir köken araştırması idi. Şahsen bu yaklaşım tarzını severim. Bazı olguların “normların” neden nasıl norm haline geldiğini sorgulamak eksikliğini duyduğumuz bir tarz fikriyat dünyamızda. Örneğin Sizin baş örtünüzü “simge” sayan fakat başı açmanın veya kısa etek giymenin hiç bir şey ifade etmeyen bir jenerik üniforma olduğunun düşünülmesinde bu tür nedensellik, köken sorgulaması fukralığıunın rolu çok büyük.
Bu yaklaşım tarzını benimnsiyorum. Arzın merkezine yolculuk gayreti görüyorum. Yorumlrda daha fazla görmek istiyorum.
Her yorumcunun sarf ettiği her cümle üzerine derin tahliller yapmam. Yorumlarımı da yazıların devamı olarak bir düşüncelerimi paylaşma aracı olarak kullanırım. Çoğunlukla tahrik sonucu -ki yazılar da bu türdendir.
Size gelen taşların fazla olduğu tespitiniz haksız sayılmaz. Eh naaparsınız dostların sitemlerine katlanmak ta ödenmesi gereken fiyatlardan herhalde. “cinsiniz” deki nüansı anlamamış değildim.
Bu vesile ile siz Bilal ve Yusuf’un mübarek Regaib Kandilini tebrik eder sağlık, afiyetler dilerim.
BeğenBeğen
Bekir Bey ve Pınar hanım,
bahsi geçen siteye ben de tesadüfen bir başka siteden ulaştım(fazla meraktan)
İlk günlerde sizden aşağı kalır bir şok yaşamadım değil inanın. Çünkü birinci dereceden kan bağım olan (yakışıklı da olan) akrabam bu bloğun yazarının kaldığını yetiştiğini tahmin ettiğim mekanlardaydı.
Yazdıklarını okuyunca RİSALE-İ NUR talebesi olduğuna iyice kanaat getirip, açıkçası kelimenin tam anlamıyla kendisine saldırdım!
LUT KAVMİ ayetleri en büyük kozumdu.
Fakat karşımda tutunacak son dalı olarak Allah’ı kalmış samimi bir Nur şakirdi vardı.
Ve haddimi bilip, susup kendisini anlamaya izlemeye koyuldum.
Tüm önyargılarımı bir kenara bırakarak.
O bloğunu reklam için açmamış, bilakis eşcinselleri bulundukları bataktan kurtarmak ve Allah’a yöneltmek istiyor..
Malum pekçok eşcinsel kendisini dinlerin lanetlediğini düşündüğünden, dinsizliğe kayıyor.
Açıkçası, beni günlük hayatımı etkileyecek derecede sarsan bu dindar eşcinsel mevzuuna kaçarak değil, yüzleşerek ancak teskin oldum.
Ha internette herşey mümkün!
Belki de Bekir Bey haklıdır, ama bu müslüman eşcinsellerin varlığını malesef değiştirmiyor.
Herkesin Kandilini ben de kutlarım, dualaşmak temennisiyle..
sevgiler, selamlar
BeğenBeğen
Birşey eklemek istedim:
Kesinlikle eşcinsellik tartışmasına girmek yada bu tartışmayı açmak niyetim yoktur.
Hatta bu mesajlarımın okunduktan sonra silinmesine de alınmam. Site sahibi kendince haklıdır. Ben sadece yukarıda adım geçtiği için izahta bulunmak istedim.
sayg.
BeğenBeğen
Y.Ö. Hanım,
Yüzünü görmediğim, ihlası hakkında tereddüdümün olmadığı insanlardansınız. Bilmeyenlere ifşa ediyorum: Bu blogu başıma saran da işte bu hanımdır!! 🙂 (bkz. https://bekirlyildirim.wordpress.com/2006/06/24/bu-blog-da-nereden-cikti-sahibi-nerde-gibi-yakici-sorulara-cevaptir/ )
Herhangi bir sitenin linkini vermeniz veya onlar hakkında benden farklı hükümlere varmanız bu tespitimi etkilemez.
Ben tercihimi kullandım, burada biraz da tereddütle.
Daha önce bahsettim: BBC’de bir program görmüştüm. Şöyle başlıyordu moderatörün sunumu: “O bir lezbiyen, namaz kılmıyor Tanrı erkek olduğu için, ama o bir dindar Müslüman. Irshad Manji’yi takdim ediyorum”.
Fetva mercii olmadığımı söyledim bire çok defa. Buradaki yazılarımda da argumanlarım ayet hadis destekli değildir.
Kişisel görüşüm “eşcinsel Müslüman” ifadesinin oksimoron olduğudur.
Tartışmayı şimdi de oraya çekmek istemem. Ama kimsesin dilini de bağlayamam. Yeter ki Neşe gibi anonim belden aşağıya “vur kaç” yerine mesnetlendirilmiş fikirler olsun.
BeğenBeğen
sizi bu işe sardığını iddia ettiğiniz ve bunun için referans gösterdiğiniz linke baktım https://bekirlyildirim.wordpress.com/2006/06/24/bu-blog-da-nereden-cikti-sahibi-nerde-gibi-yakici-sorulara-cevaptir/ böylr bir başlangıç yapmanız çok hoş. bende bu aralar gerçekten sıkılmıştım:-) sanalda teselli aradım:-) çok daha gerçek ve çıkar ilişkilerinin olmadığı bir iletişim şekli. Ama çok vaktimi alıyor, bu aralar işlerim yoğun olmadığı için istediğim gibi gelişmeleri takip edebiliyorum. zamanım olmadığında nasıl takip edeceğim diye şimdiden endişelenmeye başladım:-) ha bu arada bu sanal teselli-tatminin gerçeği örseleyici etkisi var mı:-)
BeğenBeğen
Bilmukabele .. ben de sizin kandilinizi kutlarım.
‘Eh naaparsınız dostların sitemlerine katlanmak ta ödenmesi gereken fiyatlardan herhalde.’ Estağfirullah Abi..Katlanmak ne demek..Ben sitem dediğiniz şeyin bir ikaz olduğunun farkındayım..eh, bu da benim için bir nimet sayılır..
‘Ne sizi ne Ravi’yi feda edebilecek lüksüm var yaşadığım dünyada. Baksanıza şeytan neler yapıyor?’
Niçin feda edecekmişsiniz ki Ravi yi..Ben dahi kendisini feda etmiş değilim.Pek çok başlık altındaki yorumlarını zevkle okumakta idim şimdiye kadar.Şimdi de mahrum kalmak istemem.(Fakat şeytan azıcık dirlik verecek olursa hangimizi feda ederdiniz diye sormak geldi şimdi içimden 🙂 )
Kendisi ile ilgili benimle paylaştığınız sır da hiç şaşırtmadı beni.Ne diyeyim,maşallah.. Allah ilmini irfanını artırsın.(azıcık da empati kabiliyeti verse fena mı olur..) Sıradan bir yorumcu olmadığı daha evvelki yorumlarından da belli idi.(Ravi kardeşim nerelerdesiniz..vallahi Bekir Abi’nin sizden mahrum olmasına sebep olursam affedemem kendimi..istihza ettiğimi düşünmeyin lütfen..samimi olarak söylüyorum.)
Ah keşke benim için de böyle bir sırrı paylaşabilme imkanınız olsa idi blog ahalisi ile..Fakat madem öyle,iş başa düştü.Ben de son zamanlarda kendimle iftihar etmeme sebep olan bir marifetimi paylaşayım sizlerle.Sıradan bir ev hanımıyız dedim diye inandınız herhalde 🙂 Hangi sıradan ev hanımı benim kadar güzel domates yetiştirir.Biliyor musunuz Bekir Abi..bu seneki domateslerimin tamamını taaa tohumundan itibaren kendim yetiştirdim..(Vallahi dalga geçmek için söylemiyorum.Maksat ezilen sinir uçları biraz gevşesin..)İnşallah bu yaz görüşebilirsek size de ikram etmek nasip olur belki..
Bu arada size bir sır daha vereyim..Her sene Erden Amca ve ablanız ile ‘bu sene kimin domatesleri daha iyi olacak ‘ diye adı konulmamış gizli bir rekabete tutuşuruz.Her sene bizimkiler onların domateslerine acayip fark atardı..Bu sene onlarınkiler bizimkilerden önce çiçek açmışlar..gördük,bi bozulduk bi bozulduk ki sormayın..Bu sene yarış çok çekişmeli olacak yani 🙂
BeğenBeğen
Aman normal yaşantınızı intikaya uğramasına vesile olmasın burası Pınar Hanım.
Kalıcı düzenli okuyucular bazen aşırı dozda takılıp sonra detoksifikasyon ihtiyacı duyandan evladır fakir için de, okuyucu zaviyesimden de.
“Sanal teselli-tatmin”?
Ümid ederim yazdıklarım diğerleri için daha fazla şey ifade ediyordur.
Kendi psikoanalizimi de yaparım buradaki yazılarda, belki gereğinden fazla, bahsettiğniz yazıda mesela. Artık okurlar da kendileri karar versin neyi hangi ihtiyaçtan okuduklarını yazdıklarını.
BeğenBeğen
Sevgili hemcinslerim…Katkılarıyla ufkumu açan değerli yorumcu bayanlar..bilhassa neşe vakasına hepimizden önce uyanıp,sorduğu dahiyane sorularla beni ciddi şekilde mest eden yüksek ökçe ve tabii pınar hanım..
Neşe Hnm.ın buradaki ısrarlı mevcudiyeti,bilhassa da bize bir şey hatırlatmalı..Bu mesele , yani erkeklerin çok eşliliği meselesi tek boyutlu,tek taraflı değil, öyle değil mi..Evet ikinci,üçüncü eş olan pek çok kadın buna mecbur oldukları için bu durumda bulunuyorlar diye düşünürüz ..ancak şekilde görüldüğü gibi bunu için adeta can atanlara da rastlanabiliyor..(bu neşe gerçekten bi kadınsa tabii)
Ne diyorsunuz bu işe..merak ettim doğrusu..
BeğenBeğen
Ah ah ! Bana gavurun “hayat size başka planlar yaparken olan (devam eden) şeydir” sözünü hatırlattınız Hale Hanım. . Domates yetiştirmek, çiçek koklamak, bir çocuğun başını okşamak… Bazen sorarım kendi kendime “sahi ben naapıyorum ki” diye? Rasyonel cevaplar da buldum aslında. Siyaset benim hobim mi sanıyorsunuz? Insanın bunu hobi yapması için mazoşist olması lazım. Ama naaparsınız sussam gönül razı değil. “tahrikten başka her şeye direnebilirim” demiş bir başka gavur.
Kediler de olmasa sanal bir yaratık olduğuma kendim de inanmaya başlayacağım nerde ise.
Derine dalmadan, domates yetiştirme inkanım olmasa da sizin yarışmada jüri üyeliği yapmak, çiçek koklamak, dalga sesi dinlemek gibi aktiviteleri içeren bir tebdil-i mekan ihtiyacımın olduğu kesin. Şu yumurta kabuğunu bir kırabilsem!
BeğenBeğen
hale hanım bilmukabele, ifade gücünüz açısından bekir beye katılmadan edemeyeceğim.ravi beyle ilgili yazdıklarınızada aynenen katılıyotum.kendiside siz gibi düşünsel derinliğ ve ifade gücü yüksek biri. ki Neşe hanımın bile varlığı beni rahatsız etmedi. zamanla kendisiyle barışacağını düşünüyorum. beyin kıvrımları fazlaca labirentleşmiş yorumcular olunca zaman zaman böyle aşırı dozda tartışmalar olabiliyor ( kendimi içine katmıyorum beyin kıvrımlarının genişliği kısmına, kabul ediyorum ki buradaki yorumculardan derinliği ve birikimi en az olan benim, bende bir sır vermiş oldum:-))
sanal teselli-tatmin derken var olmayan bir gerçek anlamında kullanmadım. sürecin gerçekleştiği ortamın sanal olması itibariyle bu tabiri kullandım. yoksa gerçek nedir ki:-)düşünüyorum öyleyse varım.
BeğenBeğen
Sevgili Pınar Hanım..
Evvela güzel sözleriniz için müteşekkirim..bilmukabele.
Hiç tercih etmediğim halde diğer başlık altında yazdıklarınıza kısa bir açıklama yapmak zorunluluğu duydum..
Hz.Fatıma ile ilgili örneği uzun uzun anlatmak ihtiyacı hissetmemiş,topu Hayrettin hocaya atarak meseleyi kapatmak istemiştim.Fakat sn. Ravi nin açıklaması meselenin tek izahı imiş gibi algılanınca susmaya razı olamadım.
Doğrusu bu konuda özel bir araştırma yapmadım..her konuda özel araştırmaları,derin bilgileri olanlardan değilim.Fakat bir zamanlar Hz.Fatıma ya özel bir merak sarmıştım.Bu konuda ayrıca ilgimi çekmişti tabii.Mesele benim bildiğim kadarı ile şöyledir:
Hz.Ali yeniden evlenmek niyetindedir..hatta bir rivayete göre Peygamberimizin huzurunu bozmak isteyen müşriklerin de Hz.Ali nin bu niyetinin oluşmasında payı vardır.Kendi kızlarından birini Ali ye vermek isterler.Adayların içinde en fazla öne çıkan, evet,Ebu-cehilin kızıdır.Peygamber Efendimiz bunu duyunca (ki Hz.Ali nin bizzat efendimizden böyle bir talebinin olup olmadığı da kesin değildir) muhtelif dedi kodunun da önüne geçmek için alenen kürsüden bu işe müsaadesi olmadığını bildirir…Hz.Ali nin evliliğine karşı çıkar ve Ebu-cehilin kızı ile bu işe niyet etmesine bilhassa teessüf eder..doğrudur.Allah resulunun kızı ile O nun düşmanının kızı aynı evde kalamaz der..Ancak ‘o olmaz,başkası olur’ da demez…Tam tersine Ali’nin Fatma’yı boşadıktan sonra bir başka kadınla evlenebileceğini söyler. Zaten bu olaydan sonra Hz. Ali , Fatma’nın vefatına kadar bir başka kadınla evlenmediği gibi câriye de edinmez.
Hadi size bir rivayet daha nakledeyim..eğer haddimi fazla aşmıyorsam..
Hz. Peygamber’in bu bahsettiğimiz konuşmasına başlarken öbür damadı Ebü’l-Âs’ın kendisine verdiği sözde durduğunu belirtmesi, Ebü’l-Âs’a Zeyneb’in üzerine bir başka kadınla evlenmemeyi şart koştuğunu hatıra getirmiş, aynı şekilde Hz. Ali’den de böyle bir söz aldığını, fakat Ali’nin bunu unutmuş olabileceğini düşündürmüştür..
Hayrettin Hoca nın, kendisine sorulan çok eşlilik ile işgili bir soruya verdiği cevabı da bu örnekle bitirmesini ve Ebu-Cehil bahsine hiç girmemesini de böyle anlamıştım ben.O sebeple naklettim ama ..gümbürtüye gitmiş.
BeğenBeğen