Benim “tesettürlü kadını” tanıdığım yıllar 70’lerdeki üniversite yıllarımdır. Yok canım, bu tesettür annelerimizinki gibi diil. Alemsiniz walla! “Şuurlu Müslüman, mücahide..” den bahsediyorum -ki o da 70’lerde bu günkü “eğitimli, bilinçli, bireyleşmiş, modern, vokal türbanlı” tipine pek uymuyordu. O zamanlar “evlerimizdeki temizlikçi kadından” (yaa, sen ne sandın? Evlerimizde temizlikçi kadınlar, bahçıvanlar, aşçılar, kahyalar koşuştururdu ve dahi bu vesayetler istikarar mistikrar gibi başlarından büyük işlere burunlarını sokmazdı; nerde kaldı o güzel günler!), köylü, kenar mahalleliden farklı bir “kapalı kadın” modelinin ortaya çıkışı da o yıllara tekabül eder. 60’lardan kalma Şule Yüksel, Hatice Babacan gibi bir kaç istisna bir istatistiksel yekun teşkil etmezdi zira.
Peki nasıl bir tipti bu homo-türbanlıyus prototipi? Biraz zor söylemesi, zira çarşıda, pazarda, otobüs durağında pek seyrek te olsa rastladığımızda göz göze gelmekten haya ederdik. Ben öyleydim en azından; tanıdığım diğer dindar arkadaşlar için de durum çok farklı değildi. O zamanki mücahit üniversitelilerin hayal ettikleri helallik bu yeni türeyen çoğunlukla Kuran kursları öğerencisi olan tip idi. Bir arkadaşın bir av izi sürme ümidi ile hafta sonlarını Şehzadebaşı’ndaki kız Kuran kursu mevkiinde “sipere yatarak” geçirdiği de rivayet edilirdi.
Rivayet sanılır belki, tesettürlü kızlarımızın “erkek arkadaşları” ile sağda, solda fingirdeşmelerinin, gerdan kıvırmalarının kanıksandığı günümüzde. Abartma değil o zamanlar bu mücahidelerden birine bir yerde rastladığımda başımı öne eğerdim, göz göze gelmemek için (tamam çaktırmadan göz kenarından bir saniyelik süzmeler yaptım da demiyorum yapmadım da). Onlar da tabii ki. Sonraki yıllardaki gözlemlerimden benim o yıllarda dahi biraz aşırıya kaçtığımı anladım. Bu benim takva derecemden çok onlara izafe ettiğim kudsiyyet ila alkalı idi. ABD’deki ilk aylarımda gittiğim Teksas Üniversitesi, Austin yakınındaki camiide toplanan İslami cemaatten bir hanımın protestosunu da aldım bu ithal ettiğim aşırılığımdan dolayı. Yeni muhtedi, Nikaragualı bu öğrenci hanım, “bazı kardeşler yolda gördüklerinde bir selaminaleykümü esirgiyor” demiş idi. Bunu eril-egemen kültürden gelen Müslüman erkek sendromuna yormuştu ki işin özüne indiğimde bunun doğruluk payı da vardı ama benim davranışımın yalın açıklaması için yeterli değildi.
Enter homo-post-28 Şubat-türbanlıyus, yiyos içiyos-geziyos..
Gene ABD’de bir Oldsmobile araba reklamında “bu senin babanın Oldsmobile’i değil” diyordu. Modern homo-türbanlıyus da o 70’lerin “neden başınızı öne eğdiniz?” Kuran kursu öğrencisi değil. Bir tanesine geçen TV’de rastladım “kara çarşaflı stand-upçı” imiş. Şöyle bir bol gülüşmeli, “içten” diyalog geçti bu kara çarşaflı standapçı ile sunucu Cüneyt Özdemir arasında hatırladığım kadarı ile:
“-Başımı örtmek hoşuma gitmiyor ama naapiyim emir Büyük Yer’den…
-Peki standapınızda ne gibi malzeme kullanırsınız, eminim Cem Yılmaz’ınki gibi belden aşağı inmezsiniz değil mi?
İnerim biraz ama çok fazla değil…”. (meal).
Alın size bir “kara çarşaflı” imajı.
Şimdi bu günün “türbanlısından” korkan laikçiye neden ebleh dediğimi merak eden var mı?
Bu hamur daha çook su götürür. Sizi bilmem ama ben devam edeceğim inşallah, ilham mevcut oldukça.
Korktuklari dindar kadin degil, olmamali. Cunku, bahsettiginiz uzere dindar kadin kalmadi, yada -hadi iyimser olalim- kendisine ender rastlanan bir varlik oldu. Korktuklari sey basortusu nezdinde dinin emirlerini, Allahi, ölumu, ahireti hatirlamak. Keyiflerini kacirmayin, yasayip gidiyorlar iste!?
Bu arada, dindar erkek uzerine bir yazi da ilginc olurdu.
BeğenBeğen
Psikoanaliz yaparsak böyle bir motif te karşımıza cıkar sanıyorum. “senin dinin sana, benim dinim bana” denildiği halde baş örtülüye” ne demek istiyorsun, ben kafir miyim” demeleri bu kendilerine veremedikleri saygıyı zorla ötekinden talep etme ihtiyacından olabilir.
BeğenBeğen
Aynen. Su da varki “senin dinin sana benim dinim bana” kafire denir. Muslumanin muslumana yapacagi hayri ve sabri tavsiye etmektir. Benim degil, Kuranin tarifiyle.
BeğenBeğen
Sabırsızlıkla bekliyorum yazının devamını.Çoktandır birilerinin kurcalamasını istediğim bir mevzuya dokundunuz.Aslında altından kalkabileceğimi bilsem , devamını yazmayı çok isteyeceğim bir yazı idi bu.Fakat heyhaat!..
Umarım şu ilham perileri sizi ve bizi daha fazla bekletmezler..
BeğenBeğen
Aslına bakarsanız benim perilerim (veya Aziz Nesin’den mülhem- cinlerim, zebanilerim)pek ayrılmazlar yanımdan lakin “kol kırılır…” meselesi.. frenler devreye giriyor çoğunluka Hale Hanım. Ama bu kadarla da bırakmak olmaz. İnşallah.
BeğenBeğen
o kadar kolay degil bekir bey iki uc makaleyle kacamazsiniz 🙂 size tesettur platformu olusturmak yakisir. bu durumu gundemimize bilincli bir sekilde almadigimiz hergun aleyhimize isliyor zira.
saygilar
BeğenBeğen
Bir erkek öncülüğünde “platform” Ayşemine Hanım? Pek güzel fikir değil bence. Böyle hariçten gazel okumak bana daha çok uyar. Serdettiğm fikirler kulaklara ulaşırsa ne mutlu bana. Ulaşmazsa “..balık bilmezse Halik biir” tevekkülü.
BeğenBeğen
tesettur ; erkegin gozunde baslar , kadinin kalbinde biter bekir bey .
tesettur sadece kadini ilgilendiren bir konu olarak kaldigi surece hep yen icinde kirik kol olacak. bu meselenin pek cok acidan , hem de acilen ele alinmasi lazim.
siz seslenin Ibrahim misal, kulagi – kalbi olana zaten duyurulacaktir..
saygilar
BeğenBeğen
Güzel de bir çok hanım da “eril-egemen” kültürden, konunun erkkeklerin iktidaer kavgası için sömürüldüğünden falan bahsediyor. Neyse benim konuda serdedeceğim (inş) fikirler daha çok gözlemlerimde çıkardığım sonuçlar üzerine.
BeğenBeğen