Bu gün notlara ulaşmak için kullanılan terimlere göz attım. Bir tanesi “kurban kemiği köpeklere verilir mi” sorusunu arama motoruna girmek sureti ile ulaşmış. Sorunun muhatabı değilim (İslam fıkhı zaviyesinden) ama aklım, vicdanım, kurbanın manası hakkındaki anlayışıma dayanarak “ne sakınca olabilir ki” diyorum; belki o kemiğe muhtaç insanlar var iken köpeğe vermeyi tercih etme gibi istisnai durumlar problemli bulunabilir, herhalde.
Neyse, o soru bana dostları hatırlama ve hatırlatma vesilesi oldu demek için girizgah idi okuduğunuz. Ve geçmişte düştüğüm bir notu tekrar ısıtıp kavurma niyetine önünüze sürmeye karar verdim.
*****************************************************
Yazıyı Ramazan’da yazmıştım. Değişikliğe hacet yok. Yazı bir vicdan uyandırma servisi çağrısı idi nihayetinde. Vicdanın Ramazan’ı, Kurban’ı olmaz zira. Ben gayretten sorumluyum.
Buyurun.
*******************************************
İslam’da hayvanların yeri üzerine fetva verecek teçhizatım da yok salahiyetim de. Söyleyeceklerimin muhatabı tüm insanlık, kaynağı da vicdan ve akıldır.
Herhalde şu kadarı üzerinde tartışma yoktur: Dünya bizim malımız değil. İstediğimiz gibi tepe tepe kullanamayız onu. Tapulu malımızı dahi istediğimiz gibi tepe tepe kullanamayız ey “sokak kedilerine niye yiyecek veriyorsun? Ben şurada oturuyorum, karışırım, hukukçuyum” diye beni taciz eden arkadaş cinsinden olanlar! Tapular ancak sınırlı kullanım hakları tevdi eder. Dünyanın gerçek tapusu da Yaratan’dadır.
Eşref-i mahlûkat olmak beleş değil; sorumlulukları var. O şerefi kazanacaksın. Nasıl ki bir kerhaneci, soyguncu, darbeci “nasıl olsa bir Türk dünyaya bedeldir. Ben ne yapsam şanlı, şerefliyim” diyemez ve bir Hıristiyan ”İsa bizim için öldü, biz tüm günahlardan sıyrıldık” diyemez, herhangi bir insan da “eşref-i mahlûkatlığım garanti olduğuna göre güzel ahlak sergilemeye ne gerek var” deyip yan gelip yatamaz. Şeref verilir ama kaybedilir de; korumazsan.
Ramazan’ın başından beri niyetlenip fırsat bulamadığım yardım talebini nihayet yapmak için girizgah idi buraya kadarki.
Bu infak ayında hocalar, camilerde, meclislerde, yayınlar yolu ile daha muhtaç olanlara yardım eli uzatmamızın önemini vâz ediyorlar. Zekât, fitre ve diğer yollarla Pakistan’da, Gazze’de, Afganistan, Somali’de veya yanı başımızdakilere yardım ediyoruz. Neden? Çünkü bizde var onlarda yok. Allah böyle emretmiş. Yüreğimiz aklımız da bunu diyor. En fazla ihtiyacı olana en fazla yardım ediyoruz.
Kendi sesleri bizlere ulaşamayacak, talepte, ricada bulunma imkânı olmayan, en mağdur durumdakine en fazla öncelik veriyoruz değil mi? İşte sokak kedileri köpekleri de o kategoride. Mağdurların mağduru, mazlumların mazlumu, muhtaçların muhtacı, en fazla fakr-u zaruret içersinde modern dünyamızda.
Herkes kendi imkânı dâhilinde bir şeyler yapabilir bu dünyamızı güzelleştiren masum, mağdur ve dilsiz mahlûkat için.
En basitinden:
—Evinizin apartmanınızın önüne ulaşabilecekleri bir uygun yere bir yoğurt kabı veya benzeri bir kap içersinde su koyabilirsiniz. Bu sıcakta su bulmak çok elzem ve çok zor bunlar için. Özellikle yağmur yağmadığı zamanlar susuzluktan kırılıyor pek çoğu.
—Tabii ki bir diğer kaba da kedi köpek maması pahalı geliyorsa, tavuk, etli yemeklerin kemikleri, diğer yemek artıkları konabilir. Marketlerin et reyonlarında “çorbalık” adı altında tavukların üzerinde yağ ve birazcık ta et bulunan kemikli kısmı satılır. Kilosu 1-2 lira arasında et-kemik miktarına göre. Bu hem kediye uygun hem köpeğe. Köpekler daha kemikli kısmını tercih eder. Tavuk ciğeri biraz daha pahalı. Bunu kediler sever.
—Sokakta kemikleri sayılan, hasta, yaralı köpek, kedi gördüğünüzde ilçeniz belediyesinin veteriner, çevre sağlığı –veya ilçenizde adı ne ise- müdürlüğüne veya varsa barınaklara bildirebilirsiniz. İmkânınız varsa alıp oraya götürebilirsiniz de.
—Aynı metodla sokak kedi köpeklerinin kısırlaştırılmasını sağlayabilirsiniz. İtlaftan daha insani bir çözüm “nüfus patlamasına” karşı.
Hâsılı siz bunu dert edinin yeter ki; yardım etmenin çok yolu var. Frenklerin sözü ile “when there is a will, there is a way” (irade oldukça yol da vardır).
Peki, bunların sevabı ne kadar?
Onu ulemaya soracaksınız. Ben ancak vicdanen mutmain olacağınızı, kendinize saygınızın artacağını, daha iyi hissedeceğinizi ve birazcık daha güzel bir dünyada yaşayacağınızı tahmin ettiğimi söyleyebilirim.
“Bir iyilik yap, at denize. Balık bilmezse Hâlik bilir” *
*Bu darb-ı meselin sahibini bilen varsa, ben de öğrenmiş olurum.
**********************************
Bu vesile ile tüm dostların Kurban Bayramı’nı tebrik eder hayırlara vesile olmasını dilerim.
Reblogged this on Feline Chronicles.
BeğenBeğen