FG’in BBC’ye verdiği mülakatın metni bir çok gazetede yayınlandı ve dahi seçilmiş kısımları Cemaat_TV’lerde matine suare. Sahi o karşısında “hizmet eri” gibi duran, hizmet eri gibi hazırlanmış soru soran genç gerçekten BBC’den mi idi Samanyolu’ndan mı? Çok BBC mülakatı izlemiş biri olarak onların ne kadar ukalalaşabileceklerini, “dur bakalım, soruma cevap vermedin.. şunu sordum..ama hakkınızda şu da söyleniyor” deme itiyadında olduklarını biraz bilirim. Ve dahi pardon, medyası tarafından büyük puntolarla anons edilen “uluslararası komplo olarak algılanıyor diye medyaya konuşma” orucunu bir gün sonra, WSJ ve ertesi gün BBC ile bozması (vardır bir hikmet) üzerine VOA, “herkese şapur şupur, bize gelince ya Rabbi çok şükür” dese haksız mı şimdi? Bence onların gönlüne girmek artık bir kasa ananasla olacak iş değil ama neme lazım; dostlar arası mesele.
Dikkatimi çeken bazı ifadeleri tek tek analiz edeceğim:
“Güney Yıldız: AK Parti hükümeti Hizmet hareketiyle bağlantılı polislere ve savcılara yönelik bir tasfiye hareketi yürüttüğünü ifade ediyor. Bu sizi endişelendiriyor mu? Devlet içindeki bu tasfiyeler hareketinize ne kadar zarar veriyor?
FG: O İSİMLERİN BİNDE BİRİNİ TANIMIYORUM
Her yanlışlık bizi rahatsız edebilir. Ama tasfiyeye tabi tuttukları, tayin ettikleri her kişi cemaatten demek doğru değil.
O insanların içinde zannediyorum sosyal demokratlar var, milliyetçiler var, ulusalcılar var. Ve bir de elimizde değil, “sakın, zinhar, bize karşı sempati duymayın, bizim hizmetimizin içinde, hareketimizin içinde görünmeyin diye ilan vermek gibi bir sorumluluğumuz yok.”
Yorum: Buradan anladığım “Cemaat’in tasfiyesi” diye bir şeyin söz konusu olmadığını söylüyor. Öyle ya çoğu zaten “bizden” değilmiş. FG ve Cemaat’in meseleyi cansiperane sahiplenmesi sadece devlet memurlarının görev değişiklikleri gibi önemli bir meseleye gösterdiği hassasiyettten veya WSJ mülakatında da vurguladığı “demokrasi savunuculuğu” çerçevesinde telakki edilmeli imiş. Ettik.
FG: “Yine ben buradaydım, Haziran fırtınası diyoruz, 1999 yılıydı, medya aynı şeyi yaptı, 7-8 sene o mahkeme devam etti, ondan sonra beraat alındı. Temyiz de tasdik etti onu.
Bu konuyla alakalı burada bir akademisyen esasen bir kitap hazırladı, yazdı. Hatta benim unuttuğum yerleri bile o çok canlı olarak o kitapta ifade etti. Yani o türlü hadiseler hep olageldi. Bu da onlardan bir tanesi.
Bundan sonra da yine olacağa benzer. Ama bu olan şeyler bir yönüyle Türkiye’ye de kaybettiriyor zannediyorum. Amerika Birleşik Devletleri’nin bakışına, Avrupa Parlamentosu’nun bakışına olumsuz şekilde aksedecektir bunlar.
Çünkü anti-demokratik şeyler yapılıyor. Hukuka aykırı şeyler yapılıyor. Bunu hemen herkes söylüyor şimdilerde.”
Yorum: Şahsen FG’in yerinde olsam 28 Şubat’tan hiç bahsetmem. Zira kendisinin ve medyasının 28 Şubat karnesi kelimenin tam anlamıyla bir utanç vesikasıdır. Internet sayesinde hepsi kayıtlarda, “doğru ise iki sevap değilse bir sevap kazanıyorlar” (darbecilerden bahsediyor), Ertuğrul Özkök’a tam da baş örtüsü zulmünün doruk yaptığı ortamda tam da “teferruaatır-önemsizdir” algısı oluşturmak için sarf ettiği “baş örtüsü füruattır”, laikçi medyanın manşetten “beceremediniz, gidin” (Erbakan’a), “generaller bunlardan daha demokrat”, “hükümetimiz hayırlı olsun” (darbecilerin yeni hükümetine)..gibi onlarca tam da “28 Şubatçı duruş”u sergileyip şimdi de “şefahat ettiği 28 Şubatçılar elinde (bütün yağcılığına, desteğine rağmen) çektiği zulümlerin ” hesabını başını bu yola koyarak son veren Eredoğan ve arkadaşlarına sormak? Pek ahlaki değil demekle iktifa edeyim. Ha bir de “Amerikalıların, Avrupalıların antidemokratik, hukuka karşı şeylerden rahatsızlığı” konusu var. İspiyonculuk mu desek, temenni mi desek, öngörü mü?
FG: “Ama bu mesele hemen böyle çabuk düzelebilir mi? Yeniden iş rayına oturtulabilir mi?
İnsaflı olmaya bağlı, fakir, ben, birazda rahatsızlığım sebebiyle bu mevzuda, müdafaa sadedinde hiçbir şey söylemedim. Hiç bir şey söylememeye de kararlıyım bu mevzuda.
Belki bazı arkadaşlar sadece hukuki ifade ile tavzihler, tashihler, belki tekzipler yapıyorlar. Kendileri de işin içinde mütalaa edilenler bunu yapıyorlar ama ben o mevzuda bir fikirde bulunmadım, bir mütalaada bulunmadım.
Böyle davranmaya da devam edeceğim. Evet, bir şey konuşmayacağım.
BBC: Hareketinizi “paralel bir devlet” oluşturmakla suçlayan yalnızca Başbakan Erdoğan değil, başka kesimler de bu iddiaları dile getiriyor ve sizin bir çeşit talimatınız olmadıkça yolsuzluk operasyonu gibi bir operasyonun başlamayacağını söylüyorlar.
FG: Bu medyaya da düştü, kendileri de biliyorlar. 8-10 ay evvel Milli İstihbarat haber vermiş. Milli istihbarat, Sayın Başbakan’ın emrinde çalışan bir müsteşarlık, haber vermiş. Bu araştırmalar yapılıyormuş, tespitler yapılmış, şimdiye kadar yapılageldiği şekilde onlar böyle bir operasyonda bulunmuşlar.
Zannediyorum, bunlar da bir şey yapsalar, bunlar da gider, yine başkalarını getirirler. Bu açıdan, öyle bir karmaşa söz konusu zannediyorum.
Benimle alakası yok bu meselenin. Başka vesilelerle de arz ettiğim gibi, ben o işi yapan insanların, operasyonlara giren insanların binde birini bile tanımıyorum. Bunu çok rahatlıkla söyleyebilirim
Yorum: “Müdafa sadedinde hiçbir şey” söylemeyen, kendini savunmaya tenezzül etmeyen, “meselenin zaten kendisi ile hiç alkası olmayan” adama bakar mısınız? Beduayı, “firavun, karun, arkadaş, liyakatsiz birilerini” bir tarafa bıraktık internette kendisine karşı yorum yapanları avukatlar ordusu ile mahkemeye veren, medyasında insanlara korku salarak susturmak için “Hocaefendi’den önemli uyarı” başlığı ile tehditler yayınlayan kendisi değil “Belki bazı arkadaşlar sadece hukuki ifade ile tavzihler, tashihler, belki tekzipler yapıyorlar” Ifadesi ile kast ettiği “bazı arkadaşlar” olmalı tüm hakaretler, beddulara ve yavuz hırsız misali “Hoca Efendi’ye hakaret edenleri mahkemeyle tehdit edenler! Tüm sevap benim, hoşunuza gitmeyen şeyler bazı arkadaşların. Bu da savunmayan adam!Bir de “benimle alakası yok” sa meselenin” 8-9 ay önceki, gizli bir MİT Raporu (eğer doğru ise) gibi detaylı bilgilere nasıl vakıf olur ki? Savunmayan adamdan sonra “bu işlerle ilgisi olmayan adam”. Hem pastam dursun, hem karnım doysun! Bu olagelmiştir FG şiarı; istisnasız.
FG: “Oy vermenin dışında da bizim hiçbir siyasi partiyle alakamız olmadı. Böyle derken belki sempati duyan iki tane insan, kendileri istemişlerdir de iki tane insan girmiştir o partinin içine. Yoksa başka kişiler de yönlendirilebilir.
O partinin omurgasını teşkil ederdi bugün. Çok farklı sesler olabilirdi orada. Ama öyle bir arzumuz olmadı.”
Yorum-Tercüme: İsteseydim Ak Parti’nin kontrolünü ele geçirir idim ama istemedim.
Müjde! İsrail’i milletine tercih ettiğine “dair bir şey yok” imiş!
“İsrail yanlısı gibi gösterme, tamamen onları kendi milletimize tercih ediyor gibi gösterme, buna dair bir şey yok. Bir insan olarak onları da kabul etme, insanlığın iftihar tablosunun yaptığı gibi kabul etme ayrı mesele.”
Yorum: Dikkat edin ey düşünen insanlar! Mülakatçı İsrail yandaşlığı ile alkalı bir soru soruyor. Yani FG’e kendini temize çıkarma, İsrail’in Filistinliler, Lübnanlılar’a, bütün Müslümanlara zulümleri ve mazlumlara şefkat, merhamet namına bir kaç söz söyleme fırsatı veriyor. O nasıl kullanıyor bu fırsatı peki?
Sadece “buna dair bir şey yok” diyerek! Etmiyorum veya “ülkemi İsrail’e tercih ederim” dahi demiyor! “buna dair bir şey yok” u ben en fazla “elinizde isbatlayacak delil yok” okuyorum. “insanlığın iftihar tablosunun yaptığı gibi gösterme” imiş onunkisi de. Yani yaptıkları Peygamber (sas) yaptığı imiş! (Bırakın Peygamber (Sas) ‘i herhangi bir insanından “tablo” olmayacağını daha önce söylemiştim dil yaresi olrak ama derdimiz bundan ibaret olsa!)
Peki Peygamber’in de aynısını yaptığı şeyler neler? Çoğunu biliyoruz. Biri Mavi Marmara mesela. Dinleyelim:
FG:“Ama meseleyi Mavi Marmara’ya dayandırıyorlar. Röportajdan sonra bir iki soru sordular bana, ‘bunu nasıl görüyorsunuz?’. Ben dedim ki: “Keşke diplomasi sonuna kadar kullanılsaydı, kaba kuvvetle işin üzerine gidilmeseydi. Bunlar değişik problemlere, sosyal problemlere sebebiyet verir, komplikasyonlara sebebiyet verir.”Burada mesele gazeteye nasıl manşet yaptı bilemiyorum. O Türkiye’de farklı şekilde değerlendirildi. Yani, kendi insanımızın aleyhine başkalarının yanında yerini alma gibi bir şey.
Fakat bir probleme meydan vermemek için esasen öyle bir mülahaza arz ettim.
Bugün de olsa yine aynı şeyi arz ederim. Diplomasi sonuna kadar kullanılmalı bence. Kan dökmeye, insanlara kıymaya, insanları cepheye sürmeye gitmemek lazım. Mülahazamdı. Herhalde o irtibatı da, o iltisaki da biraz o mülahazaya bağlıyorlar.”
Ne anlaşılıyor bu metinden ey üniversite sınavına giren dershane öğrencileri? Benim anladığım:
–Erdoğan Hükümeti ve Mavi Marmara organizatörleri diplomasi yerine kan dökmeyi, kaba kuvveti tercih etmiş. Ve sonuçtan sadece onlar sorumlu imiş. İyi de biz de daha önce öyle anlamıştık zaten. Şimdi kendi medyasında “Hocaefendi’nin sözlerini yanlış yerlere çekenleri” sigaya çekenlerin bir özür borcu yok mu?
Bal gibi de zalim , ırkçı, işgalci İsrail’i kendi ülkesine, onun mazlumlara yardım ederken verdiği şehitlere ve yardımına koşulan Ortadoğu’nun Auschwitz’i Gazzelilere tercih etmedir bunun adı! Boşuna dememişler “imam şehitleri saldırgan ilan ederse, Cemaat Medyası da “ihvan’a şiddet yakışmıyor” der!
“Sulhname” hakkında
“Fakat muhatabın cumhurbaşkanı olarak seçilmesi mi, yoksa mektupta öyle işte, karşılıklı, değişik kesimlerin, medyadan değişik kesimlerin birbirlerini, sövüp saymamaları, bu işe bir son verilmesi meselesi mi, Sayın Başbakanı rahatsız etti bu.
Bunu açıktan açığa konuştu, toplantıda konuştu. Toplantıda konuştu. Bir mabeyni hümayun var herhalde zannediyorum çevresinde. Mabeyn, padişahların etrafındaki insanlara deniyordu. Çevresinde zannediyorum meseleleri farklı intikal ettiriyorlar.
Ben hâşâ bir insanda öyle bir dengesizlik, hele paranoya falan var, buna ne kalbim ne de vicdanım, ne de dilim varmaz böyle bir şey söylemeye. Ama bir yönüyle, böyle rahatsız edici şeylere sevk ediyorlar sanıyorum arkadaşı.”
Şu enaniyete, şu şeytanlığa bakar mısınız?
Kendisi başbakanı muhatap kabul edip mektup yazmamış! Bunu biliyorduk zaten kendi gazetelerindeki büyük puntolu başlıklardan . Sadece “Başbakan’ın okumasında da mahsur yoktur” deme alçak gönüllülüğünü göstermiş! Şu yüce gönüllülüğe, şu tevazuya bakar mısınız? Durun, ağlayacağım! “firavun, Karun, hırsız, liyakatsiz, birileri” nden sonra “dengesizlik, paranoya” da diyecek ama ne kalbi, ne vicdanı ne de dili varıyor “arkadaş” ı Başbakan’a bunları demeye!
Terbiyeli bir kız demiş ki oğlana” terbiyem müsade etseydği babanın ağzına sı…dım” demiş. O hesap adam sıkça hatırlatıyor ne yüksek ahlakl, ne kadar Peygamber ahlaklı olduğunu! Aksi taktirde nerden bilecektik? (Ör: Kendsine gelen seks şantaja müsait 10 tane ihbarı lullanmadığını, çünki bizim şiarımız budur olduğunu da kendisinden öğrenmiş idik)
Ve şu şeytani fitnecilik, nifakçılık gayretine bakar mısınız: “Mektupta Başbakan’ın muhatap seçilmemesi” Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında kıskançlık konusu olacağını düşünecek kadar mütevazi, derviş edepli, Peygamber ahlaklı adam!
Çevik Bir ve “bunlar”“Çevik Bir’e de demiştim bunu, bunlara da haber gönderdim defaatle.
Evet “Müslüman’a şedit, kafire uysal” veya “mazluma acımasız, zalime yumuşak” vb derken ne demek istendiğne bir örnek daha. Dün “paşa hazretleri” dediklerine bu gün Çevik Bir” diyebilmeni de “bunlar”a borçlusun Hoca! Kime nasıl hitap ettiğin onların değil senin seviyenle alkalıdır. Senin için kullandığı en saygılı kelime “Fethullah” olan küfürbaz Emin Çölaşan’a gönderdiğin adeta tebadan birinin krala mektubunu andıran yağcılık-nameyi de okudum. Kişiliksizlik vesikası!
Sonuç:“Arkadaş” ahlaki omurgadan yoksun, menfaat için girmeyeceği kılık olmayan, taraf seçmede hiçbir ahlaki kriteri olmayan, hal böyle olunca da Ertuğrul Özkök gibi biribirini tutmayan sözler eden, imaj-conscous olduğu için veya maskesinin ineceği korkusu ile durmadan ne kadar yüksek ahlaki değerleri olduğunu size hatırlatma ihtiyacı duyan ve tarih boyunca ve bu gün sıkça gördüğümüz megaloman, narsisist kült liderlerinin ana özelliklerini taşıyan bir din tüccarı.
Böyle bir ahlak sahibi Suriye mazlumlarına yardım götüren tırları sırf “Erdoğan zarar görsün” diye durdurtur mu? Retorik soru.
Hamiş: “yolsuzluk olduğu kesin” hükmünü (!) yorumlamaya değer bulmamış idim. “bununla hiç bir ilgisi olmayan”, Yargıtay İmamı’nın dosyaları Pennsylvania’ya gönderdiği adam hükmünü vermiş, iddianame hazırlanmadan! anladık “hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı” ya düşkünlüğünün nedenini.
Diyor ki alt duzey bir yakınım : boşanmak üzere olan çiftlerin cocuğuna sorarlar babanla mı kalacaksın annenle mi ? Arsiz da olsa hırsız da olsa onlar onun canı ciğeri. Tercih yapılabilir mı?!! Bunca sene inanmis, gonul vermis , omuz vermisiz. Çok canımız yanıyor çok….
Cevap : vardır bunda da bir hayr …
Saygılar
BeğenBeğen
Fethullah gülen in bbc röportajı tam bir siyasi röportaj . Selahattin demirtaşş haklı . Bir kez Allah peygamber din kavramları geçmiyor.
Yolsuzluk konusunda sanırsınız ki kendilerine
Yapılan her bağışa makbuz veriyorlar.. Kayıt dışı cemaat..
BeğenBeğen
Çözü süreci konusunda zaman ve bugun gazetesi okurken hiç de olumlu haber çıktığını düşünmüyorum. Hep arka planda olumsuzluk yansıtan haberlerdi
Ayrıca Faruk Aslan persler paranoya büyü konusu bu röportajda da var. Demekti hep aynı gündemler
BeğenBeğen
“Yolsuzluk, rüşvet” yolsuzluğunun geri teptiğnin farkında “tavan”. TIr durdurma, Batı’ya “bunlar el kaideci, diktatör, demokrat değil” vb şikayetler aslında A-Planının tutmamasından. Şimdiki strateji: Hasar kontrolü. “tabanı” kaybetmemek için iki mesaj var:
1. FG ve en fazla sempati kaynağı olan “Türk Okulları” kullanılarak yapılan duygu sömürüsü,
2. Hedefte FG ve Tavan değil bizatihi siz hizmet erleri varsınız! Tayyip’in savaşı, ne paralel yapı, ne İsrail ile sıkı fıkı9 ilişkilere girenler ama siz ayda 200 dolra çalışanlar, Kimse Yokmu gönüllüleri…
****************************************
Ayşemine hanımın yakını bana bir filmde gördüğüm “senin annen kötü yolda” denilen çocuğun isyanını hatırlattı. Önce inkar etti ama sonra kabullendi acı gerçeği hatırladığım kadarı ile. Ben Cemaat’in bir çok “köprü kurma” işlerine ABD’de şahit olmuştum. Ama bu kadarını hayal dahi edemezdim. Mazhar Bağlı’nın ifadesi ile “sadece Ak Parti değil, hepimiz” zokayı yutmuşuz.
*****************
Gülenist kuruluşların ABD’deki faaliyetleri hakkında bilgilenmek için bkz:
http://www.pacificainstitute.org/index.php/component/k2/item/225-pacifica-institute-hosted-rob-eshman-editor-in-chief-for-the-jewish-journal (burada Yahudi Mecmua’nın genel yayın yönetmeni konferans veriyor Hizmet Erlerine)
Burada da Rumi Forum’dan (Gülen’in köprü teşkilatlarından)azılı Siyonist, İslamofob (Peygamber(sas)’e hakaret eden bir adamın vakfı namına eşine “barış ödülü” verlişi:
BeğenBeğen
Son fırtına oncesi ATV haberde ısrarla iki konu işleniyordu. Diğer haber kanallarında rastlanmayan sekilde hemde. bir sosyal sorumluluk haber dizisi şeklindeki yayınlarsa İran menşeli muta nikahı tehlikesine dikkat çekiliyordu. Biz de gencleri merkez alan hareketin anne babalara yönelik bilgilendirme mesajları olarak alabiliyorduk.
Digeri de ısrarla uyuşturucu belası ve Kahraman polislerimiz konusuydu. Yine zavallı gencler parçalanan aileler ve baskınları başarıyla sonuçlandıran polislerimiz. Mesaj genele ve önemli. İsrar da fikri takib de yerinde.
Yalnız ilk konu birilerine göre toplumsal algı oluşturmaya yönelikti. Son donemde ısimsiz alüftelerle birilerinin aleyhine kullanılıyor.
Acaba ikinci konu da yakın bir zamanda kullanıma sokulacak mı ? Yoksa iyice paronayak mı olduk ?
BeğenBeğen
Stv haber olacaktı. Anlayan anlayacak ya ben gene özür dileyerek
Düzelteyim.
BeğenBeğen
Vallahi bir “İslami cemaat” in şahit olduğumuz halleri karşısında “paranoyak ve dengesiz” olmamak ancak o Cemaat ve Lider’in yanılmazlığı ve her hareketinin bizim gibi fanilerin idrak edemeyeceği hikmetler olduğu imanı ile mümkün olabilir. Benim gibi bir çoklarınınki bir İslami Cemaat’e olan gönül bağı idi en fazla. Kendilerinin de buyurdukları gibi “hüsn-ü zan sınırını çoktan aştık”.
Ben artık STV, Mehtap’ta hava durumunu dinlerken dahi “yeni planın” ip uçlarını arar oldum. Yani sizinkinden de kötü bir vaka 🙂
BeğenBeğen
Derin paralel bir arkadaşa 17aralık sonrası olay nedir diye sordum.
İdris Naim Şahin’in istifa mektubunu aç dedi. Açtım. Bir cümle gösterdi. Bu konu bu dedi. Neydi?
Fethullah gülen bbc röportajında da geçen kısım dı….. Yani İmralı görüşmeleri ile ilgili gün gelir hesap sorulur cümlesi
BeğenBeğen
FG röportajında “biz onlardan önce barış planı sunduk.. görüşmeler yapılmasına olumlu baktık.. ama devletin onurunu korumak şartıyla.” (meal) diyor. WSJ’a konuşan kimse bir Batı ülkesinin liberal demokrat partsi liderini andırıyordu. Burada “biz” (?) diyen “siyasi çözüm planımız” diyen adam ana muhalefet partsi lideri değil “siyasetin şerrinden Allah’a sığınan” adam.
BeğenBeğen
Suan s haber de bir haber izliyorum. Uyusturucu konulu haberde İfade aynen su :
” hükumet önce bunları çözsün !”
BeğenBeğen
Bunu da buraya not edelim isterseniz:
SADECE GÜLEN CEMAATİ MENSUPLARIYLA GÖRÜŞTÜ, NUR CEMAATLERİYLE GÖRÜŞMEDİ
BBC muhabirinin Emirdağ ve Barla ile ilgili haberlerinde dikkat çeken bir unsur sadece Gülen cemaatinin temsilcileriyle görüşmesi oldu. 17 Aralık operasyonu ve Başbakan Erdoğan’ın Said Nursi’yi zikretmesini, Gülen cemaati mensuplarıyla konuşan muhabirin aldığı cevaplar da belli bir kesimini cevapları olarak yer aldı. Muhabirin diğer Nur cemaati ilgilileriyle neden görüşmediği anlaşılamadı.
http://www.risalehaber.com/said-nursi,-bbcnin-de-gundeminde-206490h.htm
Selamlar
BeğenBeğen