http://odatv.com/n.php?n=erbakanla-sahte-isimlerle-bir-araya-geldik-1504151200
Not: ODa-Tv yazısındaki “ANAPLAŞMA Değil çürüme” ifadesi de diğer başlıklar da editöre ait. ANAPlaşma = Çürüme
Nisan 15, 2015 Geliştirici: Bekir L. Yildirim
http://odatv.com/n.php?n=erbakanla-sahte-isimlerle-bir-araya-geldik-1504151200
Not: ODa-Tv yazısındaki “ANAPLAŞMA Değil çürüme” ifadesi de diğer başlıklar da editöre ait. ANAPlaşma = Çürüme
Ahlak, Bekir Lütfi YILDIRIM, Demokrasi, Din, Din Tüccarlığı, Dostlarımız, Görev ahlakı, Guncel-Politik, Seçimler, Siyaset, Toplum kategorisinde yayınlandı | Etiketler AK Parti, AKP, Erbakan, Erdoğan, Haziran 2015, Secimler, Siyasi ahlak | 18 Yorum
Vaktiyle msp, refah, fazilet ve akp’nin kuruluşunda maddi manevi görevler alarak çalışmış, ilçe teşkilatlarını kurmuş, ilçe kurucu başkan yardımcılıkları yapmış, istanbulda düzenlenen bosna-hersek bihaç destek mitinglerinin türkiye tertip komitesi başkanlığını yapmış ve sırf bu yüzden hakkında 10’dan fazla dava açılmış ve karşılığında ceza almış ve avrupaya çıkış yasağı konmuş, kısacası bu dava için -sizin gibi- bedel ödemiş bir kişinin yerine, sadece dört yıl ilçe başkanlığı yapmış olmanın dışında teşkilatla uzaktan yakından ilgisi olmayanlar aday yapılmıştır. Bir başka örnek olarak refah partisi döneminde, fazilet ve son olarak akp döneminde partiye çağırdıklarında “benim partiyle martiyle işim olmaz” diyen ve bunun üzerine dört yıl il başkanlığı yapan – ki sadece iş takibi yaptığı daha sonra basına sızan tapelerde ortaya çıkan-üzerine lidere sadakat diye bir de kitap yazan kişiyi 4. Sıradan aday gösteriyorlarsa bu açıkça meselenin “dava” olmadığının bariz ispatıdır. Hayat çok garip.. Dava sahipleri değil, davayla uzaktan yakından ilgisi olmayanlar dava adamı oldular. Sizin jenerasyonla bu jenerasyon arasındaki fark; siz allah rızası için davaya hizmet ediyordunuz, bunlar allah ‘reza’sı için hizmet ediyorlar..
BeğenBeğen
Sormadan edemeyecegim: ‘Reza’nin kabahati neydi sizce? Turkiye’nin aleyhine ne yaptigini dusunuyorsunuz?
Bu konuda akil filtresinden gecebilecek bir fikriniz var mi; yoksa “herkes soyluyor ben de soyluyorum” cinsinden mi olacak cevabiniz?
BeğenBeğen
Bunca yazdığımdan bir tek reza’mı kafanıza takıldı? Yinede söyleyeyim.Reza’nın kabahati bu arkadaşlara ederinden fazlasını vermiş olması..
BeğenBeğen
Yazdiklarinizin diger kisimlarindan ilave tenevvure yol acacak bir soru aklima gelmedi malesef.
Bir seyin ‘eder’inin ne oldugunu bilmek her babayigitin harci degil tabii ki. Piyasasinda yillarin tecrubesi gerekir.
Parasinin hesabini bilmeyen yabancilarin piyasayi bozdugunu duymustum daha onceleri; ama muhatabiyla karsilasmisligim yoktu dogrusu.
BeğenBeğen
devletle, belediyelerle, partilerle hiçbir zaman akçeli iş yapmadım. Allah nasipte etmesin zaten. “Eder” konusunu yanlış anlamışsınız. Düzelteyim..Sayın babacan ve maliye bakanımız sayın şimşek reza’nın teklifini neden kabul etmemişler bir düşünün? Onlar ahiretine bir bedel biçmemişler çünkü. Beş kuruş etmeyen adamlara daha önce görmedikleri kadar para verirsen olacağı budur. Meşhur saatçi bakanımızın firması üzerinden ticaret yapılmazsa ırak’a bir toplu iğne gönderilmesine izin vermediğini biliyor musunuz? Herkesin bir bedeli var malesef. Bunları bilmek için bunun muhatabı olmaya gerek yok.
BeğenBeğen
Anladim galiba; ama, tam degil malesef. Hala daha bir iki nokta daha var:
Bu iki bakanin ‘ederi’nin daha yuksek oldugunu dusunmek daha gercekci olmaz miydi?
Dahasi, Irak’la yapilan ticareti fiilen bir bakan (‘saatci’) domine ediyorduysa ve Bakanlar Kurulu uyelerinin muteselsil ve musterek sorumlu oldugu gercegini dikkate alirsak, bu iki bakani ayirmak niye?
Ustelik, akceli islerden direkt sorumlu olanlar onlar iken..
BeğenBeğen
Burada araya gireyim ve Şirzad’a Filancioğlu’nun detaylı analizci olduğunu hatırlatayım, tecrübeden 🙂
Konuyla genel alakalı olarak: Bu blogda bir veya daha fazla kere “Kötülerin kötülüğünü anladık ama iyiler ne kadar iyi” ve/veya eş-anlamlı ifadeler kullandım. “Erdemliler hareketi” mutlak iyi değildi ama “kötülerden” çok iyi olduğunu düşündüm (yoksa niye erdemliler, Allah’ın yolu vb ifadeler kullansınlardı ki?) Şimdi ise ancak ehven-i şer ve alternatifsizlik kelimelerini kullanabilirim.
Aynı mantık ile Ali Babacan ve Bülent Arınç, 700 bin TL’ye saat alan (rüşvet değils bile) bakandan iyidir ama tabii ki bunlarla uyum içinde çalışabilen, isyan etmeyen herkes de müteselsil ve müşterek sorumludur.
“Erdemliler hareketine” tavsiyem: Dini, ahlaki hamaset dozunu azaltın da en azından farkındalık puanı kazanın. “Kılıçdaroğlugillerden çok iyiyiz; bu çölçülebilir” diyin ama “bizde kull hakkı yenmez de demeyin “Allah yolunun yolcusuyuz” gibi büyük laflar da etmeyin, “SUÇ ÜSTÜ YAKALANDINIZ” bir de riyakarlık günahı almayın!! Eğer samimi iseniz bu hamasi ifadelerde o zaman gerzek olduğunuzu kabullenmek zorundasınız burada ve ODA_TV’de yaptığım ifşaatlardan sonra.
Tabii ki “yalan söylüyor” da diyebilirsiniz, ama buna cesaret edebilecek babayiğit olduğunuzu sanmıyorum.
Sükut ikrardır.
Bir not daha:
Şu “seçilemediğin için..” ile seviyesini göstermese kimse iyi olur kendileri için. Burada da ODA_TV’de de herkesin anlayacağı açıklıkta tam da buna cevap verdim.
1. Velev ki yalnızca “beni aday yapmadıkları için”, bu gayet meşru bir sebep olmaz mı, hiç bir durumda? Velev ki vekillik kişiye verilen bir mükafat veya ulufe, bun en çok hak ettiğni düşünen kişinin itiraz etmesi gayri-ahlaki midir?
2. “Önceden nerdeydin” diyen “bilgim yok ama fikrim var” ukalalar, burayı takip eden veya beni tanıyan kimse sormuyor bu soruyu. Neden acaba?
3. Burdan “bak AKPliler ne kadar ahlaksızmış” diyerek kendi sırtlarını sıvazlayanlar, diğer yazılarımı okurlarsa benden kendilerine ekmek çıkmayacağını görürler.
Bkz. https://bekirlyildirim.wordpress.com/2014/12/13/yolsuzluk-hakkinda-merak-edip-sormaya-utandiginiz-her-sey/
Beni Abdullatif ile Mümtazer, Nazlı vd. entellektüel fahişelerle kıyaslayanlar da gene “I know so little but I am so sure” kategorisine girerler (amaan, sanki Türkçe anlatınca anlıyorlar mı?)
TV’deki “bir cümle ilave edeceğim” diyip 10 dakika konuşan kanaat önderlerimize benzedi benimkisi de 🙂
BeğenBeğen
‘Analizci’ demissiniz madem, benim neden 17-25 Aralik iddialarina nicin pek itibar etmedigimi asagiya alintilamak isterim. [Bir tanidik bana emaille sormustu; ona cevaben bunu yazmistim.]
“O sabah villada 1 milyar Euro var. Akşama hepsi yok olmuştu.”
http://www.zaman.com.tr/yorum_sihrin-sultanlari-ve-siyasette-hokus-pokus_2242793.html
Bu iddialara rakamsal bakalim isterim:
Ara not: Daha onceleri EUR degil de USD lafi geciyordu diye hatirliyorum.
Galiba bunu degistirmek ihtiyaci duydular, cunku, USD cinsinden en buyuk banknot 100’luk.
Buna karsilik, EUR cinsinden 500’luk banknotlar var.
Var da.. acaba, 500 EUR’luk banknotlar halinde dizilmis BIR MILYAR EUR ne kadar hacim tutar?
Malum, her destede oldugu uzere, 500 EUR’luk banknotlarin da bir destesinde 100 tane var.
Yani, bir deste (100 x 500 =) 50,000 (BESYUZBIN) EUR ediyor.
Bu da, BIR MILYAR EUR icin 20,000 deste demek.
500 EUR’luk bir banknotun enini boyunu suradan ogreniyoruz: https://www.ecb.europa.eu/euro/banknotes/html/index.en.html
En: 160 mm
Boy: 82 mm
Destenin kalinligini da suradan aliyoruz: http://hereisthecity.com/en-gb/2010/06/22/the-500-euro-note/
1 deste icin (yani, 100 adet banknot icin) kalinlik: 110 mm.
Yirmi bin destenin hacmi, dolayisi ile, soyle bulunur:
20,000 x 160 x 82 x 100 = 28,864,000,000 mm3 (milimetrekup).
‘milimetrekup’ insanin kafasinda kolayca canlandiracagi bir sey degil, bunu metrekupe cevirelim.
‘Metrekup’e cevirisek, 28.864 m3 (metrekup) hacminde kagit paradan bahsetmis oluruz.
Simdi..
Bu kadar parayi sehir icinde bir yerden bir yere kaciracak olan, bunu bir TIR ile yapamaz (manevrasi zordur, her sokak arasina girmez, evin/villanin bahcesine girmesi/cikmasi sorundur vs.).
Nakliyecilerin web sitelerinde hangi tur aracin hangi hacimleri alabilecegi (sematik resimleriyle birlikte) yaziyor:
Ornek: http://www.maslog.com.tr/?C=9
Panelvan: En cok 13 m3 hacminde yuk alabiliyor.
Yani, 2 Panelvana sigmiyor, 3 panelvan gerekiyor.
Kamyonet: En cok 18 m3 hacminde yuk alabiliyor.
Yani, 1 Kamyonete sigmiyor, 2 Kamyonet gerekiyor.
[Eskiden bu buyuklukteki araclara biz ‘kamyon’ diyorduk; anlasilan nakliyeciler farkli kullaniyorlar.]
Sonuc?
Iki alternatifiniz var:
Bu hacimdeki bir parayi nakletmek icin ya 3 panelvan, ya da 2 kamyonet gerekiyor.
Simdi..
Cok daha kucuk olan ayakkabi kutularini baska bir evin icinde yakaladigini iddia edenler, nasil olmus da 3 panelvani (veya 2 kamyoneti) yakalayamamis?
Ustelik de, gupegunduz ve binanin etrafi polisle cevrilmis oldugu halde..
O polisler mi o kadar salakti, yoksa bizi mi o kadar salak saniyorlar?..
BeğenBeğen
Duzeltme: Burada yayinlamak amaciyla gozden gecirirken parantez icinde ‘BESYUZBIN’ yazmisim; dogrusu ‘ELLIBIN’ olcakti.
BeğenBeğen
Aynı tür bir hacim hesabı da ben yapmıştım ve 30 milyaı bir türlü Bilal’in eve sığdıramamıştım (Dolmabahçe sarayında oturmuyorsa). Şu da 17-25 ile alakalı, biraz olasılık hesabı var:
Bu o 4 bakan gül gibi kokuyormanasına gelmez tabii, bu tür amelleri hoş gören bir kültür var; Ak Partililer, İlahiyatçılar, dervişler de dışında değil.
BeğenBeğen
Reza konusunda ismi ortaya çıkan dört kişi olduğu için bu isimlerden bahsettim. Yoksa iki bakanın manevi ederi maddi ederinden daha fazla olduğu belli.ayrıca yatırımın en çoğunun yapıldığı bakanlık olan ulaştırmanın pek esamesi okunmadı bu süreçte. Keşke ulaştırma bakanlığınıda masaya yatırsalardı röntgeni çekilseydi de görseydik ne kadar sağlıklı olduğunu(!)..Kuşbakışı meseleye bakacak olursak tepeden tırnağa herkes sorumludur. Bu tip akçeli işlerin ortada döndüğünü sokaktaki vatandaş bile bilebiliyorsa tepedeki yöneticilerin bunu bilmemesine imkan yoktur.alenen bu işe göz yumulmuştur ve yapanla gözyuman arasında hiçbir fark yoktur benim için. Ama insanları öyle bir hale getirdiler ki ak partiyi savunanlar hırsızlarıda savunmak zorunda kaldılar yani bir nevi bu işe ortak oldular. Rahmetli dedem derdi ” bunlar döneri kendi tarafına kesenlerden”..
17-25 aralık olayına gelince… Şu haberi okuduğumda irkilmiştim. http://www.haberartiturk.com/85-milyar-avro-goturduler-11741h.htm
Böyle bir “nakit” paradan bahsedilmişti ve bunu bir çok insan getçekten yemişti.. Filancıoğlu’nun buna bir analizi vardır elbet, merak etmekteyim.
BeğenBeğen
Bekir bey,
Adaylıkla ilgili Bir kaç şey söylemek istiyorum. 2007 seçimleri için aday adaylığı başvurusu yapmış mıydınız? Bir sohbet ortamında anlatılan bir olayı paylaşmak istiyorum. Aday adaylarından biri 2007 seçimlerinde mülakata katılıyor. Komisyonda dengir mir mehmet fırat var. Aday adayı kişi odadan içeri girer girmez önünde duran iki ayrı listeden birini alıp komisyondaki diğer üyelere gösteriyor ve “biz seni zaten tanıyoruz detaylı görüşmeye gerek yok” diyor ve aday adayını uğurluyor. Listenin bir nevi fişleme listesi olduğunu anlıyor ve bunu ilçe teşkilatlarından araştırıyor. Sonrasında ankarada kulis çalışmalarını sürdürürken bu seneki aday belirleme komisyonunda üye olan bir kişi ” seni aday yapmazlar sen “gül’cüsün(!)” diyor ve bahsi geçen listenin “tayyipçiler-gülcüler” şeklinde bir liste olduğunu ve gül’e destek veren ve yakın olan kimsenin aday yapılmayacağını, partiden bir şekilde uzaklaştırılacaklarını söylüyor. Ne kadar doğrudur bilmem ama bu anlatılanla 2007 ve sonrasında özellikle abdullah gül ile yapılanlar örtüşüyor gibi.. Sizinde fikrinizi almak isterim. Acaba siz de “gül’cü” müsünüz 🙂 eğer öyleyseniz ve yukarıda yazılanlar doğruysa, gül parti kurduğunda ya da tekrar partinin başına geldiğinde sizi vekil olarak görmek mümkün gözüküyor 🙂
BeğenBeğen
Aday adaylığımı açıkladığım yazıda da söylediğim gibi başvuru kararımı bir kaç hafta önce vermiştim. Geçmişte en fazla aklımın ucundan geçmiş ama benim “siyasetçi kumaşından” olmadığım tespitini yapıp hiç bir teşebbüste veya yoklamada bulunmamış isdim.
Dediğim gibi gerçekten Ahmet Hoca’nın “erdemliler, liyakat, liyakat, siyasi ahlak ” vurguları “herhalde benim gibi birilerini arıyorlar” yanılgısına itti. İyi pazarlamacıymış vesselam.
Evet 2 dakikalık mülakatta adresim, nereli olduğumun teyidi dışında hiç bir SORU SORULMADı; ama Hüseyin Çelik “sen bizim abimizsin; tanıyoruz seni..” dedi. Detaylar:
Abdullah Gül değil Merhum Özal-Atatürk_Erbakan mezardan çıkıp gelseler aynı delikten iki kere sokulmam.
2009’da konu ile alakalı düşüncelerim doğru imiş:
Hamiş: Yanlışınız olmalı kulis konusunda. The Erdemliler Hareketi aday olmak için kulise, aracıya, tefeciye, rüşvetçiye müsade etmedi. Nerden mi biliyorum? Öyle söylediler!
BeğenBeğen
SiZe Öyle söyleyen arkadaşlar, ankarada minimum bir milyon tl’ye adaylık dağıttılar. Erdemli arkadaşlarda buna müsade etti. Velhasıl aynı fotoğraf karesinde olmak sizi de bu konuşulanların arasında gösterecekti. Verilmiş sadakanız varmış.
BeğenBeğen
Cok uzgunum, cunku:
1) Butun partileri de iceren toplam yapiyla fazlasiyla ilgili isem de, parti politikasi ile ilgilenmiyorum.
2) Madem sordunuz, soyleyeyim: Kilicdaroglu’nun bugune kadar soyledikleri arasinda analize (uzerinde kafa yormaga) deger bir seye pek rastlamadim.
Bu soyledikleri de istisna degil. Kariyerinde ‘hesap uzmanligi’ olmasina ragmen, ‘buyuk rakamlar’ nosyonunun hic olmadigi kanaatindeyim. Ya da, oyle degilse, sirf tribunlere oynamak icin ipe sapa gelmez seyler soyleyebiliyor.
Turkiye’de (ya da baska herhangi bir ulkede) nakit cinsinden 85 Milyar EUR’a hukmeden herhangi bir kisi (ya da dar zumre), degil Kilicdaroglu’nu, tum sistemi donunda sallar.
Yani, o kadar ipe sapa gelmezdir Kilicdaorglu’nun soyledikleri..
“Onlardan alacağım, halka vereceğim.” deyisi ise buna tug diker mahiyettedir.
Siz bunlari ciddiye aliyor olabilirsiniz, tabii ki –hakkinizdir; ama, ben zamanimi daha isabetli seylere harcamak isterim.
Simdi.. gelelim su ‘ayipsiz dost’ olmak takintilarina.
Ben bu tur seylerin telaffuzunu dahi cocuksu bulurum –ya da birilerini doldurusa getirmek icin kullanilan (bu bakimdan) kurnazca denemeler olarak gorur ve gecerim.
Bakin soyle bir ornek vereyim:
Malum, bir erkek ve bir kadin arasinda cinsel iliskinin mesru kabul edildigi tek (ya da basta gelen) kriter ‘nikah’tir.
Oyle degil mi? (Dinsel detaylari gozardi ediyorum; cunku, herkesin dini farkli ve kiminki de digerine gore din degil. Fakat, neredeyse heryerde ‘nikah’ anlamina gelecek bir uygulama mevcuttur.)
Peki, ‘nikah’ nedir?
En yalin sekliyle, (tercihan, karsi cinsten olan) iki kisinin birbirleri ile (baska seyler dahil) cinsel iliskiye gireceklerini cevreye bildirmeleridir.
Yani, aksi halde ‘ayip’ (‘kabahat’ ve hatta ‘suc’) sayacagimiz fiilleri islemelerini mesru sayar toplum.
Bu kadar.
Siyasete de boyle bakabilmegi becerebilirseniz, geri kalan takintilarimizin bizim kisisel sorunlarimiz oldugunu goreceksiniz.
Yani su:
Siyaset, esasen, kaynak dagitmak mevkilerine talip olmak ise, ve bu mevki veya makamlara bir rekabet surecinden gecerek geliniyorsa, destekciler kazanmak icin birilerine vaatlerde bulunmaniz ve –dahasi– o mevki veya makamlara gelebilmek icin sizin de kaynaklara ihtiyacinizin olmasi son derece normal degil midir?
Bu da, kut diye, karsimiza ‘siyasetin finansmani’ni cikarir.
Siz, anladigim kadariyla, siyasetcilerin melaike olmasini, para-pul ile sifir iliskisinin olmasini istiyorsunuz.
Eger bu dogruysa, size “Allah sizin gibileri aramizdan hic eksik etmesin” derken, ‘hayatta basarilar’ dilegimi de eklemek isterim.
Ben ise, siradan bir vatandas olarak, bir siyasetciden temelde sadece bir sey isterim: Benim cikarlarima hizmet etmesini.
Eger cok param varsa, benim cikarlarima DAHA COK hizmet edecek olanlarin secilmesi icin onlara maddi yardimda bulunurum. Bildigim kadariyla, galiba siz haric, baska herkes de bunu yapiyor ya da yapmak istiyor.
Param yok ise, o zaman –haketMEmis olsam da– benim icin bir suru seyi olabildigince bedavaya yakin tutmasini isterim. Nufusun onemli bir kismi da bunu yapiyor. (Yaslilik ayliklari, bedava egitim, bedava saglik; bayramda seyranda bedava seyahat, ilah..)
Herneyse.
Onemli olan su: Butun bunlar ‘siyasetin finansmani’ problemini yok kilmiyor.
Cok fazla seceneginiz de yok.
Ya, ak/kara para babalarinin kucagina oturmak zorundasiniz; ya siyasetin tamamini devlete finanse ettireceksiniz (ki, bu sadece citayi yukseltir; yani, fiyati); ya da karma bir cozum bulacaksiniz.
Ben, bunlara bakinca, AK Partinin buldugu (buldugunu dusundugum) cozumun en optimal oldugunu dusunuyorum: karma cozum.
Yani, birilerine is verirken (ihale ile ya da degil), ‘pencik’ vergisini kaynakta tenkisat ile almak..
Bunu yaptiklarini iddia ediyor degilim –ama, yapiyorlarsa da kesinlikle yanlis bulmam demek istiyorum.
Cunku, bu sayede, birilerinden para dilenmek zorunda kalmiyor; bilakis, is/ihale dilenenlerden pesin tahsilat yapiyor. (Aksi halde, mafyatik yapilanmalardan gecilmez. Eskiden bu cogunlukla boyleydi).
Bu mutasavver yapidan sikayet edenlere baktigim zaman, yukarida da soyledigim gibi, ya cocuksu (masum, bihaber, gafil), ya da kurnaz (uyanik, madrabaz, carikli erkan-i harp) insanlar goruyorum.
Bu, benim bu insanlarin varligindan sikayetim oldugu anlamina gelmesin: Tersine, tabiatta abes olmadigindan dolayi, bunun da bir tur zenginlik olduguna hukmetmek zorunda kaliyorum.
Not: Bundan birkac sene once, siyasetin ic yapisini hayli iyi bilen bir tandigima sormustum. O zaman bana soyledigi su idi: “Istanbul Buyuksehir Belediye Baskanligi icin en az 150 Milyon USD, ilce belediye baskanligi (veya vekillik) icin 10-15 Milyon USD gerekir. Bu paralari kimseye elden toka etmezsin; ama, hem taninmak hem de ‘bilinmek’ icin bunu harcamak gerekir. Ya da, baska birilerinin bu tur bir destegini alirsin ve secilirsen o paralari misliyle odersin.”
Boyle bakinca, kayit filan icin 10-15 bin TL yatirip secilecegini dusunmek, aradaki farki –secilirseniz– odeyeceginiz anlamina gelir. En azindan ‘parmak kaldirma’ robotu olarak.
[Uzun oldu. Pardon.]
BeğenBeğen
Analizlerinizi okurken çok keyif alıyorum gerçekten. Öncelikle teşekkür etmeliyim. Ancak kendimi ifade edemiyorum sanırım 🙂 kılıçdaroğlu ile ilgili söylediğim şey tamamen bir ironiydi. Düşünsenize imf’ye beş milyar dolar borç verdik diyerek hava atanlar 85 milyar euro gibi bir rakam olsaydı davulla zurnayla gezerlerdi.
Bütün bu eleştirileri yaparken -keşke böyle olsa- manasında yapıyorum. Yoksa polyannacılığa gerek yok dünya düzen bu şekilde işliyor. Ama meseleyi dava ambalajı altında yutturmaya kalktıkları zaman ister istemez sinirleniyorum. Para gerekli midir? Gereklidir. İbreyi kendilerine değilde birazda olsun millete çevirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Milyonları ilgilendiren kararlar alacak olan insanların maddi kaygılarını anlayamıyorum sadece. Ya da bu maddi kaygılarla yaptıkları şeylerle gündeme gelmelerine..
BeğenBeğen
Fazlasiyla heterojen (homojen olmayan, karisik) bir yapimiz var; bu yuzden, herkese kolayca yutturulabilecek ambalajlar icad etmek kolay olmuyor.
Bunu, siyasetcilerimizin karsilastiklari zorluklara bir ilave unsur olarak degerlendirmek de mumkun.
‘Dava ambalaji’, mesela, zamanin imbiginden gecmis, denenmis ve yeterince basarili bulunmus bir ambalaj.
Digeri de, ‘millete yonelik olmak’ ambalaji –ki, siz bunu istiyorsunuz anlasilan.
Baskalari da var tabii ki.
Ben, amablajlari onemsemegi cok da anlamiyorum; sonucta butun bunlar “beni soyle kandirsan cok daha iyi olurdu”dan cok da oteye gecemiyor cunku.
Bu konuda daha da konusulabilir; ama, ben daha cok suraya bakmak isterim:
Buyuk, devasa, bir sirketiniz oldugunu dusunun. Yillik cirosu 200 milyar USD filan olsun.
Bu sirketin, tabii ki, bir yonetim kurulu, yonetim kurulu baskani ve genel muduru (ve diger yonetim kademeleri) olacak; ama, tecrube gostermistir ki, onemli olan YK Bsk., YK uyeleri ve Gn, Md.dur (ve yardimcilari da, bazan).
Digerleri (alt kademe), bunlarin nasil calistigina bagli olarak, sirketi saha da kaldirabilir, yerlerde de surundurebilir.
Bu durumda, su sorunun cevabi kritik hale gelir: YK Bsk.na, YK uyelerine ve Gn. Md.e (maas ve jestiyon cinsinden) kac para odeyeceksiniz?
Mesela, ayda 10 bin TL maas karsiligi bir para icin siz (ya da ben) boyle (200 milyar dolarlik cirosu olan bir sirketin) yukunun ve sorumlulugunun altina girer miyiz?
Sizi bilmem; ama, ben girmem.
Yeteneklerim elvermiyorsa zaten oraya secilmem, o ayri; ama, o yukun altina girmenin de bir bedeli vardir. Onu almazsam, enayi miyim, neden o yuku sirtlanayim?
Dahasi, boyle bir paraya razi olani ben bastan elerim –kifayetsiz muhteris ve firsatci bir madrabaz oldugu gerekcesiyle.
Ustelik, sirket dedigimiz sey de –aslinda– sirketten cok bir kooperatif gibi bir sey.
Her kafadan hergun baska bir ses cikan bir yapi…
‘Koyun surusu’ olsa hadi neyse; ama ‘kedi surusu’ mubarek (birden fazla kedisi olan ne demek istedigimi daha kolay anlayacaktir)..
Her Allahin gunu yedi ceddim/sulalem mercek altinda olacak, onune gelen istedigi lafi edecek ve ben butun bunlara vatan-millet askina gogus gerecegim..
Oyle mi?
Siz olsaniz yapar misiniz?
—-
Realite buna cok yakindir; ama, siradan secmenin sarildigi demagojiyi de bilirim: “Oraya secilmek icin kendileri aday oldular; biz sectik; kac para alacaklari daha onceden belliydi; o zaman neden onlara bu paralari odeyelim?”..
Bu, evet, yaygin fakat, cocukca bir demagojidir.
Kimse, yapilacak olan is ne olursa olsun, ayni paraya calismaz.
Oyle olsaydi, herkes her kademede asgari ucrete talim ederdi.
Eden var mi?
Hayir.
Dolayisi ile, “sana uc kurus maas verecegim, gel su 200 milyar dolarlik sirketi yonet” dediginiz zaman, zimnen, “aradaki farki ‘yan gelir’ olarak sen kendin tahsil et” demis oluyorsunuz.
“Yok, ben bunu demedim” demenin tutarli bir tarafi da yoktur; kendi zekamizla alay etmis oluruz.
Bu boyle.
Bir de, tabii ki, 200 Milyar USD cirosu olan sirketimizi 10-15 sene icinde (sadece muhafaza etmekle kalmamis) 800 Milyar USD’lik bir sirkete donusturmus ise, bunun da mukafat anlaminda bir karsiligi olmali, degil mi?
“Degil” dediginiz anda, dikkat edin, “onu da sen belirle ve tahsil et” demis olursunuz..
—-
Sonuc?
Sonuc su: “Keske boyle olsa” diye soylediklerinizin, malesef, ayaklari hic de yere basmadigini gormek zorundasiniz.
Osmanlida bile, vezir-i azamlar, vezirler, beylerbeyleri vs (kendilerine son derece lavas timarlar, iltizamlar vs baglandigi icin) karun gibi zengin oluyorlardi.
Cunku, ‘tarihe gecmek’ hayalinin tek basina kimseyi yeterince motive etmedigi asikar; hayattayken ‘para’ ve ‘guc’ cok sahibi olmak arzusu daha etkili.
Fakat, anladigim kadariyla, (bir Osmanli gelenegi olan) bir vezir/pasa zibardiginda, onun malini mulkunu tamamen musadere etmek, hazineye iade etmek suur altimizda hala daha duruyor gibi…
Eger boyleyese, uzgunum: O devir gecti. Biz teba degiliz, yoneticiler de kapikulu degiller artik.
[Bu da cok uzun oldu. Ama, bu son; daha basinizi agritmayacagim.]
BeğenBeğen
Başımın ağrımasını istiyorum sayın Müzmin Anonim. Şu aralar nerelerde yazıyorsunuz bi bilsem…
BeğenBeğen