Aslında bu günkü niyetim Taraf Gazetesinde “Filistin’in 90 yıllık dramını” (!) anlatırken yüzlerce Israil katliamlarını bir kalemde geçip “intihar bombacılarını” başlığa koyan, sebebi Iran’lı mollaların verdiği fetva olduğunu tarihçesi ile sunan şu yeni peydahlanan revizyonist tarihçi Ayşe Hür’e esip gürlemek idi.
Ama Islami gazete Zaman’ın “enn ehl-i takva” yazarlarından birinin Filistin ve Islam dünyası için kurtuluş yolunu gösteren vaazini okuyunca Ayşe Hanım’la uğraşmanın haksızlık olacağına kani oldum.
Önce ilk intibamı söyleyeyim:
Ahmet Selim Gazze’liere “Sessiz sedasız geberin. Gürültü yapıp beni rahatsız etmeyin” diyor mealen. Yazısında “çözüm” , alternatif yol gösterme, feraset veya herhangi bir bilgelik kırınıtısı bulan beri gelsin.
Bu herifin yazdıklarının dörtte birini Ertuğrul Beyazkaptan söylese idi “ne olacak Yahudi propagandisti.. ahlak çukuru, mayasının gereğini yapıyor” denir idi fakir de dahil bir çoklarımız tarafından.
Bakın şu Hoca’nın fetvalarına Allah aşkına:
“Hasan Tahsin övgüyle ve saygıyla anılır. Niçin? Yunanlılar İzmir’e çıkarken onlara kurşun sıkmış. Peki yaptığı iş doğru muydu? Onun sıktığı kurşun, Yunanlıların bir katliam yapmasına sebep oldu. İnsan kendi hayatını fedâ edebilir; ama yaptığı bir hareketle, hamleyle; kardeşlerinin, vatandaşlarının hayatını fedâ etmek hakkına sahip değildir.
Aslen bizim tarihimizde bu tarz işler yoktur. Biz cephede savaşırız, cephede kazanırız, cephede kaybederiz.”
Hmm, pardon “cephe” neresi idi hocam?
Adresini verin de Filistin’li kardeşerime ulaştırayım. Buna savaş demek te doğru mu bilmem ama velev ki öyle, savaş Şükrü Saracoğlu Stadı’nda yapılan temiz giyimli eşit güçlere sahip takımların, FIFA kuralları dahilinde oynadığı bir oyun mu da “sahada oyna” diyorsun Efendi Hazretleri?
Müçetihid’e göre savaşın raconu:
“..İşgal kuvvetlerinin mensuplarına karşı suikastlar yapmak, köşe bucaktan ateş etmek, kalabalıklara sığınarak vurup kaçmak gibi eylemler hiç yoktur. Görünürde buz gibi bir sükunet vardır ama, meselâ İstanbul’un derin planında büyük bir direniş faaliyeti ve trafiği aralıksız işlemektedir. Sivil hayatın düzenini, görüntüsünü hiç bozmadan, hiçbir tahrik ve şüphe belirtisi yansıtmadan işlemektedir. Mücadele böyle olur. “Çoluk çocuk zarar görmesin, siviller zarar görmesin” hassasiyeti bir şecaat düsturudur, bir mücadele adabı ilkesidir, alt tabakaya yansıyan uzantısıyla bir yiğitlik raconudur bizde. Mesela PKK’nın yaptığı gibi çocukları, kadınları, sivil grupları kullanarak onların içinden vurup kaybolmak türünden işler bizim tarihimizde hiçbir halde ve durumda görülmemiştir
Bu raconcunun raconunu derin analizlere tabii tutmayı fuzuli buluyorum. Kurtuluş Savaşı ile Gazze direnişi karşılaştırması ve PKK ile Hamas karşılaştırmasını buranın okurlarının ahlak, vicdan, feraset ve basiretine bırakıyorum.
Bu aydınlanmış imam sadece fetva vermekle kalmıyor stratejik etüdlerinin neticelerini de sunuyor:
“Amerika’yı yenmeden İsrail’i yenemezsin. Bu, somut bir gerçek. Niçin Birleşmiş Milletler pasif, Avrupa Birliği pasif? Amerika’dan dolayı. Gerçek muhatap Amerika. İran’da gelişmiş füzeler var, niçin kullanmıyor? Çünkü biliyor ki füzeler, İsrail’e yetse bile Amerika’ya yetmez. İsrail, Amerika’nın uçak gemisi! Ayrı bir devlet bile sayılmaz.”
Fe süphanallah!
Eh şunu daha önce niye söylemedin de, fakiri bırak, Amerika bilmem ne etüdleri merkezi, bilmem ne düşünce kuruluşu, hariciyeciler, akademisyenler, Orta Doğu, Uzak Doğu masaları ve sandalyeleri ordularımızı karanlıkta bıraktın?
Demek ki ne imiş? Amerika güçlü imiş! Ve güce karşı koymak eblehlik imiş. Böylece gavurların “might makes right” (güç caiz kılar) nası da de denklemi de ispatlanmış oldu Islami gazetenin müçtehidi tarafından.
Tez elden bu müçtehidin fetvalarını birileri Gazze’de üst üste istif halinde, derme çatma barınaklarda aç susuz Yahudi ölüm makinelerinden üzerine düşecek bombayı bekleyen, pek çoklarının aile fertlerini, kimisi tamamını kaybetmiş çocuklara, gençlere ulaştırsın da Hocafendi’nin elini öperek gazeteci olan bu zat gibi onlar da cenneti garanti etsinler!
Hocafendi’nin elini öperek gazeteci, feylesof, en çok tirajlı gazete falan olma hamuru daha çok su götürür ama günün konusu değil. Günün konusu olan ise:
Bu adam kendi fikir ve hissiyatını mı yansıtıyor yoksa velinimetinin mi?
Ve eğer aynı zihniyette değillerse (ki öyle olması için dua ediyorum) Fethullah Hoca Cemaati mensupları “bir Nurettin Veren vakıası daha mı yaşıyoruz“ sorusunu sormaları zamanıdır. Dost tavsiyesi.
Grubun saygın yazarlarından olan bu zat Güney Lübnan’daki katliam sırasında da mealen “eh Allah bunların olmasına müsade ettiğine göre bu kaldırabilir bir zulüm olmalı.. Zira zulüm kaldırılamayacak derecede olsa Allah durdurur idi” diyor idi.
Valla Ahmet Efendi eminim senin kaldıramayacağın zulüm yoktur, mazlum sen olmamak kaydı ile. Lakin itiraf edeyim, ben kaldıramıyorum! Sen geçtin imtihanda ve ben de şu duanın sahibi Şeyh Ahmet Yasin gibi çaktım:
“ALLAH’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikayet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!..
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!..
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!..
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler!..Hala kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında?..
Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok,ALLAH için ve ümmetin namusu için kızacak?..
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!..
Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? ..Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!..
Omuzlarımıza el verecek ve göz yaşlarımızı silecek bir bakış!..
Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri,ALLAH için kızmaz mı!? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;
Ey RABBimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et! diye çağıramaz mı!?..
Buna da mı gücünüz yetmiyor!?..Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!..
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!..
Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!..
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin!..
Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!..
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!..
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! ..Temennimiz, ALLAH’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!..
Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! ALLAH aşkına, bari aleyhimize olmayın!..
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!..
ALLAH’ım! Sana şikayette bulunuyorum Sana şikayette bulunuyorum..
Sana şikayette bulunuyorum..
Gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum..Sen mustazafların RABBisin Sen bizim RABBimizsin Bizi kime bırakıyorsun?..
Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?..
ALLAHım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikayette bulunuyorum…
Sana şikayette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı ve Birliğimiz bozuldu Yollarımız ayrıldı Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikayet ediyoruz…Tek isteğim benim gibi, Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!..
“
Bak Ahmet Efendi,
Ahirette komşu olarak senin ilim ve irfanından mahrum kalmış, Şeyh Ahmet Yasin’i de, Rantissi’yi de, Yusuf El Karadavi’yi de Filistinli şehit bebeleri, gençleri kadınları da, intihar bombacılarını da, yanlış yaptığını senden öğrendiğimiz Hasan Tahsin’i de Sütçü İmam, Kara Fatma ve diğer Kurtuluş Savaşı teröristlerimizi de sana tercih ederim.
Hatta şu sözlerin sahibi Yahudi vicdan sahibi müzisyen Gilad Atzmon’u da sana tercih ederim:
“Bu hafta Hamas’ın balistik yetkinliği hakkında daha fazla şey öğrendik. Besbelli ki Hamas İsrail’e uzun zamandan daha fazla olarak itidalli olmuş. Güney İsrail’e çatışmayı yaymaktan hep kendini geri tutmuş. Bana göre Sderot ve Ashkelon’a tek tük düşen Kassam füzeleri bana esaret altındaki Filistinlilerin verdiği mesajlarından başka bir anlam taşımıyor. Çalınmış topraklara, ev arazilerine ve bahçelere verilen ilk mesaj, “Ey sevgili toprağımız, seni unutmadık, senin için burada hala savaşıyoruz, er ya da geç geri geleceğiz, bıraktığımız yerden yeniden başlayacağız” diyor. Ancak mesaj aynı zamanda da İsraillilere de: “Siz, oradakiler, Sderot, Beer Sheva, Ashkelon, Ashdod, Tel Aviv ve Hayfa’dakiler, farkında olun ya da olmayan, çalıntı topraklarımız üzerinde yaşıyorsunuz. Hemen toplanmaya başlasınız iyi olur çünkü zamanınız doluyor, sabrımızı tükettiniz. Bizlerin, Filistin halkının, kaybedecek artık hiçbir şeyi yok”. (Gilad Atzmon)
*********************
PS: Bu zatın konu ile ilgili hemen bütün yazıları Filistin, Lübnan Afganistanm ve diğer bütün ışgal altındaki topraklardaki direnişleri “terör” olarak nitelemek ve bunun sadece eblehlik değil aynı zamanda “haram” olduğu fetvalareı ve Filistin direnişi = PKK terörü imaları ile dolu.
Hasılı zat-ı muhterem hakkında vardığım hükümlerin bir yazıya hak ettiğinden fazla veya haksızca tepkiler olduğu argumanını reddediyorum.
İşte internette bir tıklama ile karşıma çıkan incilerinden bir ikisi:
“İslâmî yorum yapıyorum diyerek teröre cevaz çıkaran hatta belli şartlara göre gereklilik izafe edenler tabii ki vardır. Ortadoğu’da bunun örneklerini hep gördük. Oradaki terör odakları 69-70-71’lerde, bizdeki terör hareketlerini de destekliyordu. Bizimkiler oraya gidip gerilla eğitimi görüyor, rütbe alıyor, kimlik ediniyorlardı. Deniz Gezmiş’in de yayınlanana böyle bir kimliği vardı. “Başka çareleri yok, bir çeşit meşrû müdafaa sayılabilir” görüşünde olanlar da epeyceydi. Bizse tersini yazıyorduk. “Terör masum insanların katliyle yürüyen bir eylemdir. Tabiatında vardır bu zaruret; ve bu gibi temel özellikleri sebebiyle de gayr–i meşrûdur. Kazandıracağı hiçbir şey yoktur. Gayr–i meşrû bir vasıta ile meşrû hiçbir hedefe varılamaz. Bunu İslâm’a mal etmek ise; iftiradır, bühtandır, cinayettir”. Yazmıştık ama, anlatamamıştık. Ben hâlâ aynı kanaatteyim: Filistinliler hiçbir eylem yapmayıp sükûnetle otursalardı durum bundan kötü olmazdı; hatta birçok olumlu gelişmenin kapıları açılırdı. PKK terörü birilerine bir şeyler kazandırmış gibi telakki edildi. Kazandıramaz. Kazandıklarını sananlar zamanla hiçbir şey elde edilemediğini er-geç göreceklerdir. Onların ilerleme olarak hayal ettikleri şey, fark edemedikleri büyük bir felâketin davetçisi olmaktan öteye geçemezdi.” [Ahmet Selim, Zaman, 30.11.2003]
“Ortadoğu’da bir terör problemi öteden beri vardır. PKK terörüne de (vaktiyle) sol teröre de (şimdi) bölücü teröre de oralardan ciddi bir ret tavrı ve düşüncesi çıkmamıştır. Fikrî hayatları, bizim kendimiz hakkındaki şikâyetlerimizi anlamsızlaştıracak kadar çoraktır. Dünyayı İslâm’ı ve Türkiye’yi anlayamadıkları için, son derece perişan bir durumdadırlar.” [Ahmet Selim, Zaman, 30.11.2003] .
Ahmet Selim’in kendince haklı olduğu yerler var. Bence siz adamın demek istediklerini kendi duygusal pencerenizden yorumlamıssınız.
BeğenBeğen
Ahmet Selim’in yazısını aslında farklı bir düşünce olarak beğendim ve not etmiş idim.
Sizin bu denli sert çıkışınızı da anlamak istiyorum ama bu kadar da eleştirilecek bir yan göremiyorum.
“sessiz sedasız geberin. Gürültü yapıp beni rahastsız etmeyin” gibi bir ifadeyi de nasıl olup da çıkarıyorsunuz, anlayamadım.
Özetle “günlük politikalar, günlük savunmalar yapmamalı, daha bütüncül düşünüp, ileriye dönük planlar” yapmalı diyen yazarın bu düşünceleri en fazla eleştirilir ve doğru yanlar ifade edilir. Siz ise, yazarın hocalığından girip, müçtehitliğinden çımış, oradan yazarın kendisini bırakıp “Zaman”ın yazarlığı ile birleştirmiş ve oradan da hocalarının elini öpmesi ile gazeteciliğine dokundurmuşsunuz.
Yanlış mı düşünüyorum?
Saygılar. RB
BeğenBeğen
Son günlerde okuduğum en güzel eleştiri.
Teşekkürler Bekir Bey.
Benim kanatimce Nurcular şucular bucular, tasavvufçular süleymancılar vs, Kuranın meali okumuyorlar ne yapıyorlar En iyi yaptıkları iş para toplamak. Çok üzülüyorum.
Veya okuyorlar ama Allah’a şirk koşma noktasında uyarmıyorlar, şeyhleri şıkları şirk koşsada itaat ediyorlar, yukardaki yazar gibi suçu müslümanlara atıyorlar. Ne kadar KOLAY.
Bu tür kesimlerin yaptıkları, cemaat izlenimi vermek ancak ortada Şirki kaldıran bir projeleri yok böyle bir projeleri olmayınca gerçek anlamda bir cemeatleride yok demektir, bunun farkında değiller.
Bunların sohbetleri Kurtlar vadisi dizisine kadar.
Bunların ki sadece sohbet başka bir şey yok. Teşkilat yok,teşkilat olmayınca dön dolaş aynı yere geliyorlar. Cematin ümmetin anlamı kalmıyor. Yine aynı şeyi yapıyorlar tesir yok. Bunların yüzünden gelecek nesillerde aynı şeyi yapmaya devam edecek.
İnsanları en güzel çağında nasıl pasifize edilir derseniz Genç ümmetin yaptıklarına bakarak anlarsınız. az biraz risale kitabını oku, biraz tasavvuf kat, birazda devletçi milliyetçi ol, biz sizdeniz siz bizdensiniz de.
Al sana ömür bitmiş.
Allah savaşı farz kılmış, kafirle münafığı müminlerden ayırmak için bir o tarafa bir bu tarafa kazandırıyormuş onlar için içsel bir mesele dışsal anlamda herkez bir onlara göre.
*İçsel anlamda zaten içinden inkar etmezsen imanlarına hiç bir şeycikler olmuyormuş. Çünkü hayatları tehlikedeymiş.
Onun için ötekiler radikal, marjinal veya el kyide imiş. Asıl müslüman bunlar imiş inançları içlerinde imiş.
*Yahudiler veya ABD bir hareket yapsa, müslüman öldürse sakın tepki vermeyin miş Çünkü kimin ne tarafta olduğu belli olmasın imiş.
*Naslar varken Kıyas ile hüküm verilemezken, bunlar verirmiş.
* RUM 53: Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca, bizim ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsinki onlar MÜSLÜMANLARDIR.
Ayetlere iman etmek için önce okumak lazım, bunların hiçbir grubunun insanları muhatab alarak karşılıklı Kuran okuduklarını görmedim.
Şeyhleri şıkları okur onlarda dinler sonra dağılırlar, başka bir şey yok, dön dolaş aynı yere gelirler. Ha yardım mı yapılacak hemen para topla…
HAC 11: İnsanlardan kimi, Allah’a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O dünyayı kaybetmiştir ahireti de . İşte bu apaçık bir kayıptır.
BeğenBeğen
Reşit Bey,
Teşekkürler eleştiriniz için. Uslubumu eleştiren ilk siz değilsiniz. Bu eleştrilere karşı da kendimi hemen hiç savunmadım. Sadece üslubun esas yerine geçmemesi gerektiğini işaret ettim. Bir yazı veya bir yazarın yazılarındaki yayın çizgisi değil sadece, onlarca yıldır takdirle izlediğm, başarısı için dua ettiğim, müdafa eder iken pek çok saldırılara maruz kaldığım “Cemaat” ile yaşadığım hayal kırıklıkları. Derunumda biriktirip “fikrin sorumluluğu” kaygısı ile söylemediklerimi bilmediğiniz için “tepkinizde haklısınız” diyeyim.
Ama yazıda “daha akılcı bir çözüm sunulduğu” mealindeki argumanınıza katılmam imkansız.
Yazıdan sizin çıkarımınız olan “günlük politikalar, günlük savunmalar yapmamalı, daha bütüncül düşünüp, ileriye dönük planlar” özet beni doğruluyor zira bu meseleyi çözmek için önce meseleyi çözmek lazım gibi “akıllı strateji” görünümünde ama hiç bir öneri içermeyen bir ifade.
İyi de nasıl?
Yazarın cevabı “sessiz sedasız geberin” değilse “karşı koymayın, direnmeyin. onlar güçlü. siz güçsüzsünüz” den başka bir şey de ben mi kavrayamadım acep?
Yazarın “Kurtuluş Savaşı bir imanla, Mehmet Akif’in çok veciz ifade ettği ruhla değil bir meydanda, uygulanan akıllı stratejilerle yapılan savaşta kazanıldı ” iddiasını da benim alakasız bir çıkarımın olarak addetmiyorsunuzdur ümid ederim.
Her iki yazıyı da (hakaretamiz bulduğunuz ifadelerimi dışarıda bırakarak bir daha okumanızı tavsiye ederim.
Bir de şu satırları tanıdığınız bir Gazze’liye okumanızı tavsiye ederim:
“.. Çoluk çocuk zarar görmesin, siviller zarar görmesin” hassasiyeti bir şecaat düsturudur, bir mücadele adabı ilkesidir, alt tabakaya yansıyan uzantısıyla bir yiğitlik raconudur bizde. Mesela PKK’nın yaptığı gibi çocukları, kadınları, sivil grupları kullanarak onların içinden vurup kaybolmak türünden işler bizim tarihimizde hiçbir halde ve durumda görülmemiştir.”
Benim şu anda Başbakan Haniyye’nin yanında, kim bilir hangi barınakta, hangi acılar içerisinde olduğunu tahayyül dahi edemediğim (hatta yaşadığından dahi emin olmadığım), çok iyi arkadaşım Ahmet Yusuf’a (ki kendisi Ahmet Selim gibi 20 tanesini cebinden çıkracak bir yazar, mütefekkirdir, kurtuluş savaşçısıdır) bunları söyleyecek dilimi koparsın yüce Rabbim!
Selamlar
BeğenBeğen
“eh Allah bunların olmasına müsade ettiğine göre bu kaldırabilir bir zulüm olmalı.. Zira zulüm kaldırılamayacak derecede olsa Allah durdurur idi” Kaldırılabilecek olduğu için Allah c.c. zulme müsaade etti demek; Allah Teala’nın (Haşa!)sanki zulmun kaldırılabilir veya kaldırılabilir olmayanı varmış da, kaldırılabilir olanına rızası varmış, ondan izin vermiş gibi anlaşılmasına yol açar ki bu kelime -i küfürdür. Allah Teala zaten kullarına takat getiremiyeceği hiç bir şeyi yüklemez; o nedenle “efendim kaldırılamayacak derecede olsa idi Allah durdururdu” demek te kelime -i küfürdür. Yazıklar olsun bunlar gibi düşünenlere. Hamas’ın uyguladığı metotların bir kaçının fıkha uygun olmadığını, velev ki kabul etsek bile. Yazıklar olsun Haması, PKK ile kıyaslayanlara. Yazıklar olsun Siyonistlerin yıllardır uyguladığı sistemli ve insanlık dışı soykırım zulmunü cephe savaşı ve kaldırılabilir( eh onun için önemli değil gibi) görenlere.
Allah Resulu’ nun (s.a.v)müşriklere karşı tabir-i caizse “gerilla” tipi baskınlara izin verdiğini bilmiyorlar mı? Resulullah’ın “Harb hiledir” dediğini bilmiyorlar mı? Hendek savaşında çukura düşmüş kafiri müslümanların taşladığını sonra onları durduran Hz. Ali’nin (r.a) hendeğe inerek onun kırılmış boynunu uçurduğunu bilmiyorlar mı? Neymiş? cepheymiş!…M.Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” dediğini bilmiyorlar mı? kurtuluş savaşında cephede savaşmışız, gerilla tipi mücadele vermemişiz öyle mi? Hay! yazıklar olsun onlara. Aslında bu tip yazılara cevap vermeye bile değmez; velakin öyle darlandım ki bir kaç kelam etmeden geçemedim.
BeğenBeğen
Notlar:
1. İşin içerisine “küfür” girince interneti taradım bahis konusu yazıya ulaşmak içinyanliş aksettirmediğimden emin olmama rağmen.
Yazı Kana Katliamı sonrası bir zaman yazılmış idi hatırladığım kadarı ile. Yazıyı bulamadım ama bu zaqtın konu ile ilgili yazılarının pek çoğunda hakim olan fikr-i sabit Filistin Lübnan direnişlerinin “terör” olduğu ve PKK terörü ile aynı türden olduğu. Hatta zat bu kurtluş savaşçılarını gözden düşürmek için “bizim teröristleri de eğittiler zaten” der mealen 60’ların sonlarına DEniz Gezmiş ve arkadaşlarını referans yaparak. Bu minvaldeki ahakamlarından bir iki alıntıyı şimdi yazının sonuna ilave ettim.
2. Şimdi yaptığım taramada ulaştığım bir diğer bilgi:
Zaman gazetesinde de özellikle bu yazarın yazılarına cevabi nitelikte, isim zikretmeden, bir çok yazı yazılmış Ali Bulaç, Hekimoğlu Ismail ve diğer yazarlar tarafından.
Bunlardan sadece bir tanesinden bir alıntı:
“Artık, İslâm köktendinciliği ve terörizmi gibi kavramların, aslında bizzat bu kavramları üretenlerin asıl zihniyetlerini gizleyen bir projeksiyon olduğunu en kör gözlerin bile görmesi gerekir. Müslüman dünya, üç asırdır mazlumdur, mağdurdur ve bizzat mevcudiyet ve istiklaliyet mücadelesinden başka bir şey vermemektedir. İslâm, her bakımdan masumdur ve ne terör, ne zulüm, ne de haksızlık üretir.”
Ali Ünal (Zaman 31.3.2003)http://arsiv.zaman.com.tr/2003/03/31/yazarlar/aliunal.htm
BeğenBeğen
Zaman gazetesinde, yine bu yazarın tam da bahis konusu ettiğiniz yazısına,isim zikretmeden yazılmış bir cevabi yazı daha..yine Ali Bulaç’tan..Yazının giriş kısmı isim zikretmeyi gereksiz kılacak kadar sarih değil mi gerçekten:
”İsrail’in son Gazze katliamıyla ilgili önemli yazılar kaleme alan Hayrettin Karaman Hoca, Yeni Şafak’taki dünkü yazısını şöyle bitiriyordu: “Hamas’ı ortadan kaldırmayı, İsrail’in istediği şartlarda küçük ve uzun vadede yok olmaya mahkûm bir ‘sözde Filistin devleti’nin kurulmasını çözüm sayanlar muhatap bile alınmamalıdır.”
”Kişisel olarak ben de bazı yazarları artık ciddiye almamaya başladım. Çünkü “Hizbullah, İran, Hamas, İsrail.. hepsi teröre başvuruyor”; veya “İsrail katliam yapıyor, ama Hamas da tahrik etti” veya “Hamas, İran’ın bölgedeki enstrümanıdır” veya “İsrail’in yaptıklarına soykırım demeyin, Gazze’yi toplama kampı olarak tanımlamayın” diye yazanlar, ya -iyi niyetle de olsa- İsrail’in psikolojik savaş teknikleri doğrultusunda veya Filistin meselesinin özünden habersiz yazıyorlar veya adalet duygularını kaybetmiş bulunuyorlar…”
Uslubunuzla ilgili sorun yaşayan arkadaşlara bir de bu yazıyı okumalarını önerelim..Tabii sonuna kadar..
BeğenBeğen
Bu aklı evveli Mustafa Akyol Bey sağduyu sahibi yapmış kendi yazısında. Bu satılmış ve ahlaksızı. Şimdi inanın şu eblehlerle alakalı bir yazı yazmak içimden hiç gelmiyor, bunu Edip Yüksele yaptıracağım bir yazısını alıntılayarak.
Hocaefendi hazretlerinin STV de çıkan genelde geç saatlerde yayınlanan ve cemaat müntesiplerinin dışında hiç kimsenin anlamadığı bolca ayet ve hadis tüketilen ifadelerde: birileri Firavun yapılıyor; Allah düşmanı yapılıyor; hizmet karşıtı şeytan oluveriyor; Allahın rahmetinden peygamberin şefaatinden mahrum bırakılıyor Hoca efendi tarafından. Biliyormusun bunlar kim ve neden böyle lanetleniyorlar?…
Bunların hepsi MÜSLÜMAN fakat efendi hazretlerinin hiyerarşisi içinde kendilerinden istenilenleri yapmamışlar büyük günahları bu, müessede amir durumda bulununları eleştirmek gibi büyük bir günah işlemişler ki ebedi cehennemlikler, sebebi ise büyük bir fitneye sebep olmak.
Çok hoşgörülü Hıristiyan papazları dahi cennete gönderecek kadar engin hoşgörü ve selahiyeta sahip olan Muhterem Hocaefendi hazretleri nedense kendi cematindeki veya dışındaki Müslüman kardeşlerine aynı seviyede hoşgörülü olamıyor, acaba neden. Dışarıya şeker Hoca içerde tam bir diktatör. Bunu sağlamak içinde bağlamlarını çarpıtarak hayli Kuran ve Hadis malzemesi kullanıyor.Yani aslında dini afyon olarak kullanıyor. Söylediklerimi abartılı bulanlar varsa belli bir siyasi perspektifi gerektirecek şekilde ilgili programları izleyerek ne dediğimi anlayabilirler.
Ama aynı Hoca Efendi İsrailin bu katliamlarını kınayamadı bile. STV de Hocanın bildirisini dinleyince kendisiinin bir Hoca Efendi değilde BM genel sekreteri olduğunu düşündüm. Neymiş efendim İsrailin yaptıklarından bir insan olarak (müslüman ifadesini özellikle kullanmıyor) endişeliymişte bölgenin geleceği için kaygılanıyormuş… yaw Hoca kendine gel sen siyasetçi falan değilsin.. sahi sen kimsin hakikaten?
Ahlar ki ne ahlar vehlar ki ne vahlar. Ahmet şakird böyle yapmış çok mu: “gavurun ekmeğini yiyen kılıcını sallar”… Ne diye bir sürü siyasi analiz falan yapalım işte şakirdlerin anladığı seviyede yazdık öbür türlü zaten anlamazlar.
BeğenBeğen
Nazionistlerin Gaza Toplama Kampındaki en Son Katliamları Üzerine
Edip Yuksel
Her nezaman İsrael Filistin ve Lübnan’da yeni bir katliam gerçekleştirse, İsrail’i lanetledikten sonra eleştirilerimin bir kısmını Filistinilelere yöneltiyordum. Vazgeçtim artık ondan…
Seri cinayetler işleyen sadist bir cinsi sapığın tecavüzüne uğrayan küçük bir kızın çığlıklar eşliğinde çırpınarak tırnaklarıyla ırz ve can düşmanının yüzünü kanatıp seri katili kızdırmamasını, ve onu yumuşatmak için ona şarkılar söylemesini öneriyordum ve aradabir o kızcağızı cani mütecavizin yüzünü çizdiği için eleştiriyordum. Hatta olaya tanık olan kızın küçük kardeşinin evlerinde bulabildiği kalem ve misket gibi küçük nesneleri kapıp cani mütecavize doğru atmasını, kendi canını da tehlikeye atmasını da eleştiriyordum…
Ne kadar da safmışım meğer. Gerçeklerden ne kadar uzak bir hayalperestmişim… Israil Filistin topraklarında Irgun ve Hagana terörüyle başlattığı işgalinden sonra İngiltere ve Amerika’nın Ortadoğu’daki petrol kaynaklarını kontrol etmek için 1948 yılında oluşturduğu İsrail devleti bir yüzyıl yıldır yürüttüğü terör ve Nazionist politikasıyla topraklarından sürdüğü, geride kalanları da katliamlarla sistematik bir soykırıma tabi tuttuğu, temerküz kaplarına doldurup duvarlarla ve kuduruk zestapolarla açlığa mahkum ettiği, çocuklarını ve umutlarını yok ettiği Filistinlilerle hiçbir vakit adil bir barış istemedi ve istemiyecektir. Bu son duruşumu dile getiren birkaç İnglizce makaleyi okumanızı öneririm. O makalelerde beni buna sürükleyen gerçeklere ve olaylara örnekler sundum:
• Poor Cohen versus Bad Ahmad: The Rise of NaZionizm
• Your Children will be Ashamed of Your Support of NaZionist Atrocities!
• Jews Condemn Atrocities in Gaza Concentration Camp
• How to Fight Nazionst Propaganda! How to Fight Nazionst Propaganda!
Yukarıdaki makalelerimi şu linklerde bulabilirsiniz:
http://groups.google.com/group/19org
http://www.facebook.com/group.php?gid=57406004740
http://www.opednews.com/author/author24172.html
http://www.19.org/forum
Nazionist İsrail’in değişmeyen politikası, USA-Inc ve İngiltere’den aldığı destek ile Filistin halkını belirsiz bir politika ile bölüp yoketmek… Anlgo Saxonların kaç yüz yıl önce Kızılderililere uyguladığı ve yetmiş seksen yıl önce Hitler’in Yahudilere uyguladığı soykırımlardan tecrübe kazanmış bir politika ile… İsrail’in görevi, Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki melanetleri için sürekli bir bahane olma görevini sürdürmek…
Nihayet, ilk kez şu sonuca vardım. Nazionist İsrail devleti insanlık düşmanı bir canavardır. Yok olmadıkça o bölgeye ve dünyaya barış ve adalet gelmez. Barış ve adalet isteyenler olarak bu yönde çalışmalıyız. Kuşkusuz bu mücadelenin silah ve şiddet ile kazanılacağına inanmıyorum. Bu konuda bizden çok üstünler… Filistinlerin can havliyle gösterdikleri reaksiyonu eleştirmiyorum, ama, Nazionist canavarını yenmenin en etkili yönteminin onu besleyen Emperyalist USA-Inc’i etkilemek ve onun vahşetlerine engel olabilmek…
Amerika’yı iki-partili uyduruk bir sistemle yöneten emperyalist oligarşinin ve işbirlikçileri Nazionistlerin başarısında en önemli rolü oynayan faktörlerden biri Amerikan medyasının propaganda için çok iyi kullanılmasıdır. Amerikan halkı müthiş bir propaganda ile aldatılıyor, maalesef. Buradaki televizyon kaynaklarında İsrail yardıma muhtaç bir zavallı olarak gösteriliyor… Tanka karşı elinde taşla duran delikanlı Filistinli ise bir terörist olarak. Propagandanın hipnoz edici, gerçekleri çarpıtıcı tüm entrikalarını başarıyla kullanıyorlar… Satın alınmış Evangelist liderlerinin Pazar vaazları ve milyonlarca satan kitaplarla da Nazioyinst İsrail’e koşulsuz yardım etmenin dini bir görev olduğu öğretiliyor sürekli. Nasıl ki Emevi ve Abbasi döneminin saltanat propagandacıları mehdi ve deccal hakkında bir sürü hadisler uydururak müslümanları birbirine karşı savaştırmış çeşitli katliamlar gerçekleştirmişse aynı şekilde Anglo-Saxon emperyalizmi St. Paul’un uydurmalrı üzerinde üretilen modern uydurmaları dindarlara pazarlayarak onları birer bağnaz ve aptal Nazionist destekçileri haline dönüştürmüşlerdir.
Son günlerde Gaze temerküz kampında gerçekleştirilen katliam haberleri verilirken Amerikan televizyonlarının kameraları gerçeği tahrif etmek için hiç bir entrikayı ihmal etmiyor. Örneğin, ABC, CBS; NBC, CNN, ve FOX gibi büyük medyanın kameraları birbirleriyle anlaşmış gibi Hamas’ın attığı iddia edilen bir roketin İsrail’de bir tarlanın ortasında açtığı küçük bir deliğe odaklanıyor ve korku ve panik içindeki İsrail artistleriyle söyleşiler yayınlıyorlar… Naziyonist İsrail’in Gaza’da yürüttüğü katliam sürekli olarak “terörist Hamas”ın İsrail’e attığı “yüzlerce” roketlere karşılık olarak bir tepki olarak sunuluyor ve zavallı İsrail’in başka çaresi olmadığı yönünde çerçeveleniyor, sunuluyor… Geçenlerde bir okulu havadan yerle bir edip 40’tan fazla Filistinli çocuğu katletme haberi de, “Okulda saklanan terörist Hamas militanlarını vurmak için kendini savunun İsrail” ifadeleriyle sunuldu.
Hatta, Amerika’daki güçlü Nazioyonist lobisi ve onların işbirlikçisi Evangelist Hristiyanlar + Neoconlar + Silah Endüstrisi + Savaş ihalecileri + Petrol Şirketleri koalisyonunun ahlaksızca sürdürdüğü propaganda, “Meksika’dan güney Kaliforniya’ya veya Kanada’dan Vermont’a yüzlerce roket atılsa biz Amerikalıların tavrı ne olur?” sorusuyla kritik düşünme yeteneği dumura uğratılmış Amerikalıları (Türk halkı da pek farklı değil ya devlet propagandası Yani sebep ve ilişkisinin ırzına geçiliyor. … (Maalesef tüm devletler barış ve savaş zamanında bu tür propaganda melanetlerini kullanıp gerçekleri çarpıtabiliyor ve devlet terörünü ve katliamlarını meşru gösterebiliyor. Bu yüzden, gerçekleri çarpıtan propaganda haberlerini salak salak dinleyip hipnoz olarak kışkırtılan ve ellerinde bayraklarla kan dökmek için sokağa fırlayan tüm milliyetçilerden nefret ederim. Amerikan milliyetçilerini gördükten sonra Türk veya Kürt milliyetçilerinin de aynı şeytani hipnozun kurbanları olduğu konusunda zerre kadar kuşkum kalmadı… Neyse bu daha detaylı bir tartışma isteyen bir konu…)
Çağımızın en büyük katliamları ve savaşları nasyonalizm ideolojisi için emperyalist devletler ve onların piyonları tarafından işlenmiştir ve bu katliamlardan para kazanan korkunç büyüklükte uluslararası silah üretme ve pazarlama şirketleri oluşmuştur. Korku üzerine geliştirilen ve korku ile haklı çıkarılan katliamlar, son yıllarda “terrörizm” propagandasıyla sürekli bir savaş haline dönüştürülmüştür. Terörizm diye betimlenen ve bazan abartılan tepkinin aslında en büyük terörist olan devletlerin fakir ülkelerde işlediği vahşetin, katliamların, neokolonializmin yan ürünü, hatta özellikle geliştirilen ürünü olduğu apaçıktır. “Terör” ile korkutulan kitleler, devletlerinin “güvenliklerini korumak için” dünyanın herhangi bir bölgesinde işleyeceği her türlü işgali ve katliamı rahatlıkla onaylayabilmektedir. Hatta, işkence gibi bir insanlık suçunu bile normal bir savunma metodu olarak kabul edebilmektedir. Amerikan halkının özellikle dindar, milliyetçi ve yaşlı kesiminin bu “terör” propagandasıyla nasil hayanlaştırıldığına ve 1984 Yılı kitabının yazarı Orvel’in kehanetlerinin gerçekleşmesine bizzat tanık oldum. Aşağıdaki ilişkiler üzerinde lütfen düşününüz. Irkçılığa, işgal ve katliamlara gösterilen tepkiyi onaylamak için listelemiyorum; aksine terör diye lanetlenen şiddetin aslında devlet ve milliyetçilik yoluyla kutsanan daha büyük bir şiddetin yan ürünü olduğunu göstermek için aşağıdaki örnekleri sıralıyorum.
İsrail’in Filistin topraklarını işgali ve katliamları—- > PLO, Hamas
İngiltere’nin İrlanda’daki işgali —- > IRA
Sri Lanka’nın Tamil’deki ırkçı politikası —- > Tamil Gerillaları
İsrail’in Lübnan’ı işgali ve katliamları —- > Hizbullah
ABD’nin CIA yoluyla Musaddık hükümetini devirmesi —- > Mollarşi
Rusya’ın Afganistan işgali ve katliamları —- > Taliban
Rusya’nın Çeçenistan’ı işgali ve katliamları —- > Çeçen mücahitleri
Türkiye’nin Kürtlere yönelik ırkçı zülüm politikası —- > PKK
Amerika’nın İsrail’e desteği ve Suudi’ye askeri üs açması —- > El-Kaide
Filistinde’ki trajedi maalesef kısa vadeli olarak çözmek mucizevi bir ilahi müdaheleyi gerektiriyor… Ama maalesef biz Müslümanlar Allah’a ve elçisine ihanet içindeyiz ve öylesine mucizevi bir yardımı hakketmiyoruz. Kuran’a eş koştuğumuz hadis ve sünnet öğretileri adı altında bize din diye sunulan şeyatani öğretiler ve hurafe kitaplarıyla akla ve bileme yabancılaşmış, hatta düşman olmuşuz. Kuran’a eş koştuğumuz, hatta tercih ettiğimiz o cahili öğretiler yüzünden birbirimize, farklı görüşlere tolerans ve tahammül göstermek yerine Talibanvari bir ahlak polisliğine özenmekteyiz. O cahili öğretiler yüzünden nüfusun yarısını oluşturan analarımızı ve bacılarımızı kişisel potansiyellerine ulaşmalarını engellemekte ve onları diri diri kimliksizliğe mahkum etmekteyiz.
Filistin’de nerdeyse bir yüzyıldır devam eden korkunç zulüm ve katliam karşısında bir milyarı aşkın müslümanlar olarak gösterdiğimiz acizliğe son vermek için birkaç düzinelik bir ajanda listesi yapabiliriz Ben bunlardan çok önemli gördüğüm birkaç tanesini paylaşayım:
1. Son peygamberin Kuran’da ifadesini bulan tek şikayetine kulak vermeliyiz ve Kuran’ın mesajına ihanet etmekten vazgeçmeliyiz. Bu önemli konunun detaylı tartışması için size Manifesto for Islamic Reform’un Türkçe çevirisi olan İslami Reform için Manifesto kitabını incelemeye ve tartışmaya davet ediyorum. Kitabı dilerseniz bedava olarak Internetten indirip okuyabilirsiniz.
2. Müslüman çoğunluğa sahip olan ülkelerin başına emperyalizmin kuklaları olarak geçirilmiş despotların, kralların ve şehyhlerin indirilip “halkın içinden, halk tarafından, ve halk için” seçilmiş ve bireysel haklara saygı gösteren devletlerle değiştirilmeli… Vatandaşına yukardan bakan değil, vatandaşına saygı gösteren ve ona hizmet eden devletler… Bunun gerçekleşmesi için halkın kritik düşünmeyle tanıştırılması ve Kuran’ın mesajıyla uyarılması gerekir.
3. Avrupa ve Amerika’da bulunan müslüman azınlıklar her yönden aktifleşmeli ve o ülkelerde etkin olan Naziyonist ve Emperyalist propagandanın etkisini zayıflatan ve yalanları ifşa eden bir bilgilendirme kampanyası başlatmalı. Örneğin, bunu Amerika’da gerçekleştirmek umuduyla Müslümanları politik bir örgüt altında birleştiren Muslims for Peace, Justice and Progress (MPJP) örgütünü kurmaya çalışıyoruz. İnşallah başarılı olur.
Son yirmi yılda tanık olduğum gelişmeler bana şunu gösteriyor: Dünya kritik bir dönem yaşıyor ve sosyal, ekonomik, politik ve askeri yönden büyük bir şok ve deprem yaşadıktan sonra Müslümanlar Kuran ve akıl ışığında kendilerini reforme ederek 74:37 ayetinde sayılan birinci yolu seçerek tekrar dünya halkları için bir adalet ve barış meşalesi tutacağına inanıyorum…
BeğenBeğen
Ben de Hale Hanım’ın önerdiği, eski dost Hayreddin Karaman Hoca ve kendisinin bir çok iddialarını -hafif ifade ile- megalomanyak bulduğum lakin sağlam hamurdan gelmiş (babası Hocalareın Hocası Sadrettin Hoca tanıdığım en mütevazi Islam alimlerden idi), vicdani kaygıları olan, yanılgıları kalbii değil akli olduğunu düşündüğüm Edip’in (ağabeysi Şehit Metin Yüksel de çok sevdiğim bir dava arkadaşım idi) yazısının da “sonuna kadar” okunmasını tavsiye ediyorum.
Önceki yorumlardan birinde bir yorumcu “bir yazarın bir yazısına eleştirinizde niye Hoca Efendi, el öpme vb yi gündeme getiriyorsunuz” diyordu elde yetersiz veri olduğu için “haklı olrak”.
Gerek bu Cemaat, gerek şirket gibi çalışan diğer bir çok dindar cemaatler (ki biliyorsunuz din düşmanı cemaatlerin bini bir para) ve genelde Mahucpyan’ın ifadesi ile “cemaatlerden oluşan, toplumlaşamayan Türkiye” konusunda Edip gibi konuşmamamın sebebi veri yokluğu değil , o tonla var. Ama fikrin sorumluluğu, fitne fesat müsebbibi olma, şeytanın çocuklarının ekmeğine yağ sürme korkusudur engel hala. Mustafa Akyol’un söylediği gibi “özeleştriden kaçma” değil vakıa.
Edip’ten aldığım cesaret ile son günlerde gene Hoca Efendi ile ilgili bir gözlem:
Bu adamın yazısı çıkmadan önce Hoca Efendi’nin “Gazzelilere 15 bin lira bağışı” büyük puntolarla resimli olarak ilan edildi Zaman gazetesinde ve Hoca Efendi’nin kendi sitesinde!!!
Yıllar önce Vakit Gazetesi yöneticilertini Hüseyin Üzmez hakkında uyardım. Tabii ki kulak vermediler bu her şeyi bilen abiler kardeşler.
Fetullah Hoca cemaatini de bu vesile ile uyarmış olalım “emr-i bil maruf nehy-i anıl münker” vazifemiz gereği:
Bu adam sağlam ayakkabı değil. Başınıza iş açacak!
BeğenBeğen
Bekir Abi kulağını tersten tutuyorsun. Asıl ben size şimdiden söyliyeyim bu Muhterem Fethullah Gülen hoca efendi hazretleri (bilumum övücü ifadeyi hakeder) asıl o sağlam ayakkabı değil. Ayrıca “başınıza iş açacak!” değil başımıza iş açtı bile.
Ayrıca Edip Yükselin yazısını Akyol un siteye de göndermiştim fakat lütfedip yayınlamış çok üzüldüm(!) Kendisinin tarafsızlığına gölge düşürmek istememiş her halde Cemil Meriç in bir ifadesi var bu gibi durumlarda objektif kalmayı başarabilenlere.Neyse…
Bu bizim müslüman kardeşlerimiz! bu kadar insan ölürken bir takım yorumları yayınlamaya dahi cesaret gösteremiyorlar. Sonra bir takım imalarda bulununca zılgıtı basıyorlar.
Akyol un sitede israli kınayan başlıkta tek bir yazı göremedim. Tamam israili lanetleyelim ama büyük şeytanları aman ha gizleyelim . Gerçi Mustafa Beyin sitede Amerikanın işgallerini kınayan tek bir yazı da görmedim.
Hungtington efendi hazretleri kendisi de en az Fethullah hoca kadar saygıyı hak eder kehanet buyurmuşlar nasıl diyordu: çağımızdaki savaş müslümanlar arasındaki savaş olacak.
Galibi buradaki müslümanların bazıları A.B.D patentli iyi müslüman, bazılarıda bizim gibi radikal kaka müslümanlar. Hangi saftayız.
Hoca Efendi inc. pek orjinal değil ama buda benim icadım…
Saygılar..
BeğenBeğen
Muhammet Kardeşim,
O kadar çok konuya değinsen de aslında konuştuğumuz şey benim “birleşik alan teorime” göre aslında iyi ile kötünün savaşı kadar basit.
Daha önce de sıkça söylediğim “şeytan gri alanda yaşar” aforizmamı hatırlatmakla iktifa edeyim “şimdilik”.
Bak aklma geldi, yıllardır okumak isteyip bir türlü fırsat bulamadığım Faust’u okumak belki meseleyi izah edecek dili geliştirmemde yardımcı olur. Özellike Tanrı ile Şeytan’ın pazarlığı gayet kullanışlı bir metafor.
BeğenBeğen
Sabırla bekliyorum :))
BeğenBeğen
İçimizdeki oryantalistler
Ali Bulaç
İsrail’in Gazze’ye düzenlediği vahşi saldırılar sürerken, sivillere, ama özellikle çocuklara yönelen katliamların kamuoyunda ahlaki infiallere yol açmaması, belirlediği hedeflere ulaşıncaya kadar İsrail’in tolere edilebilmesi için çeşitli enstrümanlara baş vurulmaktadır. Ahlaki değerlerin çöküşüne şahit olduğumuz bu cinayet tablosu karşısında özellikle medya kuruluşları önemli rol oynamaktadır. Batı medyasını izleyenler CNN’in katliam görüntülerini vermediğini biliyorlar. Amerikan kamuoyu, ekranlarda sadece Hamas’ın İsrail’in güneyine fırlattığı füze kovanlarını seyredebiliyorlar. “Tarafsızlığı”yla ün salmış bulunan İngiliz yayın kuruluşu BBC de, katliam haberlerini görüntülü olarak vermekten özenle kaçınmaktadır. BBC’nin öne sürdüğü mazeret hakikaten çok ilginç, mazerete göre “İsrail Batılı gazetecilerin operasyonun sürdüğü Gazze’ye girişine izin vermiyor.”
BBC’nin bu gerekçesi, Nasreddin Hoca’nın deyimiyle “ipe un sürme” ötesinde, aşağılayıcıdır. Oryantalizm hala Batılı kurum ve insanın zihniyetini derinden etkilemeye devam etmektedir. Çünkü Arap medyası, sözgelimi El Cezire’nin geçtiği görüntülü haberleri de “Batı süzgeci”nden geçmediği için referans olarak kabul etmeye değer görmemektedir. BBC’ye göre somut görüntüler, naklen yapılan canlı yayınlar dahi Gazze’de olup bitenleri yansıtmaya yetmiyor. Batılı kuruluşların teyidinden geçmeyen haberlere güvenilmez.
Belki BBC’yi “bir ölçüde anlamak” mümkün, daha dikkat çekici olanı Türkiye’de kendi kendini oryantalize edenlerin çizdiği resimler, İsrail’in vahşi katliamlarını mazur göstermek için ürettiği kirli dildir. Saldırının başladığı ilk günden bu yana ilk öne çıkarılan argüman “İsrail saldırı yaptı, ama Hamas da tahrik etti” cümlesi idi. İkinci argüman açık olarak örgütlü, sistemli ve organiza terör yürüten “İsrail’in devlet terörü” ile işgale uğramış topraklarını kurtarmaya çalışan, saldırgan bir güce karşı nefs-I müdaffa hakkını kullanan “Hamas”ın aynı kefeye konulması oldu. Maalesef bizim gazetelerimizde yazan milliyetçi-sağcı yazarlar dahi hiç vicdanları sızlamadan “İhvan, Hizbullah, Hamas, İsrail hepsi terör uyguluyor” türünden şeyler yazabildiler. İhvan-ı Müslim’in bir “terör örgütü” olduğunu söyleyenlerin sadece objektifliklerinin değil, adalet duygularının da mefluç olduğunu söyleyebiliriz.
Öteden beri İslami değerlere karşı sistemli bir tutum içinde olan malum medya ise, haberleri verirken kullandığı dille vahşi katliamların ölçeğini küçültmeye, hatta mazur gösterme oylunu tuttu. Bunun en tipik örneği Hamas’ın liderlerinden Nizar Rayan’ın bütün aile efradıyla şehit edildiği vahşi saldırı haberiydi. Haber 2 Ocak’ta Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında “Hamas liderine aile boyu bomba” başlığıyla yer aldı. Haberin iç sayfalardaki devamında da Rayan’ın “dört karısı ile birlikte” öldürüldüğü özellikle vurgulanmıştı. Haberin her yerine serpiştirilmiş bu vurgular yetmemiş olacak ki alakasız bir fotoğrafın ortasına büyük kırmızı puntolarla “İsrail, Rayan’ı dört karısıyla evinde vurdu” diye de ayrıca belirtilmişti. Yani Hürriyet için haberde öne çıkarılması gereken, bu masum kadın ve çocukların öldürülmesi değil, Yıldıray Oğur’un deyimiyle pespaye bir “dört karılı Arap” oryantalizmiydi. Saldırıda “Rayan’ın 7-10 yaşlarındaki iki çocuklarının öldürülmesi ise haberin ancak ikincil unsuru olabilmişti. Hâlbuki bu haber o gün ajanslara çok acıtıcı kadın ve çocuk cesedi fotoğrafları eşliğinde düşmüştü. Ama o kadınların cesetleri “bir Hamas liderinin dört karısından” başka bir şey değildi Hürriyet için ve bu görüntüler Hürriyet’i “dört kadın ile evlilik” meselesinde fırsat bu fırsat modernist mesajlar vermekten alıkoyamamıştı.
1967 Savaşı’nda “Çölde Arapların cesetlerini köpekler yiyor” diye manşet atan aynı Hürriyet Gazetesi, Rayan’ın haberini verirken ” İsrail’e yönelik intihar saldırılarını savunuyor ve canlı bombalara akıl veriyordu” diye tarif ediyordu.” İçimizdeki en kesif oryantalist kuruluş olan Hürriyet “böyle bir vahşeti bile İsrail yanlısı kodlar ve mesajlarla süsleyip vermekten” çekinmemişti.
BeğenBeğen
Düsmaninin kudretini tasdik, yenilmeyecegini kabul ve onunla bogusmaktan vazgecmek degildir. Bogusma esastir. Zaman, önünde diz cökecegimiz ve bütün silahlarimizla teslim olacagimiz bir heyula degil, sirlarimizi zorlayacagimiz, verdigi hic bir sirla kanaat etmeyip alikoydugunu isteyecegimiz ve verdikce alikoydugunu asla unutmayacagimiz bir büyücüdür. (Üstad´dan alinti)
Ahmet efendi hazretleri okumamis mi acaba?
“Zamanin hakiki fatihleri, istikbale o kadar susamislardir ki, gözlerinde sonsuzluk adesesi önünde bazen bin sene evvelki hadiseyi bugüne yapisik bazen de bu güne ait bir meseleyi bin sene geride görürler.”
BeğenBeğen
SİYONİST VAHŞETİ DİRENİŞ DURDURABİLİR
Doksan yıldır süren Siyonist terörü ve vahşeti tanımayanların ya da tanımak istemeyenlerin kafaları basmıyor. Hâlâ kendilerine akıl veren ve aynı zamanda uluslararası Siyonizmin teorisyenliğini yapan fikir babalarının gösterdiği istikamete gidiyorlar.
İşgal gerçeğini göremedikleri için kendi öz vatanlarında namuslarını, çocuklarının canlarını, haklarını ve değerlerini savunanları suçlu göstermeye kalkışıyorlar. “Onlar direnişi bırakırsa sorun biter” nakaratını tekrar ediyorlar. Bütün meselenin kendi öz vatanını savunan direnişten kaynaklandığı saçmalığına kendilerini bile inandırmaya çalışıyorlar. Oysa Siyonist vahşeti ve saldırganlığı sadece direniş durduracak ve Allah’ın izniyle bunu başaracaktır.
Filistinlilerin teslim olmaları, beyaz bayrak kaldırmaları gerektiğini savunanların akılları bassaydı kendilerine söyleyeceğimiz çok şey olurdu. Ama onlar, dediğimiz gibi söyledikleriyle başkalarını yanıltmaya çalıştıklarını bildikleri halde, kendilerini bile yalanlarına inanmaya zorladıkları için laf anlamıyorlar. Biz sadece onların iddialarından ve yalanlarından etkilenmeleri muhtemel olanlara götürülmesini uygun gördüğümüz iki önemli örnek üzerinde duracağız.
Siyonist terör İsrail işgaliyle başlamadı. Ondan önce de İngiliz işgalinin gölgesinde vardı. Deir Yasin katliamı başta olmak üzere pek çok katliam, o zamanki Siyonist terör örgütleri tarafından gerçekleştirildi ve o zaman ne HAMAS, ne de FKÖ vardı. İşgal devleti de kuruluşundan bu yana sürekli vahşet, katliam, saldırı, cinayet gerçekleştirmiştir.
Siyonist işgalcilerin 1982 Lübnan işgallerinin amacı görünüşte kendilerini rahatsız eden FKÖ milislerini bu ülkeden söküp atmaktı. Siyonist saldırganlığın ön cephesini oluşturan yüzkarası medya, bugün yaptığı gibi o zaman da direnişi suçluyor, FKÖ milislerinin teslim olmaları ve Lübnan’ı terk edip başka ülkeye taşınmaları durumunda sorunun biteceğini savunuyordu. Tıpkı bugün, Siyonist saldırganlığın ağzı gibi çalışan birtakım medya yorumcularının “birileri HAMAS’a dur demeli; asıl sorun HAMAS’ın roketleri; Filistin İran’ın ön cephesi olmaktan kurtarılmalı vs.” türünden laflar etmeleri gibi. Siyonist işgalcilerin askerî taktiklerini uygulamaya taşımak için seferber olan bu sözde yorumcular, orada kendi öz vatanını, evini, yurdunu ve namusunu savunan direnişin, kimsenin ön cephesi olmadığını anlamak istemiyorlar. Ama biz daha önce siyonizme hizmet eden sözde teorisyenlerin, yorumcuların ağızlarına sakız yaptığını ve uluslararası siyonizme ait olduğunu çok iyi bildiğimiz bu tür söylemleri Müslüman kamuoyuna taşıyanların işgalci saldırganlığın medyadaki ön cephesi olduğunu tahmin edebiliyoruz.
1982 Lübnan işgali sonrasında askeri, siyasi ve medyatik baskılara daha fazla direnemeyen FKÖ milisleri bu ülkeyi terk etti ve başta Tunus olmak üzere muhtelif Arap ülkelerine taşındılar. Ama bu ne değiştirdi? Siyonistler Beyrut’u işgal ettiler ve Sabra – Şatilla katliamı bu işgalin gözetiminde gerçekleştirildi. 1300 civarında savunmasız insan kampta işgalci Siyonist askerler tarafından her yönden kuşatmaya alındı, sonra da onların gözetiminde içeri giren Falanjist milisler tarafından katledildi. Siyonistlerin Gazze’de hâkimiyeti ele geçirmesi durumunda, Falanjist Hareket lideri Dr. Semir Ca’ca’nın görevini Muhammed Dahlan, Falanjist milislerin görevini de onun çeteleri yapacaktır.
FKÖ milislerinin Lübnan’ı terk etmeyi kabul etmesiyle sorun çözüldü mü? Siyonist devletin başkent Beyrut üzerindeki işgali 1985’e kadar sürdü. Güney Lübnan üzerindeki işgali ise 2000 yılında, o da Hizbullah’ın kararlı mücadelesiyle sona erdi. Siyonist saldırganların kabul ettikleri herhangi bir anlaşmaya uymalarıyla bir çözüme ulaşılamamış, işgalci direnişle dize getirilmiştir.
İkinci örnek ise Siyonist işgalcinin 2006 Lübnan saldırısıdır. Siyonist saldırganlığın ön cephesi görevini gören medya yorumcularına göre Hizbullah’ın, İsrail gibi yenilmez gücü dize getirmesi imkânı yoktu ve daha fazla kan dökülmemesi, can kaybı olmaması için teslim olması, beyaz bayrak kaldırması gerekiyordu. Ama 33 gün süren kararlı direniş karşısında işgalci saldırgan askerlerin canlı olarak girdikleri Lübnan topraklarından kefenlere sarılıp gönderilmesi karşısında hepsini büyük bir ölüm korkusunun sardığı anlaşılınca, Siyonist saldırgan devlet ABD ve BM’yi devreye sokmak zorunda kaldı. Oysa ABD’ye göre Hizbullah’ı tasfiye etmesi için İsrail’e fırsat verilmesi gerekiyordu. O zaman Hizbullah beyaz bayrak kaldırsaydı, belki bir değil, birkaç Sabra – Şatilla katliamı yaşanabilirdi.
Bugün Gazze’yi hedef alan vahşi saldırıyı da sadece direniş durduracaktır ve Allah’ın izniyle bunu başaracaktır.
Bu konuya inşallah devam edeceğiz.
/
ALLAH Ahmet VAROL Abiden razı olsun.
/
İnsanlar bilmedikleri konuda emin emin konuşuyorlar dolayısıyla saptırıyorlar.
Bir kere filistine gittin mi? yok, tarihini biliyormusun? yok, filistile ilgili kitap okudun mu yok, araştırma yaptın mı? YOK. Alimlerini tanırmısın yok, Kuranı okudun mu yok, Yahudileri tanıyormusun, düşmanını tanıyormusun? yok. Ailenden birisi maddi manevi zarar gördü mü YOK. Ebu Bekir varmı yok, ama mürted çok, hizbine çağıran çok.
BeğenBeğen
Cemaatler ile ilgili söylenecek, eleştirilecek çok fazla argüman olduğu muhakkak. Nur cemaatinin milliyetçilik duyguları açısından şu yorumu yapmak mümkündür: Bu değerli cemaatimizde, Türk cumhuriyetlerine karşı aşırı bir sevgi ve alaka vardır. Haftada en az 3-5 kez orta asyadaki türk okullarından haberler yapmadan duramazlar. Ben arapların yaşadıkları yerlerde okullar açıldığına şahit olmadım, var ise de bunlar hakkında haber yapıldığını da görmedim duymadım. Araplara karşı “içlerinde” var olan belli belirsiz mesafeli duruş nerden geliyor? Bana göre bunun cevabı, Arapların, İslamın ve de Müslümanların imajını dünyaya karşı çok ama çok kötü bir şekilde sunduklarını düşünmelerindendir.
Cemaat üyelerinden şunun cevabını almak isterdim: pkk doğu topraklarımızı işgal etmiş olsaydı, sonra da Türkiyeye karşı şiddetli baskı politikaları uygulasaydı, Türkiye devleti ya da milleti bunlara karşı sessiz mi kalacaktı?
Bugün, Filistin topraklarını işgal etmiş bir israilden bahsediyoruz. Gerekçeleri ise, 2000 bin yıl önce orada yaşamış olmaları!!! Bunun yanında da yıllardır “En iyi Filistinli ölü Filistinli” politikasını güderek, orada adeta esir kamplarında yaşayan insanlara karşı her türlü baskıyı uygulamaya devam etmektedir. Şehre ya da toplama kampına giriş ve çıkışları İsrail kontrol ediyor. Elektrik, su gibi ihtiyaçlar, İsrail terör devletinin kontrolünde. Kendi topraklarınızda, esir muamelesine tabi tutulacak, ülkeniz baştan sona kadar utanç duvarları ile çevrili olacak. Daha sayamayacağım şerefsizlikleri, terörizmi, bir “devlet” size karşı uygulayacak, ve bütün bu olup bitenler karşısında, sessizce oturup, olan biteni mi seyredeceksiniz sevgili Ahmet Bey?
BeğenBeğen
“SÖZ BOZULURSA TEFEKKÜRDE BOZULUR” müstearlı yorumcudan aldığım iletiye cevap yazacak idim teknik problemden e-posta kaybolmasa ve elimde geçerli e-postası olsa idi.
Yorumu için teşekkür eder, derneğinin çalışmalarının hayırlara vesile olmasını dilerim.
BeğenBeğen
s.a.
Teşekkür ederim abi,
Bende size -bil hassa liberalleri ikna etme- çalışmalarınızda başarılar dilerim.
“Bu Kur’an kendisinde şüphe olmayan (bir kitaptır), muttakiler için yol gösterici bir kitaptır” Bakara 2
///
Hz Peygamberimizden…
Resul – Şu dağın arkasında düşman var desem bana inanırmısınız?
Sahabe – Evet inanırız diyorlar Çünkü sen eminsin, temizsin, doğrusun diyorlar. İnanarak emin bir şekilde.
Resul – O halde açıklıyorum “Ben Allah’ın resulüyüm, nebisiyim size İslamı getirdim” diyor
ve
sonra G-a-r-i-p K-a-l-ı-y-o-r…
oracıkta.
///
Dua edin gariplere…
BeğenBeğen
http://www.timeturk.com/zeyd-islam-filistini-korudu-49725-haberi.html
Zeyd: İslam Filistin’i korudu
Zeyd: İslam Filistin’i korudu
Hamas Siyasi Büro Üyesi Ziyad Abu Zeyd, Ankara’da katıldığı panelde İslam’ın, Filistin’i Roma, Haçlı ve Moğol istilasından koruduğunu anlattı.
Hamas Siyasi Büro Üyesi Ziyad Abu Zeyd, İsrail’in son saldırısında hedeflerine ulaşamadığını savunarak, ”Hamas’ın füze üslerinin hiçbiri vurulmadı, tüneller çalışıyor ve hatta özel çabalarımızla Gazze’ye daha güçlü ve etkili silahlar soktuk” dedi.
Ankara Filistin Dostlar Platformu tarafından Kocatepe Kültür Merkezinde ”Filistin’in Dünü, Bugünü, Yarını ve Ümmetin Sorumluluğu” adlı ilgiyle izlenen çok kalabalık tıklım tıklım bir seyirciye hitab eden panel düzenlendi.
Panelde konuşan Zeyd, Ortadoğu’da gözü olan güçlerin Filistin’i merkeze koyduklarını, bunun da tarih boyunca böyle olduğunu söyledi. Filistin topraklarının tarihte İslam dini ile özgürlüğe ve huzura kavuştuğunu, İslam’ın, Filistin’i Roma, Haçlı ve Moğol istilasından koruduğunu anlatan Zeyd, ”Günümüzde de Filistin’e huzur ancak İslam diniyle gelecektir” dedi.
”Siyonistler ve Haclılar tarihte sadece Filistin için ittifak yaptılar” diyen Zeyd, ”Batılı devletler İslam ile savaşlarında siyonistleri kullanıyor. Filistin davası, direnişi, İslam davasıdır, direnişidir. Çünkü Filistin İslamın ve miracın merkezidir” diye konuştu.
Filistin topraklarında sadece Gazze’de direnişin devam ettiğini, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı da İsrail’in işbaşına getirdiğini öne süren Zeyd, İsrail’in Gazze’deki direnişi de sona erdirip Gazze’yi Mısır’a, Batı Şeria’yı da Ürdün’e bağlayarak, bölgede Mısır, Ürdün ve İsrail devletlerinin kalmasını hedeflediğini söyledi.
Mahmud Abbas’ın ”Batı Şeria’da Yahudileri sırtında taşıdığını” iddia eden Zeyd, ”İsrail, son yaptığı saldırı ile amaçlarına ulaşamadı. Hamas’ın füze üslerinin hiçbiri vurulmadı, tüneller çalışıyor ve hatta özel çabalarımızla Gazze’ye daha güçlü ve etkili silahlar soktuk” diye konuştu.
Zeyd, saldırılarda bin 400 şehit verdiklerini, ancak saldırının sürdüğü 23 günde Gazze’deki Şifa Hastanesi’nde 3 bin 500 bebeğin dünyaya geldiğini ifade ederek, o dönemde mucizeler yaşandığını ve Filistinli annelerin bir çoğunun ikiz ve üçüz çocuklar dünyaya getirdiğini söyledi.Türk vatandaşlarına da desteklerinden ötürü teşekkür eden Zeyd, Türkiye’de yapılan gösterilerin etkili olduğunu da dile getirdi.
İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı Başkanı Mehmet Pamak da Ortadoğu ülkelerinin Hamas aleyhinde çalıştıklarını, İsrail’in Gazze’yi Mısır’a bırakmak istediğini, ancak Mısır’ın da ”önce Gazze’yi temizle, sonra bırak” şartını öne sürdüğünü iddia etti.
Batılı devletlerin Soğuk Savaş sonrası İslam’ı birinci ve en etkili tehdit olarak gördüğünü savunan Pamak, Müslümanların tek vücut olarak İsrail karşısında direnişe geçmeleri gerektiğini bildirdi.
Umran Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Cevat Özkaya ise İsrail’in Filistin’in meşru toprakları üzerinde kurulmuş, terörist bir devlet olduğunu belirtti.
Hamas’ın terör örgütü olmadığını, halkın seçimiyle göreve gelmiş bir hükümet olduğunu ifade eden Özkaya, ”Hamas bir terör örgütü olsaydı yetkilileri evlerinde değil saklandıkları gizli yerlerde öldürülürdü. Filistin, 60 yıldır İsrail’in kuşatması altında. Dünyada bu kadar uzun süren başka bir kuşatma olmamıştır. Ama yine de İsrail ordusu son saldırıda başarısız oldu. Ordular orduları yener, halkları yenemez. İsrail ordusu Filistin halkını yenemeyecektir” diye konuştu.
Panelde Hamas temsilcisi Zeyd’in konuşması sık sık tekbirler ve sloganlarla kesilirken, izleyiciler İsrail, ABD ve Mahmud Abbas aleyhinde sloganlar attı.
BeğenBeğen