Derin stratejik düşünürlerden oldum olası hazzetmediğmi, zira bunun aslında ahlaki omurgasızlığı saklmak için bir kılıf olrak kullanılmaya müsait olduğunu kendi hayat tecrübelerimden hareketle bahsetmiştim. (Bkz: https://bekirlyildirim.wordpress.com/2010/06/09/derin-stratecist-abiler-ablalar-uzerine-iki-cift-soz/).
Gerek Gezi gerek Mısır ve Suriye meseleleri aynı savları test etmek için bir laboratuar işlevi gördü fakir için. Erdoğan ve fakiri de içine alan kümedekiler “ahlaki doğruculuk siyasi doğruculuktur” derken ve şeytanın çoocukları “oh oldu, dinciler, Muslolara!” derken bir üçüncü gruptakiler de “evet biz de üzülüyoruz ama reelpolitik, Türkiye’nin gücü, yalnız kalıyoruz… dünyayı sen mi değiştireceksin, Arapların kendileri bizim kadar umursamazken…. bölgenin jeopolitik, jeostratejik, jeolojik, jeofizik…..zzzzzzzz felan diyorlar.
Dedim ya bu kadar stratejik düşünce benim içibn fazla. Ben duygusal adamın tekiyim, Tayyip Bey gibi. Yukrdaki resimler de benim politikamı anlatıyor.
****************************************
Bu da Şehide Esma’nın babası Muhammed El-Biltaci’nin kızına mektubu:
Sevgili kızım ve değerli öğretmenim…
Sana elveda demiyorum bilakis yarın görüşmek üzere. Başı dik tuğyana isyan ederek yaşadın. Tüm engelleri redderek hürriyete sınırsızca aşık oldun. Bu ümmet, uygarlıkta hak ettiği yeri alabilsin diye onu yeniden diriltmek ve inşa etmek için sessizce yeni ufuklar arıyordun. Akranlarının uğraştığı işlerle meşgul olmadın. Her zaman derslerinde birinci olmana rağmen öğrenmeye olan açlığın dinmedi.
Bu kısa hayatta sohbetine doyamadım. Vaktim mutlu olacak ve eğlenecek kadar geniş değildi. Rabiatul Adeviyye’de son kez bir araya geldiğimizde, “Sen bizimle olduğunda bile bizden ayrısın” diyerek bana olan sitemini dile getirmiştin. Ben de sana, “Bu hayat birbirimize doyacak kadar geniş değil. Birbirimize doyalım diye Allah’tan cennetinde bize bu sohbeti vernesini temenni ediyorum” demiştim.
Sen şehit olmadan iki gün önce seni rüyamda gelinlikler içinde gördüm. Bu dünyada eşi benzeri olmayan bir güzellikteydin. Yanıma sessizce oturduğunda sana, “Bu gece senin düğün gecen mi” diye sordum. Sen de “Düğünüm akşam vakitlerinde değil öğlen olacak” demiştin. Çarşamba günü öğlen vakti şehit olduğun haberi bana ulaştığında, senin rüyamda bana ne demek istediğini anlamış oldum. Allah’tan seni şehit olarak kabul etmesini niyaz ettim. Ve şehadetin, bizim haklı olduğumuzu ve düşmnımızın batılın ta kendisi olduğu inancımızı pekiştirdi.
Son vedanda yanında olamamam, son bir kez seni görememem, alnına son bir öpücük konduramamam ve senin cemaze namazını kıldırma şerefine nail olamamam beni derinden üzdü. Beni bunları yapmaktan alıkoyan, ölümden veya karanlık hücerelerden korku değil, uğruna canını verdiğin davayı (devrimin hedeflerine ulaşması) sürdürebilmekti.
Zalimlere karşı başın dik (göğsünü gere gere) direnirken gaddar kurşunlar göğsüne saplandı ve ruhun yüceldi. Ne kadar güzel bir azimin ve terbiye edilmiş bir nefsin vardı. İnanıyorum ki, sen Allah’a verdiğin söze sadakat gösterdin, Allah da sana verdiği söze… Öyle ki, şehadet şerefini bize değil de sana bahşetti.
Son olarak, Sevgili kızım ve değerli öğretmenim…
Sana elveda demiyorum bilakis görüşmek üzere.. Buluşmamız, yakında peygamber ve ashabıyla birlikte Havz-ı Kevser’de olacak. Sonsuz kudret ve hükümranlık sahibi Allah’a yakın, O’nun nezdinde değerli ve şerefli bir konumda. Ayrılmamak üzere, birbirimize doyma temennilerimizin gerçekleşeceği bir buluşma…
Read Full Post »