Archive for the ‘Vicdan’ Category

1. Onların dindarlıklarının ekseriyeti, tetkike pek yer vermeyen, Mutezîle’den çok Eş‘arîye türdendir. Büyük bir bölümününki taklidi veya kültürel dindarlık kategorisine girer.

2. Cemaatler (vd Sik Dokulu Yapilar) sorunludur.  Grup dayanışması yanında, grup müntesibi olmanın sağladığı statü ve diğer getirilerden yararlanmak için yarışır hatta rekabet ederler, samimi veya farkına varmadan. Herhangi bir cemaat değil onun ait olduğu cemaattir ve tabii gerçek mürşiddir doğrunun sahibi. Bir çok mürşidin miras kavgaları özünde somut veya soyut menfaat kavgalarıdır ve pek çoğu da bunun ulvi dava olduğuna inandırılmıştır.

3. Dindarlıkları ile ahlakiliklerinin ne kadarının örtüştüğünü pek sorgulamazlar. Esas olan ahlakın kendisi çok onun İslami olanının son olarak intisab ettikleri mürşidin tanımladığı şekli veya fetvasıdır.

4. Yalın şekli ile iyi olmak vicdanlı hakkaniyetli, merhametli olmak çoğunu kesmez.  Dini referansların bolluğu nisbetinde ‘hangisi doğruculuktur’ sorusu arada kaybolur. Örneğin: Hakkı olmayan şeyleri alma (yolsuzluk, ruşvetçilik, liyakat sahibi olmadan makam-mevkiler edinme) üzerine  fazla kafa yormazlar ama Ramazn’ın başlama saati üzerine tonla tesis yazmışlardır.

5. ‘Mürşid uçmaz, mürid uçurur’ sözü özetler. Bunu çok eski bir kardeş söylemişti: “Efendi Hazretleri’nin ‘yedilerden’ (belki kırklar idi) olduğu söyleniyor’. Kim tarafından, söylenmesi neyin delilidir, ona yanılmazlık şemsiyesi mi verir…Böyle sorular sormak çokları için dini inkar mesabesindedir. İnsanların nasıl Fethullahçı olduklarını anlamaya buradan başlanmalı. Evet cemaatlerin Fetullahçı olmaya müsait ve benzer şartlanmışlık içinde olduklarını söyleyen, Ali Köse gibi ilahiyatçılar sadece mantıki çıkarım yapıyorlar. Ama pek çok müntesip, bir çok saygın yazar çizer dahil, FETO-vari cemaatlerin münferit vakalar olduklarını, kaide olarak mürşridlerin toplumları irşad ettiklerini kuvvetle savunur ve bu tur şüpheleri İslam karşıtlığı olarak tevil ederler.

6. Fethullah biricik değildir malum olduğu üzere. Tarih sahte peygamberler, veliler, mürşidler çöplugüdur.

Batıni uğraşlarla kestirme yollar aramak yerine bilinen iyileri benimsemek ve uygulamak daha ekonomiktir.

Hasılı, nihai hakikati bulmak zor zenaattır. Bizim gibi sıradan faniler için zaruri de değildir. İyi olmaya çalışmak çoğumuza kifayet eder.

Read Full Post »

Ağustos 21, 2018 Geliştirici: Bekir L. Yildirim | Düzenle

2011’de yazmışım. Güncellemeye ihtiyacı yok.
*******************

Bu gün notlara ulaşmak için kullanılan terimlere göz attım. Bir tanesi “kurban kemiği köpeklere verilir mi” sorusunu arama motoruna girmek sureti ile ulaşmış. Sorunun muhatabı değilim (İslam fıkhı zaviyesinden) ama aklım, vicdanım, kurbanın manası hakkındaki anlayışıma dayanarak “ne sakınca olabilir ki” diyorum; belki o kemiğe muhtaç insanlar var iken köpeğe vermeyi tercih etme gibi istisnai durumlar problemli bulunabilir, herhalde.

Neyse, o soru bana dostları hatırlama ve hatırlatma vesilesi oldu demek için girizgah idi okuduğunuz. Ve geçmişte düştüğüm bir notu tekrar ısıtıp kavurma niyetine önünüze sürmeye karar verdim.
*****************************************************

Yazıyı Ramazan’da yazmıştım. Değişikliğe hacet yok. Yazı bir vicdan uyandırma servisi çağrısı idi nihayetinde. Vicdanın Ramazan’ı, Kurban’ı olmaz zira. Ben gayretten sorumluyum.
Buyurun.
*******************************************
İslam’da hayvanların yeri üzerine fetva verecek teçhizatım da yok salahiyetim de. Söyleyeceklerimin muhatabı tüm insanlık, kaynağı da vicdan ve akıldır.

Herhalde şu kadarı üzerinde tartışma yoktur: Dünya bizim malımız değil. İstediğimiz gibi tepe tepe kullanamayız onu. Tapulu malımızı dahi istediğimiz gibi tepe tepe kullanamayız ey “sokak kedilerine niye yiyecek veriyorsun? Ben şurada oturuyorum, karışırım, hukukçuyum” diye beni taciz eden arkadaş cinsinden olanlar! Tapular ancak sınırlı kullanım hakları tevdi eder. Dünyanın gerçek tapusu da Yaratan’dadır.

Eşref-i mahlûkat olmak beleş değil; sorumlulukları var. O şerefi kazanacaksın. Nasıl ki bir kerhaneci, soyguncu, darbeci “nasıl olsa bir Türk dünyaya bedeldir. Ben ne yapsam şanlı, şerefliyim” diyemez ve bir Hıristiyan ”İsa bizim için öldü, biz tüm günahlardan sıyrıldık” diyemez, herhangi bir insan da “eşref-i mahlûkatlığım garanti olduğuna göre güzel ahlak sergilemeye ne gerek var” deyip yan gelip yatamaz. Şeref verilir ama kaybedilir de; korumazsan.

Ramazan’ın başından beri niyetlenip fırsat bulamadığım yardım talebini nihayet yapmak için girizgah idi buraya kadarki.

Bu infak ayında hocalar, camilerde, meclislerde, yayınlar yolu ile daha muhtaç olanlara yardım eli uzatmamızın önemini vâz ediyorlar. Zekât, fitre ve diğer yollarla Pakistan’da, Gazze’de, Afganistan, Somali’de veya yanı başımızdakilere yardım ediyoruz. Neden? Çünkü bizde var onlarda yok. Allah böyle emretmiş. Yüreğimiz aklımız da bunu diyor. En fazla ihtiyacı olana en fazla yardım ediyoruz.

Kendi sesleri bizlere ulaşamayacak, talepte, ricada bulunma imkânı olmayan, en mağdur durumdakine en fazla öncelik veriyoruz değil mi? İşte sokak kedileri köpekleri de o kategoride. Mağdurların mağduru, mazlumların mazlumu, muhtaçların muhtacı, en fazla fakr-u zaruret içersinde modern dünyamızda.

Herkes kendi imkânı dâhilinde bir şeyler yapabilir bu dünyamızı güzelleştiren masum, mağdur ve dilsiz mahlûkat için.

En basitinden:

Evinizin apartmanınızın önüne ulaşabilecekleri bir uygun yere bir yoğurt kabı veya benzeri bir kap içersinde su koyabilirsiniz. Bu sıcakta su bulmak çok elzem ve çok zor bunlar için. Özellikle yağmur yağmadığı zamanlar susuzluktan kırılıyor pek çoğu.

—Tabii ki bir diğer kaba da kedi köpek maması pahalı geliyorsa, tavuk, etli yemeklerin kemikleri, diğer yemek artıkları konabilir. Marketlerin et reyonlarında “çorbalık” adı altında tavukların üzerinde yağ ve birazcık ta et bulunan kemikli kısmı satılır. Kilosu 1-2 lira arasında et-kemik miktarına göre. Bu hem kediye uygun hem köpeğe. Köpekler daha kemikli kısmını tercih eder. Tavuk ciğeri biraz daha pahalı. Bunu kediler sever.

—Sokakta kemikleri sayılan, hasta, yaralı köpek, kedi gördüğünüzde ilçeniz belediyesinin veteriner, çevre sağlığı –veya ilçenizde adı ne ise- müdürlüğüne veya varsa barınaklara bildirebilirsiniz. İmkânınız varsa alıp oraya götürebilirsiniz de.

—Aynı metodla sokak kedi köpeklerinin kısırlaştırılmasını sağlayabilirsiniz. İtlaftan daha insani bir çözüm “nüfus patlamasına” karşı.

Hâsılı siz bunu dert edinin yeter ki; yardım etmenin çok yolu var. Frenklerin sözü ile “when there is a will, there is a way” (irade oldukça yol da vardır).

Peki, bunların sevabı ne kadar?

Onu ulemaya soracaksınız. Ben ancak vicdanen mutmain olacağınızı, kendinize saygınızın artacağını, daha iyi hissedeceğinizi ve birazcık daha güzel bir dünyada yaşayacağınızı tahmin ettiğimi söyleyebilirim.

Bir iyilik yap, at denize. Balık bilmezse Hâlik bilir” *

*Bu darb-ı meselin sahibini bilen varsa, ben de öğrenmiş olurum.

**********************************
Bu vesile ile tüm dostların Kurban Bayramı’nı tebrik eder hayırlara vesile olmasını dilerim.

* Başlık Band_aid’in “Do they know it’s Christmas?” şarkısından esinlenmedir.

Read Full Post »

Ben bir sokak köpeğiyim; hem de en garibanlarından.

Ne benim türümün Dünya’ya siz insanlardan milyonlarca yıl önce geldiğini bilirim ne de sokak köpeğinin ortalama üç dört yıl yaşadığını. Bildiğim, insanlardan, arabalardan ve sokak köpeklerinin de çoeundan korktuğum. İnsanlar taş atar, tekme atar, kovalar. Sadistleri çok daha kötüsünü yapar. “bunu yapan insan olamaz’ der ya medyanız? Yanlış. İnsan bunu hep yaptı. Bir kaç tanesi de yiyecek ve su verdi: bazılarınız da bizi korumaya çalışıyor ama ben nerden anlayayım hangisinin iyi, hangisinin kötü olduğunu?! Hepsine korku ile yaklaşır, daha doğrusu uzaklaşırım.

Sokak kopekleri dünyasında ‘pecking order’ (gagalama sıralaması) var malesef. Büyük köpek küçük kopeğe hükmeder, yiyeceğini alır, haddini bildirir, bölgesine sokmaz, döver, hatta öldürür de. Nee, sizde de mi öyle? Hmm demek bunu kast ediyordu E. Kant ‘ahlak bizi doğaya karşı korur’ derken.

Çelimsiz, korkak, ‘cins’ falan olmayan, sokak köpekleri kast sisteminde en altlarda olduğunun farkında, kendinden güçlü, koruyucu bir dostu da olmayan bir gariban yaratığım işte..

Buraların hakimi siz insanlarsınız. Beni bırakın, turümün en güçlülerinin dahi size karşı hiç bir savunması yok. Ne derneğimiz var, ne lobimiz, sözcümüz, milyonda bir gerçekleşen ama sansasyon=para medyanızda köpürtülerek, her yerde, her zaman oluyormuş gibi anlatılan, ‘çocuk ısırma’ vakalarını hemcinsim diliyle anlatma imkanımız. Dilsiziz, savunmasızız, garibanın garibanıyız.

Bize su verin’ yiyecek verin. Bize alan bırakın. Yedi tane caminin olduğu mahalledeki bir kaç dönümlük ‘yeşil alanı’ yeni villa’ cami’ kuran kursu yaptırmayın. Bize de İstanbul’a da Türkiye’ye de yazık edersiniz.

Sokak kedi, kopeklerini kısırlaştırın ki nüfusumuz patlayıp, açlık, zulümden kırılmasın.

Kısacası, sizin vicdanınıza emanetiz. Bize nasıl davrandığınız, sizin ahlak aynanızdır.

Bütün bunları ben nereden mi biliyorum? Bilmiyorum tabii; bilsem bu durumda olur mu idim? Bir lisan-ı hal tercümanı yardımcı oldu.

İlgili yazılar:

Son yavrumu da katlettiler!

Yapma be eşref-i mahlukat!

Read Full Post »

Nereden başlasak bu ciltlerin kifayetsiz olacağı konuya?

Ha, A.Dilipak-AK-Parti bombası iki gün önce patladı. O vesile olsun.

Dilipak’ın “özeleştirisi” (nedense bizde özeleştiri diye kendi dışındakilerin özünü eleştirmeye derler; kendi özünü eleştirene rastlamadım) başlı başına kayda değer değil; “bomba” demem magazinsel manada. Kanaatim, içinde “AKP’li fahişeler” geçen bir tekfirnamenin, sadece “İstanbul Sözleşmesi” konusunda takınılan tavırdan mütevellit olmadığı. Nefsini ilgilendiren bir takım “edimleri” olmalı bu “AKPliler” ‘in.

Ama hep böyle omadı mı? Davutoğlu’dan Karar Gazetesi’ndeki “seviyeli gazeteci” arkadaşlara, Sadetliler’e Faziletliler’e…? Bu sadece bizim mahalle. Sanki öbür mahalledeki bölünmelerin,kopmaların hepsi fikir ayrılıklarından mı oldu?

Öbürlerinin davalarını ne benimsedim, ne de hakiki davalarının olduğuna inandım, 50 yıla yakın.

Ama “bizimkiler”‘e sahiden inanmıştım. Nerede ise 50 yıla yakın.Gavurun memleketinde bu inancımdan taviz vermemiştim.
(daha…)

Read Full Post »

MenderesSivas’ta, dört-beş yaşında bir çocuktum, ufacıktım,
top oynadım, acıktım*
..dışardan gelen gürültüyü merak ettim, sokağa çıktım. Baktım evimizden yüz metre kadar uzaklıktaki Lise’nin (şimdi Kongre Müzesi) önünden bizim evin bir tarafının baktığı Kurtcebe Noyan Caddesi’ne (Taşlı Sokak, şimdi Cafeler Caddesi deniyor)dönen bir kalabalık marş söyleyerek yürüyor. Sözleri de aklımda kalmış:

“Olur mu böyle olur mu
Kardeş kardeşi vurur mu
Kahrolası diktatörler
Bu dünya size kalır mı?”

Ne zaman bunların kim olduğunu çözdüm bilmiyorum. Ama fazla ileri yaşlar olmadığını biliyorum. Zira ben ilk okul başlarında Cumhuriyet okurdum.

Şimdi bu sözleri bir bulmaca olarak okura sorayım? Bunlar kimdi?

1. Darbe (pardon İhtilal)henüz olmamıştı, bunlar Menderes-Bayar İktidarı’nı protesto ediyorlardı.
2. Darbe olmuştu ama henüz Menderes, Polatkan, Zorlu asılmamıştı; idamlara zemin hazırlamak, “Devrim’i” pekiştirmek için standard propaganda.
(daha…)

Read Full Post »

Dün “Hayvanseverler LGBT,esas dertleri Erdoğan’ı devirmek” sohbetinden sonra cuma hutbesini de İslam’da canlı haklarına verilen önem ve akabinde “istediğnizi öldürün; hepsi bizim için metadır” fıkhı ile bitiriyor Faruk Hoca.
Cuma hutbesi burada:
https://www.yenisafak.com/yazarlar/farukbeser/saldirgan-hayvanlarin-oldurulmesi-meselesi-2048955

Mutad e-postam da burada:

Bayılıyorum din sohbetlerine hoca!

Naslarla İslam’da hayvan, bitki hakları diye başla.. işime yarıyorsa, yaramıyorsa, hoşuma gitmiyorsa (domuz) hepsini öldürürüm diye bitir. Perşembenin geleceği çarşambadan bellidir derler ya, bu günkü “istediğini, istemediğini öldür; fıkhı bana bırak” katliam fetvası, dünkü hayvanseverlerin LGBT, T-Cep (ne ola ki?) bağlantıları hutbesinden belli idi.

Fakire gelince: Şahsen, gençliğimden beri bilerek karınca öldürmedim. Bazen mutfak kirli olduğunda ekip halinde gelip, ekmek, yemek, şeker kırıntılarını temizliyorlar, işleri bitince çıkıp gidiyorlar evlerine.
(daha…)

Read Full Post »


Gene Faruk Beşer. Bu gün de hayvanseverlere takmış!
Yoksa takmamış mı? Kendsi karar verebilmiş mi? Siz karar verin.

Yazı adet olduğu üzere karşı arguman diyebileceğimiz cümlelerle başlıyor. Hayvan sevgisi üzerine cumaa hutlesi gibi. Hayvan hakları nasları, vicdan vs…

“Son zamanlarda köpek saldırısı vakaları çoğaldı. Durum ciddi bir hal aldı ve çoğu belediyeler ya da ebeveynler hayvanseverlerin saldırılarından korkularına buna bir çare bulamıyorlar.
(daha…)

Read Full Post »

Dersimin kayıpkızlarıÇocukluğumda hafızama yer etti bahsedeceğim karakterler ve hiç çıkmadılar.
Birincisi, doğduğum köy, Sivas’ın Yıldızeli İlçesi, Kavak Köyü’nden.

Çocukluğumda yaz tatillerinde babamdan yalvarıp yakararak izin koparıp, bir kaç günlüğüne gidebildiğim Köy’de bir aile yaşardı. Evlerine de gitmiştim bir defa. Muhtemelen köyün en temiz, düzenli hatta diğerlerine kıyasla en modern evi idi. Ailenin hali vakti yerinde idi köy ölçeğinde. Akranım sayılabilecek iki oğulla tanışmıştım.Sanıyorum ikisi de öğretmen oldular. Aklı başında, düzgün kişiler olarak yer etmiş hafızamda.

Ama neden bu aile için, arkasından “gavur” veya “Ermeni”diye bahsederlerdi?
(daha…)

Read Full Post »

2011’de yazmışım. Güncellemeye ihtiyacı yok.
*******************

Bu gün notlara ulaşmak için kullanılan terimlere göz attım. Bir tanesi “kurban kemiği köpeklere verilir mi” sorusunu arama motoruna girmek sureti ile ulaşmış. Sorunun muhatabı değilim (İslam fıkhı zaviyesinden) ama aklım, vicdanım, kurbanın manası hakkındaki anlayışıma dayanarak “ne sakınca olabilir ki” diyorum; belki o kemiğe muhtaç insanlar var iken köpeğe vermeyi tercih etme gibi istisnai durumlar problemli bulunabilir, herhalde.

Neyse, o soru bana dostları hatırlama ve hatırlatma vesilesi oldu demek için girizgah idi okuduğunuz. Ve geçmişte düştüğüm bir notu tekrar ısıtıp kavurma niyetine önünüze sürmeye karar verdim.
*****************************************************

Yazıyı Ramazan’da yazmıştım. Değişikliğe hacet yok. Yazı bir vicdan uyandırma servisi çağrısı idi nihayetinde. Vicdanın Ramazan’ı, Kurban’ı olmaz zira. Ben gayretten sorumluyum.
Buyurun.
*******************************************
İslam’da hayvanların yeri üzerine fetva verecek teçhizatım da yok salahiyetim de. Söyleyeceklerimin muhatabı tüm insanlık, kaynağı da vicdan ve akıldır. (daha…)

Read Full Post »

Bu site ile alakamı, siteyi bir kaç gencin yardımı ile kurduğum zaman yazmıştım. Son zamanlarda bu bloga ulaşmak için kullanılan terimlerde “derin düşünce” kelimelerini görür olduğum için bir kaç satır açıklama yazma ihtiyacı hissettim.

Beni birazcık tanıyanlar en azından “derin düşünce” gibi kendini bilmez, ebleh ifadesinin bana ait olamayacağını bilir. Boşuna dememiş atalarımız: “Derin düşünüyorum” diyenlerin dünyanın Fethullahları veya Aysun Kayacıları olma şansı, Einsteinları veya Nietzcheleri olma şansından yüksektir.

Açıklama ve sahtekar bir FETÖCÜ oğlanı ifşa etme

Türkiye’ye döndükten sonraki yıllarda (2005-2006 gibi) Mustafa Akyol’un sitesinde takılır, yorum yazar, okurdum. Bir çeşit tartışma platformu idi ve elimde boş zaman çoktu. Orada özellikle İslami konulardaki tartışmalarda bir çeşit İslami hassasiyet, İslam’a, Müslümanlara hamiyetini gözlemlediğim, konularda hakimiyeti, ifade kaabiliyeti olduğunu düşündüğüm bir kaç genç ve bir kaç da özgün düşünce sahibi ama pek de İslami kesimden olmayan – evet ateist ama demokrat olan da vardı- kişiler ile temas kurup “bir site açalım, orada yazalım hepimiz de” dedim.

Temas kurduklarım istekli gözüktü. Mustafa Akyol da ilk katılanladan idi. Ve işin teknik detaylarını gençler halletti. (Fazla da bir iş yoktu; hazır format, kayıt vs; ticari amacım yoktu zira).

Problem burada başladı. Önce bu fark edilme özgüveni dolu, gayet derin düşündüklerinden emin gençler, Mustafa Akyol’un o zaman için manidar “Derin Demokrasi” (Derin Devlet’ten mülhem) teklifini beğenmeyip “Derin Düşünce” koydular sitenin adını! Kibarca “Arkadaşlar bu fazla iddialı bir isim; biraz daha mütevazi bir isim olsa” nasihatimi veto ettiler demokratik olarak!
(daha…)

Read Full Post »

Older Posts »