Archive for the ‘İnsan’ Category

Evet, “faydaları” kelimesi provokatif olsun diye, ama tamamı ile manasız değil. “Her şeyde bir hayır vardır” derler. Bence doğrusu “her şerde” hayırlar vardır; korona dahil.

Türkiye ve dünya bazında bir kaç örnekle açıklayayım. Türkiye’de:

  1. Yasaklar sayesinde toplumda, özellikle de sorumsuz, toplum olma bilincinden yoksun kesimlerde “demek ki her canımın istediğini yapamazmışım” farkındalığı arttı. Bu tespit istatistiksel olarak ispatlanabilir. Bu sayede trafikten, yapılaşma, araba park etmeden, sokağa, denize çöp atmaya kadar bir yığın sosyal davranışta olumlu etkilerinin görüleceğini düşünüyorum. Bu benim mantıki beklentim. Gerçekleşmez ise nedeni toplumsal davranışı etkileyen yönetimsel, siyasi, ekonomik diğer faktörlerde aramak lazım.

2. Sağlık Bakanlığı, medyada bilgilendirme işlerini yapanlar sayesinde toplumsal sağlık bilgisi ve bilinci de artmış olmak zorunda. Bu da vatandaşların konuşmaları, davranışlarında görülebilir.

3. Ekonomik daralma ile zarar gören küçük-orta-büyük esnaf-tüccar-endüstri bir dayanıklılık testinden-tatbikatından geçti. Batı’da devletler FED, ECB gibi finansal düzenleme kurumları vasıtası ile zor zamanlardaki dayanıklılığı ölçmek için “stres testi” yaparlar. Bu salgın da pek çok ülke gibi Türkiye ekonomisi için bir gerçek stres testi oldu. Buradan elde edilen çıkarımlar bilgeliğe dönüşür ve ilerisini planlarken dikkate alınırsa bu net kazanç olur.

Dünya’da:

  1. Salgının zaten tarihleri boyunca “sınanan”, gariban ülkeleri zenginlere göre daha az vurmuş olması zarardan kar hanesine yazılmalı. Aksi olsa idi belki açlıktan, kuraklığa, eboladan sıtmaya bin bir doğal veya suni afetlerle boğuşan garibanlar “biraz da zenginler sınansa” diyebilirlerdi.

2. Az da olsa dünyada bir “aynı gemideyiz” bilincini arttırmş olabilir. Bunu Trumplar, Johnsonlar, Macronlar’ın davranışlarında gözlemlemek zor ama DSÖ gibi örgütlerin hassasiyeti sayesinde fakir ülkelerin de tamamıyla ihmal edilmiş olmaması da olumlu olarak görülmeli.

Bu kadar yeter.

Read Full Post »

Bir şiir

DeathÖlünün odası

Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;
Yerde çıplak bir gömlek; korkusundan dirilmiş.
Sütbeyaz duvarlarda çivilerin gölgesi
Artık ne bir çıtırtı ne de bir ayak sesi…
Yatıyor yatağında dimdik, upuzun, ölü;
Üstü, boynuna kadar bir çarşafla örtülü.
Bezin üstünde ayak parmaklarının izi;
Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.
(daha…)

Read Full Post »

w1240-p16x9-coronavirus-4Bankalardan gazetelere, magazin karakterlerinden siyasetçilere, herkes modaya uyarak bizi ne kadar düşündüklerini göstermek için #evdekal diyorlar. Kendilerinin bunan manası, mahiyeti üzerinde fazla kafa yormuş olduklarını sanmıyorum; olmaları da gerekmez. Salgının bulaşma mekanizması ve her gün defalarca verilen ölü sayıları yeteri kadar ikna edici olmalı. İlaveten kurallara uymak toplum olmanın önemli bir unsurudur.

Buraya kadar bir sorun yok. Yalnız #evdekal deyip, başka bir şey demeyenlerin ya göremediği, ya da siyasi doğruculuk gereği, söylemediği, aslında kaçınılmazlığı apaçık ortada olan büyük bir tehlike var: Herkes evde kalırsa bu değirmenin suyu nereden gelecek?

Bu sorunun cevabını biraz utanarak da olsa Trump’tan Mehmet Öz’e birçokları verdiler aslında: Evet, evde kalmaya fazla devam edemeyiz. Ama Korona? Biliyorum ama koronayı yenemezsek onunla yaşamayı öğreneceğiz, bu milyonlarca insanın ölümünü göze almak demek olsa da.

(daha…)

Read Full Post »

godKocaa TDK’nın Türkçe yazamadığı, gençlerin OMFG’nin manasını bildiği ama “haddizatında” ‘yı yemek adı sandığı “ilginç zamanlardan” geçiyoruz. Hal böyle olunca birilerinin kapsülün de etken maddesini ayırıp, bitter çikolata tadında sunması gerekiyor zamanın insanına ki herkes her şeyi bildiğinden şüpheye düşmesin.

Bizim mahallenin köşe başlarını tutan hocaları “deizm tehlikesi” ‘ne karşı antidot geliştirmekle meşgul ama tek mesele deizm olsa keşke! Bakın:

Teizm: Var
Ateizm: Yok
Agnostisizm: Eminim, ya var ya yok; hem ben nerden bileyim!
Deizm: Var ama işini bitirdi; artık karışmaz kimsenin işine gücüne.
Monoteizm: Var, bir tane.
Politeizm: Var mezbul miktarda.
(daha…)

Read Full Post »

Faruk-ErolBiraz da pazar olmasından olsa gerek hınzırlığım üzerimde idi. Prof. Dr. Faruk Beşer’e bu günki yazısı ile biraz alakalı, daha çok da alakasız bir e-posta (dikkatinizi çekerim gavurca e-mail değil, güzel Türkçe e-posta!) yazdım ki ne ilk günahımdır, gazeteci, yazar, alim, uzman, akil adam, ord.prof.doç.drlarımız’a (sahi bizim alimlerin titreleri neden gavurlarınkinden uzundur bilen var mı?) ne de son olacak gibi. “Akıllı ol” mamı dahi öğütleyenler oldu (ayniyle vaki) ama nafile!
Geçmişte bunları burada paylaşmadım ama bugün 30 Ağustos, Dünya Barış Günü, vesilesi ile müessesemizin hedayesi olarak paylaşıyorum. Unutmayınız: Münzevi’nin notları milli mecradır!
******************************
Konu: “Sahih sünnet” belirlemenin kesin bir yöntemi mi var, yoksa adamına göre değişiyor mu? (Düzeltme. Hadis diyecektim, “sünnet” yerine ama ona da uyar, neticede-BLY)
Muhterem Hocam,
Mesela geçmişte sahih sandığınız sözün sahih olmadığını hangi yöntemle belirlediniz? Turnusol gibi bir test mi var, yoksa “o zaman öyle zannettim, şimdi böyle zannediyorum, yarın başka türlü zannedebilirim” mi?

Bir de şu gazetenizde yazan bir prof.dr. ilahiyatçının bir diğer prof.dr. ilahiyatçı yazara söylediği şu sözlerin hikmetini sormak isterim:

“Daha İstanbul’a geleli kaç yıl oldu ki gonuşuyong köylü!? Ben 38 yıldır geçimimi tasavvuftan sağlarım; hem de İstanbul’da doğdum! “.
(daha…)

Read Full Post »

pOLAR bEAR

“Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, sığırlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun. … Yeryüzünü doldurun ve hakimiyetiniz altına alın.. İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak. … Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.”
(İncil, Yaratılış: 25-29

Yeri, göğü,
milyarın, milyarinci gücünün milyarinci gücünü: sonsuzluğu,
O sonsuzlukta bir toz tanesi mesabesindeki dünyayı
Ona hayat üfleyen havayı, suyu, güneşi
ve o hayatın kâinatla aldığı muhteşem terkibi,
Her an seni zikreden balıkları, dinozorları, filleri, kurtları, kuşları, böcekleri, çiçekleri
Mavi okyanusun, yağmurun, derenin, tepenin mükemmel harmonisini
O dereden su içen ceylanı, gölün kenarında baraj yapan mühendis kunduzu
O mis kokulu çiçekten bal yapan arıyı, güle en güzel aşk şarkısını yapan bülbülü,
tarım yapan karıncayı yaratan akıl almaz büyüklük, güzellik, güç!

..ve düşündün, “Hmm bir şey eksik” dedin,
(daha…)

Read Full Post »

madonnaBaşlığa bakarak bunun bir magazin yazısı olduğunu sananlar hayal kırıklığına uğrayabilir. Hem tabloid, hem siyaset, hem felsefe hem din bilgilendirmesini aynı sayfada resimli, videolu yapan medyamız sayesinde bazı isimler ve suretler hafızada kalıyor ama ne hatunu tanırım, ne de magazine ilgim var. Aslında niyetim “arzın merkezine yolculuk”.

Bakın, insanların kim oldukları neyi ne için yaptıkları konusunda bir fikri olanlarına saygı duyarım. Hayata dair bir temel felsefesi olmayan, yaptığını, söylediğini bu felsefeye oturtamayan kişi az gelişmiş insandır. Konu içki içmek, muhtelif cinsel sapıklıklar, para hırsı, yolsuzluk, solculuk, sağcılık, dindarlık, dinsizlik olsun, kendini tanımak önemlidir. Yunus’un
“İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır” dizeleri, meçhul Eski Yunan filozofu “(önce) kendini bil” Descartes “düşünebiliyorum öyleyse varım” gibi hepsi aynı kapıya çıkan bilge sözleri “kendin bilmeyi” kamili geçtik vasat gelişmişlikte insan olma koşulu olarak belirler.

Ülkede ve dünyada bir genel kabul gören ve aksi yadırganan, ayıplanan hatta cezalandırılan doğrular vardır. Bizdeki “kültürel iktidar” bu doğruların hiç birini kendi üretmez. “Bence bu doğru, çünkü..” diyen çıkabilir ama o “çünkü” ‘den sonraki cümlelerinin tamamı tercümedir; Batı dillerinden tabii ki. O hazır kapsül olarak yuttuğu ama sindiremediği, geri dönüşüm yapıp “kendi imalatım” diye piyasaya sürdüğü değerler, Batı’da hangi imalatçıların, hangi sosyal dinamikleri kullanarak ürettiklerini anlasalar, lokantanın mutfağını görüp oranın yemeklerinden tiksinen müşteriden kötü hissederler ama bu da kaabiliyet işi.

İşte Atatürk’le de Cumhuriyet dönemi ile de temel zıtlaşmam buradan gelir: Bir millet kültürel piçleşmeye mahkum edildi; kendi için düşünme yasaklandı. Değerler diye sunulan bir ortak aklın ürünü değildi, bir entellektüel birikimden, tabii evrimden geçmemişti; Batı’nın bozuk mallarının ithalatı idi.

Bu arka planı anladığımızda Berrak Tüzünataç’ı da, (daha…)

Read Full Post »


Sizin gibi
Ölümü düşündüğüm çok olur
Hattâ düşlerimde öldüğüm bile
Bütün yürekler taş kesilmiş
Kendim ağlarım öldüğüme.

(Geçketir Öldüğüm-Baki Süha EDİBOĞLU)

Şair ve muhtemelen bir çoklarınız gibi ben de ölümü çok düşünegeldim çocukluk yıllarımdan beri. Ama bu düşünc tek düze bir duygu değil. Ölüm düşüncelerim de yaşlandı benimle. Duygusal, felsefi edebi boyutlar değil bugünkü maruzatım. Fiziki, biyolojik yani fenni boyut.

Olayın biyolojik boyutunu tanıdığım bir kaç doktora da sordum; tatminkar bir cevap alamadım. Nedir ölmek sahi? Ne olur o “canlı” durumundan “ölü” durumuna geçiş anında? Ne fark oluşur o son salisede? Ben hala karanlıktayım.

Sözlükteki en kısa tarif: “Hayati işlevlerin kalıcı olarak sonlanması” diyor. Benim soruma cevap değil. Nedir o önceki salise ve sonraki salise arasındaki fark. Neden? (daha…)

Read Full Post »

Haber ‘e göre merhum Erbakan Hoca’nın oğlu Fatih Erbakan ve damadı Mehmet Altınöz (Elif’in kocası) Saadet Partisi’nin mallarına haciz koydurmuş, ödenmeyen kiralar için. Okuyalım:

“Saadet Partisi’nin (SP) ‘manevi lideri’ Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan ve damadı Mehmet Altınöz, kendilerine ait şirkete olan kira borcu nedeniyle SP’nin hesap ve araçlarına haciz koydurdu. Haciz konulan gayrimenkuller arasında genel merkez binası da var. Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun makam aracına ise ‘yakalamalı haciz’ işlemi uygulandı”

Bugün gazeteler bunu haber olarak verdiler sadece. Ama emin olabilirsiniz önümüzdeki günlerde yorumların sökün edeceğinden. Benimkisi ilk tepki; fazla geciktrirsem belki medya yorumları ile yalın, özgün fikirlerim kirlenir diye korktum.

Arka plan bilgisine sahip değilseniz olayı basit bir alacak verecek icra takibi vakası sanabilirsiniz. Ama İslami Partiler ile az çok ilgilenmiş, 40 yaşının üstündekiler arasında kazın ayağının hiç de öyle olmadığı bilinir.

Herkesin bildiği, lakin SP’nin şimdiki yönetcilerinin dahi ikrar etmekte biraz utangaç davrandığı (nedeni sonraya) sırrı ifşa ediyorum: (daha…)

Read Full Post »

CAM00960CAM00963Kıyılır mı bu yavruya? Size ne yaptı yaşadığımız dünyaya güzellik, sadakat, masumiyet katmak dışında?

Biliyorum siz akıllısınız, başarılısınız, otomobiliniz var gider mi gider 30 km ile gidilecek dar mahalle yolunda 100e bana mısın demez. Bir de trinitronlu, gigabaytlı, XWQP 1276 akıllı telefonu kulağına dayayıp, gaza bastın mı fiyakana diyecek yoktur; it için frene basmaya hacet dahi yok, kocaa cipe, pikapa, bilmem ne marka demir gibi aracına ne zarar verebilir ki it? Boşuna dememiş atalar “taşlar bağlı, köpekler serbest” diye.

Tebrikler muhtemelen hayatında bu kelimeyi bir daha duymayacak eşref-i mahlukatın cool üyesi! Benim en iyi dostlarımdan birini aldın, durup bakmaya da tenezzül etmedin;işin gücün vardı eminim. Sizin itiniz benim yavrum! Bu kaçıncı?! Sana da türüne de başka sözüm yok.

Dünyam cennet idi ve birdenbire insan geldi! Neden acaba? Vardır bir hikmet mutalaka, benim aklım kalbim almasa da.

 

Read Full Post »

Older Posts »